- Bu konu 0 yanıt içerir, 1 izleyen vardır ve en son 16 yıl 9 ay önce
Bayan Pati tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
21 Eylül 2008: 10:47 #18918
Bayan Pati
ÜyeHayvanların olağanüstü algılama yeteneklerinin sırrı
Hayvanların olağanüstü algılama yeteneklerinin sırrıPROF. DR. TAMER DODURKA (*)
Hayvanların yeterince açıklayamadığımız olağanüstü algı kapasiteleri
hakkında çok şey söylenir. Ancak, bunların çok azı bilimsel olarak
desteklenebilir niteliktedir. Hele ki, durumu aydınlatabilmek için sık
sık kullanılan altıncı his kavramı belki de hiçbir zaman işin içinden
çıkamayacağımız, bilimin bu günkü olanaklarıyla açıklanması olanaksız
bir kavramdır. O halde işin sırrı nedir? Hayvanların depremi, kanseri,
“kalp krizini” veya “sara hastalığını” haber verme gibi yeteneklerini
gerçekten tanımlayamadığımız hislerine mi bağlamalıyız, yoksa bizde
olmayan duyu organlarına mı? Ya da duyu organlarının bizden çok daha
gelişmiş olmasına mı?DUYULARI ÇOK GELİŞMİŞ
Duyuları anlamanın yollarından biri, canlının ona gereksinimi olup
olmadığına bakmaktır. Örneğin, toprak altında yaşayan bir hayvan için
görme duyusunun hiçbir önemi yoktur; bu nedenle gözler gelişmemiştir.
Hayvanların çoğu bizim duymadığımız kadar yüksek frekanstaki sesleri
yani ses üstü sesleri işitebilirler. Çünkü, avlayacakları hayvanların
sesleri de bu frekanstadır; onları bulabilmek için bu sesleri duymak
zorundadırlar. Yerde yaşayan böcekler ayaklarındaki algılayıcılar
sayesinde titreşimlere bizden on binlerce kat daha duyarlıdırlar;
böylece kendilerine yaklaşan en ufak canlıyı bile fark ederler.
Tehlikeyi haber verecek bu sistemler vahşi ve zor yaşam koşullarında
yaşayan hayvanlarda daha gelişmiş olmak zorundadır.Güvenliğin üst düzeyde sağlanmış olduğu insan toplumunda ise tehlikeyi
önceden haber verecek sistemlere gerek yoktur. Sosyal hayatta
“düşünme”nin önemli bir işlevi olabilir. Ama doğal yaşam koşullarında
“düşünme” sadece vakit kaybettiricidir. Oysa, yabanıl yaşamda,
gelişmiş duyu organları ve hislerin kullanılarak ani bir tehlikenin
fark edilmesi hayat kurtarıcıdır. Bu canlılar gelişmiş “duyu
organları” sayesinde nesillerini devam ettirebilmişler, hatta bizden
çok daha uzun bir süredir bu dünyada varolmayı başarmışlardır.İnsan türü olarak, bizler sınırlı bir duyu yaşantısına sahibiz; bu
kısıtlı ve aciz diyebileceğimiz duyularla karşımızdaki canlıyı, hatta
birbirimizi anlamakta da zorluk çekeriz. Hayvanlara ait hisleri
ölçebilecek aygıtlarımız olmadığına göre ancak “anoaloji” yapabiliriz.
Yani, onları kendi ölçütlerimizle değerlendirmeye çalışırız ki, bu
onları anlamak için asla yeterli olamaz. Biz henüz insanlardaki algı
yeteneklerini aydınlatabilmiş değiliz. hiç tanımadığımız, başka
canlıların his dünyası hakkında nasıl fikir yürütebiliriz?Şu ana kadar bildiklerimiz söz konusu hayvanların çok düşük
frekanstaki titreşimleri hissedebildikleri, kızıl-mor ötesi ışınları
gördükleri, ses altı ve üstü sesleri işitebildikleri, havadaki iyon
değişimleri algılayabildikleri, elektromanyetik alanları
hissedebildikleri ve yeğinliklerine göre manyetik alanların haritasını
çıkarabildikleri, kısacası bizim göremediğimiz, duyamadığımız,
koklayamadığımız bir çok şeyin farkında olduklarını söyleyebiliriz.Çeşitli hayvan türlerinin gıpta ettiğimiz bir çok olağanüstü yeteneği
olduğunu biliyoruz. Hatta, şuna eminiz ki, bilmediklerimiz
bildiklerimizden çok daha fazla. Ayrıca, bu yeteneklerden nasıl
faydalanılacağını da tam olarak bilemiyoruz. Dilerim, bundan sonra da
öğrenemeyiz. Çünkü en çok sömürdüğümüz ve zarar verdiğimiz hayvanlar
bize bu yetenekleri ile en çok yararı dokunan hayvanlardır -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.