1. Anasayfa
  2. Ders Notları
  3. Besin Hijyeni ve Teknolojisi
  4. Besin Hijyeni ve Teknolojisi
  5. HAYVANSAL GIDALARDAKİ ANTİBİYOTİK VE HORMON KALINTILARININ İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNE
2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Yazar
    Yazılar
  • #18135


    Dr.Can DEMİR

    Veteriner Gıda Hijyenistleri Derneği Başkan

    HAYVANSAL GIDALARDAKİ ANTİBİYOTİK VE HORMON KALINTILARININ İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNE OLASI ETKİLERİ VE YASAL DÜZENLEMELER

    Hayvancılıkta antibiyotikler; hastalıkların sağıtımı ve hastalıklardan koruma amacıyla yaygın olarak kullanılmaktadır. FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) raporlarına dayanarak hazırlanan yayınlarda hayvanların %80’inin yaşamlarının belli dönemlerinde veya tamamında, tedavi esnasında, içme suları ve yemleri ile bu tür ilaçları aldıkları belirtilmektedir.

    Veteriner ilaçları ve hayvan yetiştiriciliğinde kullanılan katkı maddeleri, Veteriner Hekimliği ve hayvan yetiştiriciliğinin önemli ihtiyaçlarından biridir. Ancak, yetkisiz kişilerin bilinçsiz ve yasal olmayan ilaç kullanımları yanısıra hastalıklara karşı antibiyogram yapılmadan verilen yetersiz ilaçlar, hastaları iyileştirmediği gibi dirençli bakteri populasyonlarının da ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.

    Alınan ilaçlar başta böbrek ve karaciğer olmak üzere çeşitli organ ve dokularda birikmektedir.Böyle ürünleri tüketen insanlarda üründeki antibiyotik çeşit ve miktarına bağlı olarak hafif alerjiden başlayıp anafilaktik şoka kadar gidebilen, olumsuz etkiler gözlenmiştir. Yine bilinçsiz antibiyotik kullanımının besin endüstrisinde üretim hatalarına yol açtığı bildirilmektedir. Bilinçsizce antibiyotik kullanımının, üretimde yol açtığı bu zararların önlenebilmesi amacıyla WHO (Dünya Sağlık Örgütü), FAO (Gıda Tarım Örgütü) ve JECFA (Gıda Katkı Maddeleri Düzenlemeleri Birleşik Komitesi) tarafından yapılan çalışmalarda değişik yöntemler uygulanarak her bir ilaç için bulunmasına izin verilen en fazla miktar (Maximum Residue Limit, MRL) ve yasal bekletme süreleri tespit edilmiştir.

    Türkiye’deki hayvancılık işletmelerinde gerek sağıtım ve koruma amacıyla, gerekse verimi artırma düşüncesiyle antibiyotikler yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle kanatlı hayvan yetiştiriciliğinde yaygın olarak kullanan çiftliklerde tetrasiklinlerden; tetrasiklin, oksitetrasiklin ve klortetrasiklinin, tavuk eti ve tavuk karaciğerlerindeki kalıntı varlığının araştırılması gerektiğini önemsiyorum.

    ANTİBİYOTİKLER

    Hayvanlarda sağıtıcı, koruyucu ve semirtici amaçla kullanılan ve hayvansal ürünlerde kalıntı bırakan farmakolojik etkili maddeler, organizmada tam metabolize olmadıkları ve tam olarak atılmadıkları için tüketicilerin sağlığını sürekli ve hatta yaşam boyunca olumsuz etkilerler. Çoğu ülkelerde, farmakolojik etkili maddelerin kullanımı ile ilgili yönetmelikler bulunmaktadır. Örneğin, kesilecek kasaplık hayvanlara 5 gün önce antibiyotik ve benzeri ilaçlar verilmez. Aynı şekilde antibiyotik tedavisine maruz kalmış hayvanların sütleri bu süre içinde tüketilemez.

    Farmakolojik etkili maddelerden en önemlisi antibiyotiklerdir. Bunlar, hayvanlarda sağıtım amacıyla, koruyucu olarak ve kilo artışı sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Bu antibiyotiklerin organizmadan atılma süreleri dikkate alınmadığı zaman hayvansal orijinli besin maddelerinde kalıntı (rezidü) bırakırlar. Antibiyotiklerin gelişi güzel kullanılması, aşağıdaki riskleri meydana getirebilir .

    Antibiyotiklerin Olumsuz Etkileri,

    1. Mikroorganizmalarda, özellikle patojen olanlarında direnç oluşturabilir.

    2. İnsanlarda antibiyotik alerjisi oluşturabilir. Penisilin ile mastitis tedavisi gören ineklerin sütlerini içen penisiline duyarlı kişilerde alerjiler görülmüştür.

    3. Sütlerdeki antibiyotik kalıntıları, süt ürünlerinin yapımında kullanılan starter kültürlerin üremesini engelleyerek ekonomik kayıplara neden olabilir.

    4. Hayvansal orjinli gıdalarda bulunan antibiyotik kalıntıları çeşitli patojen mikroorganizmaları baskı altında tuttuğu için, bu tür gıdaların bakteriyolojik laboratuvar analizlerinde yanlış değerlendirmelere neden olabilmektedir. Özellikle salmonellalar antibiyotiklerin etkisi altında maske edilir. Dolayısıyla Salmonella gibi patojen etkenler ette mevcut oldukları halde tespit edilememeleri Veteriner Halk Sağlığı açısından oldukça büyük tehlike yaratır.

    HORMONLAR

    Hormon, bir hücre veya hücre topluluğu tarafından salgılanan, organizmanın diğer hücreleri üzerine fizyolojik bir kontrol uygulayan kimyasal bir madde olarak tanımlanmaktadır. Bu kontrolleri yaparken, hücre içindeki kimyasal reaksiyonları değiştirebilirler, hücre zarının çeşitli maddelere karşı geçirgenliğini değişime uğratabilirler veya başka hücresel metabolizmaları harekete geçirebilirler.

    Hormonlar kimyasal yapılarına göre protein yapısında olanlar (pankreas, hipofiz, tiroid hormonları gibi) ve steroid yapısında olanlar (ovaryum, testis, adrenal korteks hormonları gibi) olmak üzere iki grupta incelenir. Hormon ve hormon benzeri madde, bitkilerde ve kasaplık hayvanlarda verimi artırmak amacıyla kullanılmaktadır. Hormonlar, bu etkilerini protein sentezini artırarak gerçekleştirmektedirler. Bunların bazılarının zararlı etkileri kanıtlandığı için kullanımlarına izin verilmemektedir.

    Bitkilerde en yaygın kullanılanları 2,4-D, GA3, 4-CPA, daminozide, ethepton ve maleikhidrozit (MH)’dir. Fenoksi türevlerinden olan 2,4-D ağız yoluyla alındığında mide-bağırsak sisteminden emilmekte ve testiküler DNA sentezini engellemektedir. Bitkilerde olduğu gibi hayvan organizmasında da mutasyon yapıcı etkide olması nedeniyle, kanserojen bir madde olma olasılığı bulunmaktadır. Literatürlere göre; 2,4-D kalıntılarına izin verilen miktar 0-5 ppm arasındadır.

    Hayvanlarda daha fazla canlı ağırlık artışı, yemden yararlanma, daha iyi karkas özelliği ve et kalitesi sağlamak için östrojenler (östradiol) androjenler (testesteron) ve progestojenler (Progestron) gibi cinsiyet hormonları; dietilstilbestrol (DES), Hexoestrol, Dienestrol ve Zeranol gibi sentetik non-steroidal östrojenler ve trenbolan asetat, testesteron propionat, melengestrol asetat, metil testesteron gibi sentetik steroidler hormonal etkili anabolikler olarak kullanılmaktadır.

    Hormonların Olumsuz Etkileri,

    Hormonal etkili anaboliklerin, uygun şekilde kullanıldığında et ve diğer yenebilen dokularda rezidü yoğunluklarının 1 ng/kg’ı geçmediği, doğal hormonların (Östradiol, testesteron, progesteron) implante edildiği hayvanın etlerindeki oranları, normal yoğunluklarından fazla olmadığı için tüketici için endişe verici bir durum yaratmadığı, kimyasal olarak modifiye edilmiş ve sentetik anaboliklerin etteki metabolit kalıntılarının spesifik problemlere neden olduğu bildirilmiştir. Karaciğerde kolayca metabolize olan doğal steroidler, hayvanların yenebilen dokularına enjekte edilirse tüketiciler için tehlikeli olur.

    Etlerdeki androjenik hormon kalıntılarının (testesteron, trenbolan asetat gibi), kadınlarda virtilizazyona (erkekleşme), menstrual siklus bozukluklarına; östrojenik hormon kalıntılarının erkeklerde feminizasyon (dişileşme), iktidarsızlık ve infertiliteye neden olabildikleri bildirilmiştir. Hormon kalıntılarının bu genel hormonal aktivitelerinin yanı sıra kanserojen, sinirsel komplikasyonlar ve damar sertliği gibi zararlı etkileri de bulunmaktadır. Sentetik hormonlardan dietilstilbestrol, güçlü östrojenik etkiye sahiptir. Önceleri çok kullanılmıştır. Ancak zararlı etkileri tespit edildiğinden çoğu ülkede kullanımına izin verilmemektedir. Genetotoksik etkileri de vardır. Karaciğerde metabolize olmadıklarından, etteki rezidüleri tüketiciler için büyük tehlike arz eder.

    AT, hormonlu etlerin ithalini ve kullanımını yasaklamıştır. Etlerdeki hormon düzeyleri Radioimmunoassay (RIA) ve ELİSA teknikleri kullanılarak tespit edilebilmektedir.

    AVRUPA BİRLİĞİ

    Avrupa Birliği ülkelerinde uyulması zorunlu olan Avrupa Birliği Konseyi’nin yayımladığı kalıntı ile ilgili tebliğlerden birkaç maddeyi örnek olarak sunmak istiyorum.

    * Bazı belli başlı thyreostatic,östrojenik, androjenik veya gestajenik etkili maddeler ette ve diğer hayvansal kökenli gıda maddelerindeki rezidüilerinden dolayı gıdanın kalitesini dolayısıyla tüketici sağlığı ve halk sağlığı açısından tehlikelidirler.

    * α-Agonistlerin kullanımının suistimali halk sağlığını ciddi derecede tehlikeye sokmaktadır.Ve halk sağlığı adına α-Agonist’lerin piyasaya verilmesi,işletmede bulundurulması her türlü hayvanda kullanılması kesinlikle yasaklanmıştır.

    * Hormonal etkili maddelerin besi yetiştiriciliğinde kullanılması kesinlikle yasak olmalıdır.İstismarına sebep olmayacak sıkı kontroller altında tedavi ve üretim amaçlı kullanılmasına müsaade edilebilir.

    * Avrupa Parlamentosu 18 Ocak 1996 yılında Komisyona ve konseye yaptığı çağrıda, hormonlu etlerin üye ülkelere girişinin ve hayvan yetiştiriciliğinde gelişimi hızlandırıcı olarak kullanılan hormonların yasaklılığının devamını istedi. Bu amaçla Avrupa Parlamentosu Avrupa konseyinden komisyonun, 19 Nisan 1994’te parlamentoya sunmuş olduğu yasa taslağını acilen hayata geçirmesini istedi.

    ÜLKEMİZDEKİ DURUM

    8-12 Ekim 2001 Tarihlerinde Avrupa Komisyonu,Sağlığı ve Tüketiciyi Koruma Genel Müdürlüğü, Gıda ve Veteriner Dairesi FVO misyonu’nun Türkiye ziyareti sonucundaki genel değerlendirme raporuna özet olarak değinmek istiyorum.

    1.Yasal Düzenlemeler,

    -Canlı hayvan ve hayvansal ürünlerde rezidü izlenmesine,ulusal kalıntı planının uygulanmasına yönelik Hukuki bir dayanak bulunmamaktadır.

    Mevcut yasalar (Kanun, Yönetmelik, Genelge vb.) kalıntı tesbitine, ulusal programın uygulanmasına dair doğrudan bir maddeyi içermemektedir.Ayrıca ürün veya ürün grupları bazında yürürlükte olan yasalarda bu hususa cevap vermemektedir.

    Bu nedenle yalnızca rezidü izleme konusuna yönelik yasal bir zemin oluşturulmalıdır.

    2.İdari Yapı ve Rezidü Planlarının Hazırlanması

    -Merkezi düzeyde idari anlamda gerçek bir koordinasyon bulunmamaktadır.

    -Mevcut olan Rezidü İzleme Koordinasyon Kurulu başkanının aynı zamanda İlaç-Alet özellikle Veteriner İlaçları ile ilgili bir birim başkanı olması doğru ve kabul edilebilir bir husus değildir.

    -Konu sorumlulukları ve rezidü programlarının uygulanması, ürün bazında ayrı ayrı birimlerde yürütülmekte, harmonize bir yaklaşım bulunmamaktadır. Ürün bazında her bir sektörce yürütülen çalışmalarda prosedür, talimatlar ve düzenlemelerde bir bütünlük sağlanamamıştır.Uygulamalar etkin ve uyumlu değildir.

    Tüm bu nedenlerle merkezi bağımsız bir birime ihtiyaç bulunmaktadır.

    -Avrupa Birliği’ne gönderilen rezidü izleme planlarının büyük ölçüde uygulanmadığı görülmektedir.

    -Risk değerlendirme ile risk yönetiminin (uygulama) birbirinden ayrılması gerekmektedir.Risk Değerlendirme Birimleri kurulmalı, bunlar idari yönetim açısından bağımsız olmalı ve ilmi komiteler şeklinde yapılandırılmalıdır.

    Risk Yönetim Birimleri (mevzuatın uygulanması için uygun ve yeterli yapılar) oluşturulmalıdır (mevzuat hazırlama, uygulama birimleri gibi). Riske dayalı kontrol yaklaşımının daha doğru olduğu varsayımından hareket ederek, ürüne yönelik satış rakamları incelenmeli ve planlar bu doğrultuda hazırlanmalıdır.

    3.Laboratuvarlar

    a.Kalite-kontrol, güvence yönetim sistemi,

    b.SOP (Standart Çalışma Programı),

    c.Validasyon (Analiz yöntemlerinin geçerliliğinin onaylanması),

    d.Ham verilerin dökümantasyonu, kayıtlar konusundaki eksiklikler giderilmelidir.

    -Laboratuvarlar, Avrupa Birliği yetkili ve referans laboratuvarları ile temasa geçmeli, analiz yöntemleri, uzman eğitimi konusunda işbirliği ile “TS EN ISO/IEC, 17025 Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliliği İçin Genel Şartlar” direktifinin öngördüğü hususları sağlamalıdır.

    Sonuç olarak; özetle,Türkiye, Rezidü İzleme konusunda başlangıç noktasında bulunmakta ve istenilen şartları tam olarak sağlayamamaktadır şeklinde rapor edilmiştir.

    Bu değerlendirme raporundan bugüne kadar ülkemizde yapılanlar sırasıyla;

    *Öncelikle 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanunu’nda, Avrupa Birliği’ne uyumlu olarak gerekli yasal değişiklikler yapıldı ve yürürlüğe girdi.

    *Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesindeki laboratuvarlarda uluslararası geçerli deney metodlarına uygun cihaz ve ekipman tedarikinin büyük çoğunluğu tamamlandı, laboratuvarların fiziki yapısında iyileştirilmeler yapıldı.En önemli olarak gözlemlediğim, Bakanlık laboratuvarlarının Akreditasyon çalışmalarının merkezden yönlendirme ile başlatıldığını ve üç büyük ilimizdeki İl Kontrol Laboratuvarı’nın denetimleri tamamlanarak belgelendirme aşamasında son safhaya geldikleri ve diğerlerinde de aynı çalışmaların devam ettiği öğrenilmiştir.

    *Avrupa Birliği kalıntı limitlerinin tamamı Türkiye için geçerli olacak şekilde resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. (Tablo için, http://www.tarim.gov.tr/arayuz/5/menu.asp bakınız.)

    *Halen TBMM’nde taslağı görüşülen 560 sayılı Gıda Yasası’nda kalıntı ile ilgili hususlar yer almaktadır.

    *TWİNİG projesi kapsamında kalıntı analizleri ile ilgili personel eğitimi başta olmak üzere, uluslararası seviyenin yakalanması için bilgi alışverişine devam edilmektedir.

    Ülkemizde canlı hayvan ve hayvansal ürünlerde kalıntı ve kontrol izleme sistemi ile ilgili özel yasaların yetersizliğinin giderilmesi ve laboratuvarların Akreditasyonu ile personel eğitim ve donanımının arttırılmasını memnuniyet verici gelişmeler olarak değerlendirmekteyim.Zamana bağlı olarak özel gıda laboratuvarı uygulamalarında olduğu gibi, kalıntı analizlerinin de özel laboratuvarlarda yaygınlaşmasının, kalıntıların getireceği olumsuzlukların asgariye indirilmesinde katkı sağlıyacağı kanaatindeyim.

    Yıl : 9, Mayıs 2004, Sayı 2004 – 5 Dünya GIDA Dergisi uzman gözüyle köşesinde (sf:52) yayımlanmıştır.

    #92906

    bilgilerinize emeginize saglık

2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.