- Bu konu 0 yanıt içerir, 1 izleyen vardır ve en son 17 yıl 10 ay önce
Mahmut BABUR tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
26 Ağustos 2007: 08:57 #14381
Mahmut BABUR
ÜyeOnlar beklemiyorlar, bulut gölgeleri içinde, Allah’ın ve meleklerin onlara gelmesini ve emrin(azabın) gerçekleşmesini bekliyorlar! (Oysa) bütün işler, Allah’a döner.
[BAKARA(2)/210]
De ki: “Doğru sözlüler iseniz, şayet size Allah’ın azabı veya Saat(Kıyamet) gelirse, Allah’tan başkasını mı çağıracaksınız? Bana haber verin!”
Bilakis, ancak (Allah’ı) çağırırsınız, şayet Allah dilerse, (kaldırması için) çağırdığınız şeyi(azabı) kaldırır ve siz, şirk koştuğunuzu unutursunuz.
Muhakkak Biz, senden önceki ümmetlere (elçiler) gönderdik, onları çetin azabımız ve darlık(sıkıntı) ile yakaladık. Umulur ki yalvarırlar!
Keşke onlara, çetin azabımız geldiği zaman yalvarsalardı. Ancak kalpleri katılaştı. Şeytan(İblis), onlara yaptıkları şeyleri(amelleri) süsledi.
Ne zaman ki, o hatırlatıldıkları şeyi(Hakkı) unuttular, her şeyin(nimetlerin) kapılarını, o verilen şeylerle, ferahlayıncaya(şımarıncaya) kadar açtık. (Arkasından) onları, ansızın yakaladık. O zaman onlar, ümitsiz kalanlar oldular.
(Böylece), zalim kavmin arkası kesildi. Hamd(övgü), Âlemlerin Rabbi Allah içindir.
[EN’AM (6)/40–45]
De ki: “(Allah), üzerinizden veya ayaklarınızın altından, azap göndermeye kadirdir. Yahut bir fırkayı(milleti) musallat ederek; bazınıza, bazınızın azabını tattırır.” Bak! Ayetlerimizi nasıl açıklıyoruz? Umulur ki fıkhederler(aklederler).
[EN’AM (6)/65]
Onlar beklemiyorlar, meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut ta Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini bekliyorlar. O gün, Rabbinin bazı ayetleri gelir, (ancak) önceden iman etmemiş veya imanıyla bir hayır kazanmamış bir kimseye, bu imanı fayda vermez. De ki: “Bekleyin, Bizler de muhakkak bekleyenleriz.”
[EN’AM (6)/158]
Biz, nice toplumları helak ettik. Geceleri uyurlarken ya da (gündüzleyin) konuşurken, Bizim çetin azabımız onlara geliverdi.
Çetin azabımız onlara geldiğinde, onların çağrıları, “biz gerçekten zalimlerdik!” demelerinden başkası olmadı.
[ARAF(7)/4–5]
Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler.
[ARAF(7)/34]
Biz, hangi topluma bir nebi(peygamber) göndermişsek, muhakkak onları, çetin(azap) ve sıkıntıyla yakalamışızdır, umulur ki yumuşayıp-yalvarırlar.
Sonra kötülüğü, iyilikle değiştirdik, (onlar) vazgeçerler diye. (Bunun üzerine) dediler ki: “Muhakkak atalarımıza da sıkıntı(zarar) ve sevinç(nimet) dokunmuştu.” Arkasından, şuurunda değillerken, ansızın onları yakaladık.
Şayet, o ülkeler halkı iman etselerdi ve korkup-sakınsalardı, onların üzerlerine Gök’ten ve Arz’dan(Yer’den) bereketler açardık. Ancak onlar yalanladılar. Biz de onları, kazandıkları (amelleri) sebebiyle yakalayıverdik.
O ülkeler halkı, geceleyin ve uyuyorken, çetin azabımızın, onlara gelmeyeceğinden emin mi oldular?
Ya da o ülkeler halkı, kuşluk vaktinde ve oyalanıyorken, çetin azabımızın onlara gelmeyeceğinden emin mi oldular?
Onlar, Allah’ın Planı’ndan emin mi oldular? Allah’ın Planı’ndan emin olmaz, ancak hüsrana uğrayacak olan(bir topluluk) emin olur.
[ARAF(7)/94–99]
Göklerin, Arz’ın ve Allah’ın yarattığı her şeyin ‘melekût’una(maddenin en küçük yapıtaşına-özüne) bakmıyorlar mı(incelemiyorlar mı)? (Maddenin en küçük yapıtaşı olan melekûta ulaştıklarında), onların ecellerinin yaklaştığı umulur. Ondan(melekûttan) sonra hangi söze inanacaklar?
[ARAF(7)/185]
Sana, Saatin(Kıyamet’in), ne zaman demir atacağını (gerçekleşeceğini) soruyorlar. De ki: “Onun ilmi, ancak Rabbimin yanındadır. Onun vaktini, Allah’tan başkası ifşa etmez. ‘Gökler-Arz’(Evren), ağırlaştı(‘kritik kütle’ye yaklaştı). Saat(Kıyamet), size ansızın gelir.” Sanki sen, (Kıyamet’in vaktinden) haberdarmışsın gibi, sana soruyorlar. De ki: “Onun ilmi, ancak Allah’ın yanındadır, insanların çoğu bilmezler.”
[ARAF(7)/187]
Şayet onlardan azabı, sayılı bir topluluğa(belirli bir süreye) kadar ertelesek, elbette diyeceklerdir ki: “Onu alıkoyan nedir?” Dikkat et! O gün (azap) onlara gelir ve o geri çevrilecek de değildir. Ve alaya aldıkları o(azap), onları kuşatacaktır.
[HUD(11)/8]
Göklerde ve Arz’da, nice ayetler(ilim ve işaretler) vardır ki; o ayetlerle karşılaşırlar ve onlardan yüz çevirirler.
Onların çoğu Allah’a iman etmezler, ancak onlar müşriklerdir.
Onlar, ‘Allah’ın azabından bir örtünün’ veya Saatin(Kıyamet’in), ansızın ve şuurunda değillerken, gelmesinden emin mi oldular?
[YUSUF(12)/105–107]
Şayet Kur’an’ın kendisiyle, dağlar yürütülseydi veya Arz parçalansaydı veya ölüler konuşturulsaydı (ne olurdu?). Bilakis, emrin tamamı Allah’a aittir! İman edenler, anlamadılar mı, şayet Allah dileseydi, insanların tamamını hidayete erdirirdi. Hakkı örtenlere, sanayileri(eylem ve işleri) sebebiyle, ‘felaket-darbe’, isabet etmeye ve yurtlarının yakınına inmeye, ‘Allah’ın vaadi’ gelinceye kadar devam eder. Muhakkak Allah, vaadine(sözüne-tehdidine) muhalefet etmez.
[RA’D (13)/31]
(Hakkı örtenler), görmüyorlar mı? Biz Arz’a(Dünya’ya) geliyoruz ve Arz’ın( Dünya’nın) etrafından(ozon tabakasından), eksiltiyoruz(inceltiyoruz). Allah, hüküm verdiği zaman, O’nun hükmünü takip edecek(engelleyecek), yoktur. O hesabı, süratli(çabuk) görendir.
(Senden) önceki Hakkı örtenler de, plan(düzen-tuzak), kurdular. Planların tamamı, Allah’a aittir. O, her nefsin(şahsın), ne kazandığını bilir. Kâfirler(Hakkı örtenler), Yurdun(Dünya’nın) geleceği, kimindir, yakında bilecekler!
[RA’D (13)/41–42]
Sen, o zalimlerin yaptıklarından Allah’ı gafil sanma. Onları, ‘gözlerin bir noktaya toplanacağı güne’ ertelemektedir.
O gün başları, kendilerine dönemeyecek şekilde eğik, korku içinde koşarlarken, kalpleri bomboştur.
Azabın onlara geleceği günle, insanları korkut. (O gün) zalimler der ki: “Rabbimiz, bizi yakın bir ecele(vakte) ertele, Senin davetine(çağrına) uyalım ve Resul’e (Muhammed’e) tabi olalım.” (Allah der ki): “Sizler, kendiniz için bir zevalin(sonun) olmadığına önceden yemin etmemiş miydiniz?”
“Siz, kendilerine zulmedenlerin meskenlerinde oturmuştunuz. Onlara ne yaptığımız, size açıklanmıştı ve size misaller vermiştik.”
Muhakkak onlar, plan(tuzak-düzen) kurdular. Şayet onların planları, dağları yerinden oynatacak olsa da, bu planlar, ‘Allah’ın Planı’nın içindedir.
Sen sakın, Allah’ın, elçilerine olan vaadine(sözüne) uymayacağını sanma! Muhakkak Allah, Aziz’dir(üstün-şereflidir) ve intikam sahibidir.
[İBRAHİM (14)/ 42-47]
Onlardan öncekiler de, plan(tuzak-düzen) kurdular. Allah, binalarının temellerinden geldi. Tavanlarını üzerlerine çökertti. Onlara azap, şuurunda olmadıkları bir yerden geldi.
[NAHL (16)/26]
Beklemiyorlar, ancak meleklerin gelmesini veya senin Rabbinin emrinin gelmesini bekliyorlar. Onlardan öncekilerde böyle yaptı. Allah, onlara zulmetmedi, ancak onlar, kendilerine zulmettiler.
Arkasından onlara, yaptıkları kötülükler isabet etti. Ve o alay ettikleri şey(tehdit), onları kuşattı.
[NAHL (16)/33-34]
O kötülükle, plan(tuzak-düzen) kuran kimseler, Allah’ın kendilerini, yere geçirmeyeceğinden veya şuurunda olmadıkları bir yerden, onlara azabın gelmesinden emin mi oldular?
Ya da onları, dönüp-dolaşırken yakalar. Onlar, (Allah’ı) aciz bırakacak değildir.
Yahut da onları, ‘bir korku üzere’ yakalar. Muhakkak senin Rabbin, Rauf’tur(şefkatlidir), Rahim’dir(acıyandır).
[NAHL (16)/45-47]
Bir ülke(veya toplum) olmasın ki, Biz onu, ‘Kıyamet günü’nden önce helak etmiş veya şiddetli bir azapla azap etmiş olmayalım. Bu yazılmış bir Kitap’tadır(Levh-i Mahfuz’da dır).
[İSRA(17)/58]
(Allah´ın) kara tarafında(yanında) sizi yere batırmayacağından yahut üzerinize “taş-dolu kasırgası” göndermeyeceğinden emin misiniz? Sonra kendinize bir vekil de bulamazsınız.
Yahut sizi, orada bir kere daha (denize) iade etmesinden emin misiniz? Arkasından üzerinize, ‘kırıp geçiren bir rüzgâr(kasırga)’ gönderir. Sonra da, Hakkı örtmeniz sebebiyle sizi, (denizde) boğar. Bunun üzerine siz, Bize karşı tabi olacak bir (yardımcı) da bulamazsınız.
[İSRA(17)/68–69]
Muhakkak Biz, Arz’ın üzerini (bitkilerle) süsledik ki, orada insanların hangisi daha güzel amel yapacak bilelim!
Ve muhakkak Biz, o Arz’ın üzerini ‘kurumuş toprak’ kılacağız.
[KEHF (18)/7-8]
Onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Onlar, mal ve görünüş bakımından daha güzeldiler.
De ki: “Kim Hak’tan sapmışsa, Rahman olan (Allah), onun süresini uzattıkça uzatır. O kadar ki, o vaad edilen azap veya Saati(Kıyamet’i) gördükleri zaman, kimin mekânı(mevkii) daha kötü ve kimin ordusu daha zayıf anlayacaklardır.”
[MERYEM(19)/ 74–75]
Muhakkak Saat(Kıyamet), gelecektir. Her nefsin çabasının karşılığını(vermek) için, onu neredeyse gizliyorum.
[TAHA (20)/15]
İnsanların, hesap vermeleri (zamanı) yaklaştı. Onlar ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar.
Onlara Rablerinden; Kur’an‘dan söz edilmez ki, onu dinlerler ve oyalanırlar.[ENBİYA (21)/1–2]
O an ki çetin azabımızı hissettiler, o zaman oradan uzaklaşıp kaçıyorlardı.
Kaçmayın! İçinde (şımardığınız) etrafınıza ve meskenlerinize dönün! Umulur ki hesap vereceksiniz!
Dediler ki: “Yazıklar olsun bize! Muhakkak biz zalimler olduk!”
Onların bu bağırıp-çağırmaları, Biz onları hasad edip, söndürünceye kadar devam eder.
Biz, Göğü, Arz’ı ve ikisi arasındakileri, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık!
[ENBİYA (21)/12–16]
İnsan aceleci yaratıldı. Ayetlerimi(delillerimi), yakında göstereceğim, acele etmeyin!
(Hakkı örtenler): “Şayet doğru sözlüler iseniz, şu vaad(azap) ne zaman?” diyorlar.
Keşke Hakkı örtenler, bilselerdi! O vakit (geldiğinde), yüzlerini ve sırtlarını, ateşten engelleyemezler. Onlara yardım da yapılmaz.
Bilakis, onlara, ansızın gelir ve dehşete kapılırlar! O azabı, çevirmeye güç yetiremezler. Onlar bekletilmezler de!
[ENBİYA (21)/37–40]
Bilakis Biz, onları ve babalarını, onların ‘ömrü uzayınca’ya kadar, yararlandırıp-yaşattık. Görmüyorlar mı, Biz Arz’a(Dünya’ya) geliyoruz ve Dünya’nın etrafından(ozon tabakasından), eksiltiyoruz(inceltiyoruz). Onlar mı, galip gelecekler?
[ENBİYA (21)/44]
Şayet onlara, senin ‘Rabbinin azabından bir nefha(koku-gaz)’ dokunursa, elbette o zaman derler ki: “Vay başımıza, muhakkak bizler, zalimler(Hakkı Örtenler) olduk!”
[ENBİYA (21)/46]
Şüphesiz seni yalanlıyorlar. Muhakkak onlardan önce; Nuh, Ad ve Semud kavmi de yalanlamıştı.
İbrahim’in kavmi ve Lut’un kavmi de.
Medyen halkı da (yalanladı). Musa da yalanlanmıştı. Böylece Ben, o Hakkı örtenlere bir süre verdim, sonra da onları yakaladım. Beni inkâr nasılmış?
Biz, zalim olan nice toplumları, helak ettik. Onların çatıları ve yüksek sarayları, üzerlerine çöktü, kuyuları, susuz- boş kaldı.
Arz’da gezip-dolaşmıyorlar mı? Onların, kalpleri onu(eski kavimleri) akledecek yahut kulakları da işitecek olsun! Şüphesiz, gözler kör olmaz, ancak göğüslerdeki kalpler kör olur.
Onlar senden, azabı acele istiyorlar. Elbette Allah, vaadine(sözüne) asla muhalefet etmez. Muhakkak, senin Rabbin yanında bir gün, sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir.
Nice toplumlar vardır ki, onlar zalimlerken, Biz, onlara süre verdik. Arkasından, onları yakaladık, dönüş ancak Bana’dır.
[HACC (22)/42- 48]
O Saat(Kıyamet) veya ‘nesli kesen bir günün azabı’ gelinceye kadar, Hakkı örtenlerin, Hak’tan (Kur’an’dan) şüphesi devam eder.
[HACC (22)/55]
Biz, Gök’ten belli bir miktarda(ölçüde) su indirdik ve onu Arz’da iskân ettik. Şüphesiz Biz, onu (kurutup) gidermeye kadiriz.
[MÜ’MİNUN(23)/18]
Nihayet, onların ileri gelenlerini, azapla yakaladığımız zaman, onlar feryat ederler.
Bugün feryat etmeyin! Muhakkak sizler, Bizden, yardım göremezsiniz.
Muhakkak Benim ayetlerim, size açıklanıyordu, ancak siz, topuklarınız üzerine geri dönüyordunuz.
[MÜ’MİNUN(23)/ 64–66]
Şayet onlara, merhamet ederek; onlardan o zararı kaldıracak olursak, onlar, azgınlıkları içinde, şaşkınlıklarını sürdürürler.
Muhakkak Biz, onları azapla yakaladık, ancak yine de Rablerine boyun eğmediler ve yalvarıp-yakarmadılar.
Nihayet üzerlerine, ‘şiddetli azap sahibi bir kapı’ açtığımızda, o zaman onlar, orada ümitsiz kalakaldılar.
[MÜ’MİNUN(23)/ 75–77]
Görmedin mi! Muhakkak Allah, bulutları yürütür, onların arasını birleştirip-kaynaştırır, sonra onu yoğunlaştırır, arkasından onun arasından yağmur damlalarının çıktığını görürsün. (Allah), Gök’ten içinde buz bulunan dağlar(buz dağı-kuyruklu yıldız) indirir. Onu(kuyruklu yıldızı), dilediğine isabet ettirir. Dilediğini ondan korur. Neredeyse onun ışığı, gözleri giderir(kör eder).
[NUR(24)/43]
(Şuayb’ın kavmi dedi ki):
“Şayet doğru sözlü isen, Gök’ten üstümüze bir kütle(göktaşı) düşür.”(Şuayb) dedi ki:
“Rabbim, yaptıklarınızı daha iyi bilir.”Arkasından onu yalanladılar. Böylece ‘gölge gününün azabı’, onları yakaladı. Muhakkak o, büyük bir günün azabıydı.
Şüphesiz, bunda bir ayet(delil) vardır, onların çoğu, iman etmiş değildirler.
[ŞUARA(26)/187–190]
De ki: “Yeryüzünde gezip- dolaşın da, mücrimlerin(suçlu-günahkârların) akıbeti nasılmış görün!”
(Ey Muhammed) onlar için üzülme! Onlar(Hakka) tuzak kuruyorlar diye, göğsün daralmasın.
Onlar diyorlar ki, şayet doğru sözlüller iseniz, vaat(tehdit) ne zaman?
De ki:” Umulur ki, o acele ettiğiniz (tehditin) bir kısmı; ‘redife'(kuyruklu yıldız-takipçi) (ile) gerçekleşir.
[NEML(27)/69-72]
Biz, onların her birini günahlarıyla yakaladık. Onlardan kiminin üzerine, ‘taş-dolu kasırgası’ gönderdik, kimini ‘şiddetli bir ses’ yakaladı, kimini ‘yerin dibine’ geçirdik ve kimini de suda boğduk. Allah, onlara zulmetmedi, ancak onlar kendilerine zulmettiler.
[ANKEBUT(29)/40]
İnsanların elleriyle kazandıkları(yaptıkları) dolayısıyla, karada ve denizde fesat(büyük olaylar) ortaya çıkacak. O bazı yaptıkları(şeylerin) karşılığını tatmaları için! Umulur ki dönerler!
De ki: “Yeryüzünde gezip-dolaşın. Öncekilerin akıbetinin, nasıl olduğunu görün! Onların çoğu, müşrik kimselerdi.”
[RUM(30)/41–42]
Elbette, Büyük Azap’tan(Ahiret Azabı’ndan) önce, Yakın Bir Azabı(Dünya Azabı’nı) taddıracağız. Umulur ki, (Hakka) dönerler.
Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra, yüz çevirenden daha zalim kimdir? Muhakkak Biz, mücrimlerden(suçlu-günahkârlardan) intikam alıcılarız.
[SECDE (32)/21-22]
İnsanlar, sana Saat’ten(Kıyamet’ten) soruyorlar. De ki: “Muhakkak onun ilmi, Allah’ın yanındadır.” Sen ne bilirsin, umulur ki Saat(Kıyamet) yakındır.
[AHZAB(33)/63]
Onlar, Gök’ten ve Arz’dan, arkalarında(geçmişte) ve önlerinde(gelecekte) olacakları görmüyorlar mı? Şayet dilersek onları, Arz´a batırırız veya üzerlerine Gök’ten bir kütle(göktaşı) düşürürüz. Muhakkak bunda, (Allah’a) yönelen köleler için, bir ayet vardır.
[SEBE(34)/9]
Siz şuurunda değilken, azabın ansızın gelmesinden önce, Rabbinizden, size indirilen(Kur’an’a); en güzel bir şekilde uyun!
[ZÜMER(39)/55]
Elçileri onlara, apaçık bilgi ve delillerle geldiği zaman, onlar, yanlarındaki ilimden dolayı böbürlenip-şımardılar ve o alay ettikleri(tehditler), onları sarıp-kuşatıverdi.
Bizim çetin azabımızı gördükleri zaman, dediler ki: “Biz tek (İlah) olan Allah’a iman ettik ve O’na şirk koştuğumuz şeyleri de örttük.”
Ancak, Bizim çetin azabımızı gördükleri zaman, onların imanları, kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. (Bu), Allah’ın sünnetidir ki; O’nun köleleri arasında hep böyle devam ede gelmiştir. (İşte) Hakkı örtenler, böylece hüsrana uğramışlardır.
[MÜ’MİN(40)/83–85]
Bilakis onlar, şüphe içinde oyalanıyorlar.
O gün, Göğün, apaçık bir ‘duman-gaz’ getirmesini gözetle!
İşte bu(duman), insanları örten elim bir azaptır.
(İnsanlar): “Rabbimiz, bizden (bu) azabı kaldır, muhakkak biz iman edenleriz”(derler).
Muhakkak onlara, apaçık bir elçi gelmişti, şimdi mi hatırlıyorlar?
Sonra, Ondan(Elçi’den) yüz çevirdiler ve dediler ki: “O öğretilmiş bir mecnundur.”
Biz, azabı biraz kaldırırsak, muhakkak siz, dönenler olursunuz.
O gün (sizi), büyük bir yakalayışla yakalarız, muhakkak Biz, intikam alanlarız.
[DUHAN(44)/ 9–16]
Onlar beklemiyorlar, ancak Saat’in(Kıyamet’in) ansızın gelmesini bekliyorlar. Muhakkak Onun(Saat’in), işaretleri(alametleri) geldi. Onlara (Saat) geldiği zaman, onların hatırlaması neye yarar?
[MUHAMMED (47)/18]
Muhakkak O Allah, rızık veren ve metin(şiddetli) kuvvet sahibidir.
Muhakkak o zalimler için, (geçmişteki) arkadaşlarının benzeri bir pay(ceza) vardır. Şu halde acele istemesinler.
Onlara ‘vaad edilen o günler’den ötürü, o örtenlerin vay haline!
[ZARİYAT(51)/58–60]
Şayet Gök’ten bir ‘kütle’nin düşmekte olduğunu görseler, derler ki: “Bu, üst üste yığılmış bir buluttur.”
Onları, ‘çarpılacakları gün’le karşılaşıncaya kadar bırak.
O gün, onların planları(tuzak ve düzenleri), onlara fayda vermez ve onlar, yardım da görmezler.
Muhakkak o zalimlere, bundan başka da azap vardır. Ancak onların çoğu anlamazlar.
[TUR(52)/44–47]
Muhakkak, Şi’ra (kuyruklu yıldızı)nın Rabbi O’dur.
Şüphesiz, önce gelen Ad (Kavmi’ni), O, yıkıma uğrattı.
Ve Semud’u da bırakmadı.
Daha önce Nuh Kavmi’ni de. Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar.
Altı üstüne gelen (Lut Kavmi’ni) de, O, (Şi’ra ile) yerin dibine geçirdi.
Örten, (Lut kavmini) örttü-kapladı.
[NECM (53)/ 49–54]
Yoksa onlar: “Biz, birbiriyle yardımlaşan bir toplumuz” mu diyorlar?
Yakında o toplum, bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
Muhakkak onlara, Saat*(Birinci Saat) vaat edilmiştir. İkinci Saat**(Fiili Kıyamet) ise, daha yaygın ve daha uğrayıcıdır.
*: Saat: Dünya’da ki yaşamın sonu ve değişimi, birinci kıyamet.
**: İkinci Saat: Evren’in sonu, büyük çöküş, ikinci yahut fiili kıyamet.[KAMER(54)/44–46]
Gökteki o kimsenin(Mikail´in), sizi Arz´a geçirmesinden emin mi oldunuz? O zaman Arz sarsılır(depremler olur).
O´nun üzerinize ‘taş-dolu kasırgası’ göndermeyeceğinden emin misiniz? Yakında bileceksiniz, Benim uyarım(korkutmam) nasılmış?
[MÜLK(67)/16–17]
Biz ona iki yol gösterdik(Hak ve Batıl).
O, akıbetine(kurtuluşuna) atılmadı.
Bilir misin ‘akıbet’ nedir?
O, bir köle azat etmek,
Yahut ‘açlık ve susuzluğu yaygın bir gün’de doyurmaktır.
[BELED(90)/ 10–14]
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.