1. Anasayfa
  2. Veterinarium
  3. Veteriner Hekim Mesleki
  4. PERİNATAL UYUM, ASFEKSİ ve YENİDEN HAYATA DÖNDÜRME
  • Bu konu 2 yanıt içerir, 3 izleyen vardır ve en son 17 yıl önce eyestr tarafından güncellenmiştir.
3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Yazar
    Yazılar
  • #14632

    PERİNATAL UYUM, ASFEKSİ ve YENİDEN HAYATA DÖNDÜRME

    Perinatal Uyum :

    Doğumla birlikte fetus yaşamak için bir seri yapısal ve fizyolojik değişiklikleri başarılı bir şekilde gerçekleştirmek zorundadır. Perinatal mortalitenin sebepleri, sıksık kardiovasküler, pulmoner, termoregülatör, yada metabolik-fizyolojik anormalliklere atfedilir. Güçdoğum ve şiddetli doğum asfeksisi neonatal mortalite riskini arttıran fizyolojik geçişlerle uyum gösterir. Doğum işleminde hayatta kalarak uzlaşan neonatların uygun miktar kolostrum tüketmesi daha az muhtemeldir. Sonuç olarak hipotermi ve infeksiyöz hastalıkdan ölmesi çok daha muhtemeldir.
    Doğumda uyumun fizyolojik mekanizmalarının güzel bir tekrarını Kasari yapmıştır. Plasenta gelişen fetusun solunum organı olarak görev yapar; fetusa oksijen sağlanmasının etkisi yetişkin hemoglobinine benzer, fetusun yüksek oranda oksijene ilğisini arttırır. Uterusda alveollerin ve traheobronşial ağacın toplam alanı pulmoner doku tarafından salgılanan sıvı ile şişer.
    Oksijen taşıyan kan, karaciğere yakın portal venle anastomazlar yapan göbek veni ile fetusa dağılır ve kan akımının yaklaşık üçte ikisi ductus venosus yolu ile direkt olarak kavdal vena cavaya geçer (shunt yapar). Cavdal vena cava sağ atriuma geçer, burada kan hacmının % 50’den fazlası foramen ovale ile direkt olarak sol atriuma geçer. Uterus çevresindeki nisbi hipoksi akciger damarlarının daralmasına ve ductus arteriosusun dilatasyonuna sebep olur. Çünkü akciğer arteriyel direnci sistemik arteriyel dirençden daha yüksektir, yaklaşık pulmoner arter akımının % 70’i ductus arteriosus yolu ile aortaya geçer; geri kalan % 30 da akciğere perfuze olur. Sol ventriküler çıkış aort yolu ile genel dolaşıma dağılır. İki göbek arteri son bel vertebra bölgesindeki aortadan köken alır, bu damarlar yoğun olarak venöz kanı göbek kordonu yolu ile plasentanın gerisine taşır.
    Doğumda akciğer sıvısının bir kısmı dağılım süresince kendiliğinden traehadan atılır. Göbek kordonu yırtıldığında, asfeksi, solunum refleksini, solunum hareketlerini ve artan periferal vasküler direnci başlatır. Akciğer sıvısının büyük kısmı havalandırmanın başlangıç dönemlerinde alveoler duvar boyunca emilir. Bu mekanizma akciğer epitelyumundaki adrenalin kaynaklı Beta- adrenerjik reseptörlerin harekete geçirilmesiyle çalışır. Akciğerden sıvı absorbsiyonunun hızı, vücut tarafından 35-40 cmH2O arasındaki gögüs basıncında uygun şekilde ayarlanır. Akciğerdeki havalanma, havalandırılmış alveoler dokunun ilerleyen perfüzyonunu sağlayan pulmoner vasküler direnci azaltır. Kanın artan orandaki O2 doygunluğu, doğumun 4 ile 5. dakikasında ductus arteriosusun kapanmasını uyarır. Artan pulmoner venöz dönüş sol artriumda kan basıncını yükselttiğinde sağ-sol şant tersine dönerek foramen ovale fonksiyonel olarak doğumun 5 ile 20. dakikasında kapanır. Septum secundum, foramene yakın zıt bölgede uzanan kalın bir doku katı olup, açıklığın kapanmasında bir kapak gibi hareket eder. Sağlıklı buzağılar doğumda 40-82 mmHg arasında bir pulmoner arter basıncına sahipken 2 haftalık olduklarında 22-25 mmHg’ye düşer. Sistemik arteriyel basınç yaklaşık olarak 100 mmHg’dir ve arteriyel doygunluk % 90’dan büyüktür. Geçici hafif metabolik ve respiratuar asidoz, plasental O2 dağılımı ve solunum işlevi arasındaki geçiş boyunca zayıf perfuze olmuş dokularda anerobik glikolizise bağlı göbek kordonunun yırtılmasını takiben gözlenir. Hafif asidozis normalde doğumdan sonra 1-4 saatte düzelir. Foramen ovalenin ve ductus arterisusun anatomik olarak kapanması birkaç haftayı alabilir. Postpartum dönemin hemen akabinde buzağılar için kan gazları değeri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
    Güç doğum genellikle uzayan hipoksi ve asidozis ile birlikde seyreder. Hipoksi ve asidozis pulmoner arteriollerin daralmasını sürdürür, ve yüksek pulmoner vasküler direncin sonraki korunması, sistemik hipoksiye katkıda bulunarak, uterusda sağdan sola vasküler şantların devamını sağlar. Güç doğumu takiben neonatlar daha az aktiftirler, kalkmakta ve kendini toparlamakta yavaştırlar ve hipotermi ve hipogamaglobininemiye meyillidir. Doğumun 2. dönemdeki normal süresi ( vulvada fetal membranların görülmesinden fetusun doğumuna ) ruminantlarda genellikle çok doğum yapmış hayvanlarda (30 dk) olup, ilk doğumunu yapanlardan (60 dk) daha kısadır. Fetal yaşam kabiliyeti erken müdahale ile iyiye gider, multiparous hayvanlarda doğum 2. döneminin 30-60 dk’sından sonra, pirimiparous hayvanlarda ise 60-90 dk’sından sonra müdahaleye ihtiyaç duyulur.
    Yeni doğan hayvanlarda mevcut ısı düzeyi, homeoterapiyi sürdürecek düzeydedir, bu ısı aralığı gelişen yada yetişkin hayvanlardakinden daha dar bir sınırdadır. Neonatlar ağırlığına göre daha geniş yüzey bölgesine sahip olmasının yanında amniyotik sıvının buharlaşması ve sınırlı kalori kaynaklarına bağlı olarak, çevresel ısıdaki dalgalanmalara karşı çok daha hassastır.
    Açlık ve hipotermi neonatal kuzuların ölümünün öncül bir sebebidir. Neonatal mortalite artışı, çevresel ısının azalması ve doğum günü ile birlikte artan düşüşe parelel gider. Isının anormal olması koyu yağ dokusunun parçalanma ve metabolize olmasıyle sürdürülür. Normal olarak buzağılarda doğum kan glükoz konsantrasyonu 50-60 mg/dl arasında değişir, yaşamın ilk 24 saati içerisinde 100 mg/dl ‘ye yükselir. Ilık havada doğan kuzular besin desteği almadan 4 günden fazla yaşayabilir. Şiddetli hava stresi enerji ihtiyacını % 500 arttırabilir ve 6-16 saatde yeni doğan kuzulardaki enerji kaynakları tükenebilir. Açlık, ısı üretimi için gerekli maddelerin azalması ile çevresel stresin etkilerini şiddetlendirir ve enerji tükenmesi hipoglisemiye sebep olur. Isıtma boyunca ve öncesi hipotermik neonatlara glukoz uygulaması, periferal dokuların glükozu artan oranda kullanması ile sebep olunan cerebral hipoglisemiden kaynaklanan ölümlerden sakınmak için önemlidir. Hipotermik kuzuların, 38 C suya daldırarak ısıtılması, infrared lambalar kullanarak yada kuzuların yün elbiselere sarılmasından daha etkilidir.
    İntrauterin immunglobulin transferinin olmaması ruminantlarda meydana gelmektedir. Bu sebeple doğumda, neonatal ruminantlar agammaglobulinemik ve immunolojik olarak saftırlar. İnfeksiyoz hastalık, 3 günden büyük buzağılarda morbidite ve mortalitenin riskini arttırır. Doğumdan birkaç hafta öncesinden başlayarak anne kanından meme bezi salgı epitellerine aktif reseptör kaynaklı Ig G1’in geçişiyle,kolstrum immunglobulinlerce zenginleşir. Kolostrum enerji ve immun globulinlerin yoğunlaştığı bir besin kaynağıdır. Klostral Ig G1 konsantrasyonu maternal serum konsantrasyonundan 5-10 kez daha fazla olabilir. Kolstrumdaki IgM, IgA ve IgG2 miktarı ise daha azdır. Büyük orandaki leukositlerde ayrıca yeni doğanlarda pasif bağışıklığın sağlanmasına katkıda bulunur. Pasif transferi tayin etme metodları ve pasif transferin başarısızlığının kontrolü Bölüm 49 da detaylıca tartışılmıştır.

    Kaynak : large animal medicine

    #39221

    [size=medium]paylaşımın çok güzel:flowers:[/size]

    #47019
    blankeyestr
    Üye

    tesekkürler

3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.