- Bu konu 0 yanıt içerir, 1 izleyen vardır ve en son 16 yıl 3 ay önce
Hakan ARI tarafından güncellenmiştir.
- YazarYazılar
- 5 Kasım 2007: 22:45 #16458
Hakan ARIÜyeBalık, ceviz, üzüm çekirdeği, ıspanak… İçerdikleri koenzim, önemli bir antioksidan; meme kanserinin düşmanı. A vitaminine dönüşen beta karoten ise tümörü öldürebiliyor
Kansere iyi geldiği saptanan besinler, ilaç hammaddesi olarak da bu hastalıkla mücadelede
yerini alıyor. Balıkta, üzüm çekirdeğinde,
ıspanakta bolca bulunan koenzimin memekanserini gerilettiği saptanmış. A vitaminine dönüşen beta karoten, bağışıklık hücrelerinin tümörlere karşı aktivitesini artırıyor.Dost bakteri Asidofil
Asidofil, Lactobacilli veya sağlıklı bağırsaklarda doğal olarak yaşayan, ‘dost bakteri’ (probiyotikler) için jenerik bir terim. Bu bakteriler temel olarak, L. acidophilus veya L. bulgaricus ve L. casei türlerinden oluşuyor. Bunlar çok belirgin bir şekilde, beslenme statüsünü güçlendiriyor ve önemli terapötik rolleri var. Sağlığı güçlendiren birçok fonksiyonlarından bazıları şöyle:
1. Tümörlere karşı direkt aktivite yapıyorlar.
2. Bedeni toksinlerden arındırarak veya karsinojenik kimyasalların oluşumunu engelleyerek, kanseri önlüyorlar.
3. Kolesterol düzeyini düşürüyorlar, ki bu da, kansere karşı dirence yardımcı oluyor.
4. Bağışıklığa yardımcı olan B vitaminlerinin üretimine yardım ediyorlar.
5. Hastalığa neden olan bakterileri veya Candida albicans gibi düşman mantarları tahrip ediyorlar. Bu şekilde bağışıklık sistemini daha özgür kılmış oluyorlar, kanser hücrelerine karşı daha uyanık hale getiriyorlar.
6. Laktik asit üretimleriyle, onlarla birlikte fermante olan gıdaların sindirimini kolaylaştırıyorlar. Bu gıdalara örnek olarak, soya ürünleri, tuzlama lahana ve turşu gösterilebilir.
Lactobacilli’nin temel antikanser etkilerinden biri, birincil safra asitleri denilen zararlı maddelerin, ikincil safra asitlerine dönüştürülmesi. Tufts Üniversitesi
araştırmacıları, L. acidophilus’un, etobur hayvanların dışkılarındaki belirli bileşimlerin kansere yol açan aktivitelerini azalttığını gözlemiş. Yine bu aynı dost bakteriler, hayvanlar güçlü bir karsinojen aldıktan sonra bile kolon tümörünün sayısını düşürmüş. Mesane kanseri olan 138 hastayla yapılan bir çalışmada, bazılarına 12 ay, günde üç kez, 1 gram Lactobacillus (L. casei) verilmiş, diğerlerine de plasebo (hiçbir anlamı ve etkisi olmayan boş madde) verilmiş. Sonuçta, bunları alan hastaların mesane kanserlerinin nüksetme oranının, diğerlerinden daha az olduğu görülmüş.
Başka bir araştırmada, L. abulgaricus’un bir türünün, 100 ilerlemiş kanser vakasında, hastaların yaşam sürelerini uzattığı görülmüş. Bugüne kadar insanlar üzerinde kullanılmış olan en etkili ve en güçlü Lactobacillus cinsi, muhtemelen, L. plantarum.Amino asitler
Proteinin yapı taşları olan amino asitlerin, kanser terapisinde özel yeri olabilir. İnsan bedeninde, proteinleri (uzun amino asit zincirleri) ve peptidleri (kısa amino asit zincirleri) oluşturan 20 amino asit biliyoruz. Bunların sekizi esansiyel (olmazsa olmaz) kabul ediliyor ve bedende üretilemiyor. Geri kalanları ise esansiyel görülmüyor ve bedende, esansiyel olan sekiz amino asitten sentez edilebiliyor. Bazı amino asitleri de, örneğin glutamine, koşullara göre esansiyel amino asit
olarak kabul edilebiliyor. Bunun anlamı şu:
Beden, belirli stres koşulları altında glutamine üretebiliyor olmasına karşın, bedenin ihtiyaçları için yeterli miktarda glutamine üretemiyor. Böyle bir durumda da, içinde önemli miktarda glutamine bulunan destek haplarından büyük yarar görebiliyor.
Amino asitler, bedendeki diğer besinler gibi, bir ekip halinde çalıştıklarından, hiçbirinin eksikliğinden mustarip olmamak çok önemli. ‘Fasting plasma sample’ denilen bir test, amino asit yetersizliğini belirleyebiliyor. Eğer esansiyel amino asitlerden herhangi biri eksikse, bu eksikliği gidermek için ya uygun gıdalar tüketilmeli ya da amino asit hapları almalı. Buna ilave olarak, kanser tedavisinde
özel rol oynayan birkaç belirli amino asit de var.Beta karoten
Karotenoid olarak sınıflandırılan beta karoten, bitki dünyasındaki renklerin birçoğundan sorumlu olan pigment (renk maddesi) ve çoğu meyve ve sebzedeki baskın bitki pigmenti. Havuçta, tatlı patateste,
ıspanakta ve yeşil yapraklı sebzelerin çoğunda var. Beta karotenden yana zengin bir diyet, tüm kanser türlerine karşı koruyucu, ama beta karoten, kadınlar açısından özellikle önemli, çünkü rahim ağzı kanserini yarı yoldan geri çeviriyor.
Beta karotenin ayrıca, akciğerleri, tütün dumanına ve hava kirliliğine karşı koruduğu da kanıtlanmış. Yani akciğer kanserinin gelişmesini de engelliyor. Bir araştırmada da, eski tiryakilerin, her gün yeşil ve sarı renkli sebze yemeleriyle, mide ve akciğer kanseri olma risklerini azaltmış oldukları saptanmış. Beta karoten, bedenin gereksinimi doğrultusunda A vitaminine dönüştürülüyor. Bir antioksidan ve A vitamini öncesi olarak, beta karoten, doğal öldürücü hücrelerin (NK) ve diğer bağışıklık hücrelerinin, tümörlere karşı olan aktivitesini artırabiliyor.
Beta karotenin, A vitamininde bulunmayan antioksidan ve bağışıklık sistemini güçlendirici özelliklere sahip olduğu görülüyor. Beta karotenin neden olduğu, bağışıklık sisteminin olumlu değişiklikleri arasında, T ve B hücreleri sayısında, makrofaj aktivitede, interlökin üretiminde
ve NK hücrelerinin tümörleri öldürme yeteneklerinde önemli bir artış var.
Doğada var olan, 500’den fazla karotenoid mevcut. Bunların büyük bir çoğunluğunun, örneğin phycopene, lycopene gibi,farmakolojik
olarak aktif oldukları görülmüş. Bu karotenoidlerin birlikte çalıştıkları sanılıyor. Bu yüzden bunların herhangi birini yüksek dozda almak, diğerlerinin aktivitelerini de hızlandırabiliyor. Bu nedenle, destek olarak, doğal bir karotenoid complex hapı almak tercih edilebilir. Örneğin Betaplex veya Carotenoid Complex.Koenzim Q10 (CoQ10)
Ubiquinone olarak da bilinen CoQ10, quinone (kinone) adı verilen parlak renkli maddeler familyasından. Bu quinone’lar, doğada yaygın olarak bulunuyor. Çünkü, oksijen kullanan canlı varlıklarda enerji meydana getirmek için elzemler. Beden coQ10 üretiyor ama bu, yaşlandıkça azalıyor. Bu yüzden, koenzimin, besinlerden alınması, özellikle yaşlılar için önemli. Koenzim, balıkta (özellikle sardalyada), soya fasulyesi, üzüm çekirdeği yağında, susam, şamfıstığı, ceviz ve
ıspanakta, yüksek dozda bulunuyor.
Mukavemet koşucularının beslenme düzenlerinde, diğer kişilere oranla, daha çok coQ10’a ihtiyaç duyabileceklerine ve hareketsiz yaşam süren insanların, fiziksel olarak aktif insanlar kadar etkin bir şekilde coQ10 kullanmadıklarına ilişkin kanıtlar var. Oysa coQ10, bedenin antioksidan sisteminde önemli bir rol oynuyor. E vitamini, selenyum ve beta karotenle kombine edildiğinde, coQ10; karaciğer, böbrek ve kalp dokularındaki serbest radikal hasarını önemli ölçüde azaltabiliyor.
Bir çalışmada, 32 meme kanseri hastasına,
iki yıl boyunca, her gün 90 miligram Q10 koenzimi verilmiş. Hastaların hepsi yaşamaya devam etmiş ve altısında da meme kanseri kısmi olarak gerilemiş. Bunlardan birine, yüksek doz coQ10 denenmiş, üç ay boyunca her gün 390 miligram verilmiş ve üç ayın sonunda, tümörün tamamen yok olduğu görülmüş. Araştırmacılar bunun üzerine, ikinci bir meme kanseri hastasına, her gün 300 miligram coQ10 vermiş. Üç ay sonra ne tümörden eser kalmış, ne de metastaza rastlanmış. Bir doktor, ’35 yılda, yaklaşık 7 bin meme kanseri tedavi ettiğini ve 1.5-2 santimetrelik bir meme tümörünün tamamen geri çekildiğine asla tanık olmadığını’ söylemiş. Daha sonra yapılan araştırmalarla, coQ10 hapı destek tedavisiyle,
ilerlemiş tümörlerin tamamen yok olmasının sağlanabileceği görüşü desteklenmiş.
***Hücre hücre şifa aşılayan maddeler
B6 VİTAMİNİ
Muz, yeşil yapraklı sebzeler, havuç, elma ve tatlı patateste bulunan B6 vitamininin, bağışıklık sisteminin en yüksek düzeyde olması açısından birincil önemi var. Ayrıca solunum sisteminin iç yüzeyini kaplayan mukoz mambranların korunmasına yardımcı olduğu için, çeşitli kirliliklere ve enfeksiyonlara karşı doğal bir engel oluşturuyor. B6 vitamininin, rahim ağzı kanserine karşı da önemli bir koruma değeri var.
SELENYUM
Meyve ve sebzelerde bulunan bir mineral olan selenyum, bedenin, ‘glutathione’ üretmesine yardımcı oluyor. Glutathione ise,
bedenin toksinlerden arındırılması için gerekli bir enzim. Beslenme düzeninde düşük düzeyde selenyum almanın, yüksek kanser riskiyle ilişkisi olduğu belirlenmiş.
Bu besin maddesini ilave olarak dışarıdan almak, yani selenyum hapı almak, genel olarak kanseri önleme görevi yapıyor.
FOLİK ASİT
Folik asit özellikle rahim ağzı kanserine karşı koruyuculuk yapıyor ama bir yandan da RNA ve DNA’nın uygun sentezi için de gerekli. Pancar, lahana, koyu yeşil yapraklı sebzeler, yumurta, süt ürünleri, narenciye ve balıkların çoğunda mevcut.
İYOT
Deniz yosunu ve iyotlanmış tuzda bulunan iyot, meme kanserine karşı koruyor ve hem sağlıklı enerji metabolizması için, hem de tüm dokuların gelişmesi ve onarımı için gerekli.
MAGNEZYUM
Fındık, fıstık gibi ürünlerin çoğunda, balık, yeşil sebze, öğütülmemiş tahıl ve kahverengi pirinçte (işlenmemiş pirinç) bulunan magnezyum, genel olarak kansere karşı koruyucu bir görev yapıyor. Hem kan ve dokunun pH dengesini korumak için, hem de RNA ve DNA sentezi için gerekli.
SARMISAK
Sarmısak, mide, kalınbağırsak, akciğer ve özafagusta (yemekborusu) oluşabilecek tümör riskini azaltmaya yardımcı oluyor. Çin’de yapılan bir araştırmaya göre, çok sarmısak yiyenlerin mide kanseri oranı, nüfusun geri kalanına kıyasla çok daha düşük.
OMEGA-3 YAĞ ASİTLERİ
Bedendeki tüm dokuların ve hücrelerin sağlıklı fonksiyon görmeleri için gerekli olan bu yağlar, özellikle meme kanseri olmak üzere, tüm kanserleri önleyebiliyor. Bu yağlar, somon, uskumru, sardalya, mezgit ve morina gibi balıklarda ve keten tohumu yağında bulunuyor.
LİF
İşlenmemiş tahıllar (kepekli tahıllar) ve diğer lif açısından zengin gıdalar, tüm antikanser diyetlerinde gerekli. Çünkü lif, toksinlerin, sindirim sisteminden hızla dışarı atılmasını kolaylaştırıyor. Beslenme düzeninin, bu işlenmemiş tahıllardan birçok farklı çeşit içermesini sağlamak çok
önemli. Çünkü farklı tahıllar, farklı lif çeşitleri içeriyor. Günde en az 25-30 gram lif tüketimi öneriliyor. Bu miktar, altı veya daha fazla porsiyon tahıla ve beş veya daha fazla sebze meyveye karşılık geliyor.
***Destek hapları kullanım kuralları
Vücuda gerekli olan besinleri işlenmemiş gıdalarla almak dışında, başka bir yol daha var. İyi planlanmış bir vitamin ve mineral hapları kullanımı, bedeni güçlendirebiliyor. Bugün ABD’de yetişkinlerin yüzde 46’sı vitamin ve mineral desteği yapıyor.
Aslında insanların, çeşitli gıdalarla, mümkün olduğu kadar çok besleyici öğe almaları öneriliyor ama, bazen bu pratikte uygulanamıyor. İnsanlar ya kalorisi düşük bir diyet uyguluyor, ya bazı gıdaları sevmiyor, ya da pişirme sırasında bu özellikler kayboluyor. Bazıları da ne yemeleri gerektiğini bile bilmiyor. Üstelik kimisi için bu konu önemli bile değil. Ya da, dengeli yemekler hazırlamak için zamanları olmuyor veya stres, yaşam biçimi ve bazı ilaçlar nedeniyle, bazı önemli maddeler vücutta eksik oluyor. İşte dışarıdan alınan haplar, böyle zamanlarda eksiklikleri yerine koymak için uygun kaynak oluşturuyor.Daha iyi emilim
Yalnız, beslenme uzmanları Dr. Jeffrey Bland ve D. Lindsey Berkson, bu hapları alırken, aşağıdaki önerilere uyulması gerektiğini söylüyor:
# Yemeklerle birlikte alın, böylece beden tarafından daha iyi emilirler. Yağda çözünen vitaminler, örneğin A, E ve D vitamini, beta karoten ve gerekli yağ asitleri (linoleik veya gamma linoleik ve alfa linoleik veya eicosapentenoik asit), gün içinde en çok yağ içeren öğünle birlikte alınmalı.
# Amino asit haplarını, yemekten en az bir saat önce veya bir saat sonra, aç karnına alın. Emilimi kolaylaştırmak için meyve suyuyla birlikte için. İzole bir amino asitten (tek başına) yüksek dozda almanız gerektiğinde, yanında mutlaka bir amino asit karışımı da almayı unutmayın.
# Tabletleri aldığınızda mideniz bulanıyorsa, likit halde bulunan bir türünü de alabilirsiniz. Bu, bir içeceğin içine de karıştırılarak alınabilir.
# Bu hapları aldıktan bir saat sonra mideniz bulanıyorsa, bu programa başlamadan önce, bir bağırsak temizleme ya da rejuvenation (yeniden gençleştirme, canlandırma) programı yaptırmayı deneyin.
# Haplardan yüksek dozda alıyorsanız, hepsini bir anda almayın, küçük dozlara ve gün içinde çeşitli zamanlara bölün.
# Hazmı kolaylaştırıcı enzimleri, sindirime yardımcı olmak için,
yemeklerle birlikte alın. Yemekleri hazmetmek dışında, örneğin toksinleri dışarı atmak için, pankreatik veya diğer enzimlerden alıyorsanız, bunları
mutlaka öğünler arasında, aç karnına alın.
# Mineral haplarını, o gün içinde en yüksek lif içeren öğünün dışında, başka bir öğünde alın. Çünkü lif, mineral emilimini azaltabilir. Çinko emilimi ise özellikle, fasulye, hububat, ekmek ve hamurda bulunan fitatlar tarafından engellenebilir.
# İzole bir B vitamininden (tek başına) yüksek dozda aldığınızda, yanında mutlaka tam bir B kompleks vitamini de alın.
# Destek hapları aldığınızda, mutlaka yeterli miktarda su, taze sebze, meyve
suyu alın. Bu önlem, ilaçların hazmettirici
sıvılarla karışmalarını sağlamak ve yan etkileri önlemek için.Tedavideki yeri
Araştırmalara göre, besinler ve diğer
‘biyolojik yanıt düzenleyici’leri (BRM) tümör gelişmesini veya metastazı direkt olarak engelleyebiliyor. Alternatif Tıp Tam Kanser Rehberi’nde yer alan Dr. Keith I. Block’a göre, BRM araştırmaları, geleneksel kanser tedavisinde, alternatif terapilerin de destek olması gerektiğine ilişkin şu somut kanıtları gösteriyor:
# NK hücreleri, yani ‘natural killer’ hücreler (doğal öldürücü hücreler), kanserin yayılmasını (mikrometastaz) durdurabiliyor. Araştırmalar, NK aktivitesinin, selenyum, germanyum ve askorbik asit tabletlerinin alımıyla, güçlendiğini göstermiş. Buna bağlı olarak, vejetaryenlerin NK aktiviteleri de, et yiyenlere oranla iki kat fazla olabiliyor.
# Balık yağlarında, keten tohumunda ve belirli bazı bitkilerde bulunan Omega-3 yağ asitleri, bazı belirli tümör oluşturan maddeleri, ‘kötü eikozanoid’leri engelleyebiliyor. Meme dokularında Omega-3 yağ asitleri yüksek oranda olan kadınların ölümcül metastazlar geliştirme oranları, diğer kadınlara göre beş kat daha az bulunmuş. Bu ‘iyi yağlar’, kısa bir süre önce, karaciğer kanseri tedavisinde, standart bir ek tedavi olarak da önerilmiş.
# Soya fasulyesinde ve bazı diğer sebzelerde daidzein ve genistein bulunuyor. Bunlar, doğal ‘phytoestrogenler’, yani doğada bulunan fitoöstrojenler ve östrojen hormonunun hareketlerini engelleyebiliyorlar. Bu şekilde de, hormonlara bağlı tümörlerin büyümelerini yavaşlatıyorlar. Genistein, belirli onkojenlerin (kanseri başlattığına inanılan hücreler) aktivitelerini engelleyebiliyor ve antioksidan, antiöstrojenik ve antitümör aktiviteleri var.
# Narenciye ürünlerinin, bazı baharat ve otların yağları, ‘limonene’ denilen bir madde içeriyor. Bu madde, karaciğer detoksifikasyonunun (zehirlerden arındırma) ilk iki fazını uyarıyor. Limonene ve bir türevi olan perillyl alkol, belirli bir onkojeni engelleyerek, hem tümör başlamasını, hem de gelişmesini önlüyor.
# Çinko, selenyum ve folatın, DNA onarım enzimlerini uyardıkları ve düzenledikleri belirlenmiş. Bu maddelerin eksikliği, bu yüzden çok tehlikeli olabiliyor, çünkü, kanseri baskılayan genlerdeki, onarım görmemiş, değişim geçirmiş DNA,
kanser riskini yükseltebiliyor. - YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.