1. Anasayfa
  2. Ders Notları
  3. Ders Notları ve Faydalı Bilgiler
  4. TÜRKİYE DE BULUNAN ZEHİRLİ YILANLARIN GENEL ÖZELLİKLERİ
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #15723

    TÜRKİYE DE BULUNAN

    ZEHİRLİ YILANLARIN GENEL ÖZELLİKLERİ

    HAZIRLAYAN

    BURCU İÇEN

    DANIŞMAN

    PROF. DR. YUSUF AYVAZ

    ÖZET

    Ülkemizde yaşayan yılan türü sayısı 36 olup, bunlardan yalnızca 11 tanesi zehirlidir. Bu zehirli yılanlardan 9 tanesi; V. ammodytes, V. kaznakovi, V. lebetina, V. pontica, V. xanthina, V. ursinii, V. barani, V. wagneri, V. raddei türleri Viperidac familyasına mensup olup zehirleri insanlar için tehlikelidir. Bu türlerden Vipera lebetina ülkemizde yaşayan en zehirli yılan türü olmasına karşılık; V. kaznokovi’de ısırdığı hayvanı veya insanı birkaç saniyede öldürebilmektedir. V. barani ise yalnızca ülkemizde bulunan endemik bir tür olarak bilinmektedir.

    Az zehirli olarak bilinen diğer 2 tür ise Colubridae familyasına mensup Malpolon monspessulanus ile Telescopus fallax türleridir. Bu 2 türün üst çene kemiğinin arkasında yer alan zehir dişleri ısırma sırasında kullanılmaz. Bu yüzden de insanı ısırsalar bile zehirleyemezler.

    Bu türlerin ülkemizde yayılış alanları Şekil 12. ‘de harita üzerinde gösterilmiştir.

    İÇİNDEKİLER

    TEŞEKKÜR i

    ÖZET ii

    İÇİNDEKİLER iii

    ŞEKİLLER LİSTESİ iv

    1. GİRİŞ 1

    2. TÜRKİYE’DE BULUNAN ZEHİRLİ YILANLARIN GENEL ÖZELLİKLERİ 2

    3. VİPERİDAE (Engerekli Yılanlar) 4

    3.1. Vipera ammodytes (Boynuzlu Engerek) 5

    3.2. Vipera kaznakovi (Siyah Engerek) 6

    3.3. Vipera lebetina (Koca Engerek) 7

    3.4. Vipera barani (Baran Engereği) 8

    3.5. Vipera pontica (Çoruh Engereği) 9

    3.6. Vipera raddei (Ağrı Engereği) 10

    3.7. Vipera wagneri (Vagner Engereği) 11

    3.8. Vipera ursinii (Küçük Engerek) 12

    3.9. Vipera xanthina (Şeritli Engerek) 13

    4. COLUBRİDAE 14

    4.1. Malpolon monspessulanus (Çukurbaşlı Yılan) 14

    4.2. Telescopus fallax (Kedi Gözlü Yılan) 16

    5. YILAN ZEHİRİ 18

    5.1. Fiziksel Özellikleri 18

    5.2. Yılan Zehirinin Kimyasal Bileşimi 18

    5.3. Zehirin Vücut İçinde Yayılması 19

    5.4. Zehirin Etkinlik Derecesi 19

    5.5. Antivenin 20

    6. YILAN ZEHİRLERİNİN İNSANLAR ÜZERİNE ETKİLERİ 21

    6.1. Zehirli Yılan Isırmasında Klinik Bulgu ve Belirtiler 21

    6.2. Engerek Zehirlenmesinde Klinik Bulgular 21

    6.3. Zehirli Yılan Isırmasında İlk Yardım 22

    6.4. Zehirli Yılan Isırmasında Genel Tedavi 22

    7. SONUÇ 23

    8. KAYNAKLAR 24

    ŞEKİLLER LİSTESİ

    Şekil 1. Vipera ammodytes (Boynuzlu Engerek) 5

    Şekil 2. Vipera kaznakovi (Siyah Engerek) 6

    Şekil 3. Vipera lebetina (Koca Engerek) 7

    Şekil 4. Vipera barani (Baran Engereği). 8

    Şekil 5. Vipera pontica. (Çoruh Engereği) 9

    Şekil 6. Vipera raddei (Ağrı Engereği) 10

    Şekil 7. Vipera wagneri. (Vagner Engereği) 11

    Şekil 8. Vipera ursinii (Küçük Engerek) 12

    Şekil 9. Vipera xanthina (Şeritli Engerek) 13

    Şekil 10. Malpolon monspessulanus (Çuburbaşlı Yılan) 15

    Şekil 11. Telescopus fallax (Kedi Gözlü Yılan) 16

    Şekil 12. Türkiye’de Yaşayan Zehirli Yılan Türlerinin Coğrafik Dağılımı 1

    1. GİRİŞ

    Dünyada yaşayan tür sayısı kesin olarak bilinmemekle beraber 2.500 kadar yılan türü olduğu tahmin edilmektedir. Ancak bunlardan 1/3’ü insanlar için tehlikeli sayılabilecek kadar zehirlidir. Tehlikeli olan bu türler ise yılan türlerinin %8’ni oluşturmaktadır. Bu oran Türkiye’de yaşayan yılan türleri için de geçerlidir. Çünkü Türkiye’de toplam 36 yılan türünün sadece 11 tanesi zehirlidir.

    Korkulan birçok zehirli yılanın, fazla tehlikeli olmadığı yapılan çalışmalarla ortaya çıkmış bulunmaktadır. Buna rağmen, ülkemizde yılanlara pek yaşama şansı tanınmamaktadır. Buna, halkın yeterince aydınlatılmaması, bu hayvanlar hakkında yeterli bilgiye sahip olmamaları neden olmaktadır.

    Ülkemizde yaşayan zehirli yılan türlerinden olan engereklerle insanların karşılaşma ihtimalleri oldukça azdır. Çünkü zehirli engerek türleri gündüzleri normal olarak açıkta dolaşmazlar. Ayrıca insanlar, zehirli yılan türlerinin avlarını teşkil etmediğinden, bunların insanları isteyerek zehirlemeleri düşünülemez. Bir zehirli yılan, ancak kendini korumak zorunda kaldığında ısırarak zehirleme yoluna başvurur. Eğer engerek türlerine bilerek veya bilmeyerek zarar verilmedikçe, herhangi bir tehlikenin gelmesi söz konusu değildir.

    Bu çalışmada yurdumuzda yaşayan yılanların; gerçekten korkulan canlılar olmadıklarını ve tabiattaki dengenin sağlanmasında büyük önem taşıdıklarını belirterek, yılanların daha iyi tanıtılması amaçlanmıştır.

    2. TÜRKİYE’DE BULUNAN ZEHİRLİ YILANLARIN GENEL ÖZELLİKLERİ

    Bir tahmine göre bugün dünyada 2.500 kadar yılan türü yaşamaktadır. Bunlardan ancak 1/3’i insanlar için az veya çok derecede zehirlidir. Çok tehlikeli olanlar ise bütün yılan türlerinin %8’ini geçmez (Baran, 1998).

    Zehirli yılanların üyeleri ve omuz kemerleri yoktur. Yalnız bazı ilkel yılanlarda anüs açıklığının arka tarafında her iki yanda mahmuz şeklinde üye kalıntıları bulunur. Dış kulak ve orta kulak yoktur.

    Zehirli yılanlarda, zehirli bir kertenkele olan Heloderma’da olduğu gibi içinde kanallar bulunan bir çift zehir dişleri vardır. Bu şekildeki diş tipine “opisthoglyphs” denir. Bazı yılanlarda zehir dişleri arkaya doğru yatık halde bulunur. Ancak ağız açıldığı zaman kullanılabilir hale gelir. Bu şekildeki opisthoglyphs dişlere “solenoglyphs” dişler denir. Bu şekildeki dişler yalnız çıngıraklı yılanlarda görülür. Bazılarında ise dişler geriye doğru yatırılamaz ve her zaman dik halde bulunur. Bu tip opisthoglyphs dişlere de “proteroglyphs” dişler adı verilir (Kuru, 1999).

    Zehirli yılanlarda, başın yan taraflarında ve umumiyetle gözün alt ve yan tarafında büyük birer zehir bezi mevcuttur. Bezin ön kısmı zehir kanalı şeklinde uzamıştır. Kanalın ucu, bir kılıf (yumuşak doku) ile sarılmış olan zehir dişinin kaide kısmına açılır. Dişin iç tarafında bir kanal bulunur. Bu kanal dişin kaide ve uç tarafına yakın iyi yerde dışarıya açılır. Yılan ısırınca, zehir bezini saran kaslar kasılarak bez içinde bulunan zehirli sıvı, zehir kanalı ile zehir dişine geçer ve dişin battığı dokuya dökülür. Zehir dişinin kendisi zehirli olmayıp, zehir bezinden gelen salgıyı akıtır (Baran, 1998).

    Zehirli yılanlarda, bir çift asıl zehir dişinin yanında bir çiftte yedek zehir dişleri vardır. Bu yedek zehir dişleri asıl zehir dişleri kırılınca veya görev yapamaz hale gelince hemen gelişerek asıl zehir dişlerinin yerini alır (Kuru, 1999).

    Zehirli yılanlar ile zehirsiz yılanları birbirinden ayırmak her ne kadar güç ise de, Türkiye’de bulunan bir zehirli yılan ile zehirsiz bir yılanı birbirlerinden ayırmaya yarayan bazı özellikler şunlardır:

    Zehirli yılanların başlarının dorsalinde küçük ve çok sayıda, zehirsiz yılanlarda ise büyük ve en fazla 9 tane pul vardır.

    Zehirli yılanlarda göz ile alt çene kenarı arasındaki pullar çok sıralı, zehirsiz yılanlarda ise bir sıralıdır.

    Zehirli yılanlarda kuyruk ucu küt, zehirsiz yılanlarda uca doğru gittikçe incelir.

    Zehirli yılanlarda vücut iri lekeli ve güzel renkli, zehirsiz yılanlarda ise lekesizdir.

    Zehirli yılanlarda göz bebekleri elips, zehirsiz yılanlarda ise yuvarlak şekildedir.

    Zehirli yılanlarda baş üçgen şeklinde köşeli ve boyun belirli, zehirsiz yılanlarda ise baş elips şeklinde ve boyun belirsizdir.

    Zehirli yılanlarda üst çenenin ön ucunda 2 tane zehir dişi vardır, zehirsiz yılanlarda bu dişler yoktur.

    Zehirli yılanlardan bazıları ovovivipar, zehirsiz yılanların hepsi ovipar’dır (Kuru, 1999).

    Göz kapakları birbiri ile kaynaşarak saydam bir şekil almıştır. Dilleri çatallı ve oldukça uzundur. Ağız kapalıyken bile dudaklarının ön tarafındaki çukurluktan dillerini dışarıya uzatabilirler. Vücudu örten pullar keratin madde içeriği bakımından fazla sert değildir. Bu nedenle vücut kolaylıkla sağa sola kıvrılabilir. Gelişmek için derilerini bir bütün halinde değiştirirler. Bu olaya “gömlek değiştirme” denir (Kuru, 1999).

    Türkiye’de yaşayan zehirli yılan türlerinin ekseriyeti Viperidae familyasındandır. Türkiye’de Viperidae (Engerekli yılanlar) familyasına mensup 9 cins bulunmaktadır. Ayrıca Colubridae familyasına ait 2 cins daha mevcuttur (Baran, 1998).

    3. VİPERİDAE (Engerekli Yılanlar)

    Maksil kemiği çok kısa olup üzerinde bir çift veya daha fazla sayıda zehir dişi bulunur. Isıracakları zaman üst çene dikey duruma gelir. Çene kapanınca dişler geriye bükülür ve uç kısımları mukus salgılayan bir kısmın içerisine girer. Zehirleri çok şiddetlidir ve hemotoksik etki yapar. Bir insan ısırılınca ateşi yükselir, rengi beyazlaşır, kan basıncı aniden düşer, dokular dejenere olur, iç kanama meydana gelir, kalp durur ve ölüm meydana gelir. Bazılarında zehir aynı zamanda nörotoksik etki de gösterir. Bir kısmının zehiri ilaç yapımında kullanılır. Arka üyelerin kalıntıları yoktur. Göz bebekleri dikey ve elips şeklindedir (Kuru, 1999).

    Baş, boyun kısmından bariz olarak daha geniştir. Umumiyetle kalın yapılı ve kısa kuyrukludurlar. İnce vücutlu olan türleri azdır. Çoğunda başın üst tarafı pullar ile örtülüdür. Vücudu örten pullar karinalıdır (Baran, 1998).

    Çoğunlukla kemirici ve kertenkelelerle beslenirler. Ayrıca kurbağa ve kuşları da yediği saptanmıştır. Küçük boyda olanlar çekirgelerle de beslenmektedirler. Çok hareketli değillerdir, genellikle bir yerde yatıp avlarını beklerler. Bu sırada dilleriyle avlarının yerini saptarlar. Avlarını önce ısırıp felç edip veya öldürdükten sonra yutarlar. Kemiricilerle beslendiklerinden bu hayvanların kontrolü açısından yararlıdırlar. Bazı ilkel olanları ovipar, çoğunluğu ise vivipar’dırlar. Çiftleşme zamanı erkekler birbirleriyle dövüşürler. Fakat bu sırada birbirlerini ısırmazlar (Kuru, 1999).

    Engerekli yılanlarda karmaşık bir zehir aygıtı görülür; zehir dişleri çok gelişmiştir ve tutturulmuş olukları kemiğin bir ölçüde hareketli olması nedeniyle, havaya kalkabilir. Bu diş mekanizması hayvan için zorunludur; çünkü dişler dokulara etkili biçimde saptanacak doğrultuda, kusursuz bir gelişme geçirmişlerdir. Dişlerin hem saldırıda hem savunmada yararlı bu özel uyarlanması nedeniyle, bedenin çok çevik hareketler yapabilmesine gerek kalmamıştır.

    Ülkemizde Viperidae familyasına mensup vipera cinsi ve bunun 9 türü yaşamaktadır.

    Viperidae Familyasına Ait Örnek Türler şunlardır:

    3.1. Vipera ammodytes (Boynuzlu Engerek)

    Vücut boyu 55 cm. kadar, başın ucu sivri, arka tarafı geniş ve boynu incedir. Başın üst tarafı önde ve ortada küçük karinasız pullarla diğer kısımları plaklarla örtülüdür. Gözbebekleri dikeydir (Atatür ve Baran, 1998).

    Şekil 1. Vipera ammodytes (www.kingsnake.com).

    Sırt tarafı kül rengi, sarımsı veya beyazımsı sarı yahut gri kahverengidir. Bu zemin üzerinde esmer kahverengi zikzak bant bulunur; bu bandın kenarları iç bölgelerden daha koyudur. Kuyruğun uç kısmı pembemsi sarı renktedir. Başın üzerindeki esmer lekeler az belirgindir. Alt taraf sarımsı beyazdır. Bu zemin üzerinde ince siyah nokta veya küçük siyah lekeler mevcuttur (Baran, 1998).

    Erkekler, dişilerden daha uzundur. Kumluk ve küçük ağaçlarla kaplı taşlık bölgelerde yaşar, 2.000 m. yüksekliklere kadar yayılış gösterir. Ağaçlara tırmanırlar, esas besinlerini küçük kemiriciler oluşturmaktadır. Bunun yanında kuş, kertenkele ve yılanlarla da beslenmektedir. Zehiri insan için çok tehlikelidir. Yalnız 1/10.000’lik sulu zehir, acı giderici merhem, kan yapıcı, şiddetli sinir ağrıları, romatizma ve siyatik için gerekli ilaçların yapımında kullanılır. Soğuk olan bölgelerde 6 ay kadar kış uykusuna yatar, vivipardırlar. Alıştığı yere çok bağlıdırlar. Yanlarına yaklaşıldığında kendilerine öz “tıslama” şeklinde bir ses çıkarırlar. Ülkemizde Trakya’nın kuzeyinde, Batı, Güney Anadolu, ayrıca Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde yayılmıştır (Kuru, 1999).

    3.2. Vipera kaznakovi (Siyah Engerek)

    Başı üçgen şeklinde, ince boyunlu ve vücut boyu 50-60 cm, bazen 70 cm. kadar olabilir. Başın üst tarafı karinasız pullarla ve plaklarla örtülüdür. Göz bebeği dikeydir (Atatür ve Baran, 1998). Sırt tarafın zemin rengi, sarımsı griden tuğla kırmızısına kadar değişir. Bu zemin renk üzerinde, başın üstünden başlayan zikzak yahut dalgalı uzunlamasına bir bant bulunur. Geniş sırt bantı bazen enine parçalara ayrılmış olabilir. Gövde yanları siyah bantlı yahut sık nokta veya küçük lekelidir. Alt taraf siyah olup üzerinde dağınık sarımsı beyaz lekeler bulunur. Bu türde tamamen siyah renkli ve desenli olmayan melanistik numunelere de rastlanır (Baran, 1998).

    Şekil 2. Vipera kaznakovi (www.kingsnake.com).

    Sık ormanlık bölgelerdeki taşlık kısımlarda yaşarlar. Sık bitkilerle kaplı kısımlarda görülen bu yılan çeşidi, yurdumuzdaki karasal yılan türleri içinde en rutubetli biotop’larda yaşayan zehirli yılan türüdür. Vertikal dağılışları deniz seviyesinden 2.000 m.’ye kadardır. Besinlerini küçük kemirici hayvanlar ve kertenkeleler teşkil eder. Başlarının arka tarafı çok şişkin olduğundan, zehir bezleri büyüktür ve dolayısıyla çok tehlikelidir. Kafkaslarda bu türün sokmasıyla evcil hayvanların ve insanların öldüğü bilinmektedir. Yurdumuzda Doğu Karadeniz Bölgesi bu türün yayılış alanını teşkil eder. Yalnız Hopa civarında bulunmaktadır (Baran, 1998).

    3.3. Vipera lebetina (Koca Engerek)

    Boyları 2 metre, ağırlıkları 3 kg. kadar olabilmektedir. Türkiye’de yaşayan yılanların en zehirli, en uzun ve kalın olanıdır. Isırdığı fareyi birkaç saniyede öldürür. Hatta ısırdığı at ve deve gibi hayvanları bile öldürebilmektedir (Kuru, 1999).

    Şekil 3. Vipera lebetina (www.kingsnake.com).

    Başın ucu küt ve boyun bariz bir şekilde incelmiştir. Başın üst tarafı tamamen karinalı küçük pullarla örtülüdür. Üst taraf gri veya esmer kahverengi olup, üzerinde ekseriyetle bariz bazen de belirsiz iri siyahımsı lekeler bulunur. Orta kısımları tuğla kırmızısı renkte, kenarları ise esmer bir şeritle çevrili olan sırt lekeleri kuyruk üstünde de küçülerek devam ederler. Başın üst tarafında leke mevcut değildir. Alt taraf hafif pembemsi, sarı yahut beyaz renklidir. Bu zemin üzerinde siyah noktalar vardır. Kuyruğun son kısmı sarımsıdır (Baran, 1998).

    Ormansız düz ova ve taşlık kısımlarda yaşar. Ayrıca harabelerde, tarla ve bahçe aralarında da görülürler. Besinlerini küçük kemiriciler, kuşlar, kertenkele ve yılanlar teşkil eder. Avlarını önce zehirleyip öldürür sonra yutar. Bir dişi 5-7 yavru doğurur. Hareketleri çok ağırdır (Atatür ve Baran, 1998).

    Bu tür Türkiye’de adana civarı ile Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde yayılmıştır (Kuru, 1999).

    3.4. Vipera barani (Baran Engereği)

    Vücut boyu 55 cm. kadar, başın ucu sivri, arka tarafı geniş ve boynu incedir. Başın ön tarafı önde ve ortada küçük karinasız pullarla diğer kısımları plaklarla örtülüdür. Göz bebekleri dikeydir (Baran, 1998).

    Şekil 4. Vipera barani (Atatür ve Baran, 1998).

    Türün incelenen örneklerinden biri hariç tümü siyah renklidir. Melonistik formlarda supralabial plaklar üzerinde ve rostrumun uç yan kenarlarında beyaz lekeler vardır. Lekelerin bir kısmı birleşerek zikzak bant teşkil ederler, bazıları da ayrıdır. Kuyruk ucu sarı renklidir.

    Alçak tepeli fundalık kısımların taşlı bölgelerinde yaşarlar ve küçük memeli hayvanlar ile beslenirler.

    Bu tür şimdiki bilgilere göre yalnız Türkiye’de yayılmış endemik bir türdür. İlk olarak Sakarya ilinde bulunmuş olan bu engerek türünün daha sonra 1992 yılında üçü melanistik toplam 4 ayrı örneği Silifke civarındaki Toros’lardan bulunmuştur (Atatür ve Baran, 1998).

    3.5. Vipera pontica (Çoruh Engereği)

    Nispeten ince boyunlu, vücut boyu 40-50 cm. kadar olan bir engerek türüdür. Başın üstü karinasız pul ve plaklarla örtülü, göz bebeği dikey ve göz etrafındaki pul sayısı 9-13 arasında değişir.

    Şekil 5. Vipera pontica (Atatür ve Baran, 1998).

    Sırt tarafın zemin rengi gri kahverengi olup üzerinde bariz v eyer yer birleşerek zikzak bant teşkil eden enine siyahımsı lekeler bulunur. Temporal şerit mevcut, gövde yanlarında seyrek ve az bariz küçük koyu lekeler vardır. Baş ve boyun altı sarımsı beyaz olup siyah lekeli, karın tarafı siyah renkli olup beyazımsı lekelidir. Kuyruk ucu yeşilimsi sarıdır.

    Sık ormanlık bölgelerde taşlık kısımlarda yaşar. bu türden yalnız 2 yavru,bir ergin numune tanınmaktadır. Bu engerek türü yabancılar tarafından toplatılarak yurt dışına götürülmektedir.

    Vipera pontica, şimdilik yalnız Artvin ilinde Çoruh Vadisi ile Çamlıhemşin civarında bilinmektedir. Vertikal dağılışı 1.000 m.’ye çıkabilir (Atatür ve Baran, 1998).

    3.6. Vipera raddei (Ağrı Engereği)

    Vücut boyu 100 cm. kadar, baş belirgin üçgen şeklinde ve ince boyunludur. Başın üstü küçük karinalı pullarla örtülüdür. Göz bebekleri dikeydir. Sırt taraf gri kahverengi olup üzerinde zikzak bant veya köşeli lekeler bulunur. Bu lekelerin kenarları koyu, iç kısımları daha açık renkte, bazen de tamamen siyahımsıdır. Kuyruk üstündeki lekeler uca doğru ince bant şeklini alır. Alt taraf sarımsı beyaz ve siyah nokta veya küçük lekelidir.

    Şekil 6. Vipera raddei (www.kingsnake.com)

    Dağlık bölgelerde ormansız ve az bitkili taşlık kısımlarda yaşarlar ve bazen orman içindeki taşlık yerlerde de görülürler. Besinlerini küçük kemiriciler, kertenkele, kuş ve yılanlar teşkil eder. Geceleri avlanan bu zehirli engerek türü, gündüzleri taş altlarında gözlenir. Hareketleri ağırdır ve mecbur kalmadıkça sokmazlar. Zehirleri insanlar için tehlikeli olabilir. Ancak bu türün ısırmasıyla ölüm olayının olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Bir dişi 3-9 kadar yavru doğurur.

    Bu tür Türkiye’de Kars, Ağrı ve Iğdır illerinde, ayrıca Van ile Hakkari illerinin İran ve Irak sınırlarına yakın kısımlarında yayılmıştır (Atatür ve Baran, 1998).

    3.7. Vipera wagneri (Vagner Engereği)

    Çok güzel desenli ve vücut boyu 50-90 cm. olan bir engerek türüdür. Boyun bariz şekilde ince, başın üstü karinalı küçük pullarla örtülü, yalnız supraocular plaklar belirgindir. Göz bebeği dikey ve gözün etrafında 12-15 pul bulunur.

    Şekil 7. Vipera wagneri (Atatür ve Baran, 1998).

    Sırt gri veya kahverengi bej olup bariz lekelidir. Lekelerin kenarları koyu, iç kısımları kırmızımsı veya sarımsı kahverengidir. Lekeler ayrı veya bitişik, kuyrukta dalgalı bant teşkil eder. Temporal şerit bariz, gövde yanlarında da leke sıraları vardır. Alt taraf açık gri ve dağınık koyu lekelidir.

    Seyrek bitkili, taşlı dağ yamaçlarında yaşarlar. Daha çok buralardaki akarsulara yakın yerlerde görülürler. Günün erken saatleri ile akşamın geç saatlerinde avlanmaya çıkarlar. Rahatsız edildiğinde tıslama sesi çıkarır. Besinlerini kemirici, kertenkele ve kuşlar teşkil eder. Zehirli olan bu türün zehirinin insanlar için tehlikeli olacağı tahmin edilmektedir. Ancak bu yılanın sokması ile ölüm olayı bilinmemektedir.

    Bu türün vertikal dağılışı 1.200-2.000 m. arasında değişir. Türkiye’de Kars ile sınırları içinde yayılmıştır (Atatür ve Baran, 1998).

    8. Vipera ursinii (Küçük Engerek)

    Boyları 50 cm. kadar veya biraz daha uzun olabilen küçük bir yılandır. Başın üstü karinasız pul ve plaklarla örtülüdür. Göz bebeği dikeydir (Atatür ve Baran, 1998).

    Sırt tarafın zemin rengi soluk kahverengi, sarımsı veya zeytin yeşilidir. Bu renk üzerinde kuyruk ucuna kadar devam eden kesintisiz zikzak veya dalgalı esmer kahverengi uzunlamasına bir bant bulunur. Bandın yer yer dış kenarları iç tarafından daha koyu renklidir. Gövde ve kuyruk yanlarında da küçük leke sırası mevcut olup, bunlar vertial plaklara kadar uzanırlar yahut 2 parçalı olabilirler. Lekelerin dışında kalan sırt pulları siyah noktalıdır. Alt taraf sarımsı beyazdır. Bu zemin üzerinde siyah nokta yahut siyah lekeler bulunur (Baran, 1998).

    Şekil 8. Vipera ursinii (www.kingsnake.com)

    Açık arazide, otlu ve taşlı kısımlarda yaşar. bazen ormanlık ve çalılıklarda da görülür. Esas besinlerini böcekler, nadiren kertenkele ve yılanlar teşkil eder. Bir dişi 4-10 yavru doğurur. Besinlerini önce zehirleyerek öldürür. Türkiye’deki en küçük zehirli yılan türüdür. Bu yılan 3.000 m. kadar yüksekliklerde de bulunabilir. Yavru doğurma zamanı Temmuz ve Ağustos aylarıdır. Kış uykusunu kemirici hayvanların yuvalarında, kaya aralıklarında vb. gizli yerlerde geçirirler. Sokmasıyla ölüm olduğu kesin olarak bilinmemektedir.Türkiye’de Kuzeydoğu ve Güneybatı Anadolu Bölgeleri’nde (yalnız Antalya ili Elmalı ilçesi civarında) yayılmıştır. (Atatür ve Baran, 1998).

    3.9. Vipera xanthina (Şeritli Engerek)

    Başı bariz şekilde üçgen ve ince boyunlu, kalın yapılı bir yılandır. Vücut boyu 70-80 cm. nadiren 1 m. kadar olabilir. Başın üstü küçük ve karinalı pulludur. Göz bebeği dikey, gözün etrafında pul sayısı 11-14’tür (Atatür ve baran, 1998).

    Sırt tarafın zemini gri kahverengidir. Bu zemin üzerinde iri siyahımsı lekeler bulunur; lekeler bazen baklava dilimi şeklinde veya yuvarlağımsı, bazen de birleşerek devamlı veya kesikli zikzak veya dalgalı bir bant meydana getirirler. Sırt lekelerinin kenarları orta kısımlarına nazaran daha koyudur. Kuyruk üzerindeki lekeler uca doğru ince bant şeklini alır. Başın üst tarafında küçük siyah lekelerle birlikte orta kısımda bir çift küçük leke bulunur. Başın arkasında 2 iri siyah leke mevcuttur ve siyah temporal şerit vardır. Alt tarafın zemin rengi sarımsı beyazdır. Bu zeminde siyah nokta veya küçük siyah lekeler bulunur (Baran, 1998).

    Şekil 9. Vipera xanthina (www.kingsnake.com)

    Vipera xanthira, dağların ormansız ve taşlık kısımlarında, nadiren orman içi ve harebelerde yaşar.Besinlerini kemiriciler, kertenkele, kuş ve yılanlar teşkil eder. Geceleri avlanır, avlarını zehirleyip öldürdükten sonra yutar. Bir dişi 2-15 kadar yavru doğurur. Hareketleri ağırdır, sıkıştırılmadıkça insanı sokmazlar. Zehirli bir yılandır. Zehirleri insanlar ve büyükbaş hayvanlar için tehlikeli olan bir türü de yabancılar yurt dışına götürülmektedir. Endemik olan bu türün, vertikal dağılışı 2.000 m.’ye ulaşır. Ege, Akdeniz ve Orta Anadolu Bölgeleri’nde ve Kars yöresinde yaşar (Kuru, 1999).

    4. COLUBRİDAE

    Kafatasları üzerindeki maxilla, palatin ve pterygoid kemikleri oynaktır. Hemen hemen tümünde bu kemikler üzerinde dişler bulunur. Kalça kemeri ve arka üye kalıntıları yoktur. Yalnız sağ akciğerleri gelişmiştir. Zehir dişleri çoğunlukla yoktur. Bazılarında üst çene kemiğinin arkasında yer alan zehir dişleri ısırma sırasında kullanılmadığından insanı ısırsalar bile zehirleyemezler. Ancak yutma sırasında zehir verebilen bu dişler böylece avın midede kıpırdamasını önler. Bazen yutulan kurbağanın canlı olarak mideden ağız yoluyla dışarı çıktığı saptanmıştır. Bu tip kurbağalar hemen su ile yıkanırsa uzun süre yaşatılabilir. Aksi halde midede iken kurbağa üzerine salgılanan sindirim enzimlerinin etkisiyle kurbağa kısa sürede yaşamını kaybeder (Kuru, 1999).

    Bu familyaya mensup yılanların boyları 1-2 m. arasında değişir, bununla beraber 1 m.’den daha küçük olanları bulunduğu gibi, 2 m.’yi biraz aşanları da vardır.

    Yaklaşık olarak bütün yılan türlerinin 3/4’ü bu familyaya mensuptur. Tahmini olarak 250’den fazla cins ve 1.000’den fazla tür ihtiva eder. Dolayısıyla gerek vücut şekilleri, gerek yaşadıkları ortamlar çok çeşitlidir. Bazı türleri karasal, bazı türleri sucul veya yarı suculdur, bir kısmı ağaçlarda yaşar, bir kısmı da kazıcıdır. Dünyanın hem sıcak hem ılıman bölgelerine yayılmışlardır. Çoğunlukla ovipardırlar. Fakat ovovivipar olanları da mevcuttur.

    Ülkemizde bu familyaya mensup zehirli olarak kabul edilen 2 cinsi mevcuttur: Malpolon ve Telescopus.

    Colubridae Familyasına ait örnek türler şunlardır:

    4.1. Malpolon monspessulanus (Çukurbaşlı Yılan)

    Vücut uzunluğu 2 m. kadar olabilen oldukça uzun boylu yılanlardır. Baş üstünde ve gözler araksında boyuna bir çukurluk vardır. Vücutları silindirik ve baş kısmı boyundan daha geniş değildir (Atatür ve Baran, 1998).

    Şekil 10. Malpolon monspessulanus (www.kingsnake.com)

    Renk ve desen özellikleri genç ve yaşlılarda biraz farklıdır. Gençlerde başın üstü sarımsı kahverengi ve esmer kahverengi lekeli; bu lekelerin kenarları genellikle sarımsı beyaz çizgilerle sınırlanır. Gövdenin üst tarafı gri, zeytunî veya koyu kahverengi, bu zemin renk üzerinde siyahımsı küçük lekeler yer alır; lekelerin kenarlarında ince beyaz çizgiler bulunabilir. Koyu temporal şerit mevcuttur. Alt taraf beyazımsı ince siyah noktalıdır. Yaş ilerledikçe baş ve gövde lekeleri kaybolur. Üst taraf yeşilimsi gri kahverengi ve lekesiz; ancak başı ergin fertlerde seyrek ve küçük lekeler bulunabilir. Ergin yılanlarda karın taraf sarımsı beyaz ve gri noktalıdır (Baran, 1998).

    Bitkisi az olan taşlık bölgelerde yaşar. Bahçe ve su kanalları civarında da bulunmaktadır. Küçük memeli, kuş, kertenkele ve diğer yılanlarla beslenirler. Çiftleşme Nisan ayında başlar ve bir dişi Temmuz ayında 4-12 yumurta bırakır. Büyük fertlerin yumurta sayısı 20 kadar olabilir. Zehir dişleri olmasına karşın, bu dişlerin üst çenenin arkasında yer alması nedeniyle insanı ısırsa bile zehirini akıtamaz, ancak ısırdığı yerin şişmesine ve ağrı vermesine sebep olur. Zehiri ancak beslendiği küçük hayvanları yutarken etkili olur (Kuru, 1999).

    Bu türün vertikal dağılışı 1.500 m. kadardır. Anadolu’nun Karadeniz sahil bölgesi hariç bütün Türkiye’ye yayılmışlardır (Atatür ve Baran, 1998).

    4.2. Telescopus fallax (Kedi Gözlü yılan)

    İnce boyunlu, göz bebekleri dikey ve vücut uzunluğu genellikle 1 m. kadar olabilen bir yılan türüdür (Atatür ve Baran, 1998).

    Üst tarafı gri veya gri kahverengi olup, bu zemin renk üzerinde ve sırtta siyah lekeler bulunur. Sırt lekeleri gövdenin geri kısımlarında ve kuyruk üstünde daha soluk renkli, bazen de ancak fark edilecek kadar siliktir. Üst taraftaki lekeler genellikle ayrı, bazen bitişik veya parçalanmış durumdadır. Sırt pulları siyah noktalıdır. Koyu renkli temporal şerit mevcut ve ön tarafta nasal plağa ulaşır. Başın üst tarafı esmer bulutludur. Gövde yanlarında da bir sıra leke bulunur ve bunlar üst taraftakilerden daha dar olup, bazen sırt lekeleri ile bitişik de olabilir. Alt taraf sarımsı beyaz ve noktaların gruplaşmasından meydana gelen lekelerle kaplı mermer görünüşündedir (Baran, 1998).

    Şekil 11. Telescopus fallax (Atatür ve Baran, 1998).

    Güneşli taşlık yamaçlar, yol kenarları, eski duvar ve binalarda yaşarlar. genellikle kertenkelelerle beslenir, küçük memelileri de yerler. Zehir dişleri ağzın arka tarafında bulunduğundan insan için tehlikeli olamazlar. Yalnız avlarını zehirleyip bayıltırlar ve ondan sonra yutarlar. Ovipardırlar. Bir dişi Temmuz ayında bir seferde ekseriyetle 7-8 kadar yumurta bıkarı (Kuru, 1999).

    Bu türün vertikal dağılışı 1.600 m. kadardır. Ülkemizde bu tür Türkiye’nin Batı, Güney kısımları ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunur (Atatür ve Baran, 1998).

    5. YILAN ZEHİRİ

    Zehirli yılan ağzında, avın ıslatılmasına ve kaygan hale gelmesine yarayan adi tükürük bezlerinden başka, esas fonksiyonu zehirli sıvı salmak olan bezler de mevcuttur. Bu organlarda aslında tükürük bezlerinin değişik şekli olup, memelilerin paratroid bezleri ile homolog sayılır. Bu bezlerin tükürük bezlerinden farkı, salgıladıkları sıvıda toksik (zehirleyici) unsurların bulunmamasıdır (Baran, 1998).

    Son yıllarda tıp ve bağlantılı bilimlerdeki aşamalar ve sayısız çalışmalar yılan zehirinin kimyasal ve fiziksel özelliklerinin incelenmesini sağlamıştır (Latifi, 1991).

    5.1. Fiziksel Özellikleri

    Genel olarak yılan zehiri sarımsı veya beyazımsı (yahut renksiz) bir sıvı olup içinde az çok katı cisimler de bulunur. Az çok yapışkan olan bu sıvı, sudan biraz daha ağırdır. Açık havada bırakılırsa kısa zamanda bozulur. Kurutulursa, karanlık ve serin yerde tutulmak şartıyla uzun yıllar etkinliği kaybolmaz. Kuru zehir, saf suda veya tuzlu suda tekrar eritilebilir (Baran, 1998).

    Yılandan alınan zehir, kurutma aygıtlarında, özel koşullarda kurutulur veya P2O5 veya klorakalsiyum (chlorocalcium) varlığı ile vakumla veya havayla kurutulur. Kuru zehir sonra tartılır ve farklı şişelerde depolanır. Kullanılacağı zaman ise saf su ile veya tuzlu suyla tekrar eritilerek kullanılabilir duruma gelir (Latifi, 1991).

    5.2. Yılan Zehirinin Kimyasal Bileşimi

    Yılan zehirinde, %70 su ve %30 protein yapısında değişik maddeler vardır. Ayrıca zehirde, fostolipaz, asetilkolinesteraz, hyalurinidaz, kollejenaz, RNA ve DNA az, lökotrienler, antibakterisidin, nörotoksinler, prokoagülant, antikoagülant, kardiotoksin, hemotoksin ve bazı elektrolitler bulunur. Ayrıca sokma bölgesinden sitolitik enzimler yoluyla kinin, histamin ve serotonin liberasyonuna yol açar (Kurtoğlu, 1992).

    Bunların yanında ayrıca yılan zehirinde, proteolitik ve hemolitik faktörler, aminoasit oksidonlar ve diğer enzimler de bulunmaktadır (Latifi, 1991).

    5.3. Zehirin Vücut İçinde Yayılması

    Yılan ısırınca, zehir dişlerinden akan sıvı vücut içine 2 yoldan yayılır. Bunlardan biri kan dolaşımı sistemidir. Fakat zehir dişinin doğrudan doğruya bir damar içine batması nadir olarak görülür. Böyle olduğu takdirde zehir çabuk yayılır ve zehir kuvvetli ise birkaç dakika içinde ölümle sonuçlanabilir. İkinci yol lenf dolaşım sistemidir. Zehir vücut içine daha çok bu yol ile yayılır. Lenf yolu ile yayılma yavaş cereyan eder. Fakat zehirin bazı toksik unsurları, temas ettikleri dokuları ve ince damarları tahrip ederek kan ve lenfin dokular arasına sızmasına sebep olur (Baran, 1998).

    Engerek zehiri, lenf yolu ile lenfatik kanalların yüzeylerinde dolaşarak şiddetli acılar verir (Latifi, 1991).

    5.4. Zehirin Etkinlik Derecesi

    Yılan zehirinin toksik etkisi, zehrin şiddeti, miktarı, ısırılan hayvanın zehire karşı duyarlılığı, yılanın yaşı, fizyolojik ve patalojik durumu vb. şartlara göre değişir. Bunlardan en önemlisi zehirin şiddeti yani toksisitesidir. Bu faktör yılan türüne göre değişir. Örneğin çok zehirli bir Engerek olan ve Hindistan’da yaşayan Echis carinata’nın bir insan için öldürücü dozu 5 mg. kuru zehirdir (Baran, 1998).

    Bazen zehirin kalite ve miktarı sağ ve sol zehir bezlerinin ifrazına göre de farklıdır. Bu farklılık aynı türün erkek ve dişisinde bile gözlenmiştir. Erkek Kobralardaki zehir miktarı dişi Kobralardan daha çoktur ama bu durum engerek yılanlar için geçerli değildir (Latifi, 1991)

    Yılan zehirine karşı dayanıklılıkta başka bir faktör, avın veya ısırılan hayvanın boyudur. Aynı şiddet ve miktardaki zehirin küçük bir hayvanla, büyük bir hayvan üzerinde etkisinin aynı olmayacağı aşikârdır. Zira büyük hayvanda zehir, daha geniş sahaya dağılacağından, etkisi de daha az olacaktır.

    Yılan ısırdığı zaman, psikolojik durumu da önemlidir. Çok kızmış veya korkmuş ise bütün bez muhteviyatını boşaltabilir; bazen yalnız zehir dişlerini batırır, fakat zehiri akıtmaz. Zehir bezlerini boşaltıp boşaltmamak veya ne miktarda zehir akıtacağı yılanın kendi kontrolü dahilindedir (Baran, 1998).

    5.5. Antivenin

    Zehirin etkilerini nötralize eden bir serumdur. Atniveninler yani serumlar, heterologous bileşiklerdir. Serumlar, atların yılan zehirlerine karşı bağışıklık kazanmalarından yola çıkılarak hazırlanmışlardır. Antiveninler, pepsin ve aminosülfat (NH4)2SO4 ile önemsiz ölçülerde konsantre edilmesiyle hazırlanır, ayrıca çok az miktarda fenol ihtiva ederler.

    Her bir antivenin tedavi değeri 1,0 ml. serum olarak zehiri tedavi etme gücüne bağlıdır. Antivenin etkinliği, son kullanma tarihini geçmiş olsa da zayıflamaz. Uygun bir yerde (2-10 0C) saklanıp, şeffaflığını koruduğu sürece son kullanım tarihini bir yıl aşmış olsa bile kullanılabilir. Ama görünümü puslu veya süt gibi olduysa etkinliğini yitirmiştir.

    Hastaya verilecek antiveninin miktarı, zehirin nötralizasyon gücüne, enjekte edilen zehirin nötralizasyon gücüne, enjekte edilen zehrin tipine, miktarına ve kurbanın klinik bulgularına bağlıdır. Genel olarak minimal zehirlenme vakalarında 1 veya 2 ünite, ciddi vakalarda ise 2-6 ünite antivenin gereklidir. Hatta bazı ciddi vakalarda ise 10 veya 45 ünite (=450 ml) serum hastaya verilmiştir (Latifi, 1991).

    6. YILAN ZEHİRLERİNİN İNSANLAR ÜZERİNE ETKİLERİ

    Yılan zehirlenmesi septromlarını 2 grup altında toplamak mümkündür. Birinci grubu nörotoksin (neurotoxin)’ler teşkil eder. Bunlar sinir sisteminde ve iskelet kaslarına giden sinir uçlarında bozukluklar meydana getirirler. Bu bozukluklar bilhassa beyindeki solunum merkezi ile soluk alıp vermede rol oynayan kaslarda (bilhassa diyaframda) bariz olarak görülür. Nörotoksinlerin etkisi fazla olduğu takdirde solunum tamamen durabilir.

    İkinci grup ise hemolytik (kan parçalayıcı) toksinlerdir. Ayrıca bu gruba hemapatogen (kan hastalığı meydana getiren) ‘lerde denir. Bunlar dolaşım sisteminde bozukluklar meydana getirir (Baran 1998).

    Klinik olarak engerek zehiri, kan zehiridir ve kan dolaşım sisteminde etkisini gösterir. Kobra zehiri ise sinir zehiridir ve sinir sistemini etkiler (Latifi, 1991).

    6.1. Zehirli Yılan Isırmasında Klinik Bulgu ve Belirtiler

    Klinik belirtiler yılanın ısırması sonucu meydana gelir. Klinik belirtiler yılanın büyüklüğüne, türüne, zehir miktarına ve etkinliğine, kurbanın yaşı, vücut yapısı ve hastalıklarına ayrıca ısırılan yerine göre değişir.

    Yılan ısırması genellikle cilt ve cilt altına olmaktadır. Tesadüfen yılan dişi damara rastlarsa 15 dakika içinde ölüm görülür. Baş ve gövde ısırmaları extremitelerden 2-3 kat daha risklidir. Yine üst extremite ısırması alt extremiteden daha tehlikelidir (Kurtoğlu, 1992).

    6.2. Engerek Zehirinden Klinik Bulgular

    Lokal ağrı, şişme, ödem, deri renginin bozulması ve ekimoz meydana gelir. Russel tipi engerek yılanlarının ısırmasında yaranın ve diş etlerinin kanaması sıkça görülür. Kan pıhtılaşmayabilir. Ciddi zehirlenmelerde dirsek ve dizleri geçen şişmeler veya kanamalar 2 saat içerisinde tezahür eder (Benli, 1974).

    6.3. Zehirli Yılan Isırmasında İlk Yardım

    Bir insan zehirli bir yılan tarafından ısırıldığında alınacak önlemler şu şekilde sıralanabilir:

    Isırılan yerin 5 – 10 cm. uzağında ve kalbe doğru olan kısmı ip veya benzeri cisimle sıkmak gerekir. Düğüm çok sıkı olmamalıdır. Sıkmadan amaç deri altındaki lenf dolaşımını durdurmaktır.

    Isırılan yer alkol veya oksijenli su gibi mikrop öldürücü maddelerle yıkandıktan sonra, bu kısımda 0,5 – 1 cm. derinliğinde “x” şeklinde bir yara açılır.

    Bir lastik pompa veya başka bir araçla bu açılan yara emilerek lenf ile birlikte zehir dışarıya atılır. Eğer emecek insanın ağzında yara yoksa kan ağızla da emilip dışarıya atılabilir.

    Eğer emecek insanın ağzında yara varsa zehir bu şekilde emilmez. Daha sonra zehir için gerekli serum verilir (Kuru, 1999).

    6.4. Zehirli Yılan Isırmasında Genel Tedavi

    Genel tedavinin temel taşı antivenin verilmesidir. Isırılan yılan cinsi biliniyorsa özel antivenin kullanılır. Eğer bu mümkün eğilse polivalan yılan antiveini kullanılır. Orta vakalarda 20-40 cc., ağır vakalarda 50-90 cc., çok ağır vakalarda 100-150 cc. Antivenin verilir.

    Hasta, yılan ısırmasından sonra ilk 20 dakika içinde gelmişse 0,2 cc. Serum verilir. Daha geç gelmişse yüksek doza geçilir. Antiserum tedavisi genellikle ısırmadan itibaren ilk 4 saatte yararlıdır. Geç kalınan vakalarda da antiserum kullanılabilir ancak pek etkili olunmaz.

    Genel tedavinin planlanmasında klinik bulguların düzeltilmesi ve izlenmesi önem taşır. Hastalarda solunum depresyonu, solunum yolları tıkanması ve hipotansiyon yakından izlenir. Hastada kanamalar varsa kan verilir. Renal yetmezlik yakından izlenir. Şiddetli ağrılar varsa, ağrılara uygun ağrı kesiciler verilir, ancak bu ilaçlar solunum etkileyen ilaçlar olmamasına dikkat edilir (Kurtoğlu, 1992).

    7. SONUÇ

    Yılanlar, sevilmeyen ve hatta korkulan yaratıklardır. Bunun da başlıca nedeni bu hayvanların hepsinin zehirli ve tehlikeli zannedilmesidir. Oysa bu düşünce, gerçeği tam bilmemekten ileri gelir. Her ne kadar yılanların bir kısmı zehirli ise de, büyük çoğunluğu zehirsizdir.

    Çevremizde görülen herhangi bir yılan ister tehlikeli isterse de tehlikesiz bir tür olsun, hemen öldürmek istenir. Bu da suçlunun yanında, suçsuzu cezalandırmak gibi haksız bir davranıştır. Kaldı ki tüm olarak yılanlar doğadaki dengeli düzenin korunmasında önemli rol oynarlar.

    Yılanlar yok edilecek olursa, onların besinini teşkil eden ve tarıma zararlı olan tarla farelerinin ve benzeri hayvanların kontrolü güçleşecektir.

    Bunun yanı sıra, zehirli yılanlara karşı korunmamız da gerekmektedir. Yalnız şunu da unutmamak gerekir ki, bu hayvanlar umumiyetle ancak kendilerine zarar verilecekleri zaman insana saldırabilirler.

    8. KAYNAKLAR

    BARAN, İ.; BAŞOĞLU, M., (1998). Türkiye Sürüngenleri, Kısım II, Yılanlar, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir, s.9-25.

    BARAN, İ.; ATATÜR, M.K., (1998). Türkiye Herpetefaunası (Kurbağa ve Sürüngenler), Çevre Bakanlığı, Ankara, s. 181-203.

    BENLİ, K., (1974). Zehirlenme El Kitabı (Tercüme), Güven Kitapevi, İzmir, s.432-442.

    KURTOĞLU, K. (1992). Zehirlenmeler, Teşhis ve Tedavi, Erciyes Üniversitesi, Pediatri Anabilim Dalı, Kayseri, s. 533-539.

    KURU, M., (1999). Omurgalı Hayvanlar, 5. Baskı, Palme Yayıncılık, Ankara, s.368-370.

    LATİFİ, M., (1991). The Snakes Of İran, s.39-50.

    İnternet adresi : http://www.kingsnake.com.

    Kategori: Biyoloji

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.