- Bu konu 10 yanıt içerir, 2 izleyen vardır ve en son 16 yıl 1 ay önce
FeeLinG tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
10 Ekim 2008: 17:28 #19211
Bayan Bidi
ÜyeSen yoksun
Boşuna yağıyor yağmur
Birlikte ıslanmayacağız ki…
Boşuna bu nehir
Çırpınıp pırpırlanması
Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki…Uzar uzar gider
Boşa yorulur yollar
Birlikte yürüyemeyeceğiz ki…Özlemler de ayrılıklar da boşuna
Öyle uzaklardayızBirlikte ağlayamayacağız ki…
Seviyorum seni boşuna
Boşuna yaşıyorum
Yaşamı bölüşemeyeceğiz ki …Aziz Nesin
20 Ekim 2008: 22:08 #56951FeeLinG
ÜyeAziz Nesin, asıl adı Mehmet Nusret, 1915 yılında İstanbul’da doğdu.
Türk gülmece yazarı. Gazetecilik, yayıncılık yaptı. Toplumun kimi tiplerini olağanüstü bir ustalıkla karikatürleştiren, bürokrasiyle alay eden, devlet çarkının işleyişindeki bozuklukları gülünçleştiren yapıtları, adının yurt sınırlarını aşarak başka ülkelerde de tanınmasını sağladı. Buna karşılık, savunduğu görüşlerden dolayı sık sık kovuşturmaya uğradı; yargılandı; hapis ve sürgün cezaları çekti. Toplumun her kesiminde, her gün yaşanan olayların çelişkili yanlarını, bunların doğurduğu gülünç durumları, her çevrede rastlanan tipleri konu edinen gülmece, romanlar yazdı.
Yapıtlarında toplumsal bozuklukları, haksızlıkları, fırsatçılığı, bürokrasiyi, yanlış değer yargılarını kıyasıya eleştirdi. Çok geniş toplulukların kolayca sevebileceği canlı, hareketli, dolambaçsız bir anlatım yolu izledi. Bir yandan güldürürken, bir yandan da duygulandıran ve düşündüren bir yazar oldu. Onun anlattıklarına benzer terslikler, güldürücü olaylar, küçük insanı, ilerici aydını ezen bozukluklar geniş topluluklarca “Aziz Nesinlik olay” diye adlandırılmaya başlandı. Günlük olaylardan, gazete haberlerinden, politikadan esinlenen A. Nesin’e zaman zaman masallar ve halk hikâyeleri de çıkış noktası oldu. Hikâye ve romanlarındaki bu tür konular ve somut insan ilişkilerine karşılık, oyunlarında insanın kişiliği, ahlaksal, toplumsal konumu gibi temaları yer yer somutlamalara yönelerek işledi. Ancak alışılmış yapıtlarının çizgisini sürdüren oyunlar da yazdı; kimi yapıtları sahneye aktarıldı. Yapıtlarının geliriyle, kimsesiz ve yoksul çocukları meslek edininceye kadar yetiştirmek üzere Nesin Vakfı’nı (Çatalca) kurdu (1972). Mayıs 1993’te Aydınlık gazetesini çıkaran Aziz Nesin gazetenin başyazarlığını da üstlenmişti. 5 Temmuz 1995’de Çeşme’deki imza günü sonrası, saat 01.05’te öldü.[hr]
İsmet İnönü
İnönü, ‘Aziz Nesin’in her yazısını yeni Türkçe’nin bir ileri eseri olarak görmeye çalıştığını, bu inançla ve zevkle okuduğunu ‘ belirtikten sonra şunları söylemiştir: ‘Siyasi bakımdan bir yazısı aleyhimde olsa bile, onu da Türk Edebiyatı’nın ve dil devriminin bir başarısı sayarak değerlendiririm. Dilimizin, büyük amacına, az çok zaman geçse de mutlaka erişeceğine inanıyorum. Bu amaca varmada, Aziz Nesin adı, safta saygı kaplayanlardan biri olacaktır.(Akşam, 24.5.1969)Leonid Lenç
Aziz Nesin, bugün, yazdığı ve yazmakta olduğu öyküler, anlatılar, yergi romanları ve oyunlarla ülkesinin onurudur. Fakat o sadece yazar değil, tıpkı yazarlık yeteneğinde olduğu gibi, zaptolunmaz bir toplumsal canlılığa sahip toplum eylemcisidir de.(Literaturnaya Gazetta, 16.3.1983)Cemal Süreya
Aziz Nesin’in, çağdaşları arasında tek kaldığı kanısındayım.(…) Kısacası, Aziz Nesin sivri, ama tek nitelikteki sanatıyla benzersiz kalıyor, tek kalıyor. Her olay, her yeni gereç onun için bir öykü kapısıdır. (Politika, 26.2.1976)Yaşar Kemal
Aziz Nesin’in bütün özellikleri, daha da çok direnme gücü, onu, çağımızın büyük bir güldürü yazarı yapmıştır. Gülmesini bilen yaratık, sevmesini de, düşünmesini de, oynamasını da bilir. Aziz’de tıpkı Nasrettin Hoca gibi güldürürken düşündürür de.(Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı, 1976)Server Tanilli
O bir bayraktı… Büyük bir uyarıcıydı! Sarsıp silkeleyen bir aydındı! Türkiye’nin de bir şansıydı.. Böylesi bayrak açan aydınların kıtlığını yaşıyor dünyamız da.(11 Temmuz 1995, Cumhuriyet Aziz Nesin Özel Eki)kaynak:aziznesin.net[hr]
– 1935’te Kuleli Askeri Lisesi’ni bitirdi.
-1937’de Ankara’da Harp Okulu’nu bitirip asteğmen oldu.
-1939’da Askeri Fen Okulu’nu bitirdi. Bu dönemde bir yandan da Güzel Sanatlar Akademisi Süsleme Bölümü’ne devam etti. Bir röportajında ona bu eğitim hayatının ‘Fikri takip’ dedikleri şeyi getirdiğini belirtmiştir. Yaşamı boyunca sürdürdüğü ciddiyet ve iş disiplinini aldığı askeri eğitime borçludur.
-1941’den başlayarak 2. Dünya Savaşı yıllarında 2 yıl Trakya’da çadırlı ordugahta görev yaptı
-1945 yılında gazeteciliğe başladı
-1946’da Sabahattin Ali’yle birlikte “Markopaşa” mizah gazetesini çıkardı.hararetle eleştirdiği Amerikan yardımının Türkiye üzerindeki emellerine değindiği henüz yayınlanmamış olan “Nereye Gidiyoruz?” adlı yazısı nedeniyle; 12 Ağustos 1947’de on ay ağır hapis ve üç ay on gün de Bursa’da “emniyet-i umumiye nezareti” altında bulundurulma cezasına çarptırıldı.
-1948’de 2. kitabı olan ‘Azizname’ yi çıkardı.aşlamalardan oluşan bu kitap için İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı. 4 ay tutuklu olarak süren dava sonunda mahkumiyet almadı; ancak 1949 yılında İngiltere Prensesi Elizabeth, İran Şahı Rıza Pehlevi, Mısır Kralı Faruk birlikte Ankara’daki elçilikleri aracılığıyla Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na resmen başvurarak, bir yazısında kendilerini aşağıladığı iddiasıyla aleyhine dava açınca 6 ay hapse mahkum edildi
-1952’de İstanbul’da Levent’te bir dükkan kiraladı ve Oluş Kitabevi’ni açtı
-Dolmuş”, (1955); “Yeni Gazete” (1957), “Akşam” (1958), “Tanin” (1960), “Günaydın” (1969), “Aydınlık” (1993) gibi dergi ve gazetelerde yayımlanan gülmece öyküleri, röportajlar ve fıkralarla Çağdaş Türk edebiyatının tanınmış ve en verimli kalemlerinden biri durumuna geldi.
-1956’da Kemal Tahir’le birlikte Düşün Yayınevi’ni kurdu.1958’de “Dolmuş-Karikatür” dergisi ile birleşerek 1963’e dek yayıncılığı tek başına sürdürdü. Bir yandan da Yeni Gazete, Akşam ve Tanin’de günlük köşe yazıları yazdı. 1962’de 42 sayı yaşayacak olan “Zübük” adlı mizah dergisini çıkardı.
-1956 yılında İtalya’da (Bordighera’da) yapılan ve 22 ülkenin katıldığı Uluslararası Gülmece Yarışmasında ilk ödülü olan Altın Palmiye’yi ‘Kazan Töreni’ adlı öyküsüyle kazandı. Ertesi yıl aynı ödülü ‘Fil Hamdi’ adlı Öyküsüyle ikinci kez kazandı. İlk ödülünü 1960 yılında devlet hazinesine bağışladı.
-Şubat 1963’te Yayınevinin yanması üzerine yazarlığı tek uğraş edindi.
-1966’da Bulgaristan’da yapılan uluslararası gülmece yarışmasında birincilik ödülü olan Altın Kirpi’yi “Vatani Vazife” adlı öyküsüyle kazandı.
-1968’de Milliyet Gazetesi’nin açtığı Karagöz oyunu yarışmasında “Üç Karagöz” oyunuyla birincilik ödülü aldı.
-1969’da Moskova’da yapılan uluslararası gülmece yarışmasında “İnsanlar Uyanıyor” adlı öyküsüyle Krokodil birincilik ödülünü kazandı.
-1970’de de Türk Dil Kurumu’nun oyun ödülünü “Çiçu” adlı oyunuyla kazandı
-1972’de Nesin Vakfı’nı kurdu. Vakıf’ta, her yıl belirli sayıda alınan kimsesiz ve yoksul çocukların bakım ve eğitimlerini üstlendi.Kitaplarının tüm gelirini vakfa bıraktı
-1974’te Asya-Afrika Yazarlar Birliği’nin Lotus ödülünü kazandı
– 1976’da Bulgaristan’da Gabrovo kentinde düzenlenen gülmece kitabı uluslararası yarışmasında birinciliği elde ederek Hitar Petar ödülünü kazandı.
-1977’de Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı seçilen Nesin, bu göreve uzun yıllar devam etti
-1978’de “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” adlı romanıyla Madaralı roman ödülünü kazandı.
-1982 Vietnam’daki Asya-Afrika Yazarlar Birliği toplantısından dönüşte Moskova’da kalp hastalığından hastaneye kaldırıldı. ‘Kalp Hastalıkları Araştırma Merkezi’nde bir ay kalarak tedavi gördü.
-1983’de Amerika Birleşik Devletleri’nde Indiana Üniversitesi’nin düzenlediği uluslararası toplantıya çağrılan Nesin, pasaportu geri alındığı için bu toplantıya katılamadı
-1984te Aydınlar Dilekçesi girişiminde bulundu
-1985te İngitere’de PEN Kulüp onur üyeliğine seçildi.
-1985te TÜYAP’ın düzenlediği ‘Halkın Seçtiği Yılın Yazarı’ ödülünü kazandı.
-1989’da Sovyet Çocuk Fonu’nun ilk kez verilen ‘Tolstoy Altın Madalyası’na değer görüldü.
-söyleşi ve imza günü için gittiği Çeşme Alaçatı’da, (Sivas Katliamı”nın 3. yıldönümünden 3 gün sonra) 5 Temmuz’u 6 Temmuz’a bağlayan gece sabaha karşı geçirdiği kalp kriziyle yaşama veda etti. Cenazesi Çeşme Cumhuriyet Savcısı’nın isteğiyle otopsi yapılmak üzere 6 Temmuz’da İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’ne getirildi. 7 Temmuz 1995’de vasiyeti gereği hiçbir tören yapılmaksızın ve yeri belli olmayacak şekilde Çatalca’daki Nesin Vakfı’nın bahçesine gömüldü[hr]
ACILI GECENİN BİTİMİNDEYaşadığımı işitmek istiyorum
Bir ses uzaktan yakından ya da içimden
Düşen yaprak örneğin
Kağıt hışırtısı olsun
Ya da eski tahtaları içten kemiren bir kurdun çıtırtısı
Bir inilti derinden
Damlayan su
Bir elektrik düğmesi çıt diye
Çok uzaklardan yankılanan duyulur duyulmaz
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir ses
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımıYaşadığımı görmek istiyorum
Bir ışık uzaktan yakından ya da içimden
Sesindeki pırıltıya
Gözündeki ışıltıya benzer
Bir kibrit çakımı
Bir yanıp sönse yeter
Sabahın yağan toz mavisi göğsünde çıplak
Ya da gün batımı pembesi dudak
Bir yıldırım hızında çizilsin
Bir şimşekçe yazılsın karanlığım
Bir fener ki uzaklığı bilinmeyen
Bir yıldız parlayıp sönen
Dişlerinin aydınlığını
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir ışık
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımıYaşadığımı duymak istiyorum
Bir ısı uzaktan yakından ya da içimden
Tenine ilk dokunduğum zamanki
Elini ilk tuttuğum
Yüreğimi kanatlandıran o titreşim
Kanı geçiyor kanıma sandığım
Öyle bir değdin ki varla yok arası
Ve yanarken ateşten ellerim
Yatak çarşafının apaklığında duyduğum serinlik
Ve sevgiyi sende bulduğum ilk
O ılıklığa değinmek yerine
Uzak düşlerde olsa da yeter
İçindeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir değini
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımıYaşadığımı koklamak istiyorum
Bir koku uzaktan yakından ya da kendimden
Kulak memelerinde şebboy
Saçlarında o koku
Ki öptükçe öpüldükçe büyüyen
Her yel estikçe getirir düşlerime
Koklarım çok uzaklardaki anılardan seviyi
Bir yel esmiş mi esmemiş mi
Bir kıpı dal oynasa
Bir yaprak kıpırdasa
Duyulur duyulmaz olsa da
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir koku
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımıYaşadığımı tatmak istiyorum
Bir tat ki uzaktan yakından ya da kendimden
Ağzımda dilimde damağımda
Bir buruksu mutluluk sandığım
Salt benim diye aldandığım
Kendi yalanlarıma kandığım
Arttı yaşadıkça duyduğum acı
Yitirmemek için o acıyı çoğaltırım
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir tat
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımıAZİZ NESİN
27 Nisan 2009: 16:08 #77335FeeLinG
ÜyeÖlüme Eğilmek
Uyumaya değil
Rüyalarıma gidiyorum
Orada yaşayacağım isteğimce
Uyanıkken hiç yaşayamadığımHepsi de gençti güzeldi
Sevdim sevildim diye aldanarak
Son gördüğüm onlar olacak
Bunca yıldır sevgiye dayanamadığımÖlüme değil
Sonsuzluğa gidiyorum
Orda dinleneceğim gönlümce
Yaşarken hiç mi hiç dinlenemediğimKalemim yine elimde
Kağıtlarım da önümde
Son uykusunda düşecek başım
Sağlığımda hiç eğmediğimAziz Nesin
27 Nisan 2009: 16:08 #77336FeeLinG
ÜyeSen Söylemeden de Biliyorum
Seziyorum ki kaçacaksın..
Yalvaramam koşamam
Ama sesini bırak bende
Biliyorum ki kopacaksın
Tutamam saçlarından
Ama kokunu bırak bende
Anlıyorum ki ayrılacaksın
Cok yıkkınım yıkılamam
Ama rengini bırak bende
Duyumsuyorum ki yiteceksin
En buyuk acim olacak
Ama isini birak bende
Ayrimsiyorum ki unutacaksin
Aci kursun bir okyanus
Ama tadini birak bende
Nasil olsa gideceksin
Hakkim yok durdurmaya
AMA KENDINI BIRAK BENDEAziz Nesin
27 Nisan 2009: 16:09 #77337FeeLinG
ÜyeYaşıyorum demek
Cok merak edıyorum kendımı
Basıma bırsey mı geldı
Öldum mu kaldım mı
Hıcbır haber yok kendımden
Bu sabah kapımı caldım
Kapıyı acan kendım
Bır sure kendıme baktım
Bu gulec yuz bendım
Oh ne guzel bır sabah
Bugun de yasıyorum demek
Benden baska yok kımsem
Benı merak edecekAziz Nesin
27 Nisan 2009: 16:15 #77340FeeLinG
ÜyeAslında bu denli güzel kokmaz hiç bir karanfil,
Onda seni kokladığımdan bunca güzel.
Aslında bu denli güzel olmaz hiç bir Sarıyer,
Orda seni öptüğümden bunca güzel.
Aslında bunca güzel olmaz hiç bir dünya,
Seni sevdiğim için dünya da böyle güzel.
Aslında bu denli deli değildim sor kime istersen,
Sevince seni delilik bile bak ne güzel.
Aslında sen dünya güzeli değilsin,
Sevdiğim için dünyada tek güzelsin…
AZİZ NESİN
27 Nisan 2009: 16:17 #77341FeeLinG
ÜyeDAR DÜNYA
Yüreğim gövdeme sığmıyor
Gövdem odama
Odam evime sığmıyor
Evim dünyaya
Dünyam evrene sığmıyor
PatlayacağımAcımın acısından susmuşum
Ki suskunluğum göklere sığmıyor
Böyle bir acıyı kimlere nasıl anlatacağım
Gönül dar geliyor sevgime
Kafam beynime
Ah şakaklarım
Çatlayacağım
Anladım artık anladım
Kimselere anlatamayacağımAziz NESİN
27 Nisan 2009: 17:15 #77349FeeLinG
ÜyeKENDİME ÖĞÜT
Uslanma hiç hep deli kal
Büyüme sakın çocuk kal
Es deli deli böyle kal
Son harmanında sevdanın
Tüken toz toz savrula kal
Suçüstü bulmalı ölüm
Ölürken de sevdalı kal …27 Nisan 2009: 17:15 #77350FeeLinG
ÜyeEN GÜZEL
Bu müze var ya bu müze
Seninle gezerken güzel
Kimseler yoksa salonda
Seni öpmek en güzel
Bu rakı var ya bu rakı
Seninle içerken güzel
Kimler olursa olsun varsın
Rakılı ağzından öpmek en güzel
İşte bu dünya var ya bu dünya
Seninle yaşarken güzel
Sen varsın ya sen
Ancak benimleysen güzel27 Nisan 2009: 17:16 #77352FeeLinG
ÜyeBağışla
Ya zamanından çok erken gelirim
Dünyaya geldiğim gibi
Ya zamanından çok geç
Seni bu yaşta sevdiğim gibiMutluluğa hep geç kalırım
Hep erken giderim mutsuzluğa
Ya herşey bitmiştir çoktan
Ya hiçbir şey başlamamışÖyle bir zamanına geldim ki yaşamın
Ölüme erken seviye geç
Yine gecikmişim bağışla sevgilim
Sevgiye on kala ölüme beş27 Nisan 2009: 17:16 #77353FeeLinG
ÜyeHepsi Aynı…
Kaç sevgiliyi sonuncu saydıysam
Hepsi de aynı kadındı
ßiLmiyorLardı kendiLerini
Ama ben biLiyordum
Çünkü hep aynı bendim.
Kaç kadını seviyorum dedimse
Hepsi de aynı kadındı
ßiLmiyorLardı birbirLerini
Ama ben biLiyordum
Çünkü hepsini seviyordum.
Kaç kadın ihanet ettiyse
Hepsi de aynı kadındı
ßiLmiyorLardı kaç yaram oLduğunu
Ama ben biLiyordum
Çünkü vuruLan hep bendim. -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.