- Bu konu 0 yanıt içerir, 1 izleyen vardır ve en son 17 yıl 6 ay önce Hakan ARI tarafından güncellenmiştir.
- YazarYazılar
- 25 Mart 2007: 21:58 #8978Hakan ARIÜye
Allerjik rinit (saman nezlesi), toplumda sık görülen allerjik hastalıkların en önemlilerinden biridir. Özellikle allerjik olan anne ve/veya babaların çocuklarında görülme sıklığı daha fazla olan bu hastalık; endüstriyel gelişmiş ülkelerde, çevre kirliliği gibi faktörlerin artması ile giderek artmaktadır. Hastalığın başlama yaşı genellikle küçük yaşlarda olmakla birlikte, ileri yaşlarda da başlayabilir. Hastalık genllikle allerjik konjonktivit (göz nezlesi), allerjik sinüzit veya astımla birliktelik gösterebilir.
Allerjik rinit hayatı tehdit etme özelliği olmayan ancak hastanın konforunu belirgin şekilde bozan bir hastalıktır. Bu hastalıkta özellikle hastalar belirli bir allerjen ya da allerjenlerle karşılaştığı zaman şikayetler ortaya çıkar. Hastanın şikayetlerinin orrtaya çıkabilmesi için hastanın en azından sorumlu allerjenle daha önceden bir kez karşılaşmış ve ona duyarlı hale gelmiş olması gereklidir.
Allerjik rinit genel anlamda 3 ayrı kategoride incelenebilir:
1.Yıl boyu süren allerjik rinit,
2.Mevsimsel allerjik rinit,
3.Yıl boyu süren ancak, mevsimsel artışlar gösteren allerjik rinit.Bu hastalıklarda allerjiyi ortaya çıkaran allerjenler hastalığın görülme zamanını belirler. Örneğin yıl boyu allerjik rinit genel anlamda mite (ev tozu akarı)’ lara bağlıdır; mevsimsel allerjik rinit ise genel anlamda polen (ağaç, ot, yabani ot, hububat poleni)’ lere bağlıdır. Yıl boyu süren mevsimsel artışlı allerjik rinitlerde ise sorumlu allerjen hem mite’lar hem de polenlerdir. Yıl boyu allerjik rinit bazen ev içerisinde yaşayan hayvanlara (kedi, köpek, kuş gibi), bazen yıl boyu polenizasyon yapan bitki polenlerine (parietaria= yağışkan duvar otu), bezan de hamam böceği çıkartılarına bağlı olabilr.
Allerjik rinitte bulguların ortaya çıkabilmesi için allerjenle kontağın olması gerekir demiştik; bu anlamda özellikle ev tozu akarı ile her zaman karşılaşmak mümkündür. Özellikle ev içi ortamda geçirilen akşam ve gece uyku saatleri allerjenle en çok kontakt edilen saatlerdir. Böyle olunca hastalara özellikle sabahları uykudan kalktıklarında allerjik rinit bulguları gösterirler. Oysa polen allerjisi olan hastalar o bitkinin polenizasyon yaptığı mevsimde bulgu verirler.
Bulgular:
Allerjik rinitli hastalarda allerjenle karşılaştıktan sonra dakikalar içerisinde hapşurma, burunda kaşınma, burun akması ve/veya burun tıkanıklığı olur. Bu kişilerde devamlı bir burun çekme, burun kaşıma nedeni ile özel mimikler gelişir . Yine bu kişiler çocukluklarından beri burunlarını avuç içleri ile yukarı doğru sildiklerinden dolayı bu harekete allerji selamı, burun üstünde oluşan yatay çizgiye de allerji çizgisi denilir . Hastalarda özel bir yüz görünümü dahi oluşabilir . Bu hastalarda genelde allerjik konjonktivit (göz nezlesi) te eşlik ettiği için gözlerde yanma, batma, kaşınma, sulanma gibi bulgular da görülebilir. Yine bu hastalarda eğer allerjik sinüzit varsa, geniz akması, baş ağrısı, gece gelen öksürük nöbetleri olabilir. Astımın da birlikte görüldüğü hastalarda, nefes darlığı, hırıltlı solunum, göğüste sıkışma hissi, öksürük gibi bulgular olabilir. Özellikle allerjik rinitli hastalarda antiallerjik (antihistaminik) ilaç aldıktan sonra bulgularda belirgin gerileme olur.
Hastalığın tanısı:
Allerjik rinitli hastalar uzun süre grip zannedilip yanlış tedaviler uygulanabilir. Eğer ailesinde allerjik hastalık hikayesi olan bir kişi ise allerjik rinit, hasta ve hekimin aklına daha erkenden gelir. Hastalarda allerjik rinit düşündükten sonra, öncelikle burun içi mukoza muayenesi yapılır. Burun içi mukozası ödemli, şiş ve soluktur. Bu özelliği ile gripten ayrılır. Bu hastaların kan testlerinde total IgE yüksektir. Ayrıca kanlarındaki eozinofil sayısı artmıştır. Yine kan testinde allerjene spesifik IgE saptanabilir (RAST gibi metodlarla). Bu hastalarda tanıyı desteklemek ve sorumlu allerjeni saptamak için için cilt testleri uygulanır. Cilt testleri içerisinde özgüllüğü ve duyarlılığı en yüksek olan test ön kol iç yüzüne ya da sırta uygulanabilen prick (delme) testtidir . Bu testte genellikle ön kol iç yüzüne bir damla allerjen eksteresi damlatılır ve üzerinden deride ince bir iğne ucu ya da özel prick test ucu ile küçük bir delik açılır. Delik derinin sadece üst tabakasını kapsar. 15 dakika sonra ciltte oluşan kızarıklık ve kabarıklık ölçülür ve kayıt edilir. Test yaparken pozitif ve negatif kontrol mutlaka uygunlamalıdır. Pozitif kontrol olarak histamin, negatif kontrol olarak serum fizyolojik kullanılır. Pozitif kontrol optimum bir değerlendirme için mutlaka en az 3 mm kabarıklık göstermelidir. Diğer test sonuçları bu değere göre değerlendirilir. Negatif kontrol de mutlaka negatif sonuç vermelidir.
Prick cilt testinin negatif bulunduğu ama ısrarla allerji düşünülen vakalarda ise cilt içine bir miktar allerjenestersi verilerek yapılan intra dermal test pozitif sonuç verebilir. Fakat bu test hem prtik değil, hem de bazen sistemik allerjik reaksiyonlara yol açabileceği ve aynı zamanda özgüllüğünün yeterli olmaması nedeni ile çok seçilen bir test değildir.
Kesin tanı için ise özellikle araştırma amaçlı çalışmalarda burun basıncını ölçen aletler yardımı ile burun içine allerjen sıktıktan 15 dakika sonra burun basıncı tekrar ölçülür (nazal provakasyon testi). Burun içi basınçta belirli oranda bir artış varsa pozitif olarak kabul edilir.
Hastalığın tedavisi:
Allerjik rinit için öncelikle, hastanın mutlaka allerjenle kontağını bitirmesi veya bunu minumum düzeye indirmesi gereklidir (korunma yöntemlerini web sayfamızda bulabilirsiniz). Bunun dışında ilaç olarak öncelikle burun içine uygulanacak veya ağızdan uygulanacak antihistaminiklerden fayda sağlanmaya çalışılır. Hastaların önemli bir kısmında bu ilaçlardan fayda elde edilir. Hekimin uygun gördüğü durumlarda burun içine uygulanan kortizonlu spreylerden de belirgin yarar sağlanır. Bu tür kortizon preparatlarının yan etkisi yok denecek kadar azdır.
İlaçlardan fayda görmeyen, yeteri derecede fayda sağlanamayan hastalarda allerjen immünoterapi (aşı) tedavisi Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ nün onayladığı bir tedavidir. Etkinliği kesin kanıtlanmış olan bu tedavi yönteminde bu günkü standartlarda yüksek kalitede allerjenler kullanılmaktadır. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki bu tedavi yaklaşık % 85 dolayında fayda sağlıyor. Ancak bu tedavinin özellikle doz artımı döneminde daha da iyisi tedavi boyunca bir allerjist tarafından yapılması ve takip edilmesi uygun olur. Tedavi hastanın verdiği klinik ve laboratuvar sonuçlarına göre 3 veya 5 yıl kadar sürer. Öncelikle birkaç ay süren ve aşının her hafta yapıldığı bir doz artımı rejimi uygulanır. Bu program sonucunda optimum doza (sabit doza) ulaşılınca aşılar önce 15 günde bir daha sonra ayda bir uygulanmaya başlanır. Tedavi süresince yılda bir kez cilt testlerini tekrarlamak hastanın takibi açısından uygun olur. Uygulanan bu allerjen immünoterapi programının allerjik astımdan korumada da belirgin şekilde etkin olduğu kanıtlanmıştır.
Sağlıklı günler dileğiyle…
- YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.