- Bu konu 22 yanıt içerir, 1 izleyen vardır ve en son 18 yıl 1 ay önce Mehmet AKIN tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
23 Kasım 2006: 21:33 #32012Mehmet AKINÜye
Dünya Sağlık Örgütü, 40 yaşın altındaki sigara tiryakilerini uyardı. Buna göre, genç tiryakiler sigara kullanmayan yaşıtlarına göre 5 kat daha fazla kalp krizi riski taşıyor.
BBC’den yayınlanan habere göre, Dünya Sağlık Örgütü ile çeşitli ülkelerin sağlık kurumlarının işbirliği ile yapılan araştırmalarda, 21 ülkedeki 33 ve 64 yaş arasındaki kişilerin kalp krizi riskleri değerlendirildi.
Avrupa, Çin, Avustralya, Yeni Zelanda ve Kuzey Amerika merkezli olarak yürütülen araştırmalarda, 1985 ve 1994 yılları arasında kalp krizi geçiren ancak ölmeyen toplam 23 bin kişiye rastlandı.
Bu sayının 4/5’inin ise 35-39 yaşları arasında olan sigara tiryakileri olduğu tespit edildi. Bu saptamayla 35-39 yaş arasındaki tiryakilerin, sigara kullanmayan akranlarına göre 5 kat fazla kalp krizi riski taşıdığı belirlendi. Bu oranın erkeklerde ve kadınlarda hemen hemen aynı olduğu ifade ediliyor.
23 Kasım 2006: 21:34 #32014Mehmet AKINÜyeAnne ve babalar çocuklarının fiziksel güvenliği kadar onların duygusal rahatlığından da sorumlu.
Uzmanlara göre, sağlıklı bir büyüme sadece fiziksel sağlık olarak algılanmamalı, çeşitli nedenlere bağlı olarak çocukta oluşan en ufak bir ruhsal dengesizlik ileride büyük bir sorun haline gelebilir.
Çeşitli kaynaklardan derlenen bilgilere göre, bir çocuğu büyütmenin tek bir doğru yolu yok. Ana-babalık tarzları değişir fakat çocuğunuz için yapılması gerekenler aynıdır. Besleyici gıdalar, düzenli sağlık kontrolleri, aşı ve sporun yanısıra ebeveynler çocukları için güvenli bir ev ve çevre sağlamak zorunda. Çocuklardan yapabileceklerinden azının ya da fazlasının beklememesi gerektiğini belirten uzmanlar, ebeveynlere, ruhsal problemi olmadan çocuk yetiştirmek için şu tavsiyelerde bulunuyorlar:
“- Çocuğunuzu duygularını ifade etmeye teşvik edin ve duygularına saygı gösterin.
– Çocuğunuza herkesin acı, korku, öfke ve kaygı yaşadığını anlatın. Bu duygularının kaynaklarını öğrenmeye çalışın.
– Çocuğunuzun öfkesini olumlu bir şekilde, şiddete başvurmadan göstermesine yardım edin. Aranızdaki saygı ve güveni geliştirin.
– Anlaşamadığınızda bile sesinizi yükseltmeyin.
– İletişim kanallarını açık tutun ve çocuğunuzu dinleyin.
– Çocuğunuzun anlayabileceği kelimeler ve örnekler kullanın.
– Onu soru sormaya teşvik edin.
– Rahatlık ve güven verin.
– Dürüst olun.
– Olumluluklar üzerinde durun.
– Her konuda konuşmaya istekli olduğunuzu gösterin.
– Kendi problem çözme ve başetme becerilerinize bakın.
– Onun için iyi bir örnek olup olmadığınızı kendinize sorun.
– Eğer çocuğunuzun duygularından ve davranışlarından bunaldıysanız ya da kendi engellenmelerinizi ya da öfkenizi kontrol edemiyorsanız yardım alın.
– Çocuğunuzun yeteneklerine destek olun, sınırlılıklarını kabul edin.
– Hedefleri başka birinin beklentilerine göre değil çocuğunuzun yeteneklerine ve ilgilerine göre oluşturun.
– Çocuğunuzun başarılarını kutlayın.
– Çocuğunuzun yeteneklerini başka çocuklarınkilerle kıyaslamayın, onu tek başına değerlendirin.
– Çocuğunuzla birlikte olmak için düzenli olarak zaman ayırın.
– Çocuğunuzun bağımsızlığını destekleyin ve kendilik değerini artırmasına yardım edin.
– Yaşamın iniş çıkışlarında çocuğunuzun yanında olun.
– Çocuğunuzun problemlerin üstesinden gelebileceğine ve yeni yaşantılarla başedebileceğine güvendiğinizi gösterin.
– Yapıcı, açık ve tutarlı bir disiplin uygulayın ve çocuğunuz için hangi yolun daha etkili olduğunu öğrenin.
– Olumlu davranışlarını onaylayın.
– Çocuğunuzun hatalarından ders almasına yardım edin.
– Ona hiçbir şart koşmadan koşulsuz sevin.
– Özür dileme, işbirliği, sabır, bağışlama ve başkalarıyla ilgilenmenin önemini öğretin”.
UYARI NİTELİĞİNDE BELİRTİLER
Çeşitli uyarıların, bir çocuğun ya da ergenin muhtemel ruh sağlığı problemine işaret ediyor olabileceğine dikkat çeken uzmanların üzerinde durdukları belli başlı belirtiler ise şöyle:
“- Duygularla ilgili güçlükler.
– Makul bir neden olmadan üzülme ve ç****izlik duyma ve bu duygulardan kurtulamama.
– Çoğu zaman yoğun öfkeli olma, ağlama ya da aşırı tepkide bulunma.
– Değersizlik ya da suçluluk duyguları gösterme.
– Başka çocuklardan daha fazla endişeli ya da kaygılı olma.
– Bir ölümün ya da kaybın ardından çok uzamış bir yas tutma.
– Aşırı derecede korkulu olma. Açıklanamayan korkular duyma ya da diğer çocuklardan daha fazla korku duyma.
– Fiziksel sorunlarla ya da görünümle sürekli ilgilenme.
– Zihnini kontrol edememekten ya da zihninin başkaları tarafından kontrol edildiğinden korkma.
– Okul durumunda kötüleşme.
– Genellikle zevk aldığı şeylere ilgisini kaybetme.
– Uyuma ve yeme alışkanlıklarında açıklanamayan değişmeler gösterme.
– Arkadaşlarından ya da ailesinden uzaklaşma ve hep yalnız kalmayı isteme.
– Çok fazla hayal kurma.
– Yaşamı başedemeyecek kadar zor bulma ve intihardan söz etme.
– Açıklanamayan sesler duyma.
– Kendini verememe, karar vermede zorlanma.
– Yerinde oturamama, dikkati toplayamama.
– Zarar görmekten, başkalarını incitmekten, “kötü” bir şey yapmaktan korkma.
– Gün içinde defalarca yıkanma ve eşyaları temizleme ihtiyacı duyma ya da belirli davranışları tekrarlama.
– Çok hızlı seyreden düşüncelerden kurtulamama.
– Tekrarlanan kabuslar görme.
– Sorun yaratan davranışlar
– Alkol ya da ilaç kullanma.
– Çok miktarda yeme ve sonra kusmaya çalışma, müshil ilaçlarını kötüye kullanma ya da kilo almaktan kaçınmak için lavman kullanma.
– Uygun kiloda olmasına karşın takıntılı bir şekilde spor yapmayı ya da diyet uygulamayı sürdürme.
– Başkalarına ve eşyalarına sık sık zarar verme ya da yasaları ihlal etme.
– Yaşamı tehlikeye sokacak hareketlerde bulunma”.
Uzmanlara göre, eğer çocuğunuz bu belirtilerden birini gösteriyorsa ya da belirtiler ciddiyse, hemen bir yardım arayın. Doktorunuzla, okuldaki danışman-rehber öğretmenle ya da çocuğunuzun ruh sağlığı problemi olup olmadığını değerlendirebilecek bir ruh sağlığı uzmanıyla konuşun. Pek çok çocuğun ruh sağlığı problemleri vardır. Bu problemler gerçektir, acı vericidir ve ciddi olabilir. Ruh sağlığı problemleri anlaşılabilir ve tedavi edilebilir.
23 Kasım 2006: 21:35 #32015Mehmet AKINÜyeÖksürüğün en büyük nedeninin sigara olduğunu belirten uzmanlar, sigara içmediği halde nedensiz öksürenlerin ise solunum enfeksiyonuna yakalanmış olabileceğine dikkati çektiler.
Sigara içenlerin öksürmesine sigara dumanında bulanan bir çok zehirli kimyasal maddenin yol açtığını belirten uzmanlar, bu durumdan kurtulmanın tek yolunun sigarayı bırakmak olduğunu kaydettiler.
Derlenen bilgilere göre, sigara içenler daha çok öksürüyor, sigara içmediği ya da sigara içilen ortamda bulunmadığı halde öksürenleri ise solunum enfeksiyonu hastalığı bekliyor.
Sigara içenlerin kuru ve kesik kesik veya balgam çıkararak öksürdüğünü, bu durumun sabah uyandığında daha da şiddetlendiğini ifade eden uzmanlar, tek çözümün sigaradan kurtulmak olduğunun altını çizdiler.
Ateşi 39 derecinin üzerinde balgam çıkararak öksürenlerin durumları daha kötüye gitmeden doktora başvurmaları uyarısında bulunan uzmanlar, “Balgam çıkararak öksürüyorsunuz ve ateşiniz 39 derece üzerinde. Çok yorgunsunuz, kaslarınız ağrıyor ve kendinizi günlük faaliyetlerinizi yapamayacak kadar hasta hissediyorsunuz. Beyaz balgam genellikle seyrini izlemeniz gereken ama kendi kendine tedavi yöntemleriyle hafifletebileceğiniz viral enfeksiyona işaret eder. Yeşil veya pas rengi balgam çoğu kez bakteriyel enfeksiyonun göstergesidir ve antibiyotik gerektirir. Doktora başvurulmasında büyük yarar vardır” şeklinde konuştu.
ÖKSÜRÜĞE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER
Uzmanlar, ciddiye alınmadığı takdirde ciddi sorunlar doğurabilecek öksürüğe karşı şu önerilerde bulunuyor:
“Öksürürken çıkan balgamı (gece uykusu dışında) yutmayın. Buhar veya sıcak duş balgamı inceltir ve rahat öksürmeyi sağlar. İçinde balgam söktürücü olan ve reçeteyle satılan bir ilacı deneyin, ama eğer çok balgam çıkartan sürekli ya da kronik bir öksürüğünüz ya da astımınız varsa, balgam söktürücü kullanmayın bol sıvı için. Kuru ve kesik öksürükte boğaz pastili veya reçeteyle satılan bir öksürük ilacını deneyebilirsiniz, ancak başka ilaçlar kullanıyorsanız, mutlaka doktora danışın. Sıcak su, çay veya limonataya katılmış balı da deneyebilirsiniz. Burun akıntısı boğazınızda tahrişe yol açtığı için öksürüyorsanız, reçetesiz satılan ilaçlar ya da antihistaminler balgamı kurutabilir. 19 yaşından küçüklere aspirin vermeyin. Reye sendromu denen ender, ama ciddi bir soruna yol açabilir. Ateş veya ağrı durumlarında ağrı kesiciler verin. Soğuk algınlığı belirtileri yokken çocuğun ani ve şiddetli öksürmesi burnuna küçük bir kıymık veya cisim kaçmış olduğunu gösterir. Acil yardım isteyin. Tıkanma (nefes alıp vermede zorluk çekme) küçük bebeklerde olağan bir şey olmasına rağmen sürekli öksürük pek görülmez. Eğer çocuğunuz 3 aylıktan küçükse, doktora başvurun. Eğer çocuğunuz boğuk, ulur gibi öksürüyor ve bu geceleri şiddetleniyorsa, çocuklarda sık görülen solunum yolu iltihaplanması söz konusu olabilir”.
23 Kasım 2006: 21:35 #32016Mehmet AKINÜyeUzmanlara göre, sigara tüketimi, motorlu araçlardan 10 kat daha fazla havayı kirletiyor.
ABD Ulusal Kanser Enstitüsü tarafından yayınlanan rapora göre, söz konusu bulgu, Enstitü araştırmacılarının ‘Neden sigara kullanmayanlar en az sigara içenler kadar etkileniyor?’ sorusuna cevap aramaları sonucunda bulundu. Araştırmalarda, yakılan bir sigaranın ürettiği katranın, bir aracın egzozundan çıkan miktardan daha fazla olduğu ölçüldü. Katran ve benzeri zehirli parteküllerin akciğer kanseri ve astım riskini yükselttiği önceden beri bilinen bir gerçek. Avrupa’daki morotlu taşıtlara her yıl uygulanan egzoz emisyon ölçüm limiti 40 ug/m3 olarak belirlenmiş.
Araştırmacılar, iddialarını desteklemek için bir deney yaparak, düşük sülfür katkılı 2 litre turbo dizel yakıtla doldurulmuş bir arabayı kapalı bir garajda 30 dakika çalıştırdılar. Deneyin ilk bölümünde aracın emisyon ölçümünden 88 ug/m3 elde edildi. Ölçümlerin ardından 4 saat havalandırdıktan sonra kapattıkları garajda bu sefer 30 dakika içinde 3 filitreli sigarayı yanar halde bıraktılar. Bunun sonucunda da 830 ug/m3 emisyon elde edildi. Araştırmacılar, sadece 3 sigaranın, 2 litre turbo dizel yakıtından tam 10 kat daha fazla havayı kirlettiği sonucunu elde ettiler.
23 Kasım 2006: 21:35 #32017Mehmet AKINÜyeUzmanların, uzun saatler boyunca televizyon ya da bilgisayar karşısında oturan kişilerin bel ve sırt kaslarında şiddetli ağrılara neden olan kalıcı hasar oluştuğunu belirledikleri bildirildi.
İnternette yayın yapan bir sağlık haberleri sitesinde yayınlanan araştırmaya göre, beli destekleyen kasların, saatler süren hareketsizlik sonucunda kalıcı biçimde işlevsizleşebileceği belirlendi. Bilim adamlarının yaptığı araştırmada, 19 genç erkek gönüllü, 8 hafta boyunca yatakta zaman geçirdi ve kaslarındaki değişim izlendi.
Araştırma ekibi bunun, omurgayı koruyan kasların uzun zaman kullanılmadığında ‘işlevsizleştiğini’ kanıtlayan ilk araştırma olduğunu belirterek, televizyon önünde saatlerce zaman geçirmenin etkisinin de tam olarak aynı olacağını bildirdi. Araştırma, zarar gören kasların yeniden çalıştırılmasının da uzun ve zor bir süreç olduğunu kanıtladı. Gönüllülerin bazılarının bel kaslarının, egzersiz yapmalarına rağmen 6 ay sonra bile düzelmediği belirlendi.
23 Kasım 2006: 21:36 #32018Mehmet AKINÜyeAvustralya’da yapılan bir araştırma, ev temizliğinde kullanılan temizlik malzemelerinin çocuklarda astım riskini arttırdığını ortaya çıkardı.
Cutrin Teknik Üniversitesi’nde yapılan araştırmalara göre, temizlikte kullanılan toz deterjanlar, çocukların astıma yakalanma riskini 4 kat artırıyor. Araştırmacılar, bu amaçla piyasada satılan 192 çeşit uçucu özellik taşıyan organik katkılı temizlik ürününü inceledi ve deneyler sonucunda bu ürünlerin 88’inin astım hastalığına yol açabileceğini saptadı.
Araştırmacılar, bu ürünlerin kansere neden olup olmadığını da test etti. Bilim adamları, bu ürünlerin birçoğunda maden kömürü katranından elde edilen ve çabuk yanan renksiz bir sıvı olan ‘benzen’ maddesine rastladı. Akciğer kanserine de neden olan bu maddeyi içeren ürünlerin astımı 3 kat daha fazla tetiklediğini belirleyen araştırmacılar, benzen içeren temizlik ürünlerini kullanmamak konusunda ebeveynleri uyardı.
23 Kasım 2006: 21:36 #32019Mehmet AKINÜyeDoktorlar, Türkiye’de bilinçsiz ilaç tüketiminin yaygın olduğunu ve bunu önlemeye yönelik çalışmaların yapılmasının zorunlu olduğunu belirtiyorlar.
2004 yılının ilk 6 ayına yönelik yapılan araştırmalarda en fazla satılan ilaçlar listesinde antibiyotiklerin ilk sırada olduğunu vurgulayan uzmanlar, bunda eczacıdan hastaya bilgi akışındaki eksikliklerin etkilisini önemli olduğunu belirttiler.
Doktorlar özellikle antibiyotiklerin kutularındaki miktarın tedaviyi tamamlamaya yönelik olarak belirlendiğine işeret ederken, ecza dolaplarının kontrol edilmesini, doktorun tavsiye ettiği tedavi süresince kullanılması ve son kullanma tarihi geçen ilaçları imha edilmesi gerektiğini bildirdiler. Doktorlara göre, yılda en az bir kez evde bulunan ilaçları eczacılara göstermeleri gerektiği ve gereksiz olanlar ile kullanım süresi dolanları imha edilmesi gerektiğini öneriyorlar.23 Kasım 2006: 21:36 #32020Mehmet AKINÜyeBitki, hayvan ya da büyük pekçok organizmanın gen dizilimini hatta tarih öncesi canlıların kopyalarını elde etmeye çalışan genetik bilimciler, bu kez dikkatleri ihmal edilen insanların kendi bedenindeki mikroplara çevirdiler.
Normal bir insanın bağırsağında 500 ayrı tür mikrop yaşadığını belirleyen uzmanlar, bir o kadar da ağızda ve vajinada yuvalanan mikropların organizma için bir çok yararı olduğunu tespit ettiler.
Tübitak’ın Bilim Teknik Dergisi’nde yer alan bir araştırmada, insan vücudunu mesken edinmiş bakteri ve virüslerin, yaşam için çok önemli olduğu vurgulandı. Bağırsaklardaki mikropların hem hazmı kolaylaştırdığı, hem de daha zararlı organizmaları vücudun dışına attığı ifade edildi. Ancak insan vücudundaki mikropları laboratuvarda çoğaltmak mümkün olmadığı için özelliklerinin fazla bilinmediği kaydedildi.
ABD’de bulunan Genomik Araştırmalar Enstitüsü ile Stanfort Üniversitesi’nden bilimadamları, vücuttaki boşluklardan alınan sıvıları doğrudan, daha önce insan genom projesinde yararlanılan dizgeleme makinelerine atmayı planlıyorlar. Makinelerden sağlanacak verilerin, hangi organizmaların insan vücudunun neresinde yaşadığının bilinmesine ışık tutacağı ifade ediliyor. Araştırmacılar işe diş ve dişetlerinde oluşan bakteri plaklarından bir örnekle başladılar. Araştırmacılara göre, elde edilen dizilimlerin yüzde 40’tan fazlasına şimdiye kadar hiçbir yerde rastlanmadı. Bunların, bilinen bakterilerdeki yeni genler ya da tümüyle yeni türlere ait oldukları düşünülüyor.
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.