- Bu konu 1 yanıt içerir, 2 izleyen vardır ve en son 16 yıl önce
eyestr tarafından güncellenmiştir.
- YazarYazılar
- 30 Ocak 2008: 12:29 #17176
vetkdkpkÜyeGEBELİKTE HAYVANLARA UYGULANAN İLAÇLARIN YAVRU ÜZRİNE ETKİSİ
Summary
In this review, drug use in pregnancy have been narrated in detail effects on dam and in fetus, especially presented the significant informations to veterinary general practitioner. Key Words: Drug, pregnancy, animal
Özet
Bu derlemede, gebelikte ilaç kullanımının, ana ve yavru üzerine etkileri, ayrıntılı olarak anlatılmış ve bilhassa pratisyen veteriner hekimlere, önemli bilgiler sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: İlaç,gebelik, hayvan.
GİRİŞ
Veteriner hekimlere, gebelikte yavruyu teratojenik etkilerden korumak ve doğum sırasında yavruya zarar vermemek gibi iki yönden büyük görev düşmektedir. Genetik bozukluklar, radyasyon, kimyasal madde ve ilaçlar, enfeksiyon,vitamin yetersizliği ve anneye ait endokrin bozukluklar gibi birçok sebep gelişmeyi etkileyeceği gibi, çiftlik hayvanlarında embriyonik ölümlere de sebep olabilmektedir. Bu sebeple, ilaçların yavru üzerine etkisi konusunda, geniş bilgi sahibi olmanın büyük fayda sağlayacağı inancıyla ilaçların, üreme fonksiyonları ve gebelik üzerine etkileri hakkındaki bilgilerin sunulmasının yararlı olacağı ortadadır.
Gebe bir hayvanda, herhangi bir ilaç tedavisi risksiz değildir. Bu sebeple ilaç tedavisine karar verirken, önce tedavinin gerçekten gerekli olup olmadığı düşünülmelidir. Hasta, gebe olsun veya olmasın her hastalığın tedavisindeki ana kurala, mutlaka uyulmalıdır. İlacın etkisiz olabileceği durumlarda, gereksiz ilaç denenmemeli ve daha sonrada verilecek ilacın yavruya etkisi bilinmelidir.
Teratojenik etki; yavruda gelişim bozukluğu, kusurlu organ veya doku oluşmasına sebep olan çok karmaşık bir olaydır. Çünkü etkilenen birey iki biyolojik sistemden oluşmaktadır: 1) Gelişen Embriyo 2) Ananın Organizması. Teratojenik etki için; a- Ananın ve yavrunun genetik potansiyeli, b- İlacın yavruda metabolize oluşu veya bu ilaca karşı korunma mekanizması.İlaçların Teratojenik Etkisinin Oluşabilmesi İçin Gerekli Şartlar:
a-Ananın ve yavrunun genetik duyarlılığı:Bugün için kesin teratojenik olduğu bilinen ilaçlar aynı gebelik ayı içinde, aynı doz ve aynı süre kullanıldıkları halde her yavruyu aynı oranda etkilemediği çeşitli araştırıcılırla ortaya konulmuştur. Mesela deneylerle hayvanlarda aynı doz kortizon ile %10-100 oranında yarık damak oluşmuştur. Bu farklı sonuşçalrın sebebi genetik duyarlılık ve çevre faktörleri ile açıklanmaktad
Ayrıca, ananın yaşı, hormonal dengesi, beslenmesi uterusun durumu, avitominasis, dengesiz ve yetersiz beslenme, iklim, kronik hastalıklar, metabolizma hastalıkları gibi ananın fizyopatolojisi denebilecek halleri, yavrunu teratojenik faktörlere karşı duyarlılığını etkilemektedir.
Teratojenik etkisi az olduğu bilinen bir ilacın, çevre faktörleri iyi olmayan bir hasta grubunda beklenenden daha yüksek oranda bozukluklara sebep olacağı artık tartışmasız kabul edilmektedir.b- İlacın kullanım süresi ve dozu: Deneyler, teratojenik etkisi olan ilaçların, hayvanlara yüksek dozda uygulanması ile getirilebildiğini, yavruda ölüme sebep olabileceğini göstermiştir. İlacın uzun süre kullanımı, yavruyu daha kolay etkilemektedir.
c- İlacın uygulanma zamanı: Gebeliğin teşekkülünden sonraki ilk hafta içinde ilaçlar, ya embriyonun ölümüne sebep olur yada embriyoya hiçbir kötü etki yapmazlar. Teratojenik etkinin en zararlı olduğu gametogenez ve blastogenez devrelerinde, ilaçlar, embriyonun ölümüne sebep olur veya ileri derecede doğuştan sakat yavru oluşur. Organogenez ve mutarasyon devrelerinde olan teratojenik etkiler, yavruda daha ziyade organ gelişme bozuklukları şeklinde kendini göstermektedir.
d- İlacın yavruda metabolize oluşu: İlaçların yavruda meydana getirdiği olumsuz etkiler, bir yönden de bu maddelerin yavrudan metabolize oluşuna veya başka bir deyişle, yavru tarafından detoksifiye edilerek atılmasına bağlıdır. İlacın yavruda etkili olmasındaki bir diğer faktör de yavrunun bu etkenlere karşı korunma mekanizmasıdır. Örnek verirsek, bazı maddeler anada olduğu gibi yavruda da kan proteinleri ile bağlantılar yapamadıkları, karaciğerde metabolize olmadıkları veya böbreklerle atılmadıkları için, yavrunun vücudunda, anne organizmasından farklı birikim gösterirler ve sonuçta zarara sebep olabilirler. Salisilatlar ve sulfonamidler yavruda, anadakine göre az tutulurlar. Burada kan proteinlerine bağlanmalarının etkisi vardır. Özellikle sulfonamidlerin anaya fazla verilmesi, yavru kanında proteine bağlanmaya çalışması sebebi ile bilirubin açıkta kalacağından yeni doğanda sarılık görülebilir.
İlaçları gebelikte kullanımları yönünden inceleyecek olursak;Lokal anestezikler
Çabucak maternal dolaşımına absorbe edilise , yavruda bradikardi, asidoz ve sentral sinir sistemi (S.S.S)’ ni baskılar. Bu sebeple, doğum esnasında annedeki kardiak aritmilerin kontrolü için, intravenöz lidokain kullanımı yavru için ayrı bir risk teşkil eder.Genel anestezikler
Genel anestezik ajanların çoğu plasentayı geçerek, yeni doğanın S.S.S’ni baskılar. Uçucu inhalasyon anestezikleri, yeni doğanın akciğerlerinden değişmeden elimine edilir. Biyotransformasyon(barbitüratlar) veya renal atılım(ketamin) geerktiren intravenöz anestezik ajanları, doğumu takiben yavruda devam eden durgunluk oluşturabilir. Ketaminin plasentada biriktiği gösterilmiştir. Ketamin, fötal plazma ve beyinde maternal plazmadaki ile aynı konsantrasyona erişir. Barbitüratlar, hayvanlarda doğum bozukluklarına sebep olabilir. Bununla beraber bu ilaçların teratojen etkisi yoktur ve meydana gelen bozukluklar genellikle önemsizdir.ANTİBİYOTİKLER
Antibiyotiklerin, gebeliğin sonlarında yavruya zaralı etki yapabileceği ve abortusa sebep olabileceğinden, kullanımından kaçınılmalıdır.Penisilin grubu:Sefalotin ve sulfonamidler gibi semisentetik penisilinlerin proteine bağlanma yerleri, bilirubinle aynı olduğundan, bunların kandaki yüksek seviyeleri bilirubini açıkta bırakarak kernikterus riskini arttırabilir.
Penisilinlerin fötus ve yeni doğanda böbrekten yavaş atıldıklarından kan konsantrasyonları yükselebilir. Bu da musküler irritabiliteye sebep olabilir. Nadiren hemolitik anemi, coombos testisin(eriroblastozis fetalis hastalığının) pozitif olması ve kemik iliği depresyonu(özellikle Metisilin ile) görülebilir.Tetrasiklin grubu: Gebelikte en çok zaralı olabilecek antibiyotiklerin başında gelir.
Deneylerle hayvanlarda doğuştan bozukluklara (akromegali, iskelet sisteminde anomaliler gibi) sebep olduğu ispatlanmıştır. Tetrasiklinlerin, gelişen yavruda, kemiklerin büyüme bölgelerine oturduklar da çeşitli araştırıcılar tarafından iddia edilmektedir. Yavruda anormal diş çıkarmaya sebep olabilir. Ayrıca tetrasiklinin parenteral uygulanması, ana hayvanda yağlanmayla karakterize metamorfizisten dolayı, hepatitis oluşturduğu gözlenmiştir. Bu durum genelde öldürücüdür. Labaratuvar hayvanlarında endotoksiktirler.Aimnoglikozid grubu: Streptomisin ve gentamisin vestibüler sistemi etkiler. Aminoglikozidlerin ve polimiksinlerin kürarizan etkileri vardır. Özellikle yavru solunumunu etkileyebileceği unutulmamalıdır.
Streptomisin ve gentamisin yeni doğanda sağırlık meydana getirebilir. Streptomisin labaratuvar hayvanlarında embriyotoksik olduğu bilinen maddeler içerisinde yer almaktadır.
Rifamisin’in kemiricilerde fötal bozukluklar oluşturduğu gözlenmiştir. En sık görülen bozukluklar, omurga kanalının tam teşekkül etmemesi ve yarık damaklılıktır.
Sefalosporinler: sefalosporinlerden sefaloridin’in fötal nefrotoksisitesinin olduğu bilinmektedir.
Sulfonamid grubu: sulfasoksazol, sulfasetamid, sulfadiyazin, sulfatiyazol, sulfamerazin gibi depo sulfamidlerin ve sülfamethoksol, trimetoprim’in farelerde kongenital sebep olduğu gösterilmiştir. Sulfonamid grubu ilaöların yüksek oral dozları, gebe ratlara verildiğinde, yarık damak, iskelet anomalileri yaptığı kaydedilmiştir. Sulphadizine ve sulphamerazine’in labaratuvar hayvanlarında embriyotoksik oldukları bilinmektedir.Nitrofurazonlar: Nitroforazonlardan Nitrofrantion yeni doğanda hemoliz oluşturabilir.
Analjezikler
Narkotik analjezikler: Uyuşturucular maternal dolaşımdan yavruyu kolayca geçer ve yeni doğanda solunum depresyonu meydana getirir. Barbitüratlarınkinden farklı olan uyuşturucu depresyonu, doğumu takiben yavruya Nalokson veya Nalofin uygulanmasıyla kolayca önlenir. Meperidinin, ductus arteriosusun kasılmasını önlediği düşünülmektedir. Bu kasılma meperidinin antikolinerjik etkisi ile birlikte bulunur. Bu sebeple, bu etkinin klinik önemi bilinmemektedir. Buna karşın morfinin bu tür etkisi yoktur.Antipiretik analjezikler: Sık kullanılan analjeziklerin çoğunluğu bu grup içerisindedir. Aspirin, İndometasin, Naproksen gibi antifilojistik anestezikleri, prostoglandin sentezini önlediği ve bu sebeplede gebelikte kullanımında çeşitlisakıncaları olduğu idia edilmiştir. Warkany ve Tacacs ,Metil ve Sodyum salisilatın farelerde teratojenik olduğunu göstermiştir. S.S bozuklukları, iskelet ve kardiovasiküler bozukluklar.
Wilson ve arkadaşları Rhesus türü maymunda, gebeliğin 18-24. günleri arasında asetil salisilik asitin embriyotoksik olduğunu, fakat teratojenik olmadığını bildirmişlerdir. Salisilatlar, yeni doğanda kanama eğilimi oluşturur ve doğumu takiben kanama şekillenir.Tranklizanlar
Plasentayı geçerek yeni doğanda istenmeyen etkiler oluştururlar. Klorpromazin, uzayan sedasyon ve retinopati meydana getirmiştir. Diazepam, klordiozopoksit ve fenitoin kolayca yavruya geçerek yeni doğanda depresyon oluşturur.
Vitaminler
Yüksek dozda verilen vitaminlerin ortaya çıkarabileceği kötü etkilerden çok,daha iyi bilinen gerçek, vitamin yetersizliklerinin gelişen yavruya olan kötü etkisidir. Böyle beslenen hayvanlarda embriyonun öldüğü, intrauterin büyümenin yavaşladığı ve hatta bozuklukların oluştuğu görülmüştür.A vitamini: Tavşan ,fare ve sıçanlarda yapılan çalışmalar, A vitamini yetmezliğinin kongenital anomalilere yol açtığını göstermiştir.
A vitamini farelere yüksek dozda verilirse intrauterin gelişmeyi etkiler ve %30-90 oranında büyük bozukluklara sebep olabileceği iddia edilmiştir. Labaratuvar hayvanlarında yüksek dozlardaki A vitamininin embriyotoksik olduğu bilinmektedir.D vitamini: Daha çok yüksek dozda alınmasının neonatal hiperkalsemi, aort kapağı stenozu, yün ve diş bozuklukları, kemiklerde kalınlaşmalara yol açtığı gösterilmiştir. fakAt aynı bulgular D vitamini yetmezliğinde de görülebilmektedir. Labaratuvar hayvanlarında D vitamini yetmezliği embriyo toksiktir.
Hormonlar
Kortikosteroidler: Gebe hayvana uygulanan kortikosteroidler yavruya geçer ve hipotalamus-hipofiz-adrenal eksenini baskılayabilirler. Yapılan deneylerde, gebelik süresince steroid verilen hayvanların yavrularında yarık damak miktarında bir artış kaydedilmiştir. Sindirim yolu ile steroid uygulanımı maymun, rat ve tavşanlarda azalan plasenta ağırlığına eşlik eder ve kemiricilerde ölü doğum oranını arttırır. Gelişimin erken dönemlerinde uygulanınca, Triamsinolon asetonid’in Rhesus maymunlarının fötal vücut büyümesini ve akciğer bölümlerinin gelişmesini yavaşlattığı gösterilmiştir.
Oksitosin: Yapılan çalışmalar, doğum esnasında ve doğumdan sonra oksitosinin, glucagon ve insülin düzeylerini değiştirmede önemli olabileceğini göstermiştir. Oksitosin doza bağlı olarak intrauterin basınçta artmaile fötal PO2’de maksimum azalma arasında pozitif bir ilişki vardır. Burada uterus aktivitesindeki değişikliklerin, fötal hipoksemi oluşumuna sebep olduğu düşünülebilir.Progesteron: Ratlardaki araştırmalarda yüksek dozlardaki progesteronun ana yada yavru üzerinde herhangi bir yan etkisinin olduğu gösterilmemiştir. Labaratuar hayvanlarında embriyo toksik olduğu bildirilmiştir. Gebeliğin yarısından sonra progesteron uygulandığı zaman, köpeklerde yavrunun gelişimini ve yaşama şansını azaltır. Sex hormonlarının erken gebelikte kullanılması sonucu, vertebra, annnnnüs, dolaşım sistemi, trachea, üriner sistem ve kol-bacak bozukluklarının şekillendiği bildirilmiştir.
Östrojenler: Farelere estron ve estradiol (gebeliğin 12 ve 15’inci gününde) yüksek oranda yarık damak meydana getirir. Östrojenlerin dozu göz önünde bulundurularak, erkek yavruya olumsuz etkisi akla gelebilir. Sitlbestrol alan gebelerin, erkek yavrularında dişileşme görüldüğü ve prostatlarında yapı bozukluğu, testis kistleri, penishipoplasileri, urethra anomalileri, miksiyon ve spermiyogenez bozuklukları olduğu bildirilmiştir. Maymunlarda yapılan deneysel bir çalışmada, stilbestrolün teratojenik etkisi %100 olarak tesbit edilmiştir. Labaratuvar hayvanlarında embriyotoksik olan maddeler arasında yer almaktadır.
Gebe hayvanlara uygulanan androjenler, dişi yavrularda erkekleşmeye sebep olacağından, gebelikte kullanılmamalıdır.
Antihelmentikler
Gebeliğin kritik dönemi boyunca (implantasyon, plasentasyon, gebelik teşekkülü)koyun ve keçiye terapötik dozda verilen Febental, pirantel tartarat, morantel tartarat ve fenbendazolün embriyotosik ve teratojenik etkilerinin olmadığı bildirilmiştir. Yine fenbendazolün rat, tavşan, koyun, inek ve atlarda yüksek dozlarının gebelik süresi boyunca herhangi bir yan etkisinin olmadığı bildirilmiştir. Koyunlarda yapılan çalışmalarda thiabendazol, mebendazol, kambendazol’ün teratojenesinin şiddetini arttırdığı gözlenmiştir. Birçok araştırıcı tarafından koyunlarda parbendazol, açık bir şekildeteratojenik ajan olarak rapor edilirken bazı araştırıcılar gebe koyunlarda, ineklerde, domuzlarda parbendazol’ün teratojenik etkisinin olmadığını bildirmektedirler. Koyunlara erken gebelik esnasında, albendazol tek doz olarak 10mg/jg, rat ve tavşanlara 30 mg/kg/günlük dozda (ratlarda 6-15.günler, tavşanlarda 7-9.günler) uygulaması embriyotoksik ve teratojenik etkilere sebep olmuştur. Albendazol inek ve koyunlarda gebeliğin ilk 45 günü zarfında kontrendikedir. Rat ve koyunlarda yapılan denemeler, oksibendazol’ün etratojenik etkili oladığını göstermiştir.Merkezi Sinir Sistemi Uyarıcılar
Nialamid: Teratojenik olmadığı kanıtlanmıştır. Farelerde implantasyondan sonra yüksek dozda kullanılırsa fötal rezorpsiyona sebep olmaktadır.Amfetamin: Bu ilaç, farelerde implantasyondan sonra yüksek dozda kullanılırsa fötal rezorpseyona sebep olmaktadır. Farelerde mikrosefali, anoftalmi ve gelişme geriliği yaptığı tesbit edilmişse de aynı teratojenik etki tavşanlarda gösterilememiştir.
Kafein: Sıçanlarda gebeliğin ilerlemesini etkilediği ve bozukluklara sebep olduğu bildirilmektedir. Koyunlarda kafein 3.5 mg/kg intravenöz infüzyondan sonra maternal kan basıncı yükselmiş ve uterus kan akımı %10 kadar azalmıştır. Bu dozda yapılan her uygulamadan sonra maternal ve fötal taşikardi şekillenmektedir. Ananın kanındaki kafein miktarının %82’si yavrunun kanına geçmektedir.
Sitostatikler: Bu gruptaki ilaçların pek çoğunun (Busulfan, Aktinomisin D, Metotraksat gibi) embriyo ve yavru için kesin teratojenik olduğu tespit edilmiştir.özellikle hızla bölünen hücreler üzerine olan etkileri, gelişmekte olan embriyo ve yavruyu etkiler. Embriyo ve yavrunun ölümüne, abortuslara sebep olabilir. Kongenital bozuklukların oranı önemli ölçüde artar.
Akilleyici ajanlar: Bunlar, hücresel düzeyde radyasyon gibi etkili olup teratojeniteleri çok yüksektir.
Mileran: mileran ile yapılan deneylerle hayvanlarda, anansefali, spina bifida, mikrooftalmi ve kalp anomalileri oluşturduğu ortaya konulmuştur.Nitrojen mustard: Labaratuvar hayvanları için embriyotoksik bir maddedir. Nitrojen mustard ile tedavi edilen hayvanların yavrularında çeşitli bozukluklar (iskelet, kol ve bacaklar, S.S.S ile damakta) gözlenmiştir.
Siklofosfamid(Sitosan): Sitoksan, deney hayvanlarında son derece teratojeniktir. Farelerde damak, gebliğin 14-15. günlerinde kapanır. Gibson ve becter yarık damağın, 9-12. Günde siklofoshamid uygulamasıyla farelerde indüklenebileceğini, fakat gebeliğin 13-14. Gününde oluşturmadığını göstermişlerdir. Ratlarda damağın kapanmasına mani olmadığı için tür spesifiktir. Buna karşılık Scott gebe farelere uygulamanın intrauterin büyümede yavaşlamada, anormal büyüme ve gelişme ile sonuçlandığını bildirmektedir.
Klorambusil: Üregenital sistemdeki bozuklukları içeren birçok değişikliğe sebep olmaktadır.
Busulfan: Gebe hayvanlara verilen busulfan yarık damak, büyümede yavaşlama ve sterilite gibi bozuklukları oluşturur.
Thio-Tepa: deney hayvanlarında teratojenik olduğu gösterilmiştir.Çeşitli alkilleyici ajanlar: kemiricilerde Urasil mustard’ın kullanımı teratojenik etki oluşturur. Daha uzun süre terapotik olarak kullanılan trimetilen melamin hayvanlarda teratojenik değildir.
Antimitotik ilaçlar:bu grupta klokisin gibi alkoloidler ve vinka alkoloidleri vardır.
Klokisin: abortuslara sebep olduğu ispatlanmıştır. Teratojenik olmadığı sanılmaktadır.
Vinka alkoloidleri: hayvan türlerinde vinka alkoloidlerinin teratojenik etkisi, S.S.S., iskelet ve göz bozukluklarının gözlenmesi ile doğrulanmıştır.Sitostatik etkili antibiyotikler: Daunorubisin ve Dok sorubisin: belli hayvan tülerinde, kardiak,S.S.S., oküler ve renal anomalilerile embriyonal ölümlerine sebep olmaktadır.
Aktinomisin Labaratuvar hayvanlarında, abortus, S.S.S. bozukluklarına ve optik sinir hasarına sebep olduğu bildirilmiştir.Mitomisin C: farelerde teratojenik olup, tavşanlarda embriyotoksik lduğu kanıtlanmıştır. Kemiricilerde kullanımının anomaliye sebep olduğu bilinmektedir.
Streptonigrin: tavşanlarda ileri derecede teratojeniktir.
Aktinobilin, Nogalamisin ve Aktidon: embriyotoksiktirler. Tavşanlarda yapılan deneylerde ise teratojenik bir özellik belirlenememiştir.
Antimetabolitler:
Aminopterin: rat ve civcivlerde yüksek oranda teratojeniktir.
Mitotreksat: isklet, kol-bacak bozukluklarıyla ilgili olduğu gösterilmiştir ve hayvanlarda yüksek oranda embriyoletaldir.
Azotiyoprin: azotiyoprin verilen labaratuvar hayvanlarında teratojenitesi ortaya konulmuştur.
Sitosin Arabinosid (ARA-C): uterus içine ARA-C verilen labaratuvar hayvanlarında iskelet, S.S.S., fasiyal ve damak anormallikleri kapsayan birçok kongenital anomaliler bildirilmiştir.Tiyoguanin: 6-Tiyoguanin’in rat yavrularında kol ve bacak eklemleri ile büyümede yavaşlamayı kapsayan çok sayıda anomalilere sebep olur.
Pürin analogları: 6-Merkaptopürin yüksek teratojenik etkiye sahiptir. Birçok doğmasal bozukluk oluşturur. Uterusları içine 6-MP uygulanan labaratuvar deney hayvanlarının , yavrularında kol ve bacaklar, yarık damak, göz ve S.S.S. bozuklukları oluştuğu bildirilmektedir.Primidin anologları: malformasyonlara sebep olabileceği bildirilmiştir. 5-Fluorouarasil yavruda, iskelet bozuklukları, S.S.S. anomalileri, yarık damak ve fötal ölüm ile ilişkilidir.
Glutaminik antagonistleri: 6-diazo5-okso-L-norlevsin ve azoserin teratojeniktir.Çeşitli ajanlar:
Prokarbazin: hayvanlarda bilinen bir etratojen ve karsinojendir. İskelet, kol ve bacak, yarık damak ve oküler anomaliler bildirilmiştir.Cis platinum: yarık damak, S.S.S. anomalileri ve iskelet bozukluklarına sebep olmuştur. Embriyo ölümü ve intrauterin büyümüde yavaşlamada bu ajanla olmuştur.
Hallusinojenler: en yaygın kullanınanı LSD dir. Kemiricilerde yavrunun rezorpsiyonuna ve kromozomanomalilerine yol açar. Sıçanlarda intraperitoneal esrar verilmesinin yavrunun rezorpsiyonuna ve gelişme geriliğine sebep olmaktadır.
Asparjinaz: hayvan türlerinde barsak, akciğer, böbrek iskelet anomalilerine yaptığı bildirilmektedir.
Antikonvulziv ilaçlar
Hidansyonler: fenisyonun farelerde maternal plazma “folate” düzeylerini azalttığı görülmüştür. Bu türlerde total embriyo “folate” ını Hidansyon’in sebep olduğu fötal anomalileri önlemede bir rolü gösterilememiştir.Suksimidler: Suksimid anti konvulzivleri farelerde teratojeniktir ve Etosuksimid de ratlarda ve tavşanlarda teratojendir.
Valporik asid: Valporik asid’in bir muadil şekli olan Sodium valproat farelerde, ratlarda ve tavşanlarda teratojen olmasına karşın maymunlarda teratojen değildir.Adrenarjik agonistler
Epinephrine: maymun ve koyuna intravenöz uygulamadan sonra uteroplasental akıntı inhibasyonu gözlemlenmiştir.
Ketaşolaminlerin maternal uygulanmasından sonra hayvanlara anormal fötal gelişim gözlenmiştir.İzoproteranol: tavuk embriyosunda kardiak ve aortik ark anomalilerine sebep olur. İzoproterenolün, propranolol uygulanmasıyla inhibe olabilmesinden dolayı, bu etki beta adrenarjik uyarım vasıtasıyla olabilir.
Terbutaline: gebe koyunlarda uterus kan akımı, doğum öncesi sancıların inhibisyonunu normal dozlarda azaltmaz. Uzun süreli enfüzyonu gebe farelerde fötal akciğer yüzey gerilimini azaltan maddelerin salınımına sebep olur.
Adrenarjik ilaçlar
Doğumdan önce yada doğum esnasında, anaya uygulanan otonom sinir sistemi ilaçları, doğumda çeşitli regulatör mekanizmalarını etkileyebilir. Adrenarjik ilaöların çoğu plasentadan geçmez, fakat anada hiperkansif bir ajan olarak, bunların kullanımını, fötal asfeksinin ve plasenta damarlarının şiddetli vazokonstriksüyonunun bir sonucu olarak fötal dolaşıma girerler. Doğum esnasında ve doğumu takiben yeni doğanda farmakoloik etkileri ortaya çıkabilir. Antikolinesteraz ajanları (bazı organofosforlu bileşikler, neostifmin) plasentayı geçer ve yavruda kas zayıflığı (myasthenia) oluşturabilir.İnsektisitler
Aldrin, Karbaril, Endrin, Metilparatiyon, labaratuvar hayvanlarında embriyotoksiktir.Fungusidler
Labaratuvar hayvanlarında Kaptan, Folfet, Griseofulvin, Methyi mercury, Thiram’ın embriyotoksik olduğu bildirilmiştir.Metaller
Labaratuvar hayvanlarında ersenik, kadmiyum, krom, civa, lityum, kurşun, selenyumun embriyotoksik olduğu bildirilmiştir. Aynı zamanda selenyum ve bizmut kongenital bozuklukların miktarında bir artışa sebep olur.
Sonuç olarak; çiftlik hayvanlarında, ilaçların teratojenitesinin değerlendirilmesi üzerine çok az çalışma yapılmıştır. Çoğu bilgiler civciv ve labaratuvar hayvanlarında yapılan çalışmalardan elde edilmiştir. Pek çok vakada, diğer türlerde kullanıldığında bu bilgilerin geçerliliği bilinmemektedir. Yine her geçen gün yeni bir ilacın veya kimyasal maddenin veetriner hekimlikte yer almaya başlaması sebebi ile, bu konuda en önemli bilgiyi klinikçilerin kendi gözlemleri oluşturacaktır.
Gebelikte ilaçkullanımından mümkün olduğunca kaçınılmalıdır.zorunlu durumlarda da ilacın farmakolojik etkileri göz önünde bulundurularak, ana ve yavruya en az zararı olanilaçların uygun dozlarda kullanılması gerekir.
ATİLLA YILDIZ, HÜSEYİN DEVECİ
GEBELİK SÜRESİNCE İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ VE İLAÇLA TEDAVİ
(DRUG İNTERACTİONS AND THERAPY DURİNG THE PREGNANCY)
Summary: The developing offspring is an obligate parasite of the mother during pregnancy. As such, it is completly dependent on the physiological integrity of the dam for the maintenance of an appropriate internal environment. Exposure of the mother to drugs can affect development of function of the gametes and the offspring with resultant infertility during embryogenesis, fetal life and at the time of parturition. For example, drugs may affect the balstocyst prion to implantation and cause embriyonic death or malformations. Later in gestation, drug therapy can cause functional abnormalities in the fetus. Therefore, during perinatal and neonatal period, it is expose to some of the difficulty on the drug therapy and at this period, it is needed an appropriate drup choice.Özet: gebelik devamınca, gelişen yavru annenin obligat bir parazitidir. Böyle bir yavrunun uygun bir ortamda gelişmesi ve korunması annenin fizyolojik bütünlüğüne bağlıdır. Annenin, embriyogenesis, fötal yaşam yada doğum anında ilaçlarla karşı karşıya gelmesi, gametlerin ve yavrunun gelişmesini ve işlevini etkileyebilir. Örneğin, zigotun uterusa bağlanmasından önce uygulanan ilaçların blastositi etkileyerek embriyonik ölümlere veya anomalilere neden olurken ileri gebelerde fötüste işlevsel bozukluklara sebebiyet verebilmektedir. Bu nedenle, gebelik süresince, ilaçla tedavide bir takım güçlüklerle karşılaşılmakta ve bu dönemde ideal bir ilaç seçimine geerksinim duyulmaktadır.
Son 20 yıl içerisinde veetriner ilaçlarının sayısının hızla arttığı gözlenmiştir. Halen dünyada 7200’den fazla ilaç ve ilaç kombinasyonlarının yanısıra, ilaç duyarlılığı ve dozajının hayvan türlerine göre değişmesi, yavru-anne ilişkisi ve yeni doğan yavruların fizyolojik özellikleri nedeniylede, tedavi açısından veetriner hekimin görevini zorlaştırmaktadır.
Konuyu bir bütün olarak ele alacak olursak az sayıda bazı ilaçlar ve diğer kimyasal maddeler gebe hayvanlar tarafından alındıklarında plasentadan fötal dolaşıma geçerek fötüsde bir takım patolojik bozukluklara neden olmaktadırlar. Bu duruma teratogenesis adı verilirken teratogenesis oluşturan ilaçlar ve diğer etkenlerede teratogen denilmektedir.
Teratojenik ajanlar olarak adlandırılan ilaç ve kimyasal maddelerin etkisi değişik faktörlere bağlıdır. Bu faktörlerin ise; sırasıyla:
1-Süresi hayvan türlerine göre değişen, implantasyon dönemi, embriyo dönemi ve fötal dönem olarak adlandırılan gebelik dönemleri,
2-Teratojeni
ajanlar olarak adlandırılan ilaç ve kimyasal maddelerin etkisi değişik faktörlere bağlıdır. Bu faktörlerin ise; sırasıyla:
1-Süresi hayvan türlerine göre değişen, implantasyon dönemi, embriyo dönemi ve fötal dönem olarak adlandırılan gebelik dönemleri,
2-Teratojenik ajanın normal fizyolojik işlevleri değiştirme kabiliyeti, etki süresinin uzunluğu, hedef dokuların etken karşısındaki duyarlılığı ve konağın direnci,
3-Annenin fizyolojik, beslenme ve patolojik durumları olduğu bildirilmektedir.15 Şubat 2008: 23:34 #47457 eyestrÜyecok tesekkür ediyorum, kaynak belirtirsen daha güzel olacağı kanısındayım
- YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.