- Bu konu 1 yanıt içerir, 2 izleyen vardır ve en son 16 yıl 6 ay önce
Murat KUTAY tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
2 Şubat 2009: 14:24 #20246
dilara
Üye[size=medium]CHP Burdur milletvekili sayın Ramazan Kerim ÖZKAN çiğ süt fiyatlarının her geçen gün düşmesi nedeniyle süt yetiştiricilerinin uğradıkları mağduriyeti TBMM gündemine taşıdı.
Sayın ÖZKAN başbakan sayın Recep Tayyip ERDOĞAN a yönelttiği soru önergesinde süt yetiştiricilerinin ve süt sektörünün bir çok sorunlarının olduğunu ve bunların nasıl çözümlenebileceğinin bildirilmesini istedi.
**
T B M M B A Ş K A N L I Ğ I N AAşağıdaki sorularımın Anayasa ve Meclis İç Tüzüğü gereğince Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Ramazan Kerim Özkan
Burdur MilletvekiliBilindiği üzere Süt ve Süt Ürünleri Sanayi gıda sanayinin %16’sını oluşturmaktadır. Ayrıca süt üretimi ülkemizin toplam tarım ürünleri üretimi içerisinde % 8.5’luk bir paya sahiptir. Yıllık 13.5 milyon ton süt üretimi ile Türkiye dünyada en çok süt üreten 15 ülkeden birisi konumundadır.
Son yıllarda ülkemizde süt üreticisinin ve sanayicisinin büyük bir mağduriyet yaşadığı malumunuzdur. Bunun nedeni de çiğ süt fiyatlarının aşırı bir şekilde düşmüş olması ve fiyat istikrasızlığıdır. Yem fiyatları 6 yıl öncesine nazaran % 150-200 oranlarında artmış olmasına karşılık çiğ süt fiyatları 6 yıl öncesine gerilemiştir. Bu gün çiğ sütün litresi örgütlü olan yerlerde 470-505 kuruş, örgütsüz olan yerlerde ise 370-430 kuruş arasındadır. Ve süt- yem paritesi tarihinde ilk defa olarak 0.8’in altına düşmüştür. Oysa Süt/ Yem paritesinin 2’ nin altına düşmesi durumunda süt üreticisinin zarar edeceği bir gerçektir. AB ülkelerinde bu parite yasal prosedürlerle korunmakta ve parite 2’nin altına düştüğünde kamu kaynakları harekete geçirilerek müdahale alımları yapılmaktadır. Oysa ülkemizde bırakın müdahale alımları yapılmasını süt konusunda piyasa düzenini oluşturacak bir kurum dahi bulunmamaktadır. Kurulmuş olan süt konseyi böyle bir işlevselliğe sahip olmadığı gibi çıkan yönetmelik konseye böyle bir yetki tanımamıştır. Yine süte bu gün litre başına 4 kuruş olarak takdir edilen destekleme son derece yetersizdir.
Ayrıca süt yemi, saman, ilaç, işçilik gibi giderler sürekli artmakta ve yetiştirici 0.8’in altına düşen bu pariteyle bırakın durumunu muhafaza etmeyi, her geçen gün iflasa sürüklenmektedir. Üretici sattığı bir litre sütle 0.5 litre pet şişe suyu dahi alamamaktadır. Bu durumda süt sektöründe tüm yılların en önemli krizinin yaşandığının açık bir göstergesidir.
Son günlerde de yaşandığı gibi üretici dışında şekil verilen süt pazarında sanayici belli dönemler süt arzının fazlalığından şikâyet ederek süt fiyatlarını düşürmekte, yer yer süt alımlarını durdurmaktadır. Mağdur durumda olan yetiştirici ürettiği ürünü satamamakta, kısa vadede çözümler aramaktadır. Bu durumda en kolay çözüm ise çoğunlukla süt ürettiği hayvanları kesime sevk etmek olmaktadır. Bu durumda geçimlerini hayvancılıktan sağlayanların akıbetlerinin ne olacağı merak konusudur.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı kendi dönemlerinde süt üretiminin 3 milyon ton artığını ifade etmektedir. Bu artışın nasıl sağlandığını Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayınladığı hayvancılık istatistikleri ile anlatılmaya çalışıldığında;
2000 yılında toplam sığır varlığında sağmal inek oranı % 49.1 iken bu değer 2002 yılınsa % 44.8’e düşürülmüştür. Bu durum 2002 yılı süt üretiminin önceki yıla nazaran yaklaşık 1 milyon ton azalmasıyla sonuçlanmıştır. Takip eden yılda (2003) sağmal inek oranı tekrar % 51,5’e yükseltilerek süt üretimi % 27 artırılmış ve 7.5 milyon tondan 9.5 milyon tona yükselmiştir. Bir populasyonda sağmal inek oranının bu kadar yüksek olmayacağını takdir edersiniz. Oysa daha önceki Hükümetler bu rakamın büyüklüğüyle ilgili sıkıntıları gidermek amacıyla bu değeri düşürmeye çabalamaktaydılar.2004 yılında sağmal inek oranının yüksekliğiyle ilgili problemin çözülmesi amacıyla bu oran önemli oranda azaltılmış ve % 38.5’e düşmüştür. Bununla birlikte 2003 yılında 1888 litre/baş olan hayvan başına süt verimi 2479 litre/baş’a yükseltilerek süt üretimi aynı seviyede korunmuştur. Oysa hayvan başına verimin 1 yıllık bir süreçte yaklaşık 600 litre artırılması mümkün değildir. Sonuçta TÜİK rakamlarında çeşitli düzenlemelerle sektörde büyüme yokken büyüme varmış gibi gösterilmektedir. Türkiye’de istatistik hesaplanırken rakamlarla oynanılmasının yarardan çok kendini kandırmaktan ibaret olduğu henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Ayrıca verilen teşviklerin bir kısmı hala yetiştiriciye ulaşmamıştır. Ayrıca sürekli desteklerin arttığından bahsedilmekle birlikte teşviklerin etkinliğinden hiç bahsedilmemekte, madem bu kadar teşvik veriliyorsa ve destekleniyorsa süt hayvancılığının neden tarihinde en sıkıntılı dönemini yaşadığı hiç sorgulanmamaktadır.
Diğer önemli bir konuda süt yetiştiricilerinin bunca sıkıntılı bir dönem geçirmelerine karşılık yurt dışından yapılan süt tozu ithalatıdır. Ülkemizin yıllık olarak 13 bin ton civarında dahili işleme rejimi kapsamında süt tozu ithalatı bulunmaktadır. Bunun çok önemli bir miktarının da fiyatının uygun ancak kalitesi çok düşük olan Ukrayna’dan yapıldığı bilinmektedir. Ayrıca “Buzağı Maması” adı altında süt tozu ile GTİP’ları farklı ancak içerikleri aynı olan mamullerin yurda yasal veya illegal yollardan sokulduğu da bilinmektedir. Bu ithalatlar sonucunda bu mamullerin süt ürünleri üretiminde kullanılması, zaten iflasın eşiğinde olan üreticiyi daha da mağdur hale getirdiği gibi, kalitesi düşük olan bu mamuller süt ürünleri sanayinde kullanılmak suretiyle insan sağlığını tehdit eden risklerin oluşumuna yol açmaktadır.
Tüm bu olumsuzluklar bir araya geldiğinde üreticinin çok yakın bir süreçte iflası ve damızlık süt ineklerinin süratle kasaplık olarak değerlendirilmesi dolayısıyla ülkemiz süt hayvancılığının sonunu hazırlayacaktır.1. Süt sektörünün içinde bulunduğu son yılların bu en büyük krizinin önüne geçilebilmesi için Başbakanlığınızca hazırlanan veya uygulanması planlanan bir çalışmanız bulunmakta mıdır ?
2. Üreticinin ürettiği sütten para kazanabilmesi için Süt/ Yem Paritesinin asgari 1’e 2 olması gerekliliği Dünya Süt Üreticileri tarafından ve istatistiksel verilerle belirlenen bilimsel bir gerçek olduğu bilindiğine göre bu pariteye ulaşmak ve daha sonrada korunmasını sağlayarak üreticiye güvence sağlamak adına her hangi bir çalışmanız olacak mıdır ?
3. Şu anda adından başka hiçbir işlevselliği bulunmayan “Süt Konseyi” ne yeniden hazırlanacak üretici, sanayici ve kamu tarafından mutabık kalınacak bir yönetmelikle işlevsellik kazandırılmasını ve dolayısıyla “Süt Piyasa Düzeni” nin oluşturulması için gerçek anlamda yetkilendirilmesini düşünüyor musunuz ?
4. Süt ve Besi Hayvancılığını piyasanın olumsuz koşullarından korumak amacıyla kısa, orta ve uzun dönemli üretim, tüketim ve pazarlama politikaları oluşturulmasını uygun bulur musunuz ? Bununla ilgili olarak hükümetinizce üreticiyi korumaya yönelik destekleme ve denetleme mekanizmalarının devreye sokulmasını düşünüyor musunuz ?
5. Süt ürünleri fiyatlarının bu düşüşünü önlemek için en azından kısa dönemde Süt talebini artırmak ve çocuklarımızın beslenmelerine katkıda bulunmak amacıyla “Okul Sütü” programının uygulamaya sokulmasını ve bunun için yasal bir düzenleme yapılmasını düşünüyor musunuz ?
6. Süt üretiminin fazla ancak fiyat ve talebin düşük olduğu dönemlerde müdahale alımları yaparak bu sütlerin süt tozuna dönüştürülmesi suretiyle yatırımların ve ihracatın teşvik edilmesini uygun bulur musunuz ? Böylelikle Süt Tozu İthalatı dolayısıyla ülkemizin uğradığı döviz kaybının önüne geçilebileceği gibi, öz kaynaklarımızın değerlendirilmesi yönünde büyük yararının yanında, piyasada süt talebini artıracak olması nedeniyle üreticinin korunması anlamında büyük katkı sağlayacağı konusundaki düşünceleriniz nelerdir ?
7. Süt sektörünün bu gün içinde bulunduğu bu son derece sıkıntılı süreçte, süt tozu ve buzağı maması ithalatının üreticiyi daha da mağdur bir hale getirdiği bilindiğine göre en azından belli bir süre Süt Tozu ve Buzağı Maması İthalatını durdurmayı veya en azından kısıtlamayı uygun bulur musunuz ?
8. Bu gün ülkemizde çiğ süt ile market sütü arasındaki fiyat farkının 4-5 kata kadar ulaştığı bilinmektedir. Dolayısıyla üretici ve sanayicinin büyük çabalarla ürettiği ve işlediği sütten elde ettiği kar marjı çok düşük seviyelerde kalmasına karşılık, marketlerdeki kar marjı gözle görülür önemli ölçüde bir risk ve masrafı olmamasına karşılık neredeyse % 70’lere ulaşmaktadır. Buda dolayısıyla tüketicinin sütü yüksek fiyatlarla satın alması nedeniyle ülke bazında hem kişi başına düşen süt tüketimini düşürmekte hem de tüketicinin ekonomik olarak mağduriyetine sebebiyet vermektedir. Bu anlamda tüketicin korunması ve haksız kazancın ve rekabetin önlenmesi amacıyla, sütün üretim, işlenmiş ve piyasa satış fiyatları arasındaki bu farkın giderilmesi konusunda her hangi bir çalışmanız olacak mıdır ?
[/size]2 Şubat 2009: 15:28 #70384Murat KUTAY
ÜyeİŞTE CEVABI :
AB: Tarımsal üretime son verin!
AB`den bir garip istek daha! Bakan Mehdi Eker, AB`nin, bünyesine yeni
aldığı üye ülkelerden tarımsal üretim yapmamalarını istediğini
belirtti. İşte garip isteğin tüm detayları…Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Avrupa Birliği`nin,
bünyesine yeni aldığı üye ülkelerden, tarımsal üretim yapmamalarını
istediğini belirterek, “AB, Romanya, Bulgaristan veya onlardan önce
birliğe girenlere tarımsal destekleri kesti. AB bu konuda kendi içinde
hesaplaşmasını yapmamış` dedi.İspanya`nın başkenti Madrid`de düzenlenen Birleşmiş Milletler(BM)
`Herkes için Gıda Güvenliği Üst Düzey Toplantısı` sonrasında açıklama
yapan Bakan Eker, Türkiye`nin AB`ye üyelik müzakerelerinde görüşülecek
olan tarımla ilgili konuları değerlendirdi.`Tarım ve kırsal kalkınma` ve `Balıkçılık` fasıllarının Kıbrıs ön
şartına takıldığını ve `bunların teknik olmaktan çok siyasi kriterlere
dayandığını` söyleyen Bakan Eker, `gıda sağlığı` faslının da 2010`dan
önce açılmasının öngörülmediğini ifade etti.Bakan Eker, `Gıda sağlığı başlığıyla ilgili biz çalışmalarımızı
yürütüyoruz. Bu ayın sonunda gıda, bitki sağlığı, yem ve
veterinerlikte bir hijyen paketiyle ilgili yasa taslağı sunacağız.
Bunu AB`ye uyum için hazırladık. Yani resmen müzakereler açılmasa da
biz çalışmalarımızı sürdürüyoruz` dedi. İspanya`nın 1986 yılında AB`ye
girerken yaşadığı tarım konularındaki sıkıntıların günümüzde Türkiye
için de geçerli olabileceği görüşüne katılmadığını, çünkü 23 yıl
öncesine göre şartların çok değiştiğini vurgulayan Bakan Eker,`AB yeni aldığı üyelere (üretmeyin, ben üretiyorum, bu yetiyor) diyor.
(Üretimi geliştirmeye yönelik bir mekanizma geliştirmeyin, destek
politikası uygulamayın, biz kendi kendimize yetiyoruz) diyor. Biz
böyle bir durumla karşı karşıyayız. AB, Romanya, Bulgaristan veya
onlardan önce birliğe girenlere tarımsal destekleri kesti. AB bu
konuda kendi içinde hesaplaşmasını yapmamış` şeklinde konuştu.BM toplantısı için İspanya`da bulunan Bakan Eker, toplantının ardından
Türkiye`ye dönmek üzere Madrid`deki Barajas havaalanına hareket etti.2009-01-27 8 Sütun http://www.8sutun.com
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.