- Bu konu 13 yanıt içerir, 6 izleyen vardır ve en son 16 yıl 12 ay önce The PROFESSOR tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
1 Ağustos 2007: 17:37 #14009amedyanKatılımcı
Ben evimin bahçesinde hindi besliyorum hindilerin ayaklarında bir hastalık olustu. Burada veterrinere gotürdüm bilemedi.Hindilerin ayaklarının altı sişiyor sonra ayaklarında agaç akbugu gibi siğile benzer bir şeyler cıkıyor hayvanlar topallıyor.Çekmis olduğum fotografları da gonderiyorum , yardımcı olursanız sevinirim
9 Ağustos 2007: 16:25 #37791veterinerixÜyefotograflardan anlasıldığı kadarıyla kireçleme hastalığı bizim teşhisimiz bu neguvon veya asuntol %0.2 oranınıda sulandırarak banyo, püskürtme veya toz serpme şeklinde ve vitamin-mineral tabletlerinden kullanmanı tavsiye ederim, hayvanların barınaklarınıda dezenfekte etmek durumundasın yoksa çözüm olmaz
16 Ağustos 2007: 09:35 #37822amedyanKatılımcısağolun bir deneyeyim inşallah çare bulunur
20 Ağustos 2007: 08:25 #37924Murat KUTAYÜyetedavi oldumu..olmadıysa benimde bir tedavi önerim var
20 Ağustos 2007: 08:43 #37933Hakan ARIÜyetedavi öneriniz farklı bir yöntem ise sizden de bilgi almak isteriz
20 Ağustos 2007: 08:48 #37936Murat KUTAYÜyeEVET SAĞLAMLARINDAN 2 TANE Yİ MSNDEN GONDERİYOSUNUZ ..ONLARDAN MANGAL BAŞINDA BİR LABORATUVAR ÇALIŞMASI YAPIYORUZ…
25 Ağustos 2007: 10:37 #38043veterinerixÜyemuhaha, komık olmus ama farklı bakış açısıyla tedavi yöntemlerini paylaşırsanız seviniriz
25 Ağustos 2007: 20:21 #38072Murat KUTAYÜyeKANATLILARDA AYAK HASTALIKLARI
ALPTEKİN KOCAMAZ
Özet: Kanatlı etinin son yıllarda insan beslenmesi açısından öneminin giderek artmasıyla kanatlı hayvan yetiştiriciliği büyük bir sektör haline gelmiştir. Bu ilerlemede, kısa zamanda kesim ağırlığına ulaşan ve yemi etkin bir şekilde değerlendiren genotiplerin elde edilmesinin önemi büyüktür. Ancak canlı ağırlıktaki bu hızlı artış, sindirim, solunum ve iskelet sisteminde bir takım aksaklıklara neden olmuştur. Ayak kusurları da bu aksaklıklardan birisi olup canlı ağırlık ve karkas ağırlığındaki gelişmelere oranla bacak kaslarının ve iskelet sisteminin aynı ölçüde gelişememesinden kaynaklanmaktadır.Ayak kusurları olan kanatlılarda, ağrıyla beraber hareket etmede görülen isteksizlik ve yürüyüş bozuklukları göze çarpmaktadır. Bu kusurları aza indirgemek ya da gidermek için farklı yetiştirme ve besleme koşulları araştırılmaktadır.
Bu çalışmada, ayak hastalıklarının nedenleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu nedenle, beslenmeden kaynaklanan; raşitizm, perosis, damla-nekris, reovirus ve bakteriyel; malabsorpsiyon sendromu, viral artritis, staphlococcus artritis, synovitis,ayak uyuzu, genetik yapı ve çevre faktörlerinden kaynaklanan; açısal kemik deformasyonları, tibial dyschondroplasia (TD), kesik ve derin yaralar, bıcılgan taban yastığının nekrozu incelenecektir.Anahtar Kelimeler: Kanatlı, tibia, ayak hastalığı, genetik, canlı ağırlık.
Leg Dısease of Poultry
Abstract: The importance of poultry meat in nutrition increased during last years and the poultry industry has become a very large sector. High yielding genotypes have a great share in this development. However, increase in gain caused some problems in digestion, respiration and skeletal systems. Leg disoders are one group of these problems which caused by slower development of leg muscles and bones compared to body weight. Birds having leg abnormalities indicate pain and uncoordinated walk and also are reluctant to move. Different management and nutritional conditions have been investigated to prevent or minimize such incoordinations.
In this research, cause of leg disorders of poultry, measurements will be carried out related to feeding; raşitizm, perosis, necris, reovirus infection; malabsorption syndrome, viral arthritis, staphlococcus artritis, synovitis, leg mange, genetic and environment efects; angular bone deformations, tibial dyschondroplasia (TD), cut and deep injury, bıcılgan, sole of pillow.Keywords: Poultry, tibial, leg disoder, genetic, live weight.
TEŞEKKÜR
Bu çalışma sırasında yakın ilgi ve desteklerini gördüğüm danışmanım Öğr. Gör. Cahit GÜNGÖREN’e, kaynak taraması ve yazım sırasında yardımcı olan Arş. Gör. Özgür Barış BİRGÜL’e teşekkürlerimi sunarım.
1.GİRİŞ
Kanatlı eti endüstrisi son yıllarda insan beslenmesi açısından oldukça büyük önem taşımaktadır. Gerek insan beslenmesindeki değeri ve gerekse fiyatının diğer et ürünlerine göre daha ucuz olması kanatlı etlerine olan isteği arttırmıştır. Geçmişte ailelerin sadece kendi yumurta ve et ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yaptıkları kanatlı hayvan yetiştiriciliği günümüzde bir sektör durumuna gelmiştir. Bu ilerlemede, seleksiyon çalışmaları ile kısa zamanda kesim ağırlığına ulaşan yeni hatların elde edilmesinin önemi büyüktür.
Ülkemizde tavuk eti üretimi 2000 yılı itibariyle 766.000 ton iken ABD’de 11.633.000 ton ile dünyada en fazla üretim yapan ülkedir. ABD’yi 6.755.000 ton ile Çin ve 3.800.000 ton ile de Brezilya takip etmektedir (BESD-BİR, 2001).
Ülkemiz tavuk eti tüketimi kişi başına 10,2 kg/yıl iken, bu oran ABD’de 41 kg/yıl,Hong Kong’da 44kg/yıl ve Suudi Arabistan’da 35 kg/yıl olarak bildirilmiştir (Poultry International Statistical Yearbook, 1999).
Etlik piliç üretiminde canlı ağırlık artışı, yemden yararlanma, karkas randımanı ve but, göğüs gibi parça ağırlıkları gibi verim özellikleri çok hızlı geliştirilmiştir. Son 20 yılda, etlik piliçlerde canlı ağırlık ve karkas parça ağırlıkları için yapılan seleksiyon çalışmaları sonucunda canlı ağırlık ve göğüs kası ağırlığı yaklaşık iki kat artmıştır.
Örneğin, 1970 yılında 9 haftalık etlik piliçlerde göğüsteki pectoralis major kası ağırlığının 57,3 g. olarak bilindiği, 1994 yılında ise 101,5 g.’a ulaştığı belirtmektedir (Lilburn, 1994). Canlı ağırlık ve karkas ağırlığındaki gelişmelere karşılık bacak kaslarının ve iskelet sisteminin aynı oranda gelişmemesi tibia’da (kaval kemiği) bacak kusurları yada bacak problemleri olarak adlandırılan kimi kusurlara yol açmaktadır. (Skinner ve ark., 1991, Vohl, 1985). Bacak kusurları olan piliçler yemliğe ve suluğa ulaşmakta zorlandığı için canlı ağırlık gerilemeye başlamakta ve sürüde bir örneklik bozulmaktadır. Büyüme döneminde % 0.5 ile 5 arasında kayıplara yol açan bu kusurlar karkas kalitesinde de gerilemeye neden olur. ( Julian, 1986).
ABD’de yapılan bir çalışmada, bacak problemlerine bağlı olarak etlik piliç endüstrisinin yıllık kaybının 80-120 milyon dolar arasında değiştiği bildirilmektedir. Büyüme döneminde ölümlerin % 1.1’i, karkas kusurlarının ise % 2.1’i bacak kusurlarından kaynaklanmaktadır (Morris, 1993).
2. AYAK KEMİKLERİNİN GELİŞİMİAyak kemikleri, etlik piliçlerde alt buta ait kemik olup, vücudun ağırlık merkezini oluşturmaktadır. Ayak kemiklerinin gelişimi, canlı ağırlığı taşımanın yanı sıra kesimde hedeflenen kusursuz karkas yapısına ulaşmak bakımından da önemlidir. Kemiğin uzunluk, ağırlık ve kül oranı, gelişimi ile yakından ilgilidir.
Kafeste yetiştirilen etlik piliçlerin tibia uzunluk ve ağırlığının yerde yetiştirilenlere göre daha düşük değerde olduğu bildirilmiştir (Grashon ve ark.,1992).
Ayrıca bu bulgular doğrultusunda, özellikle 4. haftadan sonra, yerde yetiştirilen piliçlerin tibia uzunluğunun, kafeste yetiştirilenlerden ortalama 0.5 cm. daha fazla olduğu saptanmıştır(Bond ve ark.,1991).
Kemiğin uzunluk, ağırlık ve kül miktarının yanısıra, kırılma mukavemeti de yetiştirme sisteminden etkilenmektedir (Yates ve Brunson,1971), plastik ve tel zeminli kafeslerde yetişen etlik piliçlerde kemik yapısı yerde yetiştirilenlere göre dayanıksız bulunmuştur. Kafeste yetiştirmede Ca (kalsiyum) eklenmesi, hayvanların kemiklerini güçlendirse de, yerde yetiştirilen piliçlerin kemikleri kadar dayanıklı olmamıştır. Tibia kırılma mukavemeti, çok önemli bir farklılık gösterme de, yerde yetiştirilen etlik piliçlerde kafeste yetiştirilenlere göre daha fazla bulunmuş,yerleşim sıklığı ve kafes yüksekliği ile ilişkisi olmadığı belirtilmiştir (Merkley,1981).
Ancak, Yates ve Brunson (1971) kafeste yüksek yerleşim sıklığının kemiklerin gelişimini olumsuz yönde etkileyerek, kırılma mukavemetini azalttığını ifade etmiştir.
Çizelge 1’de 0-10 haftalar arasında tibia gelişimi incelenmiş, tibia uzunluğunun ve ağırlığının yaşla arttığı, kül oranının ise %43,7 ile 50,4 arasında değiştiği gösterilmiştir (Bond ve ark.,1991).Çizelge 1. Etlik civcivlerde 0-10 hafta arasında tibia kemiğinin gelişimi
Yaş
(hafta) Tibia uzunluğu
cm. Tibia kül
%
dişi erkek dişi erkek
1 3,5 3,22 – –
2 4,68 4,72 – –
3 5,58 5,84 – –
4 6,8 7,24 43,5 46
5 8,58 8,6 46,8 45,9
6 9,5 9,46 49,6 47,3
7 9,98 10,56 49,6 50,7
8 10,62 11,32 48,1 49,2
9 11,58 12,22 50,4 48,4
10 11,70 13,12 49,6 49,3
Kaynak :Bond ve ark.Ayak kemiklerinin gelişmesi etçi ve yumurtacı sürülerde farklılık göstermektedir. Aynı ağırlıktaki etlik piliçlerde iskelet sisteminin yumurtacılara göre daha yavaş geliştiği bildirilmektedir (Wise, 1970). Bu bulgu, etlik piliçlerin iskelet sistemi anormalliklerine daha yatkın olmasının nedenini açıklayıcı niteliktedir.
3. AYAK HASTALIKLARI HAKKINDA GENEL BİLGİ
Ayak kusurları, anormal yürüyüş ve piliçlerin yürüme yeteneğinin gerilemesi sonucu yürüyememeleri olarak tanımlanır. Ayak kusurlarını saptamada gözleme dayalı puanlanma sisteminden yararlanılmaktadır. Nestor (1984), yürüme yeteneğine göre piliçlere 1’den 5’e kadar puan vermiştir. Bu yöntemde 1 normal yürüyenleri 5 ise yürüyemeyenleri göstermektedir. Kestin ve ark. (1992) bu puanlamayı kullanarak bir etlik piliç sürüsünde 7. haftada normal yürüyebilen piliç oranının sadece %30’unu oluşturduğunu saptamışlardır.
Başka bir çalışmada, 7 haftalık etlik piliçler yürümelerine göre 0’dan 3’e kadar puanlanmışlardır. Bu puanlamada, 0: normal yürüyenler, 1: yürüyebilen fakat yürürken aksayanlar, 2: ileri derecede yürüme bozukluğu olanlar ve zorlama ile yürüyenler, 3: yürüyemeyen piliçleri ifade etmektedir (Yalçın ve ark.,1997). Buna göre, 7. haftada normal yürüyebilen erkeklerin oranı % 55,5 iken dişilerde bu oran % 84,5 olarak bulunmuştur (Çizelge 2).Çizelge 2. Etlik piliçlerin 7. hafta yürüme puanlamasına göre dağılımı
Erkek Dişi
Yürüme Puanı%
n 0 1 2 1+2
55,5 24,2 20,3 44,5
57 24 20 –
0 1 2 1+2
84,5 10,3 5,2 15,6
65 7 4 –Kaynak (Yalçın ve ark.,1997).
4.AYAK HASTALIKLARI
4.1.Beslenmeden Kaynaklanan Bozuklukları
4.1.1. Raşitizm
Raşitizm, kemiklerde normal kalsifikasyonun oluşamaması nedeniyle, kemiklerin yeterli ölçüde sertleşememesi ve kolay eğrilebilir veya kırılabilir duruma gelmesidir. Temel nedeni, beslenme bozukluğudur. Civcivlerde Ca, P ve vitamin D’nin biri veya birkaçının vücuda herhangi bir nedenle yeterince alınamaması veya bunların rasyondaki miktarları arasında uygun bir dengenin bulunmaması gibi nedenlerden ileri gelmektedir. Genellikle 4-6 haftadan küçük civcivlerde görülmektedir.
Hastalık, eğer Ca ve vitamin D noksanlığından ileri gelmişse, kemik dokusunda yeterince Ca biriktirilemediğinden, özellikle bacak kemikleri yumuşak, esnek ve bükülebilir durumda kalır; ileri durumlarda hayvanlarda felç görülebilir. Fosfor (P) noksanlığında ise, kıkırdak dokusunun kemik dokusuna dönüşememekte ve eklemlerde şişkinlikler oluşmaktadır, ancak bu durumda felç görülmemektedir.
Hasta hayvanlarda düzensiz hareketler, topallık, devamlı çömelerek oturma eğilimi, harekete zorlandığında ağrılı yürüyüş, daha ileri durumlarda ise, tüylerin kabarması, zayıflama ve vücutta kuruluk görülmektedir.
Raşitizmin tedavisi, Ca, P ve vitamin D desteklemesine dayanır. Yemin 5-7 gün süreyle Ca ve P ile desteklenmesi, bunun yanı sıra 3-7 gün süreyle içme suyuna vitamin D3 katılması yeterli olmaktadır.4.1.2 Perosis
Manganez ve kolin eksikliği olan yemlerle beslenen civciv ve hindi palazlarında görülen büyümede yavaşlama, bacaklarda deformasyonla setreden hastalık durumuna denilmektedir. Bu hastalık, tibiometatarsal eklemin çok büyümesi ve yapısının bozulması ile karakterizedir. Dirsek eklemindeki büyüme plakalarının bozulması ve eklemin görev yapamaz duruma gelmesiyle oluşmaktadır
4.1.2. Damla – Nekris
Damla, articulus’lar hizasında dokuların yangısal şişkinliği ile belli olan ergin kanatlıların bir hastalığıdır. Bu hastalık kanda ürik asit ve ürat’ların bulunmasıyla meydana gelir.
Çok defa Articulus Tarsi ve Metatarsophalangeus’larda yerleşen hastalık hayvanların yürüyüşlerinde bir bozukluk ile meydana çıkar. İlk önce artiküler bir ağrıdan, hayvanlar güçlük ile ayağını yere basar. Uzun zaman ayakta duramazlar ve topallık görülür. Articulus’ların yanlarında ödemli bir şişkinlik görülür. Başlangıçta küçük ve yumuşak olan bu şişkinlikler hemen katılaşır ve kemik gibi bir sertlik kazanır. Bu şişkinliklerin içinde, bazen az çok kıvamlı bir irinin ( akut romatizma), bazen sarımsı, yaprak şeklinde ve kat kat katı bir irin (kronik romatizma), bazen de ürat alkali’lerden meydana gelmiş, peynirimsi, alçıya benzer, kül rengine çalan madde (Damla) bulunmuştur.
Bu hastalık en çok articulus Metatarsophalangeus hizasında yerleşir. Taban yastığı şişkin, kabarık, yuvarlak ve çok ağrılıdır. Bu zamanda hayvanlar, zorlukla bir ayak üzerinde sıçrayarak yürümeye çalışırlar. Beslenemez ve zamanla canlı ağırlık artışı düşer. Anemi’ye yakalanır ve kaşeksi’den ölürler.
Hastalığın tedavisinde ilk önce hayvanın beslenmesi düzenlenmelidir. Fazla dane bulunmayan yemler ve yeşillik verilmelidir. Hayvanın yemine vitamin A katılır. Hayvanın içme suyunun litresine 2-4 gram sodyum bikarbonat katılır (Başer, 1959).4.2. Reovirus ve Bakteriyel Enfeksiyonlar
Reovirusler, kanatlılarda, özellikle broilerlerde ve hindi palazlarında büyümenin durması, canlı ağırlık kayıpları, tüylenmenin gecikmesi, ters ve kaba tüylenme ayakta ve gagada renk açılması, kemikleşmeme ve enteritis ile karakterize malabsorbtion syndroma neden olurlar. Ayrıca bu virüsler brailer ve broiler damızlıklar ve genç hindilerde artritis, synovial membran, tendo, tendo kınları ve miyokardium da yangı, bir yada her iki bacağın diz eklemi yukarısında şişkinlik, değişik derecelerde de topallık ile karakterize viral arthritis/tenosynovitis infeksiyonlarının da sorumlusudurlar.
Kanatlı reovirüslerinin ilk izolasyonu CDR’li bir tavuğun solunum kanalından yapılmıştır. Daha sonraları diğer kanatlı türlerinden de çok sayıda reovirüs izolasyonları gerçekleştirilmiştir. Reovirüsler, kanatlı ve memeli orjinli olmak üzere iki temel gruba ayrılırlar. Kanatlı reovirüsleri bazı morfolojik ve fiziko-kimyasal özellikleri bakımından memeli reovirüslerine benzemesine rağmen konakçılarına, ortak antijenlerinin olmamasına, hemaglütinasyon özelliklerinin bulunmamasına ve hücre kültüründe oluşturduğu CPE (cytopathic effect)’ ye göre memeli reovirüsleri kültürde hücre füzyonu oluşturmazken kanatlı reovirüsleri oluştururlar. Kanatlı reovirüsleri zarsız, ikosehedral simetrili çift kapsit yapısında ve çift iplikçikli RNA’ya sahiptirler. Kanatlı reovirüsleri etere kloroforma direçlidirler. Kanatlı reovirüslerinin hemaglitünasyon ve hemadzorbsiyon aktiviteleri yoktur. Kanatlı reovirüsleri embriyolu yumurtalarda ve primer hücre kültürlerinde üretilirler. Virüsün izolasyonu ve üretilmesi amacı ile embriyolu tavuk yumurtalarının yumurta sarılarına inokülasyon yapılır ve embriyolar genellikle 3-5 gün içinde ölürler. Ayrıca reovirüsler 10 günlük embriyolu tavuk yumurtalarının koiyoallantoik membranlarında da üremektedir. Virüsün üremesini takiben embriyo 3-5 gün içinde ölür ve koiyoallantoik membranda büyük nekrotik plaklar meydana gelir. Allantoik boşluktan yapılan inokülasyonlardan sonra genellikle embriyo ölümleri oluşmaz ve bu yolla virüsün izolasyonu ve üretilmesi uygun değildir. Kanatlı reovirüslerini üretmek için primer tavuk ve tavuk embriyo kültürleri kullanılmaktadır. Embriyonik dokulardan hazırlanan primer doku kültürleri arasında fibroblast (CEF), karaciğer (CEL), akciğer (CEL), böbrek (CEK) ve ördek embriyo fibroblastları bulunmaktadır. Kanatlı reovirusleri agar-jel-presipitasyon (AGP), fluoresans antikor (FA) ve komplement fiksasyon testleri ile ortaya konabilen antijenler sahiptirler.
Kanatlı reovirüsleri vertikal olarak bulaşma özelliğine sahiptirler. Vertikal bulaşma ilk defa, doğal olarak infekte olan damızlık kümeslerden elde edilen tavuklardan reovirüs izolasyonun yapılmasıyla anlaşılmıştır. Vertikal bulaşmanın yumurtadan çıkma oranını azalttığı ve erken civciv ölümlerini arttırdığı bilinmektedir. Reovirüs infeksiyonları bir hayvandan diğerine direkt ve indirekt olarakta bulaşabilmktedir. Organizmaya alınan virüs, barsaklardan hızlı solunum kanalından ise daha yavaş bir şekilde atılır. İnfeksiyonun yayılması başlıca dışkı, kontmine gıda ve suyun alınması ile şekillenir. Reovirüslerin ısı ve dezenfektanlara karşı dirençli olması, bunların kuluçkahane ve barınaklarda canlı kalmalarına neden olur. Reovirüslerin bu gibi yerlerde bulunması yeni gelen popülasyonların da infekte olmalarına yol açar (Arda ve ark., 1990).4.2.1. Malabsorption Syndrome
Malabsorptione syndrome, broilerlerde büyümenin durması, ishal, gıdadan yararlanma oranının azalması, zayıf tüylenme, ensefalomalazi, bacaklarda halsizlik ve deride pigmentasyon yetersizliği ile karakterize bir hastalıktır. Bu syndrome uzun yıllardan beri bilinmesine rağmen, semptomların çok değişik olması nedeniyle mineral madde, vitamin yetersizlikleri (Ca, P, A, D, E, , toksikasyonlar (mikotoksikozis), viral hastalıklar (IBD) ve protozoon hastalıkları (koksidiyoz) olarak tanımlanmıştır. Ancak son yıllarda yapılan yoğun araştırmalar sonucu sendromun, reovirüsler tarafından meydana getirildiği ortaya konmuştur.
Hastalık hindi palazlarında da görülmekte ve broilerlerdeki semptomlara benzer şekilde seyreder. Hastalık genel olarak bir enteririts ile başlar, sonra proventrikulitis ve daha sonra da pankreasın yangısı ve dejenerasyonuna dönüşür.
Malabsorptione syndrom’ da inkübasyon süresi çok değişiktir ve kesin bir süre söylenemez. Morbidite %30-40 oranında, mortalite ise sekonder infesiyonlar seyretmiyorsa %5-10 arasındadır (Arda ve ark., 1990).4.2.2. Viral Artritis
Ayak tendonlarında şişme ve eklem kirişlerinde iltihaplanmalara yol açan bir hastalıktır. Aşırı durumlarda bacak kaslarında kopmalar meydana gelmekte ve hayvan hiç yürüyemez hale düşmektedir (Arda ve ark., 1990).
Hastalığın etkeni bir çeşit kanatlı reovirüsüdür. Reovirüs, tavuk bağırsaklarında yaygın olarak bulunur.Bu virüsün bütün tipleri hastalık yapıcı değildir. Hastalığın yapan, Reoviridae grubuna ait ve RNA karakterinde genetik materyal taşıyan bir virüstür. Virüsün dışkı aracılığıyla tavuktan tavuğa bulaşma olasılığı vardır.
Birçok ülkede etlik piliçler ve damızlıklarında oldukça yaygın bir enfeksiyondur. Hastalık yaygın olarak 5 haftalık ve üstünde olan etlik piliçlerde görülmesine karşın, daha genç hayvanlarda da görülebilmektedir.
Hasta piliçler yürümeye isteksizdirler, zorlandıkları zamanda acıyla ve titreyerek yürümeye çalışırlar. Ayak tendonlarında ve dirsek boğumunun üstündeki tendonlarda belirgin şişmeler görülür. Hastalıkta bulaşma (morbite)% 100 ulaşırken, ölüm oranı (mortalite) % 1-2 düzeyindedir (Arda ve ark., 1990).
Viral artritis kolayca tedavi edilemez, ancak sekonder (ikincil) enfeksiyonlardan korunmak için antibiyotik kullanılması yararlı olabilir. Etlik piliçlerin damızlıklarının canlı veya inaktif aşı uygulamalarının bağışıklık düzeyini arttırmak bakımından yararı vardır. Aşılama programları, 1 günlük civcivlerin aşılanması veya pasif bağışıklık sağlamak için damızlıkların aşılanması üzerinde yoğunlaştırılmıştır (Arda ve ark., 1990)4.2.3. Staphylococcus Artritis
Kanatlı kümes hayvanlarında kronik ve akut düzeylerde etkisini gösteren bir hastalıktır. Hastalığın nedeni, staphylococcus aureus bakterileridir. Tavuklarda hastalık yapan çeşitleri beta hemolysin ve plasma coagulase adını taşıyan iki toksik madde salgılar.
Her yaştaki hayvanlar etkilenebilmekle beraber, 4-6 haftalık civcivler son derece duyarlıdırlar. Hastalık mikrobunu civcivler, kuluçkalık yumurtaların kirlenmesi sonucu kuluçkahanelerden getirebilmektedirler. Kümes içerisinde yayılması, çevre yoluyladır. Derinin yırtılmasına yol açan yaralanmalar,hastalığın yayılmasını arttırabilir. Çünkü, staphylococcus aureus bakterilerine hayvanların solunum yolları yanında, deri ve mukoza çeperlerinde normalde her zaman rastlanabilmektedir (Arda ve ark., 1990).
Akut tipi tavuk kolerasına benzemektedir. Hayvanlarda genel bir rahatsızlık ve depresyon hali, yüksek ateş ve hareketlerinde ağrı sezilir. Akut olayları izleyen kronik formun başlıca belirtilerini topallık, ağır ve ağrılı hareketler, göğüste su toplanması ve yaralanmalar oluşturur. Hayvanlar sürekli oturmayı tercih ettikleri halde bile ağırlık kaybederler.
Toplam ölüm olayları normalde % 10’u pek aşmaz, ancak önlem alınmazsa bazı akut olaylarda bu oran % 60’lara kadar çıkabilmektedir. Belirtilere bakılarak bir tahmin yapılabilmesine rağmen, kesin tanı olarak bakteri izolasyonu ve tanımlaması gerekmektedir.
Tedavi için çeşitli penisilin türevleri etkili olmakta ve bunlar hastalığın daha hafif geçmesini sağlamakta ve sonuçta ölüm oranlarını azalmaktadır. Hastalığın sürüden uzak tutulmasının temel ilkesini yönetime ilişkin önlemler oluşturur. Örneğin, kuluçkalık yumurtaların dışkı ile kirlenip bulaşmasının önlenmesi, kuluçka makinaları ile kuluçkahanenin temizlik ve dezenfeksiyonu, sürüde stres faktörlerinin ortadan kaldırılması, yaralanmaların önlenmesi, kronik düzeyde hasta hayvanların diğerlerinden ayrılması gibi tedbirlerdir (Arda ve ark., 1990).4.2.4. Synovitis
Eklem iltihabı da denilen bu hastalığa virüs-bakteri arası mikroorganizmalar (mycoplasmalar) yol açmaktadır. Bu mikroorganizmanın biri eklem iltihabına yol açan, diğeri ise solunum sistemini etkileyen iki çeşidi vardır. İlk kez 1955’te keşfedilen hastalık dünyanın hemen her tarafında görülmektedir.
Başta tavuklar olmak üzere, hemen hemen tüm kanatlılar bu hastalığa karşı duyarlıdır. Eklem iltihabına yol açan çeşidine 4-12 haftalıkların gösterdiği duyarlılık, erginlerden çok daha yüksektir. Mikroorganizmalar kuluçkalık yumurtalardan civcivlere geçebildiği gibi, hava, malzeme, personel ve alet-ekipman ile de bulaşabilir.
Synovitis, özellikle ayak, bacak ve kanat eklemlerini iltihaplandırarak, buralarda sarı renkli bir sıvının birikmesine neden olur. Bundan dolayı eklemler şişer, uyuşukluk ve hareket güçlüğü ortaya çıkar, hayvanlar sağa sola sendeleyerek yürürler. Göğüste su toplanmasına da sık sık rastlanır. Bunlara ek olarak, ağırlık kaybı, vücutta genel bir su kaybı, dalak ve karaciğerin büyümesi, karaciğerin renginin yeşilimsi veya koyu renk alması, böbreklerin şişmesi ve renginin solması, kalp çevresinde ipliğimsi yapıda bir sıvının birikmesi gibi belirtiler vardır.
Synovtis’te ölüm oranı % 10-15’i pek geçmemekle birlikte, yol açtığı ekonomik kayıplar fazladır. Çünkü, yumurta verimini % 20-30 düzeyinde düşürmesinin yanı sıra, göğüste meydana gelen şişkinlik ve su toplanmaları nedeniyle büyük ekonomik zarar söz konusu olmaktadır.
Hastalığın kesin tanısı için, serum aglitinasyon testi ve izolasyon testi gibi laboratuar işlemleri gerekmektedir. Tedavisinde, antibiyotikler kullanılabilmektedir. Hastalıktan korunmanın en iyi yöntemi hastalıktan korunma programlarına uymaktır. Hastalık mikroorganizması taşımayan hayvanlardan sürü oluşturulması, 7, haftadan başlayarak 4 haftalık aralıklarla kan testleri uygulanması, kuluçkalık yumurtaları özel ısıtma işleminden geçirmek gibi işlemler uygulanmaktadır (Arda ve ark., 1990).4.2.5. Kanatlılarda Ayak Uyuzu
Bu hastalık, tavuk, hindi ve ispenç tavuklarında daha sık görülür. Bunların ayaklarının pulları altında yaşayan Cnemidocoptes Mutans isimli bir parazitin oluşu ve çoğalmasıyla meydana gelir.
Bu hastalığa tutulan kanatlıların semizlik, neşe ve kuvvetleri değişmemekle birlikte en önemli semptomu articulus tarsi’den parmak uçlarına kadar oluşan şekil bozukluğudur. Ayaklar kalınlaşmış ve şekli bozulmuştur. Ayak pulları bozulmuş, bir kısmı ayrılmış ve kabuk görünüşünü almıştır. Bu kabukların derinliklerinde parazite rastlanır. Bulaşma yavaş ve hafiftir. Bu hastalık hayvanlarda yürüme ve beslenmede güçlük meydana getirir.
Hastalığın tedavisinde her şeyden önce kabuklar yumuşatılır ve kaldırılır. Bu işlem ilaçları etkisi için gereklidir. Kabukları yumuşatmak için ayaklar, Arap sabunu veya yağ ile sıvanır. Sonra sıcak su ile kabuklar kaldırılır. Ayaklar kurulanır ve yangılanmış deri üzerine pomat sufre sürülerek bu tedaviye 15 gün süre ile devam edilir (Başer, 1959).4.3. Genetik Yapı ve Çevre Faktörlerinden Kaynaklanan Enfeksiyonlar
4.3.1. Açısal Kemik Deformasyonları
Tibia’nın distal ucundan dışa (valgus) ya da içe (varus) yönde dönmesini kapsar ve dönme çoğunlukla metatarsusta görülür. Bu deformasyonlarında tibia’nın distal ucunda büyüme plağı normal olmamakla birlikte metatarsusta genişleme olabilir. İki bacak aynı yönde etkilendiği gibi, bir bacak içeri,diğeri dışa dönebilir (Jullian,1984;Yalçın, 1997).
Açısal kemik deformasyonları, etlik piliçlerde en erken 5.günde görülmekle, 14.günden sonra oranı artmaktadır. Normal etlik piliç sürülerini %0.5-2 düzeyinde etkileyen bu deformasyon, problemli sürülerde %5-25 düzeyine yükselmekte ve erkek piliçlerde daha yüksek oranda görülmektedir (Jullian,1984;Yalçın, 1997).
Hızlı canlı ağırlık artışı, altlık kalitesi, kafeste ya da yerde yetiştirme, vitamin B eksikliği ile damızlık sürünün beslenmesi gibi pek çok etmen, deformasyonların ortaya çıkışında etkili olmaktadır (Summers ve ark.,1984).
Açısal kemik deformasyonları, genotipe de bağlı olmakla birlikte, erkeklerde dişilerden iki kat daha sık rastlanmaktadır. Yetiştirme sistemlerine göre, kafeste yetiştirmede, yerde yetiştirmeye göre,kafes sistemlerinde ise tel zeminli kafeste plastik altlıklı kafese göre daha fazla görülmektedir (Riddell, 1976).4.3.2. Tibial Dyschondroplasia (TD)
Tibial Dyschondroplasia (TD) ilk olarak 1965 yılında Leach ve Nesheim tarafından tibia’nın distal ucunda kartilaj anormalliği olarak tanımlanmıştır. Daha sonra TD’nin tibia’nın distal ucunda ortaya çıkan ve bu bölgede yer alan kartilaj’ın mineralize olamayışı ile karakterize edilmiştir (Riddell,1975).
TD’den etkilenen civcivlerde bacak zayıflığı belirtileri görülmemektedir. Anormallik sadece otopside ve X-ışınları (röntgen) ile saptanabilmektedir (Bartels ve ark.,1989). Etkilenen kemik uzunlamasına ayrıldığında epifizyel plakanın altında düzensiz biçim ve büyüklükte mat ve donuk kartilaj tabakası görülmektedir. Bu kitle metafize kadar uzanmaktadır. Bazı durumlarda kartilajın görünümü vitamin D ve Ca eksikliğinden ortaya çıkan raşitizme benzemektedir, ancak raşitizmden farklı olarak TD’de etkilenen kül oranı değişmezken, raşitizmde kül oranının azaldığı saptanmıştır (Riddell,1975).
TD genetik yapı, yaş, eşey, yüksek canlı ağırlık, canlı ağırlık artışı, beslenme, aydınlatma, yüksek çevre ısısı,yerleşim sıklığı ve diğer yetiştirme koşulları gibi birçok faktörün etkisi altında ortaya çıkmaktadır. Yapılan çalışmalarda TD görülme sıklığı etlik piliçlerde 6. hafta sonunda % 59 olarak saptanmıştır (Yalçın ve ark.1996).
TD’nin kalıtım derecesi 0.22 ile 0.44 arasında değişmektedir (Zhang ark.,1995). Bu sonuç, seleksiyon ile TD’nin azaltılabileceğini ortaya koymaktadır.
TD’nin görüldüğü tibia’nın proximal ucu kanatlı iskelet sisteminde en hızlı gelişen büyüme plağına sahiptir.Bu nedenle, gelişmenin geciktirilmesinin TD üzerine etkileri konusunda çok sayıda araştırma yapılmış ve çeşitli bulgular elde edilmiştir. Kiiskinen ve Anderson (1982) hızlı ve yavaş gelişen hatları karşılaştırdığında, hızlı gelişen etlik piliçlerde TD oranının daha yüksek olduğunu bildirmişlerdir. Etlik piliçlerde büyüme oranının ve canlı ağırlığının azaltılmasının TD üzerine etkileri incelenmiş ve yemi sınırlayarak canlı ağırlık artışının 14-28.günler arasında yavaşlatılmasıyla TD görülme oranı azalırken, TD şiddeti etkilenmediği gözlenmiştir (Lilburn ve ark. 1989). Günde 10 saat yem sınırlaması yapıldığında, 24 saat yemlenen gruba göre TD oranında % 59’dan % 11’e düşme olduğu saptanmıştır (Edwards 1989).
TD görülme yaşı en erken 2. hafta olup şiddeti 7. haftaya kadar artar. Dişi ve erkek piliçler arasında TD Görülme oranı bakımından fark vardır. Etlik piliç sürüsünde yapılan çalışmada dişi ve erkek arasındaki TD görülme sıklığı bakımından farklılığın istatistik olarak önemli olmamasına rağmen, erkek piliçlerde dişilere göre % 9 oranında daha fazla TD’ye rastlanmıştır (Yalçın ve ark., 1996).4.3.3. Kesik ve Derin Yaralar
Ayağın yumuşak kısımlarında keskin ve sivri cisimler ile meydana gelen kesik ve derin yaralar birkaç gün içerisinde iyi olurlar. Bu yaralar kemik ve articulus’lara ulaşmış ise, Ostisis, ekzostos ve Arthritis ile kompike olurlar.
Hastalığın tedavisinde, yara antiseptik eriyik ile yıkanır ve pansuman yapılır. Abse meydana gelmiş ise, açılır, içindeki irin boşaltılır, temizlenir ve antiseptik pansuman konur (Başer, 1959).4.3.4. Bıcılgan
Bir tür bacak egzaması olup, hastalık öncelikle zemini sert, girintili çıkıntılı, çakıl döşenmiş ve tünekleri pis olan kümeslerde yetiştirilen kanatlılarda görülmektedir.
Hastalığın tedavisinde, yaralanmış olan kanatlı hayvan zemini yumuşak ya da çimenli bir yere konur. Öncelikli olarak deri sabunlu suyla yıkanmalı, kurutulmalı ve üzerine sülfanilamidli veya antibiyotikli bir pomat uygulanmalıdır. Gerektiğinde cortizon benzeri antialerjik bir ilaçda tedaviye eklenebilir (Başer, 1959).4.3.5. Taban Yastığı Nekrozu
Bu hastalık kanatlılarda, ağır ve iri ırklarda oldukça fazla görülen ve başlangıçta ayağın alt yüzündeki deriyi çevreleyen esnek yastığın şişkinliği ile beraber olan taban bölgesinin bir yangısıdır.
Bir çok kez tabanın şiş kısmının ortasında dokulara yapışmış yabancı bir cisme benzeyen, boz renkte veya siyahımsı bir leke görülür. Bu bir nekroz adacığıdır. Bunun altında bazen bir kist veya peynir kıvamında irin bulunur. Ayak sıcak ve ağrılıdır. Hastalık oldukça şiddetli bir ağrıya neden olduğundan, yürüyüşleri çok güç ya da mümkün değildir.
Hastalığın tedavisinde, ayağın taban kısmını pamuklu bir pansuman ile sararak hastalığın önüne geçilir. Nekroz çok derin olarak yayıldığı zaman operatif müdahale ile tam çıkarma daha emin bir çaredir.
Bu hastalığın sürülerde engellenmesi için, özellikle horozların canlı ağırlık eğrilerinin çok iyi takip edilmesi ve buna uygun beslenmeleri gerekir (Anteplioğlu, 1956.; Başer, 1959.; Biesther ve ark., 1943.; Kral ve ark., 1962.).5.SONUÇ
Kanatlılardaki ayak hastalıkları, beslenmeden kaynaklanan, genetik yapı ve çevre faktörlerinden kaynaklanan, reovirus ,bakteriyel ve viral gibi birçok faktörün etkisi altındadır. Kanatlı endüstrisinde önemli derecede ekonomik kayıplara yol açan bu sorunların düzeltilmesi için bu saydığımız koşulların düzeltilmesi ve bunları giderebilmek için bu konudaki çalışmaları sürdürmek gerekmektedir.
6.KAYNAKLAR
Anteplioğlu, H., 1956. Ankara bölgesi tavuklarının taban yastığı nekrozu üzerinde araştırmalar., Ank. Ün. Vet. Fak. Yay. 84., s:44, Ankara.
Arda, M., Minbay, A., Akay, Ö., Aydın, N., İzgür, M., 1990. Kanatlı Hayvan Hastalıkları, Ankara.
Bartels, J. E. , G. R. McDaniel and F. J. Hoerr, 1989. Radiographic diagnosis of Tibial dyschondoroplasia in broilers: A field selection technique.Avian Dis.,33:254-
257.
Başer, M. T., 1959. Evcil hayvanlarda ayak hastalıkları ders notları
Biesther, E. H. and Schware, H. L.,1943. Diseases of poultry, Ames, Iowa., The Iowa State
Col. Pres., U.S.A.
Bond, P. L., T.W: Sullivian, J. D. Douglas, L. G. Robenson, 1991. ınfluence of age, sex and method of rearing on tibia lenght and mineral deposition in broilers. Poult. Sci.,70:1936-1942.
Cahaner, A., Yunis R., Lavi, Y. and Heller, D., 2000. The effects of selection for rapid growth on antibody response and viability of commercial broilers. Doğu Anadolu Kanatlı Yetiştiriciliği Sempozyumu, 21-24 Mayıs 2001,(CD ROM), Yüzüncü Yıl Üniversitesi,Van.
Edwards, H. M. , 1984. Studies on etiology Tibial dyschondoroplasia in chickens. American Enst. of Nutr., 1984.
Kral, F., Novak, B. J., Beck, J. D., 1962. Veterinary Dermatology. J. B. Lippincott company., U.S.A.
Leach, R. M. M. C. Nesheim, 1965. Nutritional, genetic and morphological studies of an abnormal cartilage formation of young chickens. Journ. Nutr.,86:236-244.
Le Van, N.F., Estevez I. and Stricklin W.R., 2000. Use of horizontal and angled perches by broiler chickens. Applied Animal Behaviour Science.,65:349-365.
Lilburn, M. S., 1994. Skeletal growth of commercial poultry species . Poult. Sci., 73 : 897-903.
Julian, R. J., 1986. The effect of increased mineral levels in the feed on leg weakness and sudden death syndrome in broiler chickens. The Canadian Veterinary journal,27:157-160.
Kestin, S. C., T. G. Su and Sorensen, P., 1999. Different commercial broiler crosses have different susceptibilities to leg weakness., Poult.Sci., 78:1085-1090.
Morris, M. P., 1993. National survey of leg problems. Broiler Industry, May:20-24.
NRC, 1994. National Research Council. Nutrient Requirments of poultry, 9threvised. National Academy Press, Washington,D.C.
Randall, C.J. and Mills, C.P.J., 1981. Observations on leg deformity in broilers with particılar reference to the intertarsal joint. Avian Pathology,10:407-431.
Ridell, C., 1976. Selection of broiler chickens for a high and low incidence of tibial dyschondropalsia with observations on spondylosthesis and twisted legs (perosis). Poult.Sci.,55:145-151.
Skinner, T., J. N: Beasley, P. W. Woldroup, 1991. Effects of dietary aminoacide levels on bone development in broiler chickens. Poult. Sci., 70: 941-946.
Su, G., Sorensen, P. and Kestin, S.C., 2000. A note on the effects of perches and litter substrate on leg weakness in broiler chickens. Poult. Sci., 79: 1259-1263.
Tolon, B. and Yalçın, S., 1997 Bone characteristic and body weight of broilers in different husbandry systems. British Poultry Science 38: 132-135.
Wise, D.R.,1975 Comparisons of the skeletal systems of growing broilers and laying strain chickens. British Poultry Science 11: 333-339.
Yalçın, S., Özkan, S., Settar, P.& Tolon, B., 1996. Influence of ambient temperature and genotypes on bone parametres and incidence of leg disoders of male and female broilers. Proceedings of the 20th World’s Poultry Congress, New Delhi.Vol. 2: 577-580.
Yalçın, S., 1997 Etlik piliçlerde bacak kusurları, Yutav Uluslararası Tavukçuluk Fuar ve Konferansı Kitabı, sayfa 153-161.
Yalçın, S., P.Settar, O.Dicle, 1998. The influence of dietary protein level and sex on walking ability and bone parameters of broilers. British Poultry Science 39: 251-256.
Yalçın, S., X.Zhang, L.M. Christa, G.R. McDaniel and D.L. Kuhlers, 2000. Effects of divergent selection for incidence of tibial dyschondroplasia (TD) on purbred and crossbred performance. 1.TD incidence and calcium and phosphorus plasma concentrations. 2.Processing yield., British Poultry Science 41: 562-565.
25 Ağustos 2007: 20:23 #38073Murat KUTAYÜyesizin hastalık damla (nikris )…bence
27 Ağustos 2007: 22:07 #38225veterinerixÜyekesin teşhis için canlı muayene ve kazıntı almak gerekiyor fakat bız sadece fotodan teşhıs ımkanımız var, ilaç uygulaması yeterlı ve şartlara uygun yapılırsa geçecektir.
17 Ekim 2007: 13:06 #42362redchemÜyebence viral kaynaklı bu ayak hastalıkları tavuklar da çok görülüyo ya aşılamanın yapılmaması +zeminin steril olmaması ndan kaynaklı olabilir geneldede öyle oluyor
18 Ekim 2007: 14:31 #42456amedyanKatılımcıBir suredir nete giremedim cevap veren arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. veterinerden aldığım ilaç etki göstermedi. verdiği ilaç ayak uyuzu içindi. bu hastalık ırsi olabilir mi acaba çünkü hindilerin yanında tavuklar ördekler de var aynı yemleri onlarda veriyoruz onlarda aynı kümeste kalıyorlar onlarda bir şey yok. hindilerin ayakları yaklaşık bir sene sonr bu hale geliyor. Kesin çözüm galiba labaratuar araştırması ile üniversitelerin veteriner hastanelerine götürecek olsak oraların işleyişi nasıl ücret falan alınıyor mu ?
30 Aralık 2007: 01:28 #46365Öncelikle kümes dezenfeksiyonunu sağlıyorsunuz.Bu amaçla Povigard veya başka bir dezenfektan kullanabilirsiniz.Bunu hem püskürterek,hem yıkayarak,hem de bir kaba koyup buharlaşmasınının sağlanması ile birlikte sağlayabilirsiniz.Ondan sonra bu hastalığın hindilerin kaç tanesinde görüldüğü,şiddetinin ne olduğu,yürüyüş bozukluklarının mevcudiyeti vb.. gibi anamnez bilgilerinin genişletilmesi ile tedaviye başlamak gerekir.Ayrıca hindilerinizin ayaklarının antiseptik banyoyla yıkanması fayda sağlayacaktır.Hindilerinizi protein bakımından zengin yemlerle beslemeyin,rasyonu düzenleyin.Rasyonda vitamini dengeleyin,vitamin ve mineral madde takviyesi yapın.Zaten piyasada istediğiniz içerikte ve besin değerinde yemler bulmanız mümkün.
Bu dediklerim kesin bir tedavi yöntemi olmayabilir.Bizzat muayene edilip teşhis konulması,ardından tedaviye girişilmesi gerekir.Bu nedenle en yakın veteriner hekime başvurmanız sizin ve hayvanlarınız açısından faydalı olacaktır.İlaçları tarifi gibi kullanınız.Geçmiş olsun.30 Aralık 2007: 01:33 #46366Evet,veteriner fakültelerinde ücret alınıyor ama bu ücret dış piyasadan daha cüzi’dir.Bence parayı problem etmeyin.Astarı yüzünden pahalıya gelirse tedaviye girişmezsiniz.Bizim için hayvan sahibi ve hayvanın sıhahti,mutluluğu önemlidir.Önce hastalık tedavi edilir,sonra ücret konuşulur.Önemli olan sağlıktır.
Eğer hindilerden birisi hakkın rahmetine kavuşursa nekropsi yapılarak hastalık kesin olarak teşhis edilebilir.Dediğim gibi anamnez bilgileri ve verilen fotoğraflar,bizzat görüp muayene etmeden yetersiz kalır.
Ayrıca ördek,hindi,tavukları aynı yerde barındırmamanız sizin faydanıza olacaktır.geçmiş olsun. -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.