blank
  1. Anasayfa
  2. Hayvanlar Alemi
  3. Veteriner Hekimlere Sorun
  4. Sığır
  5. BUZAĞI İSHALLERİNİ ÖNLEME YOLLARI
15 yazı görüntüleniyor - 1 ile 15 arası (toplam 26)
  • Yazar
    Yazılar
  • #9271

    [size=medium]BUZAĞI İSHALLERİNİ ÖNLEME YOLLARI

    Kuyruğa bulaşmış sarı renkli
    ishali olan bir buzağı

    Buzağı ishalleri sütçü sürülerde görülen en önemli problemlerden biridir. ishaller, tedavi masrafları ve düşük performansa bağlı olarak olan belirgin ekonomik kayıplara neden olur. Hasta buzağılarda, dehidrasyon, elektrolit dengesizliği ve asidoza yol açan şiddetli bir ishal görülür. Kurtulan buzağılar ise hiçbir zaman potansiyel verimlerini ortaya koyamazlar. Buzağı ishalleri çeşitli nedenlere dayanan karmaşık bir hastalıktır.

    Bu karmaşıklık, hastalığın engellenmesi, tedavi edilmesi ve kontrolünü güçleştirmektedir.
    İshallerin nedenleri ya enfeksiyöz ya da değildir.

    Enfeksiyöz nedenler arasında E.coli, Clostridium suşları gibi bakteriler, coronavirus ve rotavirus gibi viruslarla parazitler bulunmaktadır. Enfeksiyöz olmayan nedenler de ortam ve beslenme kaynaklıdır. Bu çeşitli nedenleri verdikten sonra görüleceği gibi tek bir koruyucu önlemin çeşitlik koşullarda oluşan tüm ishalleri kontrol etmesi olası değildir.

    Dikkatlice planlanmış ve uygulanmış aşı programlarında bile eğer gebe inek fiziksel kondüsyon bakımından zayıfsa (örneğin internal parazitler bulunduruyorsa) ishale karşı başarısız olunabilir.

    Güç doğum oranının yüksek olduğu, ağız sütünün (kolostrum) düşük kalitede veya az miktarda alındığı durumlarda ve kötü ortam koşullarında (düşük standartlarda temizlik, yetersiz havalandırma veya aşırı kalabalık barınaklar) aşılamanın etkinliği düşük olmaktadır. Kısacası yeni doğan buzağıların ishalleri için tek ve basit bir çözüm yoktur.

    Kolostrum; ineğin doğumdan sonrası ilk sütü, yavru için önemli besin maddeleri ve hastalıklara karşı koruyucu maddeler bulundurmaktadır. Maksimum oranda korunma sağlanması için yeni doğan yavrunun doğumdan sonraki ilk 4 saat içinde ağız sütü alması koruyucu antikorların buzağının bağırsaklarından geçerek kan dolaşımına karışması sağlanmalıdır. Bazı durumlarda inek yeterli miktarda ağız sütü üretemeyebilir veya ağız sütü zayıf kalitede olabilir. Pek çok sürü yönetim programlarında buzağılara direkt olarak yeterli miktarda ağız sütünün verilmesi önemli yer tutmaktadır. Kapsamlı bir program dahilinde, ortam kaynaklı stres faktörlerini minimize edip beslenmeyi optimum seviyede tutarak enfeksiyöz ajanlara karşı koruyucu aşıların yapılması ile ishallerle mücadele en iyi şekilde kontrol edilebilir. Zaman tablosuna bağlı olan buzağı ishallerinden korunma, teşhis ve tedavi konularında bir kılavuz aşağıda verilmiştir. Bu kılavuz size yardımcı olarak buzağı ishallerine karşı mücadelede optimal koruma sağlayacaktır.

    İSHAL BUZAĞILARI NASIL ETKİLER

    ishalli bir buzağının
    kalın bağırsak kesiti

    İshale neden olan enfeksiyöz ajanlar, başlıca E.coli, rotavirus veya coronavirus çoğunlukla birbiriyle birarada bulunurlar. Genellikle ishale neden olan tek bir ajan bulmak olası değildir. Hem bakteri hem de viruslar buzağının bağırsak yüzeyine tutunarak tahribata neden olurlar. Bunun sonunda vücuttan bağırsağa doğru su kaybına yol açarlar. Tahrip olmuş bağırsak hücrelerinin, gıda ile alınan ve bağırsak kanalından geçen besin maddelerini absorbe etme yetenekleri kısıtlanmış olur.

    Bakteriler, intestinal, dokuları tahrip eden kuvvetli toksinler salgılarlar. Bunun sonucu; fazla su kaybı, ishal, ateş, halsizlik, iştahın azalması, dehidrasyon şekillenir. Su kaybı sırasında bir buzağı, vücut ağırlığının % 10 veya daha fazlasını kaybedebilir. Vücut sıvılarının kaybı sonunda total kan hacminin azalması kan dolaşımının düşmesi ve vücut için kritik mineraller olan sodyum, potasyum ve klorür kayıplarına neden olur. Potasyum kaybı, buzağının normal kas fonksiyonları için gerekli sinir uyarımlarını etkiler.
    Rotavirus enfeksiyonları çoğunlukla 1-3 günlük buzağılarda görülür.
    Bu virus bağırsaklardaki su ve besin maddelerinin emilmesine olanak sağlayan tüy benzeri oluşumları enfekte ederek yıkımlar. Bu yıkım sonunda buzağının sindirim sisteminden sıvı ve besin maddelerinin alımı durarak ishal, vücut sıvılarının kaybı (dehidrasyon) ve intestinal boşlukta elektrolitlerin kaybı ile sonuçlanır. Rotavirus’lar özelikle ısı ve kuruluğa karşı dirençlidirler ve kötü ortam koşullarında bile haftalarca dayanabilirler. E.coli: Bu bakteri özellikle 1-7 günlük buzağılarda ishal oluşturması ile bilinir. Şiddetli intestinal yıkım, toksin oluşumu, ishal ve dehidrasyon sonucu ölüme neden olur.

    Enfeksiyon, bakteri filamentlerinin bağırsak yüzeyine tutunması ile başlar. Bakteri, koloni oluşturur ve ishal ile sonuçlanan aşırı miktarda toksin salgılar. Coronavirus enfeksiyonu çoğunlukla 7- 14 günlük buzağılarda görülür.
    Başlıca belirtiler, sulu, yeşilimsi ishal, halsizlik ve iştahsızlıktır. Bu virus, ince ve kalın bağırsak yüzeyinde ciddi yıkıma neden olur ve buna bağlı olarak yüksek oranda mortalite görülür. Bu viruslar, vücuttan büyük miktarlarda atıldığından hastalık bir hayvandan diğerine kolayca bulaşır.
    Clostridium perfringes Tip C tarafından oluşturulan clostridial ishaller, buzağılarda ani ölümlerle karakterizedir. Bu tip ishaller daha çok 1-28 günlük arasında olan buzağılarda görülür. Enfeksiyon belirtileri eğer görülür ise kanlı ve kokulu bir ishal şeklindedir.

    BUZAĞI İSHALLERİNİ ENGELLEME KILAVUZU (Korunma, Tanı ve Kontrol)

    PLAN A:
    KoruyucuAşılama: (BOVİNE PİLİ SHİELD)
    1-Gebe düve ve ineklere doğuma 2-6 hafta kala yapılır. Boyun bölgesinden kas içi 1 ml şeklinde uygulanır. Yılda bir kez uygulanır, rapeli gerekmez.

    PLAN B :
    Koruyucu Uygulamalar: (ECOLiZER)
    1-E.coli’nin üniversal K 99 pilus antijeni ve tüm somatik antijenlerini bulunduran antiserumlar yeni doğan buzağılara ağız yolu ile doğumdan sonra, tercihen 12 saat içinde ağızdan 10 ml iğnesiz şırınga ile verilmesi ile E.coli ishallerinden tam koruma sağlanır. 2-Karma antiserumlar: (BOVi SERA) E.coli, P.haemolytica P.multocida, Corynebacterium pyogenes ve S. typhimurium’un neden olduğu bağırsak ve solunum yolu enfeksiyonlarında koruyucu ve tedavi edici olarak kullanılan antiserumlardır. Buzağılara doğumdan sonra mümkün olan en kısa zamanda verilir.

    BUZAĞI DOZU:
    Koruyucu: 20 ml, deri altı veya kas içi
    Tedavi edici: 40-100 ml, deri altı veya kas içi.

    PLAN C:
    TEŞHiS VE KONTROL
    Oral rehidrasyon tozlarının kullanılması: (SKY HIGH ENERGY) Bu amaçla hazırlanmış tozlar, buzağılarda bakteriyel, viral veya beslenme ile ilgili olarak oluşan ishallerde şekillenen dehidrasyon, asidoz ve elektrolit kayıplarını gidermek için kullanılır. ishalin ilk belirtileri görülür görülmez kullanılmaları ile ishal kontrol altına alınabilir. Ağızdan verilen bu rehidrasyon maddeleri; buzağı ishalini derhal keser ve buzağının kaybettiklerini geri verir. Bir paket (105 gr) 1.5-2 litre ılık suda (37°C) iyice karıştırılarak jel oluşturmadan önce 15 dakika içinde buzağıya içirilir. ilk uygulamadan 12 ve 24 saat sonra tekrarlanır.

    İSHALLERDEN KORUNMA ANAHTAR LİSTESİ 1-Sürüde sağlıklı inekler oluşturarak sağlıklı ineklerin yavrularına koruyucu maddeleri aktarması temin edilir. Koruyucu sağlık programının yaratılması için veteriner hekiminiz ile işbirliği yapınız.
    2-Yavruyu ishallerden korumak için gebe ineğe E.coli’ ye karşı aşı uygulayınız. (BOVİNE PiLi SHiELD)
    3-iç parazitler için gerekli ilaçların yapılması gerekir. Pasif immunitenin sağlanması için parazit mücadelesinin yapılması şarttır.
    4-Gerekli gördüğünüz hallerde, anne ve yavruya stres oluşturmamak için doğuma yardımcı olunuz.

    Beyaz ishalli bir buzağının arkadan görünüşü

    5-Buzağı doğar doğmaz mümkünse ilk 4 saat içinde ağız sütünü alması sağlanır. Düveler ve ikinci doğumunu yapan inekler yeterli miktarda antikor oluşturamayabilirler. Olgun ineklerden alacağınız ağız sütü ile yavruları destekleyiniz. Doğan yavrulara K 99 pilus antijeni ile hazırlanmış antiserum uygulayınız. (BOVİ SERA)
    6-Doğum odasını ılık ve temiz tutunuz. Doğumdan sonra oda temizlenip dezenfekte edilmelidir.
    7-En kısa süre içinde anne ve yavruyu başka temiz bir bekleme bölmesine veya temiz bir meraya alınız.
    8-Buzağıları temiz ve ılık tutunuz. Soğuk ve ıslak hava şiddetli ishallerin oluşmasını sağlayan unsurlardır.
    9-Hayvanları kalabalık halde tutmayınız. Yeterli havalandırmayı sağlayınız.
    10-Buzağılar arasında ishal çok süratle yayılır. Şişeler, kovalar ve ağız sondaları dezenfekte edilerek bulaşma riski azaltılmalıdır.
    11-Hasta hayvanları sağlıklı alanlardan hemen ayırınız. iyi direnajı olan buzağı boksları kullanınız.
    12-Eğer hasta buzağıları tedavi etmek için yutturma sondası kullanıyorsanız her buzağıdan sonra dezenfekte ediniz. Genel sanitasyon kurallarına uyunuz; iğne uçlarını sıkça değiştiriniz, aşıların kontaminasyonunu engellemek için transfer iğne uçları kullanınız. Dışkı ile kaplı, nemli ortamlarda buzağılara aşı yapmaktan kaçınınız.
    13-Bir ishal salgınında, erken tanı ve tedavi çok önemlidir. İshal başladıktan 12 saat içinde dışkı örneklerini teşhis için laboratuvara gönderiniz. İshal görülür görülmez oral rehidrasyon preparatlarını kullanınız. (SKY HIGH ENERGY)
    14-İshalleri engellemek ve salgınları tedavi etmek için ishaller ile mücadeleyi bir plan dahilinde uygulayınız.

    CLOSTRİDİUM ENFEKSİYONLARI

    Rotavirus ve Crytosporidia Karışık enfeksiyonlu bir buzağıda
    sarı renkli ishal

    Hayvanlarda hastalık oluşturan bu mikroorganizmalar sporlu bakteriler olup toprakta ve hayvan gübrelerinde uzun süre canlı kalırlar. CI.Perfringens tip A, B, C, D, E ise normal olarak hayvanların bağırsaklarında bulunurlar. Sporlar uygun ortam bulduklarında vegetalif hale geçerek çıkardıkları ekzotoksinlerle (alfa, beta, gama, delta, epsilon vb.) hastalık oluştururlar. Anaerob olan bu mikroorganizmalar, yara enfeksiyonları şeklinde klinik belirtilerle veya beslenme değişikliklerinde hiçbir semptom göstermeden hastalık oluştururlar.

    Ölüm oranı yüksektir ve enterotoksemilerde hiçbir belirti gözlemeden hayvan ölü bulunur.

    YANIKARA
    (Gazlı Gangren-Gangrenea Emphysematosa)
    Etkeni=(Cl. Chauvoei)

    Ender olarak koyunlarda da görülmesine rağmen sığırlara özgü bir hastalıktır. Özellikle 9 aylıktan 2 yaşına kadar olan genç,kondüsyonu iyi dana, düve ve tosunlarda görülür. Koyunlarda yara enfeksiyonlarından sonra görülmesi ile birlikte, sığırlarda bulaşık su ve yemlerle alınır. Sindirim kanalından mukozaya geçen etkeni makrofajlar fagosite ederek kan yolu ile çeşitli dokulara taşırlar.

    SEMPTOMLAR
    Etken en çok sevdiği kas dokusuna (arka bacaklar, bel ve sırtbölgesi, kostalar üzeri, ön göğüs ve scapula bölgelerinde) yerleşir. Kas dokusuna yerleşen etken toksin salgılayarak bağ dokusu ile kas dokusunda ödem ve kanamalarla başlayan yaygın bir yangıya sebep olur. Etkenin kendisi ise kas dokusundaki glikojeni ayrıştırarak gaz ve organik asitleri ortaya çıkarır. Toksin ve diğer metobolitler kan yolu ile vücuda yayılıp çeşitli doku ve organlarda sekunder bozukluklar da yapar. Semptomlar enfeksiyondan 1-5 gün sonra başlar. Genel semptomların yanısıra kas gruplarında ağrı ve şişlik ayaklarda topallama dikkati çeker. Şişliklerin üzerine basıldığında çıtırtı (krepitasyon) sesi duyulur. Deride renk değişikliği ve nekrozlar gözlenir. Hayvan 24-48 saat içinde ölür. Kadavra ileri derecede timpaniktir. Ağız kurumuştur. Anüs ve vulvadan kanlı seröz eksudat sızar.

    MALİGNANT ÖDEM
    Etkeni (Cl. Septicum)

    Birkaç Clostridium etkeni tarafından oluşturulur. Derideki yaraların enfekte olması ile ortaya çıkar. Yaranın bulaşmasından 12-48 saat sonra lokal semptomlar ve takiben genel semptomlar başlar. Topailık, titremeler, halsizlik dikkati çeker. Ödemler oluşur. Ödemli bölgelerde çıtırtı sesi duyulabilir. Yanıkara ile karışır.

    BRADZOT
    Etkeni (Cl. Septicum)

    Koyunlara özgü olup toklu ve genç hayvanlarda görülür. Kış aylarında soğuk, karlı, donmuş yem ve bulaşık sularla etken alınır. Hastalık abomasum yangısı ile başlar ve toksinler vücuda yayılarak, özellikle sinirlerde tahribat yaparak hayvanın kısa sürede ölmesine neden olur. Hastalık ani başlar ve kısa sürer. Kadavranın karın bölgesinde gaz toplanır ve şişer.

    CLOSTRİDİUM ENFEKSİYONLARI

    ENFEKSiYÖZ NEKROTiK HEPATiT (KARA HASTALIK)
    Etkeni (CI. Novyi)

    Fasciola (kelebek) invazyonlarının çok yoğun olduğu bölgelerde koyunlar arasında büyük telefatlara yol açan bir hastalıktır. Etken sağlam hayvanların bağırsaklarında ve karaciğerlerinde bulunur.
    Dışkı ve ölen hayvanın kadavrası ile hastalık yayılır. Yem ve sularla bulaşır. Besi durumu iyi 2-4 yaşlarındaki hayvanlarda görülür. Fasciola’ lar tarafından tahrip edilen karaciğerlerde etken hızla faaliyete geçer ve toksin salgılamaya başlar.

    Enterotoxemi’den ölen bir buzağının ince bağırsakları

    Salgılanan toksinler karaciğerlerde nekroz yapmalarının yanısıra özelliklerle sinirler üzerinde toksiktirler. Hayvanlar halsizdir. Sürünün gerisinde kalırlar, stermum üzerine yatarak çırpınma hareketleri yaparlar ve birkaç dakika içerisinde ölürler. Semptomlar uzun sürmez. Kadavrada burundan kanlı akıntı gelebilir. Deri altı dokuları siyahımtırak görünüşte olduğu için bu hastalığa “KARA HASTALIK” denmiştir.

    KUZU DİZANTERİSİ
    Etkeni (Cl.Perfingers tip B.)

    Kuzularda hemen doğumdan sonra başlar 3 haftalık yaşa kadar görülür. Şiddetli ishal ile seyreder. Etken beta ve epsilon toksinieri salgılar. Beta toksinieri enterit yapar. Epsilon toksinieri ise bağırsaklarda proteolitik sindirim enzimleri ile (tripsin, kemotripsin) aktif zehir haline gelebilir. Hastalık perakut seyreder. Sağlam görülen kuzular birden düşer, sancılı bir yatma gösterirler. Konvülziyonlar vardır, ishal bazen kanlı olabilir ve kuzu kısa bir süre sonra ölür. Yaşları büyük olan kuzularda süre biraz daha uzun olur.

    STRUCK
    Etkeni (Cl.Perfingens tip C.)

    Genç kuzularda, besi durumu iyi erişkin koyunlarda, keçilerde ve buzağılarda görülür. Hasta hayvanlarda titreme, timpani, sancı ve ishal olursa da bu semptomlar görülmeden hayvan ölür. Ölümler çok ani olup hastalığın ne zaman olduğu gözlenemez.

    ENTEROTOKSEMİ
    (Pulpy Kidney-Çelerme-Ot Hastalığı)
    Etkeni (Cl.Perfingens tip D.)

    En çok koyunlarda olmak üzere keçi ve buzağılarda da görülür. Özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında yem değişikliği yapıldığı dönemlerde ani ölümlerle ortaya çıkar. En önemli özelliği hiçbir belirti göstermeden ölümlerin olmasıdır. Akşam dama, ağıla kapatılan sağlıklı hayvanlar sabaha ölü olarak bulunurlar. Hastalık ishalle başlar. Toksinlerin artması sonucu (epsilon toksin) kana geçen toksinler merkezi sinir sistemine giderek önce stimulasyon, takiben depresyon meydan getirir. Damar endotellerinin tahrip olması sonucu hayvanda şok meydana gelir ve ani ölümler gözlenir. Hastalık çok hızlı seyrettiği için sağıtım olanağı yoktur.

    SIĞIRLARDA BASİLLER HEMOGLOBİNÜRİ
    (Red Water Disease)

    Etkeni (CI. Novyi tip = (CI. Haemolyticum) Sığır ve mandalarda, nadiren koyunlarda görülür. Sonbahar aylarında görülen karaciğer nekrozu, yüksek ateş ve hemoglobinüri semtomları ile seyreden öldürücü bir hastalıktır. Etkenin sporlarıyla bulaşık ot ve yemlerin yenmesiyle bulaşır. Karaciğere yerleşen etken hızla çoğalarak nekrozlar yapar. Bunun sonucu yüksek ateş ve icterohemoglobinüri ortaya çıkar. Besi durumu iyi olan hayvanlar merada ölü bulunurlar. Genel semptomların yanında hayvan ızdıraplı görünüştedir, inler, sancılıdır, beden ısısı yükselir, dışkı koyu kahve, idrar koyu kırmızı görünüştedir. Spesifik bir sağıtımı yoktur, hayvanlar ölmeye devam eder ve ölen hayvanların kadavraları etkenin yayılmasında önemli rol oynarlar.

    TEMEL İMMUNOLOJİ BİLGİLERİ
    DOĞUŞTAN OLAN İMMUN SİSTEM KOMPLEMENT SİSTEM

    Komplement sistemi, serum proteinlerinin bir reaksiyon zinciri ile çalışır. Bu reaksiyon zincirinin başlıca etkisi, vücudun yaralanan veya bir enfeksiyoz ajan tarafından işgal edilen bölgesindeki kan akışını arttırmasıdır.
    Bu işleme enflamasyon / yangı denir ve (kan akışındaki artış nedeni ile) bölgenin kızarması ve (artan sıvı hacmi nedeniyle) şişmesi ile sonuçlanır. Artan kan dolaşımı, bölgenin ısınmasına, bölgedeki sıvı artışı ise basınç ve ağrıya neden olur.
    Artan kan dolaşımı, bölgede fagositik hücrelerin birikmesine yol açar.

    Şekil 1 Komplement’in Faaliyetlerinin özeti ve Akut yangısal reaksiyondaki rolü

    Şekil 2 İmmun sistem hücrelerinin orijini

    Sıvı birikiminin nedeni, aynı zamanda fagositik hücrelerin kapilarları terk edip, tahrip olmuş dokulara yönelmesine de sebep olan, kapilarların artan geçirgenliğidir. Komplement sisteminin fagositik hücreleri yangı olan bölgeye çekip enfeksiyöz ajanlara tutunmasını temin ederek ya onları yok etmek ya da fagositoz işlemine duyarlı hale getirmek gibi başka spesifik rolleri de vardır (Şekil 1). Genelde komplement sisteminin fonksiyonu, immun sistemindeki diğer komponentlerin aktivitelerin; teşvik etmektir.

    FAGOSİTİK SİSTEM
    Fagositik hücrelerin (yutar hücreler) bu ismi almasının nedeni, işgalci bakteri ve virüsleri yutup sindirmeleridir (Şekil 3). Nötfille ve makrofajlar olarak isimlendirilen geniş bir hücre sınıfı başlıca fagositik hücrelerdir. Bu hücrelerin fagositik etkileri, çoğunlukla komplementin veya özelolarak oluşturulmuş antikorların antikorların bakteri veya virüslere tutunması ile aktive edilir. Buna ek olarak makrofajlar, yuttukları işgalci ajanları özel bir şekilde işlerler ve parçalar halinde lenfositleri sunarlar. Bu işlem, antikora bağlı immun yanıt ve/veya hücreye bağlı immun yanıtın en kritik başlangıç noktasıdır.

    Şekil 3 Fagositoz ve Bakterinin Öldürülmesi

    Şekil 4 IBR intrazal aşısı ile buzağılarının aşılanmasından sonra oluşan interferon ve koruyucu antikor üretimi

    İNTERFERON SİSTEMİ
    Hücreler enfeksiyöz ajanlar, özellikle virüsler tarafından işgal edildiğinde hemen interferonlar adı verilen küçük proteinler salgılarlar. Bir tip interleron, diğer vücut hücrelerini uyararak bu hücrelerde virüslerin çoğalmasını engelleyen savunma sistemlerini harekete geçirir. interleronun bir diğer rolü ise, immun hücrelerinin aktivitesini arttırmasıdır. Buna örnek olarak, makrofaj ve nötrofillerin yuttukları enfeksiyöz ajanları öldürmelerini teşvik etmesi verilebilir. interferonun üretiminin ve aktivitesinin üreticiye sağladığı iki önemli avantaj vardır:

    1-interferon koruyucu seviyelere çok çabuk ulaşabilir(48 saat içinde) ve buna bağlı olarak antikor oluşmasından daha önce koruma temin eder(Şekil 4).
    2-interferonlar viral spesifik değildirler ve hücresel savunma mekanizmasını diğer virüs tiplerine karşı da stimule ederler. interferonlar pek çok virüse karşı çapraz bağışıklık yaratarak bu yönleri ile viral spesifik olan antikorlardan ayrılırlar.

    ELDE EDİLEN İMMUN SİSTEM
    İmmun sistemin ikinci bölümü Elde Edilen immun Sistemdir. Bu terim, bu sistemin sadece yabancı ajanlar tarafından oluşturulmadığı ve daha önceden spesifik ajanlara maruz kalınmasından dolayı kendisinin yanıt verme kapasitesi olduğu anlamına gelmektedir. Bu belleğe bağlıdır. Bu sistemi iyice açıklayacağız, çünkü elde edilen immun sistem aşılama işlemleri ile teşvik edilir. Her ne kadar da immun sistemin tüm değerleri birbirleri ilişkili ise de elde edilen immun sistemi mukozal, antikora bağlı ve hücreye bağlı sistemler olarak ayırabiliriz.

    MUKOZAL İMNUN SİSTEM
    Mukozal yüzeyler, vücuttaki intemal pasajlar boyunca, meme bezlerindeki kanal sistemi ve gözyaşı bezindeki hücreler gibi olanlardır. Bunlar ayrıca, üriner, reprodüktif kanal ve burundan başlayıp trachea, bronşlar ve akciğere kadar devam eden solunum kanalı (respiratorik kanalı) da kapsar. Ağızdaki tabaka, salya kanal sistemi, osefagus, mide ve bağırsaklar da hep mukozal yüzeylerdir. Bu yüzeyler nemli ve ılıktır, böylelikle bakteriyal üreme için mükemmel ortam hazırlarlar. Aynı zamanda bakteri ve virüslerin invazyonuna karşı hassas durumda kalırlar. Bu mukozal yüzeylerin hassasiyeti özel bir koruma mekanizmasına gerek duymaktadır (Mukozal immun sistem). Bu mekanizmanın primer fonksiyonu enfeksiyöz ajanının mukozal yüzeye tutunma mekanizmasını engellemesidir. Enfeksiyöz ajan tutunamaz ise, üreyemez veya vücuda giremez ve vücudun doğal deliklerinden dışarı atılır. Koruyucu mekanizma, enfeksiyöz ajanların mukozal yüzeylerden girip, makrofajlara tutunup, lenfositlere sunulması ile başlar.

    B lenfositler sırası ile, ergin plazma hücrelerine dönüşür dönüşüp aktif immunogobülin A (lgA) salgılarlar. IgA’lar, mukozal yüzey boyunca bulunan hücrelerde taşınarak mukozal pasaja dökülürler. Bağırsakta taşınan IgA’lar, ek bir komponent alır ki buna secretory kısım denir. Bu kısım ile birlikte secretory IgA diye adlandırılır. Secretory IgA, mukus içindeki sindirim işlemine tek başına IgA’dan daha dirençlidir.

    Bağırsakta ve diğer mukozal yüzeylerdeki tabakaya tutunma işlemlerini bozar. Bu lokal korumaya ek olarak, aktive olmuş plazma hücreleri kan dolaşımına girerek vücudun diğer mukozal yüzeylerde koloniler oluşturur. Bu mekanizma ile sadece biri enfekte olmuşken tüm mukoza yüzeylerde koruma sağlanır.

    Buna rağmen en etkin koruma enfeksiyöz ajanların ya sindlrim ya da solunum kanalına girmesinde sağlanır. Secretory IgA, özellikle E. coli gibi bakterilere karşı korunmada önemlidir. Bu tip bakteriler, pili denen saç benzeri özel yapıları sayesinde bağırsağın mukozal yüzeyine tutunurlar. Örneğin, K99 IgA, K99 E. coli’ye karşı, K88 IgA, K88 E. coli’ye karşı koruma sağlar, v.b.

    Yeni doğan yavru annesinden zengin miktarda IgA ve IgG’yi ağız sütü ile alabilir. Bu antikorların IgA porsiyonu bağırsaktaki mukus içinde kalarak oluşturulan özel enfeksiyöz ajanlara karşı koruma sağlarlar. Diğer yandan, doğumdan sonraki ilk birkaç saat içinde ne kadar çok IgG yeni doğanın kan dolaşımına abzorbe edilir ise, o oranda yavaşça mukus membranlarına geçerek uzun süreli koruma temin eder (genellikle 21. güne kadar). Bu yeni doğanlarda çok önemlidir, çünkü annenin diğer zamanlardaki sütü, kolostrumdan farklı olarak çok az antikor bulundurur.

    MUKOZAL SİSTEM

    Şekil 5 Göz, bağırsak, mide vb. gibi mukozal sistemler enfeksiyona maruz kaldıklarında bu işgalci ajana karşı kendilerini korumak için IgA salgılarlar. Buna ek olarak süt emen buzağı veya domuz yavrusu orta derecede IgA’yl kalastrum ile alabilir. Eğer işgaci ajan E. coli ise bu IgA, E. cal i ishaline karşı korumaya yardım eder. IgA miktarının arttırılması için anneye yapılan aşılamalar, ağız sütünü alacak yavruların korunmasını arttırır.

    ANTİKORA BAĞLI İMMUN SİSTEM

    Antikora bağlı immunite, antijene özel antikorların, özellikle kan dolaşımında sirküle olan IgG ve IgM’lerin, üretimine dayanır. Bu antikorlar B lenfositlerinin türevi olan plazma hücreleri tarafından yabancı ajanlara (antijenlere) karşı, vücuda doğalolarak veya aşılama ile girmesi ile oluşturulurlar. Vücuda giren yabancı ajanların vücuttan uzaklaştırılmasından sonra belli B lenfositler her spesifik antijen için bir bellek oluştururlar. Aynı antijenin ikinci kez veya tekrar verilmesi ile bellek hücreleri hızla yanıt vererek büyük miktarda IgG antikorları oluşturulur (Şekil 6). Pek çok modern ölü aşı ve bakterinin iki doza dayalı aşılama ile yaratmak istedikleri immunite esası buna dayanır. B lenfosit antikorlar tek başlarına enfeksiyöz ajanlarını yok edemedikleri için onlara kendileri bağlanarak hücre çeperine tutunmalarını engeller ve bu ajanları komplement veya fagositik immun sistemin yok edici işlemlerine hazırlarlar.

    Buna ek olarak, enfeksiyöz ajanların oluşturdukları toksinlere bağlanarak onları nötralize ederler. Bu antikorlar kanda sirküle oldukları için etkin bir şekilde herhangi bir hastalık ajanının kan dolaşımında dolaşmasını ve çoğalmasını engellerier. Yangının olduğu yerde IgG antikorları çevre dokularına kapilar damarlardan sızarak taşınır ve bu bölgelerdeki enfeksiyonları boke ederler. Genelde ölü aşıların antikora bağlı immun yanıt oluşturduğu bilinmekte idi, ancak yapılan son araştırmalar göstermiştir ki ölü, adjuvantlı aşılar ayrıca hücreye bağlı yanıt oluşturmaktadırlar.

    HÜCREYE BAĞLI İMNUN SİSTEM

    Hücreye bağlı immunite vücuttaki normal dışı hücrelere karşı oluşturulan başlıca immun hücre yanıtıdır. Tüm virüsler ve bakterilerin hücre boyunca yaşayıp çoğaldıkları düşünüldüğünde, bu immun sistemin çok önemli bir bölümüdür. Bu sistem, aşılamayı takiben spesifik antijeni tanıyan T lenfositler tarafından şekillendirilen, kontrol edilmekte olan bir sistemdir (örneğin bellek). Antijen sunan hücrelerin (APC) birbirini takip eden uyarıları ile (Şekil 7) T hücreleri uyarılarak lenfokinleri oluşturup salgılamaları temin edilir. Lenfokinlerin pek çok fonksiyonu vardır. Genelde, akyuvarları uyarıp yönlendirerek enfekte hücrelere saldırmaları ve yok etmelerini temin ederler. Antikora bağlı immunite gibi, hücreye bağlı immunite de T lenfositler tarafından oluşturulur ve belli bir antijene yeniden maruz kalındığında daha güçlü bir yanıt oluştururlar. Bu aynı zamanda T sistemdeki bellek hücrelerinin varlığını ortaya koymaktadır. Bazı bakteriler ve tüm virüsler hücreler boyunca üredikleri için bağışıklığın diğer sistemlerini engellerier. Bu yüzden hücreye bağlı bağışıklık, artan sayıda araştırmaya konu olmaktadır. Son zamanlara kadar bilim adamları, sadece canlı bakteriyal ya da viral aşıların hücreye bağlı immunite oluşturduklarına inanıyorlardı. Ölü bakterinlerin ve aşıların antikora bağlı immuniteyi uyarırken, hücreye bağlı yanıtı oluşturmaya da yetkin olmadıkları düşünü/mekte idi.

    Buna rağmen, yapılan son çalışmalar göstermiştir ki, ölü antijenler belli adjuvantlar ile karıştırıldığında (aşı ve bakterinlere ilave edilip immun yanıtı maksimize eden materyaller) güvenilir şekilde hücreye bağlı immuniteyi stimule edebilmektedir.[/size]

    #35022
    Comez
    Üye

    süper bir kaynak olmuş.
    herşey için çok teşekkürler

    #35237

    Çok faideli bir çalışma olmuş ellerin dert görmesin kardeş:bravo::bravo::bravo:

    #35494

    mukemmmel

    #37932
    m@vi
    Üye

    cok güsel olmus tesekkürler…

    #37937

    TEŞEKKURLER….BİRDE PEYNİR SUYU VEYA DEMLİ ÇAY DA İSHALİ ÇARÇABUK KESİYOR..AKLINIZDA BULUNSUN

    #40767

    çok faydalı olmuş cidden emeğine sağlık

    #42148

    :bravo::bravo::bravo:ÇOK GÜZEL OLMUŞ ELLERİNE SAĞLIK FAYDALI OLUR İNŞALLAH:bravo::bravo::bravo:

    #47913
    Ayhan KARABULUT
    Katılımcı

    2 Çorba kaşığı Şeker
    2 Çay kaşığı Tuz
    1 Çorba kaşığı Soda
    0,5 litre ılık Çay
    1,5 litre ılık Su
    İshal kesilene kadar Sabah / Akşam

    #47917

    ya arkadaşlar bunları yazıyorsunuz ama yetiştirici gider kendisi uygular bunları ve bize gelmesine gerek kalmaz.Şunu da söylemek gerekli her zaman işe yaramıyor hatta çoğu zaman işe yaramıyor.Çünkü bağırsak mukozasındaki bakteri ve virusları öldüren bir tedavi şekli değil sadece dışkının katılaştırılması adına uygulanan bir tedavi.Bilimsellikten uzak ve nüks oranının yüksek olduğunu düşünüyorum.Saygılarımla sağlıcakla kalın

    #47935

    çok teşekkürler kardeş, eleerine sağlık. başarılar

    #54558
    byTR_43
    Üye

    emeğine sağlık teşekkürler….

    #79056
    mhcan62
    Üye

    çok iyi yaaa…

    #80479
    vorhan
    Üye

    harika..

    #80745

    arkadaşlar enfeksiyona bağlı bir buzağı ishali varsa enfeksiyonun türü ne olursa olsun COBACTAN ilacının faydasını çok başarılı buldum.tek dezavantajı birazcık pahalı olması

15 yazı görüntüleniyor - 1 ile 15 arası (toplam 26)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.