1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #18929

    Sevgili ben, (Kendime)
    Biliyorum sen de herkes gibi nasihatten hoşlanmaz, insanların nasihat yerine
    senin düşündüklerini sana tekrarlamasını istersin. Belki söyleyeceklerimden
    çokta hoşlanmayacaksın ama gel, seninle zaman ırmağının başına oturup, onun
    beyhude akmasını seyreden hayat avcılarından ve kendi elleriyle inşa
    ettikleri gam, keder, acı ve sıkıntıdan oluşan kuleler nedeniyle kaderi
    suçlayan kendini bilmezlerden bahsedelim. Kalbindeki aşkı ince ince kanatıp,
    onu sorumsuzca tüketen “Leyla ve Mecnun”lardan, telefon defterindeki
    dostlarını rehbere sığmadığı için bir bir azaltan kıymetsizlerden, kırmızı
    güllere koşarken, ezdikleri kır çiçeklerinin farkında olamayan aptal
    romantiklerden bahsedelim. Erkekler ağlamaz deyip ağlamayan katı
    yüreklilerden, özlemeyen duygusuzlardan, hatırlamayan vefasızlardan,
    gülmeyen, güldürmeyen soğuk yüzlü sahtelerden bahsedelim. Zaman zaman aklı
    karışmayanlardan, her şeyi tümüyle tozpembe, ya da hayatı bütünüyle siyah
    görenlerden, “ya sev, ya terk et” saçmalıklarından, terk etmek yerine,
    sevebileceği hale getirmeyi düşünmeyenlerden, banane deyip geçiştirenlerden,
    neme lazımcılardan bahsedelim. “Ölürsem kabrime gelme istemem” diyen
    arabeskçilerden, Ferdiciyim, Müslümcüyüm, Orhancıyım deyip; iki şarkının
    kalbine damıttığı zehri yudumlayarak, ölümün soğuk yüzünü seçen akılsız
    hayat sahiplerinden, kendisine emanet verilen vücudu sorumsuzca yaralayan
    psikopat jilet manyaklarından bahsedelim. Sence dünya, bütün bu
    saçmalıklardan acı bir intikam almıyor mu ? Sence, bunca tüketilmişliğin
    sorumlusu aynı caddelerde yürüdüğümüz, sokakların, caddelerin, evlerin,
    dünyanın hatta aklın ve ruhun bile taşımaktan yorulduğu bilinçsiz aptal
    sürüleri değil mi?

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.