- Bu konu 1 yanıt içerir, 2 izleyen vardır ve en son 16 yıl 9 ay önce
Murat KUTAY tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
16 Eylül 2008: 15:06 #18760
Bayan Pati
ÜyeEski Ramazanlarda nükte, fıkra esastı. Hatta nükte, fıkra bir bakıma Ramazan’ın vazgeçilmez neşelerindendi.
Nitekim bazı basın bugün de bu nükte, fıkra geleneğini sürdürmek istemekte, ancak bulduğu nükteleri Bektaşî tekerlemeleri cinsinden olduğundan Ramazan’ın ruhaniyetiyle pek bağdaşmamakta, neşe yerine neşesizlik sebebi olmaktadır.Bu girişi yaparken bir Ramazan fıkrası anlatacağımı tahmin etmişsinizdir herhalde. Ama kime ait fıkrayı anlatacağımı bilmem tahmin edebildiniz mi? Böyle bir tahmin yapmanız mümkün. Çünkü bir Ramazan yaşayasınız da Beşiktaşlı Hacı Cemal’in Fatih Camii’ndeki Ramazan vaazında söylediği meşhur fıkrasını hatırlamayasınız, bu olur şey değil…
Öyle ise gelin, bu özel ve güzel fıkrayı bir daha hatırlayalım. Hatırlayalım da geçmişin fıkrasında da, nüktesinde de, hikmet ve mesaj yüklü olduğunu bir daha görelim.
* * *
Efendim sözü daha fazla uzatmadan kulağımızı Fatih Camii’nde vaaz eden merhum Hacı Cemal hocamıza çevirelim. Bakalım tebessümle dinleyen cemaatına Ramazan fıkrası adına neleri, nasıl anlatacak? Ramazan’da oruç tutmayanlar, namaz kılmayanlar, hatta tesettür nedir bilmeyenler de olabilir elbette. Olabilir de, hocamızın da bunlara diyecek bir çift sözü de olabilir. Madem vaaz ediyor, elbette bunlara da söyleyecek bir çift sözü olmak gerek. Ama öyle kaba, saba değil, sert ve haşin hiç değil. Güldürerek, eğlendirerek…
* * *
Bütün fıkra ve nüktelerini masum hanımı üzerine inşa eden Hocaefendi fıkrasına şöyle başlıyor:
– Şu bizim Hacı Cemal var ya, bilmem bu hoca, bu hanımla nasıl idare edecek? Hanım saf mı saf.
– Nasıl mı saf diyorsunuz? Anlatayım da bir bakın şu hanımın saflığına. Sonra da acıyın bana. Böylesine saf hanımla nasıl geçineceksin diye.
Şöyle devam eder:
– Efendim, abdestimi aldım, cübbemi giydim, buraya vaaza gelmek üzere eşikte ayakkabımı giyerken bizim hanım mutfaktan bir çığlık atmaz mı:
– Eyvah, bunu da mı görecektim, bu da mı başıma gelecekti? diye.
Ödüm koptu bu feryattan. Hemen koşup mutfağa girdim, baktım ortalıkta bir şey yok.
– Hanım ne oluyor, yangın alarmı verir gibi bağırıyorsun, ne var? dedim.
Yüzüme baktı bön bön.
– Görmüyor musun kediyi? dedi.
– Görüyorum, ne olmuş kediye?
– Ayol kedi pideyi yiyor, pideyi, demez mi?
Tepem attı. Açtım ağzımı, yumdum gözümü.
– İlahi hatun, dedim, insan bir pide için böylesine çığlık atar mı? İşte camiye gidiyorum, dönüşte istediğin kadar pideyi getireyim sana. Hem de tazesinden!..
Bu defa başını bir sağa, bir sola sallayan bizim saf hatun bir lâhavle çekti de, ne dedi biliyor musunuz?
– Ayol ben pide için mi bağırıyorum? Üzüntüm pideye mi? Görmüyor musun hayvan oruç tutmuyor, oruç!..
Bu defa lâhavle çekme sırası bana geldi de, ne dedim biliyor musunuz? Dedim ki:
– Hanım bilmiyor musun ki hayvanlar oruç tutmaz!
– Bilmiyor musun ki hayvanlar namaz kılmaz!
– Bilmiyor musun ki hayvanlar tesettür diye bir şey bilmez, açık yerlerini kapamaz?..
Nasıl, iyi demiş miyim bizim saf hatuna?
Koptum okurken:icon6:
16 Eylül 2008: 22:15 #53196Murat KUTAY
ÜyeNasıl, iyi demiş miyim bizim saf hatuna?
AĞZINA SAĞLIK HOCAM…İYİ DEMİŞSİN ANLAYANA
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.