blank
  1. Anasayfa
  2. Hayvanlar Alemi
  3. Veteriner Hekimlere Sorun
  4. Sığır
  5. Bovine Viral Diarrhea Virusu, BVDV, Mucosal Disease üzerine bir araştırma
2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Yazar
    Yazılar
  • #19725

    KLİNİĞİMİZDE GÖZLEMLENEN REVERSE TRANSKRİPTAZ – POLİMERAZ ZİNCİR REAKSİYONU (RT-PCR) İLE DOĞRULANAN MUKOZA HASTALIĞI OLGULARI

    [size=xx-small]Mustafa İSSİ1, İrem GÜLAÇTI2, Ömer KIZIL1, Tolga KARAPINAR1, Hakan BULUT2, Yusuf GÜL1
    1Fırat Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Elazığ – TÜRKİYE
    2Fırat Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Viroloji Anabilim Dalı, Elazığ – TÜRKİYE[/size]
    Anahtar Kelimeler: Bovine Viral Diarrhea Virusu, BVDV, Mucosal Disease, RT-PCR
    Özet
    Bu olguda, Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Kliniği’ne muayene ve tedavi için getirilen iki sığırda Reverse Transkriptaz-Polimeraz Zincir Reaksiyonu (RT-PCR) metodu kullanılarak teşhis edilen Bovine Viral Diarrhea Virusu (BVDV)’nun sebep olduğu Mucosal Disease (MD) hastalığının bildirilmesi amaçlanmıştır.

    Giriş
    Bovine Viral Diarrhea/Mucosal Disease (BVD/MD) sığırlara mahsus, identik bir virus (Bovine Viral Diarrhea Virusu; BVDV) tarafından meydana getirilen, klinikman birbirinden farklı iki formu bulunan hastalıktır 1,2,3. Hastalığın her iki formu da hayvanların yaş ve duyarlılığı ile çevresel faktörlerin etkisine bağlı olarak çoğunlukla sporadik ve zaman zaman enzootik olarak ortaya çıkabilir 4. Dünyada yaygın görülen hastalığın büyük ekonomik kayıplara neden olduğu bildirilmektedir 2,5,6,7.
    Flaviviridae familyasından pestivirus grubundan bir virus olan BVDV’nin primer konakçıları sığırlardır 1,2,5. Virusun, hücre kültürlerindeki cytopathic etkiye dayandırılarak yapılan BVDV izolasyonunda cytopathogenic (CP) ve noncytopathogenic (NCP) olarak iki biyotipe ayrıldığı, antijenik-genotipik olarak ise tip I (BVDV1) ve tip II (BVDV2) şeklinde sınıflandırıldığı bildirilmiştir 2,5,6,7,8. BVDV1 tipi yaygın olarak aşı üretimi, laboratuar teşhis ve araştırmalar için kullanılmaktadır 9. BVDV2 tipe ait olan viruslar ilk kez 1980’lerin sonlarında Kuzey Amerika’daki bir salgında izole edilmiştir ve daha sonra yapılan çalışmalarla bu tipin hastalığın şiddetli formundan sorumlu olduğu ortaya konmuştur 10.

    BVDV’nin; BVD, akut ve kronik MD, sürekli virus saçan buzağılar, kongenital anomaliler ve abortlar gibi birçok klinik görünümde hastalığa neden olduğu belirtilmiştir 8. BVDV’nin oluşturduğu morbiditesi yüksek ve mortalitesi düşük olan, en yaygın görülen BVD formunun saf ırk sığırlarda subklinik hafif bir enfeksiyon şeklinde seyrettiği, bu hayvanların genellikle serum nötralizing antikorlar ürettikleri ve birkaç günde iyileştikleri kaynaklarda belirtilmektedir 2,5,6,8. Persiste infekte (PI) bir hayvanın farklı tipteki bir BVDV enfeksiyona karşı herhangi bir savunma mekanizması kuramadığı, sonradan BVDV’ye maruz kalırsa MD’nin şekillendiği bildirilmektedir. Sadece PI hayvanlarda görülen MD formunun morbidite oranı düşük (% 2-50) olmasına rağmen mortalite oranı yüksektir (% 90) 4,6,8.

    Ülkemizde daha önce yapılan çalışmalarla 11,12,13,14,15,16 BVDV’nin varlığı ortaya konmuştur. Bu amaçla gerçekleştirilen çalışmaların pek çoğu serolojik veya virus izolasyon temellidir. Serolojik testlerin duyarlığı düşük ve elde edilen sonuçlar yoruma açıktır. Virus izolasyonu temelli testlerin ise en büyük dezavantajı çok uzun sürede sonuçların elde edilmesidir. Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR); kısa sürede sonuç elde edilmesi, duyarlılığı ve özgüllüğünün yüksek olması nedeniyle pek çok viral hastalığın tanısında sıklıkla kullanılmaktadır. Ülkemizde BVDV’nin tanısında PCR’ın kullanıldığı sınırlı sayıda çalışmaya rastlanmıştır 15.

    Bu gözlem, bölgemizde klinik olarak ilk defa rapor edilen ve sekans çalışmaları devam eden, reverse transkriptaz-PCR (RT-PCR) ile doğrulanan MD olgularının ön rapor olarak bildirilmesi amacıyla yazılmıştır. Ayrıca, çalışmada MD ile klinik olarak benzerliklerinden dolayı, örnekler, infeksiyöz bovine rhinotracheitis (IBR), sığır vebası (RPV) ve şap (FMDV) varlığı yönünden de araştırılmıştır.

    Olgu Sunusu
    Çalışmanın materyalini iştahsızlık ve ishal şikayetiyle 15.04.2005 tarihinde F.Ü. Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Kliniği’ne muayene, teşhis ve tedavi için getirilen 6 aylık Simental melezi bir dana (Protokol no 255, Olgu 1) ile onbeş gün önce satın alınan, kliniğimize getirilmeden üç gün önce theileriosis tedavisi (Butalex ve Primamycin/LA) yapılan, iştahsızlık, öksürük ve ishal şikayetiyle 13.06.2005 tarihinde kliniğimize getirilen 1 yaşındaki Simental melezi bir tosun (Protokol No 406, Olgu 2) oluşturmuştur.
    Anemnezde olgu 2’nin bulunduğu ahırda daha hafif şiddette ve farklı görünümde başka hastaların olduğu ifade edildiği için ahıra gidilerek sürünün yapılan klinik muayenesi sonucunda diğer hastaların şap olduğu belirlenmiş ve Elazığ İl Tarım Müdürlüğü’ne ihbarı yapılmıştır. Ayrıca hasta sahibinin de ifade ettiği gibi olgu 2’deki klinik semptomlar ile sürüdeki klinik görünümün farklı olduğu tespit edilmiştir.

    Her iki hastanın yapılan klinik muayenelerinde durgun oldukları gözlenmiş, diş gıcırdatması, konjunktiva ve ağız mukozasında hiperemi ve skleral damarlarda dolgunluk belirlenmiştir. Diş etleri, üst damak, dil ve yanak mukozasında erozyon ve ülserin bulunduğu (Şekil 1a ve 2a), salya akıntısı, purulent tabiatta burun akıntısı (Şekil 1b), perianal bölgede kabartıların olduğu ve ishal (sulu, gri yeşilimtırak renkte gaita) (Şekil 2b) ile dehidrasyon bulguları saptanmıştır. Akciğerlerin oskültasyonunda sert veziküler sesler alınmıştır. Ayaklarda herhangi bir lezyon gözlenmemekle birlikte hafif derecede sıcaklık artışı tespit edilmiştir.



    Hastaların klinik muayeneleri yapıldıktan sonra V. jugularis’lerinden alınan kan örneklerinde Forcyte marka kan sayım cihazı ile hematolojik parametreler saptanmıştır (Tablo 1).

    Klinik ve hematolojik muayeneler sonrasında hayvanların MD olabileceğinden şüphelenilerek virolojik muayeneler için salya, burun akıntısı ve farengeal swap örnekleri laboratuvara gönderilmiştir.

    Bu hayvanları sekunder enfeksiyonlardan korumak için günde 10 mg/kg oksitetrasiklin (Primamycin/LA; Pfizer: her ml’de 200 mg oksitetrasiklin içeren 50 ml’lik flakon), vücut direncini artırmak amacıyla 25 ml C vitamini (VitCe; Sanovel; her ml’de 200 mg askorbik içeren 50 ml’lik flakon) ve rehidrasyon ve enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla kg canlı ağırlığa 10 ml dozunda damar içi olarak serum fizyolojik (% 0.9) ve dekstroz (% 5) uygulamaları yapılmıştır. Ayrıca ağızdaki lezyonlara gliserin iode sürülmüştür.

    DNA ve RNA ekstraksiyonu
    Klinik ve kontrol örneklerinden (negatif kontrol; RNases ve DNases free steril su, pozitif kontroller; BVDV NADL suşu, IBR Colorada suşu, sığır vebası ve şap aşı suşları) DNA ve RNA ektraksiyonu üretici firmanın tavsiyesine göre ticari hem doku hemde doku sıvılarında kullanıma uygun eksraksiyon kiti kullanılarak elde edildi (Biological Industries Co., Israel). DNA ve RNA peletleri 50 µl distile su içinde çözdürüldü ve kullanılıncaya kadar -20 ºC’de saklandı.

    Genom amplikasyon metodları
    Klinik ve kontrol örneklerinden IBR 17, şap 18 ve sığır vebasının 19 genomlarının çoğaltılması daha önceden belirtildiği gibi yapıldı. Bu çalışmada, 5 UTR fwd (5’-CTA GCC ATG CCC TTA GTA GGA CTA-3’) ve STAR-Trev (5’-CAA CTC CAT GTG CCA TGT ACA GCA-3’) primerleri RT-PCR’da BVD’nin 5’-UTR bölgesinin çoğaltılması için kullanıldı. BVD için RT-PCR prosedürü daha önceden belirtildiği gibi bazı modifikasyonlar yapılarak gerçekleştirildi 20. Kısaca; RT aşamasında klinik örneklerden elde edilen RNA’nın 10 µl’si, 5 µl 5x M-MLV Buffer (250 mM Tris-HCl, pH 8.3, 375 mM potassiumchloride, 15 mM Magnesium chloride, 50 mM DTT), her birinden 2 mM deoksinükleotitler, 20U M-MLV reverse transcriptase (Promega), 20 pmol primer (5’-CAA CTC CAT GTG CCA TGT ACA GCA-3’) kullanılarak, 37 ºC’de 1 saatte cDNA’ya dönüştürüldü. PCR reaksiyonu, 5 µl c DNA, 10xPCR Bufferden (100 mM Tris-HCl, pH: 8.0, 500 mM potassiumchloride, 15 mM Magnesium chloride) 5µl, 4 deoksinükleotidin her birinden 2 mM, 1U Taq DNA polymerase (Bioron), 20 pM primerler olmak üzere toplam 50µl PCR karışımında gerçekleştirildi. Amplikasyonlar, 94 ºC’de 2 dak. başlangıç aşamasından sonra, 94 ºC’de 30 sn, 52 ºC’de 1 dak, 72 ºC’de 1 dak, toplam 35 döngüde sonra, 72 ºC’de 7 dak. son uzatma ile gerçekleştirildi. PCR ürününün 10 µl’si % 2’lik agaroz jelde yürütüldü ve UV ışığı altında etidium bromide boyamayla görüntülendi.

    Tartışma
    Klinik örneklerden izole edilen RNA’nın BVD primerleriyle yapılan RT-PCR sonucunda, iki şüpheli hayvanda 292 bp’lik spesifik bant gözlenmiştir. Aynı örneklerin şap, sığır vebası, IBR primerleriyle gerçekleştirilen PCR sonucunda, olgu 2’de şap primerleri ile spesifik bant oluşumu haricinde, agaroz jelde bant oluşumu belirlenmemiştir (Şekil 3).

    BVDV enfeksiyonları dünyada besi ve süt hayvanları için yaygın bir problemdir 2,6. Sindirim kanalının eroziv lezyonları ve ishal salgınlarıyla karakterize sığırların akut sindirim kanalı hastalığı olarak ilk kez 50 yıl kadar önce Kuzey Amerika’da tarif edilmiştir 6,9. Ülkemizde hastalığın varlığı ve prevalansı çeşitli araştırıcılar 11,13,14,16 tarafından saptanmaya çalışılmış ve değişik oranlarda BVDV’nin varlığı ortaya konulmuştur. Ancak bu çalışmalarda BVDV’nin neden olduğu MD formunun klinik görünümü ile ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır.

    BVDV’nin şiddetli bir formu olarak bildirilen akut ve kronik MD’nin sadece PI immunotolerant sığırların süperenfeksiyona maruz kalması sonucu sporadik ve enzootik olarak meydana geldiği vurgulanmıştır 4,6,8,21. Laboratuvar muayeneleri sonrasında BVDV taşıdığı tespit edilen hayvanlardan olgu 1’in PI immunotolerant bir sığır olduğu ve süperenfeksiyon sonrasında MD’nin meydana geldiği düşünülmektedir. PCR’da şap virusunun da bulunduğu tespit edilen ve yeni satın alınarak theileriosis tedavisi yapılmış olan PI olduğu düşünülen olgu 2’nin ise alışık olmadığı yeni ortama adaptasyonu esnasında oluşabilecek problemler ile şapın MD hastalığının görülmesinde tetikleyici bir etmen olduğu düşünülmektedir. Ahırdaki diğer hastalarda şapın tipik bulguları olan ağız ve ayaktaki lezyonlar gözlenmiştir. Ancak olgu 2’de gözlenen ağız lezyonları şapa benzemesine rağmen, özellikle olguda ishalin mevcudiyeti ve genel durumun kötüleşmesi nedeniyle zorunlu olarak kesilmesi hastanın MD olduğunu destekler niteliktedir.

    MD formunda; ateş, depresyon, anoreksi, ishal, nasal akıntı, ağız ve dil mukozasını içine alan üst sindirim kanalında erozyon ve ülserler, dehidrasyon, aşırı zayıflama ve olayların bazılarında interdigital ve coroner sahada epitel nekroz, kabuk oluşumu ve erozyonlara bağlı olarak ağrılı yürüyüş görüldüğü ve genellikle iki hafta içinde ölümlerin olabileceğini belirten literatür bildirimleriyle 2,4,5,6,7,8,22 olgularda gözlenen klinik bulguların uyum içerisinde olduğu gözlenmiştir.

    Literatürlerde 1,4,5,7,8,22, hastalığa bütün yaşlardaki sığırların duyarlı olmasına rağmen genellikle 6 – 24 aylık hayvanlarda enfeksiyonun meydana geldiği bildirilmektedir. Her iki olgunun da duyarlı olarak bildirilen yaş grubu arasında oluşu bu görüşü destekler niteliktedir. Çalışmadaki her iki olguda da saptanan total lökosit ve trombosit sayısındaki düşüşlerin Baker 6’in MD’li hayvanlarda lökosit sayısının normalden % 50 aşağı düştüğü ve trombosit sayısının azaldığı bildirimiyle uyumlu bulunmuştur.

    Sekunder enfeksiyonlara karşı tedaviye alınan hayvanların sahipleri ile yapılan görüşmede, her iki hayvanın da daha sonra kötüleştiği ve bu nedenle zorunlu olarak kestikleri öğrenilmiştir. Öldüğünde haber vermeleri istenmesine rağmen bilgi vermeden kestiklerinden otopsileri yapılamamıştır. Ancak her iki hastanın kötüleşmesi ve zorunlu kesilmeleri PI sığırlarda BVDV tarafından meydana getirilen MD’nin mortalitesinin çok yüksek olduğu bildirimini 4,6 destekler niteliktedir.

    Bu çalışmada, PCR metodu kullanılarak MD şüpheli vakalar kısa sürede belirlenmiştir. Ayrıca, çalışmada klinik benzerlikleri nedeniyle, örnekler mukozal hastalıklara sebep olan diğer önemli virusların varlığı yönünden de test edilmiştir. Test edilen viruslardan, erken tanısı bakımından, sığır vebası hastalığı özellikle önem arz etmektedir. Ülkemiz bu hastalıktan ari olmasına rağmen, coğrafik konumu nedeniyle, Doğu-Güney Doğu Anadolu Bölgesi sığır vebası yönünden en riskli bölgelerden biridir. Bu nedenle bölgemiz için MD hastalığıyla sığır vebası hastalığın ayrımının hızlı ve doğru bir şeklide gerçekleştirilmesi daha da önem arz etmektedir. Bu çalışma bu nedenle de önemli görülmektedir.

    Sonuç olarak; sığırların ishal ve stomatitis semptomlarıyla seyreden hastalık olaylarında bölgemizde klinik olarak ilk kez gözlemlenen ve RT-PCR metodu kullanılarak teyit edilen MD hastalığının da dikkate alınması gerektiği, ayrıca ülkemizde hastalığın insidansını ortaya koyacak çalışmaların yapılmasının faydalı olacağı kanısına varılmıştır.

    Teşekkür
    BVDV’un NADL suşunun teminini sağlayan Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Viroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Sibel YAVRU’ya teşekkür ederiz.

    #98796
    mukeat
    Üye

    Çok detaylı bir inceleme teşekkürler.

2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.