1. Anasayfa

Oluşturulan forum yanıtları

15 yazı görüntüleniyor - 31 ile 45 arası (toplam 250)
  • Yazar
    Yazılar
  • yanıtla: Son PosT. #53948

    Merhaba

    yanıtla: İçinden geçeni söylemece #53919

    Boşver bosver arkadas baska ulursun
    Butun kalbın sevıncle neseyle dolsun

    yanıtla: Ben Dünüm #53912

    Sen yoksun
    Boşuna yağıyor yağmur
    Birlikte ıslanmayacağız ki…
    Boşuna bu nehir
    Çırpınıp pırpırlanması
    Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki…

    Uzar uzar gider
    Boşa yorulur yollar
    Birlikte yürüyemeyeceğiz ki…

    Özlemler de ayrılıklar da boşuna
    Öyle uzaklardayız

    Birlikte ağlayamayacağız ki…

    Seviyorum seni boşuna
    Boşuna yaşıyorum
    Yaşamı bölüşemeyeceğiz ki …

    yanıtla: Canım sevgılım #53911

    > 11 kişi bir helikopterden sarkan halata asılıdırlar.
    > 10 erkek ve bir kadın. ip herkesi taşıyacak kadar güçlü
    > olmadığı için içlerinden birinin ipi bırakması gerektiğine karar
    >verirler.
    > Yoksa hep beraber düşecektirler.
    > Bu kişinin kim olacağına karar veremezler ama o anda kadın çok
    >
    > etkileyici bir konuşma yapar.
    > Tamamen gönüllü olarak ipi bırakabileceğini söyler.
    > Çünkü bir kadın olarak, kocası için,
    > çocukları için ve aslında genelde
    > erkekler için her şeyi bırakmaya alışıkolduğunu söyler,
    > hem de karşılıksızca
    >
    > Hikayesini bitirir bitirmez,tüm erkekler onu alkışlamaya
    > başlarlar….
    >

    yanıtla: Canım sevgılım #53910

    Hikaye bu ya, bir zaman gelmiş ve kaplumbağalar ülkesinde su
    tükenmiş. napıcaz ne edicez diye düşünmeye başlamışlar.
    aralarından en yaşlı ve bilge olanı “şu dağı görüyor musunuz?? onun arka
    tarafında büyük bir göl var. “demiş. ee koca dağı hepsi birden aşamazlar..arada
    yaşlı olanlar var. bunun üzerine oraya gidip su getirmeleri için en genç 2 kaplumbağa seçilmiş.
    Genç kaplumbağalar 25 yıl sora göle ulaşmışlar.
    (ohaa demeyin..ancak çıkmışlar dağı. hem nasıl olsa uzun yıllar yaşıyorlar.) ve o anda farketmişler.
    Suyu alıp götürmek için yanlarına kap almayı unutmuşlar. kaplumbağalardan biri;
    -ee napıcaz şimdii?? birimizin gidip kap alması lazım.
    diğerimizde burda bekleyelim ki kimse gelip içmesin sudan!! en iyisi sen git!
    -olmazzz… ben gidicem sen ya suyu içersen. o zaman köy susuz kalır ve hepimiz ölürüz susuzluktan!
    -yok
    valla bak yemin ederim ağzımı sürmiycem. sen git al gel kabı bekliycem. söz veriyorum!
    bunun üzerine diğer kaplumbağa yola çıkmış. orda kalanda beklemeye
    başlamış. aradan 30 yıl geçmiş. 50 yıl. 60 yıl… sonunda bekleyen
    kaplumbağa bu böyle olmıycak demiş… galiba gelmiycek bu.
    köydekiler de öldü heralde susuzluktan… en iyisi ben biraz su içeyim de bari ben
    hayatta kalayım… kaplumbağaların soyu devam etsin. tam eğmiş
    kafasını göle doğru bir yudum alacakken çalıların arkasından bir ses duyulmuş…

    -bak böyle yaparsan gitmem ama. :)))))))))))

    yanıtla: Ben Dünüm #53908

    Cuma günü bir arkadaşın düğünü için şehir dışına çıktım, o şehrin önce tarihi mozaik müzesini gezdim, Zeugma lı baygın bakışlı çingene kızının yarım yüzünü dakikalarca izledim, aslında baktığım o çingene kızın resmi değildi, ben seni arıyordum o resimde, o nedenle fazla derindi bakışlarım. Akşam düğünün yapıldığı salona girince, o büyülü atmosferde her nereye bakarsam bakayım hep sen varmışcasına gülümsüyordum, bir mucize seni oraya getirir mi diye hayaller kuruyordum çocuk aklımla. İş stresi ve Adana sıcağından uzaklaşmanın şımarıklığı ile hep güzel şeyler düşündüm o gün, sana dair, imkansız geleceğime dair. Bu bir parça şımarıklıktı, şımartılmaya hiç alışık olmayan yüzüm rengarenk tavan lambalarına dalıp gidiyordu, bu renklerden saçına ne hoş taç olurdu. Böylece sana dair küçük umutlarla hafta sonumu geçirdim, peki sen neler yapıyorsun şeker, sende dolu dolu neşeyle geçir günleri ama hayalsiz, sen hep gerçekte kal, ben zaten yeterince hayal kuruyorum ikimiz için. Nicedir ertelediğim yaşama dair güzel umutlarımı yaşamak istiyorum, bunun içinde sen hep var olman gerekiyor, farkındaysan senden artık bir şey istemiyorum, hakkım yok biliyorum, ama bu yaşamda her şeye rağmen yaşamanı ve gülümsemeni istiyorum. Bugün yeni bir haftanın ilk günü ve ben gezmek istiyorum, yeni yerler görüp yeni güzellikleri senle karşılaştırmak istiyorum. Ama sen yanımda olmayınca, güzel Türkiye’min hiç görmediğim yerlerini ilk kez görecek olsam bile, yeni bir güzelliği görmenin coşkusunu hissetmeyeceğim, elimde değil bu. Sende biliyorsun ki gönlümde hep sana kavuşmanın özlemi var, bu güzel bir düşten öteye gidemeyecek olsada, sana kavuşmayı beklemek, her sabah yeniden, yeniden ve yeniden beni sana çok daha fazla aşık etmeye yetecek

    yanıtla: GÜVERCİNLER HAKKINDA HERŞEY #53905

    Posta güvercini” kavramı oldukça geniş bir anlama gelmektedir. Çok eski dönemlerden beri çeşitli güvercin ırkları dünyada posta güvercini olarak kullanılmışlar ve adlandırılmışlardır. Günümüzde posta güvercini denildiğinde dünyada son 200 yıldır geliştirilmiş olan ve artık daha çok yarış amaçlı yetiştirilen güvercin ırkı akla gelmektedir. İngilizce’de “Homing Pigeons” adlandırması posta güvercini anlamına gelmektedir. Ancak daha çok yarış amaçlı yetiştirilen modern posta güvercinlerini tanımlamak içinse, “Racing Pigeons” kavramı kullanılmaktadır. Ülkemizde ise bu güvercinlere “Posta Güvercini” ya da “Postalı” denilmektedir.
    Bu ırkın gelişimi hakkındaki bilgiler kesin kanıtlara dayanmamakla birlikte, 1800 yılların başından itibaren Belçika’da geliştirildikleri bilinmektedir. O yıllarda Belçika’da bu ülkenin eski ırklarından biri olan “Smierel” adı ile bilinen güvercinler, posta güvercini olarak kullanılmaktaydılar. Smierel ırkı köken olarak Owl ırkı güvercinlerden gelmeydi. Posta güvercini yarışlarının yaygınlık kazanmasına bağlı olarak, bu ırk geliştirilmeye çalışıldı. Kökü Carrier ırkından gelen Dragon ırkı ve bazı taklacı ırklarla kırılarak ırka uzun uçuş özellikleri katılmaya çalışıldı. Bu çalışmalar sonrasında 1815 – 1825 yılları arasında geliştirilen yeni ırka “Antwerp Smierel” adı verildi. Antwerp ırkı daha başarılı sonuçlar almaya başlamıştı. Bunun üzerine Antwerp ırkının geliştirilebilmesi için çalışmalara başlandı. Antwerp ırkı 1850 – 1875 yılları arasında Runt ile Ortadoğu kökenli olan Carrier ve Bağdat ırkları ile kırıldı. Elde edilen yeni ırk daha da başarılı idi. Böylece 100 yıllık bir sürecin sonunda daha ideal bir posta güvercini ırkına ulaşılmış oldu. Bugün bilinen modern posta güvercini ırkı, 1900 yıllarının başından itibaren son şeklini almış oldu.

    POSTA GÜVERCİNLERİNİN TARİHİ

    Posta güvercinlerinin dünya üzerindeki geçmişi çok eskilere dayanmaktadır. Bu konudaki ilk kayıtlar M.Ö 1200 yıllarına kadar gitmektedir. Bu yıllarda Mısır’da güvercinlerden haberleşme amacı ile yararlanıldığı bilinmektedir. Yani günümüzden yaklaşık 3200 yıl kadar önce bu güvercinlerin ilk ataları yetiştirilmekteydi.
    Daha sonraki dönemlerde haberleşme amaçlı yetiştiricilik farklı ülkelere de yayılmıştır. M.Ö 300 yıllarında Çin’de güvercinlerle bütün ülkeyi kapsayan bir haberleşme ağı kurulmuştur. Özellikle savaş sırasında ki haberleşmelerde güvercinler önemli bir rol oynamışlardır. Cengiz Han’ın seferleri sırasında haberleşme amaçlı posta güvercin kullandığı bilinmektedir.
    Bağdat halifelerinin de güvercinlere çok değer verdiği bir gerçektir. Suriye’nin güçlü hükümdarı Nureddin ( 1146 – 1174 ) Mısır’da yıllarca çok iyi işleyen bir güvercin posta şebekesi kurmuş olması ile ünlüdür. Bu amaçla kullandığı güvercinlerin ayak ve gagalarını kendi şifreleri ile işaretlemiştir. Kullandığı güvercinler Irak’tan getirilen boyunları renkli ve benekli beyaz güvercinlerdi.
    Eski Yunan ve Roma’da da savaşlar sırasında güvercin kullanımı yaygındır. İslam öncesi Orta Asya’da bulunan Türk devletleri ile Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlılarda da güvercinler hem haberleşme hem de güzellikleri için yetiştirilmişlerdir. Anadolu’da Yapılan kalelerin bazılarında posta güvercinleri ile haberleşme amaçlı güvercinlikler inşa edilmiştir. Bunların güzel bir örneğini Adıyaman’da Memlük egemenliği döneminden kalma Yeni Kale’de görebiliriz. Son büyük savaşlar olan I. Ve II. dünya savaşlarında da güvercinlerden haberleşme amaçlı yararlanılmıştır. Hele telsiz ve telefon görüşmelerinin yapılamadığı anlarda posta güvercinleri çok işe yaramışlardır. Hatta savaş sonrası hizmetlerinden ötürü madalya verilmiş posta güvercinleri bile bulunmaktadır.

    OSMANLI DEVLETİNDE POSTA GÜVERCİNİ YETİŞTİRİCİLİĞİ

    Osmanlılarda haberleşme amaçlı kullanılan güvercinlerin başında “Bağdat” güvercini gelmektedir. Bağdat güvercinleri o dönemde gerçektende çok kıymetli ve değerli olarak kabul edilmekteydiler. Uzun uçması ve yuvasına bağlılığı onu, iyi bir posta güvercini haline getirmiştir. Anadolu’da eski devirlerde “salma kuşu” olarak kullanılmıştır. Bir yere yuvasını yaptıktan sonra, başka bir yere alıştırmak imkansız gibidir. Aradan 10 yıl bile geçse bıraktığınızda ilk yuvasını bulur. 1600’lü yıllarda Evliya Çelebi Bursa’dan bırakılan kuşların İstanbul’a hemen ulaşabildiklerini belirtmektedir.
    Osmanlı dönemi öncesinde Bağdat güvercinlerinin Türkler tarafından posta güvercini olarak kullanılmaya başlaması Büyük Selçuklular döneminde başlamıştır. 1000 li yılların başlarından itibaren bugünkü Ortadoğu bölgesinde egemen olmaya başlayan Büyük Selçuklular, Tuğrul beyin 1055 yılında Bağdat’a girmesi ile birlikte bölgeye bütünü ile egemen olmuşlardır. Bu yıllarda Bağdat güvercinleri Türkler tarafından posta amaçlı olarak kullanılıyorlardı. Daha sonra I. Haçlı seferi olarak bilinen ve 1098 yılında Kudüs’ün alınması ile son bulan savaşlar sırasında Türklerin, Bağdat güvercinleri aracılığı ile haberleşmeyi sağladıkları bilinmektedir. 1169 yılında Eyyubi hanedanlığının ilk hükümdarı olarak Mısır’a hükümdar olan Selahaddin Eyyubi’nin haçlı orduları ile olan savaşları sırasında ve özellikle de III. Haçlı ordularının 1191’de Akka kuşatması sırasında bütün haberleşme sistemini Bağdat güvercinleri ile sağladığı bir gerçektir. Haçlı orduları vurdukları bir güvercin sonucu bu haberleşmenin varlığını ortaya çıkarabilmişlerdir. Bu olaydan sonra o yıllarda Avrupa’da unutulmaya yüz tutmuş olan posta güvercini ile haberleşme geleneği yeniden canlandırılma yoluna gidilmiştir. Bu amaçla 1191’den sonra bazı Bağdat güvercinleri Haçlı orduları aracılığı ile Avrupa’ya götürülmüştür. Bağdat ırkı güvercinlerin Avrupa’ya ilk gönderilmeleri bu şekilde gerçekleşmiştir. Bağdat ırkı güvercinler çok sonraları 1800 lü yılların başlarında bugünkü modern posta güvercinin elde edilmesi sırasında kullanılacaklardır.
    1190 lı yıllarda Bizans İmparatorluğu aracılığı ile Anadolu’ya da hakim olan Haçlı orduları, İskenderun ile İstanbul arasında Bağdat güvercinlerini kullanarak bir haberleşme sistemi yaratmayı başarmışlardır. Bağdat güvercinlerinin Anadolu’da kullanımları 1200 lü yılların başında bu şekilde başlamıştır. Bir yüz yıl kadar sonra Osmanlıların Anadolu’da egemenlik kurmalarını takiben bu güvercinlerin kullanımının devam ettiği bilinmektedir. Osmanlı ordularının seferleri sırasında sepetler içinde bir çok güvercin taşındığı ve bunların haberleşme amacı ile kullanılan Bağdat güvercinleri olduğunu tarih kitapları yazmaktadır.
    Görüldüğü gibi Osmanlılar da başlangıçtan beri savaşlarda haberleşme amaçlı posta güvercini kullanmaktadırlar. Hatta Diyarbakır’ın Osmanlı topraklarına katılması böyle bir güvercinin ulaştırdığı haber sonucu olmuştur. Şah İsmail ve onun denetimindeki Karahan komutasında bulunan İran orduları, Diyarbakır kalesini kuşatmıştır. Kale halkı kuşatmaya karşı direnmiş ancak açlık ve kıtlık sonucu teslim olma noktasına gelmiştir. Tam bu noktada halkın imdadına bir posta güvercini yetişmiş ve Osmanlı ordusunun Bıyıklı Mehmet Paşa komutasında büyük bir ordu ile İstanbul’dan yardıma geldiği haberini getirmiştir. Bunun üzerine halk direnişe devam etmiştir. Bu ordunun Diyarbakır’a ulaşması sonrası 10 Eylül 1515’de Diyarbakır Osmanlı topraklarına katılmıştır.
    Bu tarihten sonra her 10 Eylül gününde Diyarbakır’da kurtuluş şenlikleri düzenlenmesi bir gelenek haline gelmiştir. Bu şenliklerin en önemli özelliklerinden biri de güvercin yarışmaları düzenlenmesi ve yarışı kazananlara altın olarak ödül verilmesidir. Bu gelenek, Diyarbakır’da 400 yıl yaşatıldıktan sonra ne yazık ki I. Dünya savaşının kıtlık dolu yıllarında ve onu izleyen Cumhuriyet döneminde unutularak terk edilmiştir.
    Osmanlı’da posta güvercini yetiştiriciliği askeri amaçlı olarak ele alınmaktadır. Bu konuda elimizdeki en eski belge 1890 tarihlidir. Bu belge, Osmanlı ordusunda askeri amaçlı posta güvercini yetiştirilmesini öngörmektedir. Bu tarihten itibaren Osmanlı ordusu posta güvercini alımları yapmakta ve bunların eğitimi ile ilgili çalıştığını bilmekteyiz. 1897 tarihli bir belgede “güvercin posta muhafazası” adlı bir icadın Paris’teki Osmanlı büyük elçiliğine gönderildiğini öğreniyoruz. 1895 yılında yazılmış “posta güvercinlerinin terbiyesi” adlı bir yazı Osmanlı devlet arşivinde bulunmaktadır. Gene savaş zamanı Kerç ile Kefe ve Sivastopol arasında haberleşmede kullanılmak üzere posta güvercini eğitildiği 1898 tarihli bir belge ile bilinmektedir.
    1895 tarihli bir başka belgeden ise, Rus filosunun Karadeniz’deki manevraları nedeni ile İstanbul ve Nikolajow veya Sivastopol arasında haberleşmenin sağlanması amacı ile Büyükdere’deki Rus büyükelçisinin konağının bahçesine bir posta güvercini istasyonu kurulduğunu öğrenmekteyiz.
    Bu yıllarda posta güvercinleri askeri amaçlarla kullanılmakla birlikte ordu içinde sistemli bir organizasyon bulunmamaktadır. Posta güvercinleri bu dönemde resmen Türk ordusunda bir haberleşme aracı olarak tanınmış değildir. Çıkartılmış olan bazı talimnameler ile konu düzenlenmiş durumdadır. Ancak ordu içinde bu konuda bir sistem kurabilme çabaları gözlenmektedir. Bu amaçla 16 ekim 1901 tarihinde ordu içinde “Türkiye Güvercin Postaları” kurulması için bir karar alınmışsa da düzgün bir askeri yapılanma oluşturulamamıştır. Oysa o yıllarda, Birinci Dünya Savaşı sonrasında ( 1918 ) Fransız ordusunda yararlanılabilir durumda 30.000 posta güvercini bulunduğu bilinmektedir.

    AVRUPA’DA GÜVERCİN POSTALARI

    1900 lü yıllara gelindiğinde, Avrupa’da Posta güvercini kullanımı oldukça gelişmiş durumdadır. 1870 – 1871 yılları arasında bir yıllık süre içinde Avrupa’da posta güvercinleri ile taşınan posta sayısı, 115 bin resmi ve 1 milyon gayri resmi olmak üzere 1.115.000 kadardır. İlgililerin o yıllarda yaptığı bir hesaba göre, bir yıl içinde taşınan bu posta eğer kitap haline getirilmiş olsaydı 500 ciltlik bir kütüphane oluşturabilirdi. Bu kadar çok mektubun taşınabilmesinde Mösyö Drajon adlı bir kişinin geliştirdiği “Hardbin” yöntemin payı çok fazladır. Bu yöntemde güvercinlerle gönderilecek mektuplar fotoğraf tekniği kullanılarak 1 / 800.000 oranında küçültülebiliyordu. Bu yöntemle çekilen fotoğraflar, jelatin bir zar üzerine nakledildikten sonra, bu zar bükülerek, bizim şu an kullandığımız ilaç tüplerine benzer ağzı kapaklı alüminyumdan yapılma bir kap içine koyuluyordu. Bu küçük tüp ya güvercinin ayağına ya da kuyruk teleklerinin ortasındaki tüylerden birine bağlanıyordu. Eğer ayağa bağlanacaksa kuşun dengesini yitirmemesi için her ayağa birer tüp bağlanmaktaydı. Tüplerin bağlanması sırasında bal mumuna batırılmış ipler kullanılmaktaydı. Bu şekilde üzerine tüp bağlanan güvercinler uçuruluyordu. Güvercinler varması gereken yere ulaştıktan sonra, postanın okunabilmesi için, amonyaklı su içinde işleme tabi tutulması gerekiyordu. Bu sistem sayesinde gerçekten çok sayıda mektup aynı anda taşınabilmiştir.

    yanıtla: Gereksiz Bilgiler Hazinesi… #53899

    SEBEBİ, ışığın retinadan yansımasıdır. Kedi, köpek, geyik gibi birçok hayvanın retinasında “tapetum lucidum” adlı özel bir yansıtıcı bulunur ve ayna vazifesi görür. Gece hayvanların gözüne far tutulursa gözden gelen yansıma parlak, beyaz renkte olur. insanlarda bu özel tabaka olmadığı için flaş ışığı, gözü besleyen damarların kırmızısını ortaya çıkarır ve bu fotoğrafa yansır

    yanıtla: Gereksiz Bilgiler Hazinesi… #53898

    ASLINDA boğayı kızdıran ve saldırmasına neden olan, matadorun elindeki pelerinin rengi değil, hareketleridir Matador önce yanından geçişler yaptırarak boğayı kendine yanaştırır, sonra da kırmızı pelerini doğrudan boynuzlarının üzerinde gezdirerek hayvanı kızdırır Boğa pelerine saldırmayı böylece öğrenir ve matadorla aralarında amansız bir mücadele başlar

    yanıtla: Gereksiz Bilgiler Hazinesi… #53897

    Kışın soğuk günlerinde besin bulmak güçleşir Birçok hayvan harcadığı enerjiyi karşılayacak kadar yiyecek bulamaz Bu yüzden harcadıkları enerjiyi en aza indirmek isteyen hayvanlar inlerinde veya yeraltındaki yuvalarında kış uykusuna yatar Kış uykusuna yatan hayvanların kalp atışları yavaşlar ve hareket de etmedikleri için neredeyse hiç enerji harcamazlar Sincaplar 4 günde bir uyanıp beslenirken ayılar 7 ay boyunca aralıksız uyuyabilir Avı, yarasa kirpi, yılan gibi kış uykusuna yatan hayvanlar baharda doğaya döner

    yanıtla: Yılanlar #53896

    YILANLAR dillerini çıkararak havadaki kimyasalları toplar Çevreleriyle ilgili tüm bu verileri “damak” olarak adlandırabileceğimiz Jacobson Organı’na iletir Kimyasal bir reseptör olan bu organda kimyasallar ve kokular test edilir, tehlike tespit edilir ve yılan buna göre harekete geçer Erkek yılan ise dişilerin ilgisini çekmek için dil çıkarır

    yanıtla: Kedigiller #53895

    KÖKÜ sinir ve damarların yoğun olduğu bölgeye uzanan bıyıklar doğal bir “cetvel” görevi görür, kedilerin bir delikten geçip geçmemesine karar vermesinde yardımcı olur Aynı zamanda hava akımındaki değişikliği algılayacak kadar hassastır Kediler bu sayede eşyaların etrafındaki hava akımını hissedip sağa sola çarpmaz

    yanıtla: Son PosT. #53894

    Sanada lazım bır aşı:)

    yanıtla: Son PosT. #53882

    Lucye sor :)

    yanıtla: bana öyle bır yalan atkı ınanayım :) #53880
    Murat KUTAY wrote:
    sayın pati sanki jenefer lopez e benziyorsunuz :d

    Sayın Murat beyde Gülşen Bubık oglu ıle evlıymıs :)

15 yazı görüntüleniyor - 31 ile 45 arası (toplam 250)