1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #2169
    avatar of baybaytarbaybaytar
    Üye

    [size=medium]                             ÖRÜMCEK MUCİZESİ
    Mikroskop altında örümcek ağının telleri pürüzsüz bir görünüm sergiler. Ancak liflerin dış katmanları soyulup bir çözücüyle yumuşatıldığında her bir telin yapay liflere taş çıkartan karmaşıklıkta bir yapıya sahip olduğu görülür. Lifin çekirdeği “nanofibril” adı verilen ortak merkezli minik ipliklerle çevrilidir. Bu nanofibriller kimi katmanlarda lifin ekseni yönünde yer almalarına karşın, kimilerinde sarmal bir merdiven gibi lifin çevresini sararlar. Böylesi bir düzen büyük miktarlarda enerjinin emilmesine yardımcı olur.

    Hareketsiz durma, kamuflajda her zaman en iyi taktik değildir. Yaprağa benzer ‘mantid’ler, ölü yaprakların hafif rüzgarda sallanması gibi görünmek için, kendilerini ileri geri hafifçe sallarlar. Bazı tropik örümcekler de ağlarını o kadar hızlı titreştirirler ki, örümceğin ağın ortasında durduğu görülemez. Ağ ise neredeyse görünmez bir bulanıklık şeklinde olur.

    SIÇRAYAN ÖRÜMCEK

    Avlanmak ve çiftleşmek için, sıçrayan bir örümceğin sahip olduğu en önemli yetenek; harika görme kapasitesidir. Hayvan sekiz gözüyle tüm çevresini görebilir, kendi büyüklüğünün “yirmi katı” uzaklıktaki detayları ayırt edebilir. Yan gözler harekete karşı duyarlı olup, insandakine benzer bir çevresel görüş sağlar. Örümcek, hareketli bir cisim algıladığında, ona doğru döner ve ön orta gözlerini cismin üzerine kilitler. Bu büyük gözlerdeki iç tüpler, bireysel ya da toplu olarak hareket ederek kısa sürede tarama yapabilirler.

    SU ÖRÜMCEKLERİ

    Su örümcekleri mecbur kalmadıkça sudan çıkmazlar. Sadece şiddetli yağmurlarda su yüzeyinde kırılmalar meydana geldiği zaman geçici olarak kıyıya sığınırlar. Su örümceklerinin ayaklarının ucunda suyu itme özelliğine sahip, balmumuna bulanmış kıllardan oluşan kadifemsi sık bir örgü vardır. Örümceğin ayağının, balmumunu eriten etere batırılmasıyla yapılan bir deneyde, örümceğin su üzerinde yürüme yeteneğini yitirdiği görülmüştür. Su örümceğinin yürüyüşü son derece ustacadır. Daha kısa olan ön ayakları, özellikle avını yakalamaya yarar. Orta ayaklar hareketi sağlar, arka ayaklarsa dümen vazifesini görür. Su örümceği, bir sıçrayışta bir metre kadar ileriye fırlayabilir. Hatta göz açıp kapayıncaya kadar, bir ayağını öne, diğer ayağını arkaya atarak geri dönüş yapabilir. Suya düşen böceklerin yarattıkları dalgalar su örümceği tarafından hemen algılanır. Suda oluşan en ufak bir titreşim örümceği harekete geçirmeye yeter. Su örümcekleri suya batmalarını engelleyecek ayakları, sudaki titreşimleri algılayan duyu organları ile Allah tarafından kusursuz bir biçimde yaratılmışlardır.

    Su örümceği bütün ömrünü su içinde geçirir. Su içinde yaşar, avlanır ve ürer. Buna rağmen bir su canlısı değildir. Yani sudaki oksijeni balıklar gibi alıp kullanamaz. Suda yaşayabilmek için çok ilginç bir yönteme başvurur. Örümceğin su dışına çıktıktan sonra tekrar ani suya dalışlarında irili ufaklı hava kabarcıkları ayaklarına ve vücudunun çeşitli yerlerine asılı kalır. En çok hava kabarcığı da karnının altında kalır ki örümcek bunu su altında “hava çanı” olarak milyonlarca yıldan beri kullanmaktadır. Bu çan havayla dolduktan sonra böcek haftalarca su yüzeyine çıkmaz ve bu çanda depoladığı hava sayesinde su altında yaşar.

    TARANTULA

    Eklembacaklıların dış iskeletleri çoğu zaman sorun oluşturur. Örneğin bu canlılar büyüdükçe kabuk büyümez ve gövdeyi bir bütün olarak örter. Bu durumda tek çare zaman zaman kabuğu dökmektir. Kabuk dökme zamanı yaklaştıkça hayvan kabuğundaki mineralleri kanına çekerek bünyesine alır. Kabuğun altında yeni, yumuşak ve kırışık bir deri oluşturur. Sonra, dıştaki zırh çatlar ve hayvan iskeletini bir hayalet gibi geride bırakarak içinden çıkar. Derisi yumuşak olduğu için gizlenmesi gereklidir. Bu arada deri kırışıklıklarını düzelterek yeni bir kabuk oluşturmaya başlamıştır. Kabuğu sertleşip eski halini alınca hayvan gizlendiği yerden çıkar.

    BAHÇE ÖRÜMCEĞİ

    Bahçe örümcekleri, ağlarını dışarıdan çerçeveleyen iplikçiğin alt ortasından kısa saplı bir ipliğe ağırlık bağla¤¤¤¤¤ oluştururlar. Ve ağı gergin hale getirirler. Bu ağırlık havada sallanarak ağı sağlam hale getiren bir taş parçası, bir ağaç parçası ya da bir salyangoz kabuğu olabilir. Bilim adamları ağa asılı durumda bulunan ağırlığı hafifçe yukarı kaldırdıklarında ve tekrar serbest sallanmasını engellediklerinde, yuvasında beklemekte olan örümceğin hemen geldiğini ve mekanizmayı kontrol ettiğini, daha sonra da ağırlığın tekrar havada serbest olarak sallanabilmesi için örümceğin ipliği kısalttığını gözlemlemişlerdir. Gözlemlerinden çıkardıkları sonuç bütün bu hareketlerin örümcek tarafından ağın sağlamlaştırılması için “amaçlı” olarak yapıldığıdır.

    Araneus diadematus adı verilen bahçe örümceği üzerinde ipeğin nasıl oluştuğu konusunda çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bilimadamları ipek örümcekten çıkmadan önce, ipeğin oluştuğu kanalı incelemişlerdir. İpek, bu kanala girmeden önce, sıvı proteinlerden oluşmaktadır. Kanalın içindeki özel hücreler, ipek proteinlerindeki suyu kendilerine çeker. Hidrojen atomları ise diğer bir kanalda pompalanan suyu alırlar ve bir asit havuzu oluştururlar. İpek proteinleri asit ile biraraya geldiğinde, birinden diğerine bir köprü oluşturur ve bu şekilde son derece kuvvetli bir ipek meydana gelir. Örümceğin ipeği, “Kevlar” denilen insan yapımı en güçlü sentetikten çok daha kuvvetli ve çok daha elastikidir. Dahası, kurşun geçirmez yeleklerde kullanılan bir tür plastik olan Kevlar’dan farklı olarak örümcek ipeği yeniden işlenilip tekrar tekrar kullanılabilir.

    KURT ÖRÜMCEĞİ

    Kurt örümcekleri gittikleri her yere, ailelerini de beraberlerinde taşırlar. Birçok örümceğin yaptığı gibi ipek yumurta kesesini ağa asmak yerine, anne kurt örümceği yumurta kesesini karnının altındaki iplik salan memeciklerine bağlar. Eğer yumurta kesesi düşecek olursa, örümcek hemen onu arar ve memeciklerine yeniden bağlar. Yavru örümcek yumurtadan çıkmaya hazır olduğunda, anneleri yumurta kesesini çenesiyle açacaktır.

    URACTA DURANDI

    Urocta durandi cinsi örümcek, yuva yaparken kaya ve taşların oyuklarına, bildiğimiz örümcek ağı yerine, yuvarlak çadır şeklinde bir yapı inşa eder. Bu örümcek, imal etmiş olduğu yapının kemerinden yere doğru sarkarak durur. Çapları 2 ile 5 cm. arasında değişim gösteren çadırların 4 ile 6 arasında değişen giriş-çıkışları vardır. Her kapının girişinde, çadırı yere bağlayan iki tane sinyal iplikçiği bulunur. Eğer bir böcek bu iplikçiğe dokunacak olursa, çadırın taban kısmında pusu kuran örümceğe titreşim uyarıları anında ulaşır. Örümcek yerinden hemen çıkar ve avını çok hızlı bir şekilde bağla¤¤¤¤¤, paket haline getirir ve sonra geriye döner.[/size]

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.