- Bu konu 1 yanıt içerir, 2 izleyen vardır ve en son 18 yıl 11 ay önce
irresistable tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
20 Temmuz 2006: 22:01 #1662
platipus
Üye[align=center]Peyami Safa[/align]
(1899- 15 Haziran 1961): Yazar. İstanbul’da doğdu. Meşhur şair İsmail Safa’nın oğludur. Düzenli bir öğrenim göremedi. Kendi kendisini yetiştirdi. 13 yaşında hayata atıldı. Posta Telgraf Nezaretinde çalıştı. Öğretmenlik (1914-1918), gazetecilik (1918-1961) yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı. İstanbul’da öldü.
Kardeşi İlhami ile Yirminci Asır adlı bir akşam gazetesi çıkardı. Bu gazetede “Asrın hikâyeleri” ilk hikâyelerini imzasız yayınladı (1919), Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936) ve Türk Düşüncesi (63 sayı, 1953-1960) adlarında iki de dergi çıkardı. Tasvîr-i Efkâr, Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis gazetelerinde yazdı. Çok sevdiği oğlu Merve’yi askerliğini yaptığı sıra kaybetmesi Peyami Safa’yı çok sarstı. Bu olaydan birkaç ay sonra İstanbul’da öldü. Edirnekapı Şehitliği’nde gömülüdür.
Peyami Safa kendi kendisini yetiştirmiş ender şahsiyetlerden biridir. Fransızcayı Fransızca gramer kitabı yazabilecek kadar öğrenmiştir. 43 yıl hiç durmadan yazdı. Güçlü bir fikir adamı, romancı ve polemikçidir. Nâzım Hikmet Ran, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin’le polemiğe giriştir.
Öldüğü zaman Son Havadis gazetesi baş yazarı idi.
Peyami Safa halk için yazdığı edebî değeri olmayan romanlarını “Server Bedi” imzası ile yayınladı. Sayıları 80’i bulan bu eserler arasında; Cumbadan Rumbaya (1936) romanıyla, Cingöz Recai polis hikâyeleri dizisi en ünlüleridir. Ayrıca ders kitapları da yazdı. Peyami Safa’nın fıkra ve makalelerinde sağlam bir mantık dokusu ve inandırıcılık görülür. Romanlarında olaydan çok tahlile önem verdi. Toplumumuzdaki ahlâk çöküntüsünü, medeniyetin yarattığı bocalamayı, nesiller ve sosyal çevreler arasındaki çatışmayı dile getirdi. Zıt kavramları, duygu ve düşünce tezadını ustaca işledi.
Romanları: Gençliğimiz (1922), Şimşek (1923), Sözde Kızlar (1923), Mahşer (1924), Bir Akşamdı (1924), Süngülerin Gölgesinde (1924), Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü (1925), Canan (1925), Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930), Fatih-Harbiye (1931), Atilla (1931), Bir Tereddüdün Romanı (1933), Matmazel Noralya’nın Koltuğu (1949), Yalnızız (1951), Biz İnsanlar (1959). Hikâyeleri: Hikâyeler (Halil Açıkgöz derledi, 1980). Oyunu: Gün Doğuyor (1932). İnceleme- denemeleri: Türk İnkılâbına Bakışlar (1938), Büyük Avrupa Anketi (1938), Felsefî Buhran (1939), Millet ve İnsan (1943), Mahutlar (1959), Mistisizm (1961), Nasyonalizm (1961), Sosyalizm (1961), Doğu-Batı Sentezi (1963), Sanat- Edebiyat-Tenkid (1970), Osmanlıca-Türkçe- Uydurmaca (1970), Sosyalizm-Marksizim- Komünizm (1971), Din-İnkılâp-İrtica (1971), Kadın-Aşk-Aile (1973), Yazarlar-Sanatçılar- Meşhurlar (1976), Eğitim-Gençlik-Üniversite (1976), 20. Asır- Avrupa ve Biz (1976). Ders Kitapları: Cumhuriyet Mekteplerine Millet Alfabesi (1929), Cumhuriyet Mekteplerine Alfabe (1929), Cumhuriyet Mekteplerine Kıraat (I-IV, 1929), Yeni Talebe Mektupları (1930), Büyük Mektup Nümuneleri (1932), Türk Grameri (1941), Dil Bilgisi (1942), Fransız Grameri (1942), Türkçe İzahlı Fransız Grameri (1948).
Beşir Ayvazoğlu, Peyami, Hayatı, Sanatı Felsefesi Dramı’nı yayınladı (1998).
ESERLERi:
BiZ INSANLAR
Mütefekkir romancı bu eserde insan ruhunun derinliklerine büyük zekasının ışığını tutmaktadır. romanda asil bir ruhun insanın anlaşılmazlığı karşısındaki bunalımları, ikiyüzlülüğe ve bayağılıklara karşı isyanı verilmektedir. Harb yıllarının ahlâkı ve içtimâi hayanı verilmektedir. Harb yıllarının ahlâkı ve içtimâî hayatı perişan eden havası iinde dürüstlüğün ve ülkücülüğün savunması yapılmakta, kozmopolitliğe karşı milliyetçilik, materyalizme karşı maneviyatçılık bayraklaştırılmaktadır.
YALNIZIZ
Peyami Safa, bu eserinde insanlığı materyalizmin kör çenberini kırmağa, kendini kaybettiği ruhunu bulmaya çağırmaktadır. Asrımızda insanın bütün problemleri bu noktada düğümlenmektedir. Ve Allah’ı bilmedikçe, insanlık buhrandan buhrana yuvarlanacak, huzur ve sükun bulamayacaktır.
FATiH HARBiYE
Yazar bu romanında Tanzimat’tan kopup gelen, Millî Mücadelede ve sonraki yıllarda alevlenen batılılaşma hareketlerinin Türk tipindeki ve cemiyetindeki etkilerini incelemektedir.
MATMAZEL NORALiYA’ NIN KOLTUĞU
Peyami Safa’nın mizac ve ruh yapısına uygun düşen bir konuyu ihtiva etmektedir. Ruhçu ve akılcı dünya görüşünün yazarın anlayışı çerçevesinde birleştirilmesi esasına dayanır.
DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU
Roman, yalnız ve hasta bir çocuğun ızdırabını, çocukça aşkını ve kıskançlığını; mes’ud olmak isteyen bir genç kızın temiz sevgisini; inanmak arzusu bütün benliğini saran bir insaın kuruntularını ve çıplak hastahane duvarı gerisindeki hıçkırıklarını anlatır.
MAHŞER
Yazarın görüşlerini değişik bir tarzda işlediği bir romandır.ŞİMŞEK
Yazarın ilk romanlarındandır. Yazar bunda da bütün eserlerinde işlediği konuları, bir başka tarzda yeniden işlemektedir.
CANAN
Peyami Safa’nın “Şimşek”, “Bir Akşamdı”, “Mahşer” romanları tarzında bir diğer eseridir.
SÖZDE KIZLAR
Günümüzün kızlarını, onları mesud yahud bedbaht edebilecek hususları birer ibret levhası gibi yansıtmaktadır.
TÜRK İNKILABINA BAKIŞLAR
Atatürk İnkılâbları öncesindeki fikir cereyanlarını en gerçek kaynaklarıyla ortaya koymaya çalışmıştır.
DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU
Roman hasta çocuğun hastanede beklemesi ile başlar.Hasta çocuk etrafındaki hastaları seyrederken daha da üzülmektedir.Sekiz yaşından beri çektiği hastalık onu çok yıpratmıştır.Sağlıklı olan kişileri kıskanmaktadır.Hastanedeki o bekleyişten sonra sıra ona gelir.Doktorlar bacağındaki sargıyı açar.Her yeri et kokusu sarar ve doktor tekrar ameliyat gerektiğini söyler.Bacağının kısalması yada kesilmesini söyler.Bu sözler hasta olan küçük çocuğu çok üzer.Hastaneden ayrılır.Bacağındaki ağrı onu çok rahatsız etmektedir.Ara sokaklardan oturduğu eve doğru gider.Çok kötü olacağını düşünür.Evde kimse yoktur.Evde düşünceye dalar.Az sonra annesi içeri girer.Annesine hastane ile ilgili belirsiz sözler söyler.Annesine inanmaz.Çocuk annesini üzmemek için ameliyat kararının belli olmadığını anlatır.Ayrıca bacağını tanıdığı doktor Mithat bey’e de göstermek ister.Yemek yerken çocuk annesinden Eren köydeki paşanın evine gitmek için izin ister.Bir sonraki gün çocuk paşanın evine gider.Paşa çocuğa sıhhatini sorar.O sırada paşanın kızı Nüzhet gelir.Paşa hasta çocuğa Doktor ragıp’a da görünmesini ister.Paşanın en sevdiği şey hasta olan çocuğun ona kitap okumasıdır.Paşa bir akşam hasta çocuk kitap okurken uyuyup kalır.Nüzhet çocuğu yanına çağırır.Havuz başında otururlar.Nüzhet ona Doktor Ragıp’ın onunla evlenmek istediğini söyler.Doktorun parasından tahsilinden bahseder.Hasta çocuk bu bahisten hoşlanmağını söyler.Kız onun teklifini kabul etmeyi düşünmediğini söyler.Hasta çocuk o anda çok mutlu olur.Daha sonra hastalığından bahseder.Ameliyat gerektiğini söyler Nüzhet‘e.Ardından her ikisi de odalarına gider ve yatarlar.Hasta çocuk Nüzhet’in evlenmesini düşünür ve bir türlü uyuyamaz.Kendisinden büyük olmasına rağmen Nüzhet’e derin bir aşk duymaktadır.O sırada kapı vurulur Nüzhet içeri girer.Nüzhet gözüne her zamankinden daha güzel görünür.Nüzhet her zamanki gibi kahkahaları ile alay eder gibidir.Çocuk tam sevdiğinden bahsedecekken Nüzhet odadan kaçar.
Ertesi sabah annesine,konakta bir ay kalacağı haberini verir.Annesine haber verdikten sonra doktoruna gider.Doktor çocuğun koltuk değnek kullanmasını ve her gün kontrole gelmesini söyler.
Hasta çocuk köşke geri döner.Odaya girince herkes susar.Çocuk bu suskunluktan çok rahatsız olur.Akşama doğru evin hizmetçisinden Nüzhet’in evleneceğini duyar.Evliliği sadece Nüzhet’in annesi istemektedir.Çocuk bütün gece Nüzhet’in ona yalan söylediğini düşünür ve ona çok kızar.Ve bunları düşünürken Nüzhet’in odasına gider.Nüzhet birkaç kez gördüğü doktor ragıpla evlenmek istemediğini söyler ona sarılır ve geri döner.
Ertesi sabah çocuk daha mutlu uyanır.Akşama doğru doktor ragıpın gelmesi onun mutluluğunu bitirir.Ragıp oldukça sağlıklı yakışıklı ve kibar bir gençtir.Hasta çocuk onun karşısında kendini zayıf bulur.
Sonraki günler ise çocuk için hastane ve paşanın köşkü arasında geçer.Bir gün evde paşanın karısının bacağındaki mikroptan tiksindiğini anlar.Ertesi gün köşkten ayrılmaya karar verir.Fakat annesinin de o gün konağa gelmesi buna engel olur.Annesi ve doktor Ragıp arasında fikri bir tartışma başlar.
Hasta çocuk birkaç gün sonra eve annesi ile birlikte döner.Aynı gün bacağının ağrısı artar ve hastaneye getirilir.Doktor Mithat bey durumun iyice kötüye gittiğini söyler.Ameliyat kararı alınır.Hasta çocuk acı içindedir.Ve dokuzuncu hariciye koğuşuna yatar.Bu günlerde hep evini,annesini ve Nüzheti düşünür.Ameliyat günü gelir.Çocuğun bacağı kurtulur.Biraz kısalmıştır bacağı.Çocuk hastahaneye alıştığı için dış dünyaya katılmak istemez.Ama paşa ölümünün yakın olduğunu söyler.Ve onu yanına çağırır.Kitap hasta çocuğun hastahaneden bacağı kısalmış bir şekilde ayrılmasıyla biter.29 Temmuz 2006: 13:01 #29249irresistable
Üye[size=x-large]bu paylaşımın gerçekten süper olmuş özellikle birinci sınıflar edebiyat sınavında bundan faydalanabilirler…[/size]
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.