- Bu konu 1 yanıt içerir, 2 izleyen vardır ve en son 14 yıl 10 ay önce kayakoku tarafından güncellenmiştir.
- YazarYazılar
- 22 Eylül 2008: 19:16 #18967Murat KUTAYÜye
BAKTERİYEL BÖBREK HASTALIĞI
Bacterial Kidney DiseaseNecla TÜRK
Uzman Vet. HekimHastalık Renibacterium salmoninarum tarafından oluşturulan vücut yüzeyinde irinli kabarcıklar ile ülserlerin oluşması, böbreklerin dejenerasyonu ile karakterize kronik ve bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalık ilk 1930’lu yılların başında İskoçya’da Atlantik salmonlarında bildirilmiştir. Hastalık etkeninin izolasyon ve identifikasyonu ise 1950 yılında Earp tarafından yapılmıştır. Kronik seyirli bir enfeksiyon olmasına rağmen yoğun stres ve kötü çevre koşullarına bağlı olarak subakut olarak da görülebilir. Hastalığa bütün salmonidler duyarlıdır. Özellikle göl alabalıklarında, Pasifik ve Atlantik salmonlarında ciddi kayıplara yol açar. Gökkuşağı alabalıkları hastalığa en dirençli balık türüdür. Özellikle tatlı sudan deniz suyuna adaptasyon esnasında veya yumurtlama döneminde klinik belirtiler ortaya çıkmaktadır.
Hastalık Avustralya, Yeni Zelanda ve Sovyetler Birliği hariç salmonidlerin bulunduğu dünyanın bir çok bölgesinden bildirilmiştir.
ETİYOLOJİ
Etken gram-pozitif bir kokobasil olan Renibacterium salmoninarum’dur. Obligatif bir bakteri olan etken balık dışında hızla ölür. Sporsuz, kapsüllü ve hareketsiz olan etken 0.3-0.5 mikron ile 0.6-1.0 mikron boyutlarında ve aside dirençli değildir. Etken ile yapılan deneysel çalışmalarda salmonidler dışındaki tatlı su ve deniz balıklarının bazılarında enfeksiyon şekillenmiş ve ölümler meydana gelmiştir.
Renibacterium salmoninarum’un besiyerlerinde üretilmesi oldukça güçtür. Etken bileşiminde L-Cystein HCI, sığır serumu ve insan kanı bulunan besi yerlerinde üreyebilir. İlk kültürler 150C’de inkube edilmekle beraber, subkültürleri 180C’de yapılmaktadır. İnkubasyondan 3 hafta sonra pigmentsiz, krem renginde, parlak, düzgün yaklaşık 2 mm çapında koloniler şekillenir. Günümüzde bakteri için spesifik geliştirilmiş olan olan besiyerleri Kidney Diseases Medium (KDM-2), Kidney Diseases Medium Charcoal Agar (KDMC) ve Selektif Kidney Diseases Medium (SKDM) mevcuttur. Etken Kanlı Agar ve Tripticase Yeast Agar’da sistein suplementi katıldığı takdirde üremekte bazı suşlar homojen bulanıklık bazıları ise dipte tortu oluşturmaktadır.
Mikroskobik olarak R. salmoninarum sıklıkla çiftler, kısa zincirler veya özellikle balık dokularında pleomorfik Çin Harfleri şeklinde görülür. Dokudan yapılan direkt boyamalarda etken Pseudokidney Diseases etkeni Lactobacillus piscicola ile karışabilmektedir. R. salmoninarum’dan genel besiyerlerinde kolay üremesi ve anti-Renibacterium salmoninarum serumu ile de reaksiyona girmemesi ile kolayca ayırt edilebilmektedir. Etken diğer gram-pozitif bakterilerden L-sisteine olan gereksinimi ile ayrılmaktadır.
EPİZOOTİYOLOJİ
Balıklar oral yolla veya deri yoluyla enfekte olmaktadırlar. Enfeksiyon kaynağı olarak kontamine yemler, kontamine sular, enfekte balıklar bildirilmektedir. Etken hasta balıkların dışkıları ile saçılmakta ve 21 gün dışkıda ve havuz suyunda canlılığını sürdürebilmektedir.
Etkenin döllenmiş yumurtanın içinde bulunması ve vertikal yolla bulaşması enfeksiyonun yayılmasında en önemli faktördür. Yumurta dezenfeksiyonu ile etkenin bulaşması önlenememektedir.
Hastalığın bulaşmasında çiftlikteki non-salmonid balıklar, ektoparazitler, yumuşakçaların rolü olduğuda düşünülmektedir. Ayrıca kuşların etkeni çiftlikten çiftliğe mekanik olarak taşıdığı sanılmaktadır.
Hastalığın ortaya çıkışında su ısısının yanı sıra, su sertliği, tuzluluk, kötü çevre şartları, sudaki mineral madde noksanlıkları ve diyette C vitamini eksikliği de önemli rol oynamaktadır. Ayrıca hastalık ile mevsimler arasında bir ilişki olup, salgınlar sonbahar ve kış aylarında yani su ısısının düştüğü dönemlerde ortaya çıkmaktadır.
PATOGENESİS
Hastalıkta doğal enfeksiyonun nasıl oluştuğu tam olarak anlaşılamamıştır. Deneysel enfeksiyonların ise oral yoldan çok deri lezyonları yolu ile daha çabuk oluştuğu tespit edilmiştir. Enfeksiyon kronik seyirli olup yapılan çalışmalar, inkübasyon süresinin 1-3 ay veya daha fazla olabildiğini ortaya koymuştur. İnkübasyon süresinin uzunluğu su ısısına, konakçıya ve bakterinin virülens özelliklerine bağlıdır. Hastalık genellikle su ısısının aniden değiştiği zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Ölümler 10-15 gün içerisinde yavaş yavaş başlamaktadır.
Klinik semptomların gelişmesinden sonra % 80’lere varan ölümler görülür. Hedef organ böbrekte bulunana R. salmoninarum özellikle toplama kanallarında yoğunlaşır ve normal filtrasyona engel olur. Böbrek ve karaciğer dokusunda gelişen büyük granuloma tarzı lezyonlar sonucu balıklar ölmeye başlar. Aynı zamanda etkenleri içeren fagositik hücrelerin miyokardiuma saldırmaları sonucu ve makrofajlardan salgılanan hidrolitik enzimler sonucu kalp dokusundaki yıkım nedeniyle de ölümler şekillenir.
Gökkuşağı alabalıklarında enfeksiyon 15 ay sonra böbrekte bowman kapsülünde adhezyon, fibriosis, kapsülde kapiller şişmeler ve proksimal tübüllerde dejenerasyonlar görülür. Aynı zamanda heamopoetik dokuda yıkımlanmalar oluşur.
SEMPTOMLAR
Klinik bulgular hastalığın son aşamasında ortaya çıkar. Berrak ve veya bulanık bir sıvıyla dolu deri kabarcıkları, bunların patlaması sonucu oluşan yüzeysel ülserler, nadir olarak da kaslarda kanlı kazeöz veya nekrotik odaklar gözlenir. Anemiye bağlı olarak solungaçlarda ve yüzgeçlerde solgunluk, renkte koyulaşma, ekzoftalmus, abdominal şişlik, anüs civarında hemorajiler, yavaş yüzme görülür. İnternal olarak abdominal ve perikardial boşluklarda hemorajilerin miktarına bağlı olarak değişen oranlarda bulanıklıkta sıvı, iç organlarda membranöz tabakalar karakteristik olarak böbrekte nadir olarak ta karaciğer ve dalakta krem-beyaz renkli granülomatöz lezyonlar bulunmaktadır. İlerlemiş vakalarda böbrek büyür ve nekrotik hale gelir ve perikarditis şekillenir. Ayrıca hastalık asemptomatik olarak da seyredebilmektedir.
Histopatolojik olarak belirlenen lezyonlar çoğunlukla heamopoetik dokularda, karaciğer, kalp ve iskelet kaslarında ve hastalığın son döneminde diğer organlarda da görülebilen kronik gronulomların oluşmasıdır. Granulomlar çoğu kez büyük, epiteloid hücreler ve infiltre olmuş lenfoid hücreler tarafından sarılmış bir nükleusdan oluşmaktadır. Hasta balıkların hematokrit değerlerinde azalma, plazma proteinlerinde düşmeler vardır.
TEŞHİS
Hastalığın tanısında klinik belirtiler, purulent lezyonlardan alınan örneklerden izolasyon ve identifikasyon ile histopatolojik bulgular önem taşır. Lezyonlardan hazırlanan preparatlarda gram-pozitif küçük çomakçıkların veya diplobasillerin görülmesi hastalığın teşhisine yardımcı olmaktadır.
Hastalık klinik olarak frunkulosis, ülser hastalığı gibi vücut yüzeyinde lezyonlarla seyreden enfeksiyonlarla karışabilmektedir.
Kesin tanı için hastalıklı organlardan etken izolasyonu ve identifikasyonu yapılmalıdır. Bu amaçla KDM-2, SKDM, KDMC besi yerlerine ekimler yapılarak 150C’de en az 3 hafta (6-8 hafta) inkube edildikten sonra üreyen kolonilerin morfolojik ve biyokimyasal özellikleri araştırılarak yada serolojik testlerden yararlanılarak identifikasyona gidilir. Teşhiste Floresan Antikor Testi (FAT), İndirekt Floresan Antikor Testi (IFAT), ELISA, Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PZR) teknikleri de kullanılmaktadır.SAĞALTIM
Bakteriyel böbrek hastalığı kemoterapötikle veya ilaç ile sağaltımı güç olan hastalıklardan biridir. Etken intraselüler (hücre içi) bir karaktere sahip olup, konağın fagositik hücrelerinde yaşayabilmekte ve çoğalabilmektedir. Ayrıca etken alışılmış ilaçlara karşı yüksek oranda duyarlı değildir. Bu nedenle tedaviye son verildiğinde nüksler görülmektedir. Hastalığın tedavisi konusunda yapılan çalışmalarda eritromisin 250mg/kg dozunda 21 gün süreyle uygulandığında ölümlerin kontrol altına alındığı bildirilmiştir. Bazı sülfonamid grubu ilaçların hastalığın kontrolünde etkili olduğu tespit edilmiştir. Kullanılan ilaçların yüksek dozda ve uzun sürede kullanılması toplum ve çevre sağlığı, toksisite ve bakteriyel dirençlilik konularında sorun yaratmaktadır.
KORUNMA ve KONTROL
Enfeksiyonun kontrolünde korunma tedbirleri çok önemlidir. Etkenin intraselüler bir bakteri olması, fagositik hücrelere ve yumurtaya girebilmesi burada yaşayıp çoğalabilmesi nedeniyle tedavi etkili olmamakta, uzun zaman ve masraf gerektirmektedir. Bu nedenle bilinmeyen yerlerden yumurta, yavru ve anaç balık alırken dikkatli olunmalı ve sertifika istenmelidir. Enfeksiyonun kontrolünde;
-Yurtdışından ithal edilen alabalık yumurtaları BKD yönünden muayene edilmelidir,
-Üretimde kullanılan su kalitesi kriterleri devamlı olarak izlenmeli ve stres oluşturacak çevre koşulları düzeltilmelidir,
-Hastalık etkenini taşıyacak gıdalar sterilize edilmeden verilmemelidir,
-Enfekte yerlerden yumurta ve balık alınmamalıdır,
-Yumurta dezenfeksiyonu (her ne kadar yumurta içindeki etkene etkili olmamakta) uygulanmalıdır,
-Enfeste balık stoklarının hareketleri önlenmelidir.
-Bulaşmada rol oynayacak kuşlar ve diğer olası vektörler ile ilgili önlemler alınmalıdır,
-Hasta balıklar hemen uzaklaştırılmalı, havuz ve ekipman dezenfeksiyonu yapılmalıdır.
-Yemlerin kaliteli olmasına, riskli mevsimlerde vitamin takviyeleri yapılmasına dikkat edilmelidir.
Aşı ile ilgili çalışmalar sürdürülmektedir. Geliştirilen bazı aşıların deneme sonuçları olumlu bildirilmesine rağmen henüz ticari bir aşı yoktur.
16 Aralık 2009: 03:01 #86898kayakokuÜyegüzel bilgi saol
- YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.