blank
15 yazı görüntüleniyor - 1 ile 15 arası (toplam 17)
  • Yazar
    Yazılar
  • #8599
    vetsin
    Üye

    GENEL FARMAKOLOJİ
    TEMEL KAVRAMLAR :
    Farmakoloji : İlaç Bilimi demektir.
    İlaç (WHO’YA GÖRE): Fizyolojik sistemleri veya patolojik durumları, alanın yararınadeğiştirmek veya incelemek amacıyla kullanılan veya kullanılması öngörülen bir madde veyaüründür.
    Radikal Tedavi : Hastalık nedeninin ilaçlar tarafından tamamen ortadan kaldırılmasıdır.
    Palyatif = Semptomatik Tedavi : İlaçlarla hastalığın nedenini ortadan kaldırmadan semptom vebelirtilerini tamamen düzeltmektir.
    İlaç Etkisinin Temel Özellikleri :
    • Seçici (=selektif) olmalı,
    • Etkisi geçici olmalı,
    • Etkisi doza bağımlı olmalıdır.
    Doz : Bir kerede verilen ilaç miktarıdır.
    Günlük doz : Gün boyunca verilmesi tavsiye edilen toplam ilaç miktarıdır.
    Farmakolojinin Dalları :
    • Farmakokinetik : İlaçların emilim (absorpsiyon), dağılım, metabolizma
    (biyotransformasyon) ve atılımını vücudun ne şekilde etkilediğini inceler.
    • Farmakodinami : İlaçların biyokimyasal ve fizyolojik etkileri ile onların etki
    mekanizmalarını inceler.
    Toksikoloji : Zehir bilimi demektir.
    Yarar / Risk Oranı : İlaçlar mutad dozlarda kullanılmalarında bile toksik tesirler
    oluşturabildiklerinden (örn. Kanser ilaçları) ilaçla tedavide göz önünde tutulması gereken nokta
    ilacı yararının zararına üstünlüğünün saptanmasıdır.
    İlaçların Kaynakları :
    A. Doğal Kaynaklı İlaçlar :
    • Bitkisel
    • Hayvansal
    • Mikroorganizmalar
    • Madenler (mineraller)
    B. Sentez suretiyle üretilenler :
    C. DNA rekombinant (gen klonlaması) metoduyla :
    İlaçların Sınıflandırılması :
    a. Kimyasal yapısına göre (kolin esterleri, organik fosfatlar..vs.),
    b. Tesir yerlerine göre (otonom sinir sistemi, endokrin sistem ilaçları..vs.),
    c. Kullanıldığı durumlara göre (antihipertansifler , diüretikler..vs).
    İlaçların Adları :
    i. Jenerik (=genel) Adı : WHO tarafından standardize edilen, dünyada sağlık
    iletişiminde kolaylık sağlayan , yanlışlıkları önlemeye yarayan adı (örn.
    Aspirin),
    ii. Ticari (=müstahzar) Adı : Firmaların kendi ürünlerine verdikleri özel addır
    (örn. Ataspin, Dispril gibi)
    iii. Kimyasal Adı: Uluslararası Kimya birliğinin saptadığı kimyasal yapıyı
    tanımlayan addır ( ör. Asetil salisilik asid)
    Yeni İlaç Geliştirme :
    a. Sentez
    b. Klinik Öncesi İncelemeler (tarama testleri) (Faz 0) (Öngörülen etkinin
    araştırılması ve aynı zamanda maddenin terapötik indeksi, farmakokinetik özellikleri
    ve toksisitesinin araştırılması)
    • Kültür
    • İzole organlar
    • Deney hayvanları
    b. Klinik Denemeler
    Faz 1 : 20- 80 sağlıklı gönüllüde yapılır. Bu fazda ilaç artan dozlarda verilerek
    insanın dayanabilirliği (tolerabiliritesi), ilacı güvenirliği, güvenli doz aralığı,
    insandaki farmakokinetiği ile plazma düzeyi ve farmakodinamik etki arasındaki
    ilişkiler (FK/FD ilişkisi saptanır),
    Faz 2 : Yaklaşık 200 (kısıtlı sayıda) ilacı hedefi olan hastalığı bulunan hastada
    yapılır. İlacın optimal dozu, terapötik doz aralığı, terapötik etkinin derecesi ve yan
    tesir profili saptanır),
    Faz 3 : Çok sayıda hastada ve çok merkezde yapılan, genellikle ilacın terapötik
    etkisini plasebo ile karşılaştırarak değerlendirmek ve yarar/risk oranını saptamak
    amacıyla yapılır),
    d. Ruhsatlandırma
    e. Pazarlama Sonrası Denemeler
    Faz 4 : Ruhsatlandırılmış ilacın yüksek doz, yeni endikasyon, yeni yaş grubu
    (yaşlı, çocuk..), yeni veriliş yolu, yeni yan etkileri gibi amaçları hedefleyen
    çalışmalardır.
    Bir ilacın sentezinden ruhsatlandırılmasına kadar genellikle 6- 10 yıl süre ve ortalama 500 milyon
    dolarlık bir masraf gerekmektedir.
    İlaç Eşdeğerlikleri :
    • Farmasötik Eşdeğerlilik :
    İki farklı müstahzarın, aynı etkin maddenin veya maddelerin aynı molar miktarını, aynı veya
    karşılaştırılabilir standartlara uyan farmasötik şekiller (tablet, kapsül, ampül..) içinde
    içermesidir.
    • Biyoeşdeğerlilik :
    Farmasötik eşdeğer iki müstahzarın, aynı molar dozda verilişinden sonra biyoyararlanımlarının
    * (absorpsiyon hız ve derecesi boyutlarıyla) ve böylece terapötik etkilerinin hem etkililik
    (efikasite) hem de güvenlik bakımından aynı olmasını sağlayacak derecede benzer olmasıdır.
    Biyoyararlanım : i.v. dışı yoldan (i.m. , oral..vs) verilen bir ilacın sistemik dolaşıma
    geçme hız ve derecesidir. Biyoyararlanım çalışmalarında ilacın Cmax., tmax. ve
    AUC (eğri altındaki alan) parametreleri ölçülür. Bu parametreleri %80-125
    aralığında olan iki ilaç biyoeşdeğer kabul edilir.
    Biyoyararlanımı etkileyen faktörler :
    􀂃 İlacın disintegrasyonu (mide içeriğinde parçalanması)
    􀂃 İlacın dissolüsyonu (mide içeriğinde çözünmesi)
    􀂃 Beslenme düzeni
    􀂃 Tablet büyüklüğü
    􀂃 İmalat ve formülasyondaki kalite kontrolu
    • Terapötik Eşdeğerlilik : Bir müstahzarın, etkililiği ve güvenliği daha önceden saptanmış
    başka bir müstahzarla aynı etkin maddeyi içermesi ve aynı etkililik ile güvenliliği klinik
    olarak göstermesi halidir. Pratik önemi yoktur, saptanması zordur, gösterge olarak
    genellikle biyoeşdeğerlik esas alınır.
    FARMAKOKİNETİK
    Farmakokinetik, ilaçların Absorpsiyon (emilim), Dağılım, Metabolizma (biyotransformasyon) ve
    Eliminasyonunu (ADME) kantitatif olarak ve özellikle zaman boyutları içinde inceler.
    ABSORPSİYON VE MEMBRANLARDAN GEÇİŞ :
    İlaçların uygulandıkları yerlerden kan veya lenf dolaşımına geçmeleridir. Absorpsiyon hızı, yani
    birim zamanda emilen ilaç miktarı şu biyolojik faktörlere bağlıdır :
    • İlaçla ilgili faktörler :
    1. İlaç molekülünün fizikokimyasal özellikleri :
    􀂃 Molekül büyüklüğü : Büyük moleküllü ilaçların absorpsiyon hızı
    genellikle küçük moleküllü olanlardan daha yavaştır. Ancak bazen ufak
    moleküllü ilaçlar, yapımları sırasında etki sürelerini uzatmak için inert
    maddelerle birleştirilerek (dekanoat, enantat, sipionat, sikloheksilpropionat,
    izoheksanoat esterleri yapmak gibi) absorpsiyonları yavaşlatılır.
    􀂃 Lipofiliklik : İlacın hücre membranının lipid ortamında çözünme
    eğiliminin ölçüsü : (Lipid / Su) partisyon katsayısıdır. Bu katsayı nekadar
    büyükse hücre membranından absorpsiyon hızı o kadar fazladır. Ortamın
    pH’ına bağlı değişebilir. İlaçların sulu ortamdaki non- iyonize ( iyonizeolmamış)
    fraksiyonları lipofiliktir. Asidik ilaçlar asidik ortamda, bazik
    ilaçlar bazik ortamda non- iyonize haldedirler, yani absorpsiyonları daha
    fazladır.
    􀂃 İ________________lacın farmasötik şeklinin fiziksel özellikleri : Solüsyon halindeki ilacın
    absorpsiyonu, süspansiyon veya emülsiyonlardan daha hızlıdır. Tablet, draje
    gibi katı farmasötik şekildeki ilaçların absorpsiyonundan önce bunların ilk
    olarak parçalanması (disintegresyan) ve daha sonra da bu parçaların midebarsak
    sıvılarında çözünmesi (dissolüsyon) gereklidir. Son zamanlarda, hızkontrollu
    farmasötik şekiller içindeki sabit hızla salınan ilaçlar
    piyasalanmıştır.
    􀂃 İyonizasyon : İlaçların çoğu kimyaca zayıf asid (genellikle karboksil
    grubuna bağlı) veya baz niteliğinde (genellikle amino, -NH2 – grubuna
    bağlı) maddelerdir. Amin türevi bazik bir ilaçla, karbosil türevi asidik bir
    ilacın iyonizasyon formülü şöyledir :
    Bazın iyonizasyonu :
    R-NH2+ H+ ⇔ R- NH3
    +
    Asidin iyonizasyonu :
    R-COOH ⇔ R-C00- + H+
    Kural olarak : Çevreye hidrojen iyonu veren maddeler asidik, çevreden
    hidrojen iyonu alan maddeler baziktir. Zayıf asid ve bazların sulu ortamda
    iyonize olma oranları, ortamın pH’sı ve ilacın pKa (=iyonizasyon sabiti = -log
    Ka) değeri ile ilgilidir . Bu oran Henderson- Hasselbach denklemi ile saptanır
    :
    Asidler için :
    pKa – pH = Log (iyonize olmamış ilaç kons. / iyonize olmuş ilaç kons.)
    Bazlar için :
    pH- pKa = Log (iyonize olmamış ilaç kons./ iyonize olmuş ilaç kons.)
    İlacın pKa değeri, vücut sıvılarının pH’ına yakınsa, pH’daki ufak bir değişme ilacın
    iyonizasyon derecesinde büyük değişiklik yapar. Bu değişmeler şu cetvelden
    bulunabilir :
    pKa – pH Yaklaşık
    İyonizasyon
    yüzdesi (asid)
    Yaklaşık
    iyonizasyon
    yüzdesi (baz)
    -1.0 91 9
    -0.5 76 24
    -0.3 67 33
    0.1 56 44
    0 50 50
    +0.1 44 56
    +0.3 33 67
    +0.5 24 76
    +1.0 9 91
    Kural olarak : Ortamın asiditesi artarsa (= pH’sı düşerse) asetilsalisilik asid gibi zayıf asidlerin
    non- iyonize kısımlarının oranı artar, bu nedenle absorpsiyonları kolaylaşır. pH’nın yükselmesi ise
    ters yönde etki yapar. Bazik maddeler ise bazik ortamda non- iyonize durumdadırlar.
    İyon Tuzağı :
    Pasif diffüzyona uygun bir membranla ayrılmış iki kompartımanda eğer pH farkı varsa, bu farka
    bağlı olarak ilaç daha fazla iyonize olmasına uygun olan kompartımanda toplanma
    eğilimindedirler. Non- iyonize kısımlar membrandan geçebildiği için her iki kompartımanda denge
    haline ulaşır.
    Asidik İlaçlar Bazik İlaçlar Amfoter İlaçlar
    Fenobarbital
    NSAİD
    Penisilinler
    Sefalosporinler
    Antikoagülanlar
    Sülfonamidler
    Fenitoin
    Furosemid
    Tiazid
    Opiatlar
    Sempatomimetik
    aminler
    Amfetamin
    Antihistaminikler
    Nöroleptikler
    Trisiklik antidepresanlar
    Lokal anestezikler
    Aminoglikozidler
    Eritromisin
    Alkaloidler
    Dopamin
    Seratonin
    Histamin
    Katekolaminler
    Metildopa
    Tetrasiklinler
    İdrar bazikleştirilirse,
    Böbreklerden
    atılımları
    artar
    İdrar asidleştirilirse,
    böbreklerden atılımları
    artar
    TUS- Eylül 88 : Bikarbonat verilmesi aspirin’in etkisini nasıl azaltır : Cevap : Aspirinin
    reabsorpsiyonunu azaltır (yani atılımını arttırır).
    􀂃 İlaç konsantrasyonu : İlacın uygulandığı yerdeki konsantrasyonu yüksek
    olursa absorpsiyonu genellikle hızlı olur.
    􀂃 İlacın farmakolojik özelliği : Belirli sayıdaki ilaçların farmakolojik
    özellikleri emilim hızını etkiler. Örn. Vasokonstriktör ilaçlar uygulandıkları
    yerden geçen kan akımını azaltarak kendi absorpsiyonlarını azaltırlar.
    2. Veriliş Yeri ile ilgili Biyolojik Faktörler :
    1. Doku perfüzyonu : Şok, hipotansiyon, konjestif kalp yetmezliği, miksödem ve arter
    tıkanıklığı gibi durumlarda doku kan akımının azalması ilaçların absorpsiyon
    hızlarını azaltır. Bazen bu duruma ilaçların kendileri neden olur.
    2. Absorbe eden yüzeyin genişliği ve geçirgenliği : İlaç ne kadar geniş yüzeye
    uygulanmış ve bu yüzey ne kadar geçirgen ise absorpsiyon hızı o kadar fazla olur.
    Cilt mukozalara göre daha az geçirgendir. İnce barsak mukozası,ağız mukozası,
    mide ve rektum ilaca daha geniş yüzey sunar ve oralardan absorpsiyon genellikle
    daha hızlıdır.
    MEMBRANLARDAN GEÇİŞ
    Absorpsiyon olayı, maddelerin bazı membranları geçmesiyle olur. İlaçlar membranlardan şu
    mekanizmalarla geçerler :
    • Pasif (Basit) Diffüzyon :
    Geçişin yön ve hızını saptayan faktör, hücre tabakasının ayırdığı iki ortam arasındaki ilaç
    konsantrasyonu farkıdır. Yani geçiş yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyona
    doğru (konsantrasyon gradiendine göre) Fick Diffüzyon kanununa uygun şekilde, bir
    (1) kinetiğiyle olur. Enerji ve taşıyıcı gerekmez. Fick Kanunu :
    Difüzyon hızı = Difüzyon katsayısı x (Cdış – Ciç )
    • Aktif Transport :
    İlaç, düşük konsantrasyonda bulunduğu ortamdan yüksek konsantrasyonda olduğu ortama
    doğru yani konsantrasyon gradiendine karşı veya iyonize atom kendisini çeken
    elektriksel alandan iten alana doğru (elektrokimyasal gradiende karşı) taşınır.
    o Taşıyıcı gereklidir (benzer yapıdaki maddeler taşınma için yarışırlar), sayısı ve
    bağlama kapasitesi sınırlı olduğundan doyurulabilir bir süreçtir, doygunluktan
    sonra konsantrasyon ne kadar artarsa artsın geçiş hızı artmaz, sıfır (0) derece
    kinetiğe uyar.
    o Enerji gereklidir (ATP kullanılır): İskemi gibi enerji metabolizmasını bozan
    olaylar veya dinitrofenol veya florür gibi ATP oluşumunu bozan bazı maddeler bu
    olayı durdurabilir, Aktif transportta,
    ilaç konsantrasyonu taşıyıcının doygunluk konsantrasyonunun üzerinde ise geçiş
    sıfır derece kinetiğe uyar. Konsantrasyon azalıp doygunluk hali ortadan kalkarsa
    Michaelis- Menten Kinetiğine uyar :
    Abs. Hızı = V= [Vmax. X C] / [Km + C]
    • Kolaylaştırılmış Diffüzyon :
    Geçiş pasif diffüzyonda olduğu gibi yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyona
    doğru olur. Ancak geçiş aktif transportta olduğu gibi taşıyıcı aracılığı ile olur, yani
    doyurulabilir bir süreçtir, ancak enerji gerektirmez.
    Taşıyıcı aracılı transportta bir maddenin taşınması tek başına oluyorsa bu olaya üniport ,
    diğer bir maddenin aynı yöndeki transportu ile kenetlenmiş ise ko- transport= simport
    (örn: barsak epitelinde şekerler veya amino aisdler ile Na transportu) ve diğer bir
    maddenin aksi yöndeki transportuna kenetlenmiş ise buna da kontra- transport =
    antiport (örn: eritrositler , kalp ve düz kas hücrelerinde Ca / Na giriş –çıkışı) adı verilir.
    • Pinositoz (endositoz/ekzositoz)):
    Yüksek molekül ağırlıklı maddeler, kolloidal tanecikler ve ilaç taşıyan lipozomlar; hücre
    içine alınırken önce hücre membranının dış yüzünde oluşan çukura girip, çevresindeki
    membran tarafından sarılırlar, ve daha sonra oluşan kesecik (pinositotik vezikül)
    membrandan koparak içindeki madde ile birlikte sitoplazmaya girer. Aynı olay hücre
    içinden dışına doğru olursa buna ekzositoz da denilir.
    Reseptör aracılı endositoz :
    İnsülin gibi bazı peptid hormonlar, büyüme faktörleri veya iri cüsseli moleküller (LDL
    veya onunla birleşmiş siklosporin molekülü, antikorlar gibi); hücre membranı üzerinde
    özel çukurlara kümelenmiş kendilerine özgü reseptörlere bağlanarak ve bu reseptörleriyle
    birlikte hücre içine girerler. Bu çukurların iç yüzü klatrin adlı bir protein ile kaplanmıştır.
    ABSORPSİYON ORANINI DEĞİŞTİREN BAZI ÖZEL DURUMLAR
    PRESİSTEMİK ELİMİNASYON : Lipofilik ilaçların absorpsiyonu fazladır, ancak karaciğerden
    ilk geçiş sırasında büyük oranda yıkıldıklarından sistemik biyoyararlanımları o kadar yüksek
    değildir. Örn; propranolol’un oral dozu, parenteral dozunun 10- 20 katı kadardır.
    Presistemik eliminasyona uğrayan bazı ilaçlar :
    Beta blokerler (propranolol *TUS )
    Narkotik analjezikler ve antagonistleri
    Nitritler
    Projesteron
    Östradiol
    Serotonin
    Kortizol
    Lidokain
    Aspirin
    İmipramin
    Dopamin
    ENTEROHEPATİK SİRKÜLASYON :
    İlaçların karaciğerde oluşan (genellikle) glukuronat ve sülfat konjugatları (metabolitleri) ince
    barsaklara atılınca, burada beta- glukorinidaz ve sülfataz enzimleri tarafından hidrolize
    uğrayarak ilaç tekrar serbest hale geçer ve geri emilerek tekrar sirkülasyona girer. Böylece etki
    süresi uzar. Bunlara bazı örnekler :
    Kloramfenikol
    Klorpromazin
    Karbamazepin
    Dijitoksin
    Steroid yapılı ilaçlar
    Rifampin
    Morfin
    İLAÇLARIN UYGULAMA YERLERİ VE YOLLARI
    İlacın etkilemesi istenilen yerin durumuna göre ikiye ayrılır:
    • Lokal uygulanma yolları
    • Sistemik uygulama yolları
    A. Lokal uygulama yolları :
    • Epidermal = Cilt üzerine = perkütan : Liposolübl ilaçlar bu yolla uygulanabilir. Cildin
    absorpsiyon yeteneğini azaltan tabakası stratum korneum’dur. Sıyrık, yanık ve yara sonucu
    bu tabaka ve epidermis kalkmış ise ciltten absorpsiyon artar. Bölgelere göre cildin
    geçirgenliğinin değişmesinde S. Korneum’un kalınlığı, kılların ve kıl foliküllerine açılan
    yağ bezlerinin sıklığı ve bazı diğer faktörler rol oynar. Cildin geçirgenliği şu sıraya göre
    azalır : skrotum > kulak arkası (mastoid bölge) > koltuk altı > saçlı deri > göğüs > ön
    kol > bacak
    • Cilt içine = intrakütan : Deri içine 0.1 ml’den az miktarda,
    • Konjonktiva üzerine : Göze uygulamaya özgü ilaçlara kolir denir. Bazen nazolakrimal
    kanaldan geçip emilen ilaç miktarı da artabilir ve istenmiyen etkiler görülebilir (atropin,
    timolol). Kolirler aseptik ve steril olmalıdırlar.
    • İntranazal : Burun içine uygulamadır. (oksitosin, vasopressin, GnRH..vs),
    • Bukal (ağız- içi ) uygulanma : Bazen sistemik etki içinde kullanılır.
    • Gastrointestinal kanala uygulama : (antasidler, sukralfat, kolloidal bizmut bileşikleri,
    sitoprotektif prostaglandin türevleri, laksatif ve pürgatifler),
    • İntratekal uygulama : Bunun için subaraknoid aralığa genellikle 3. – 4. lomber vertebralar
    arasındaki aralıktan iğne ile girilir (= lomber ponksiyon),
    • İntravajinal Uygulanma : Vajina mukozası absorpsiyona ciltten daha elverişlidir.
    • İntraplevral / intraperitoneal uygulama : Karın boşluğuna injeksiyon göbek- pubis
    mesafesinin 1/3’ü kadar altındaki bir noktadan (abdominal parasentez) ve plevraya
    injeksiyon (torasentez) ise genellikle 7. interkostal aralıktan girilerek yapılır.
    • İntrauterin uygulama :
    • İntraartiküler uygulama : Eklem iltihaplarında kortikosteroid ve antibakteriyel ilaçların
    uygulanması,
    TUS- Nisan 2000 : Aşağıdaki ilaç uygulama şekillerinden hangisi sistemik etki oluşturmaz ?
    Cevap : İntraartiküler.
    • Rektum ve kolon içine uygulama :
    • İntralezyonel uygulama : Bazı tümör veya yüzeyel lezyonların içine nadiren yapılan
    uygulamadır. (Örn. Kistik hidatid ameliyatlarında , önce parazitleri öldürmek için kist içine
    hipertonik tuz solüsyonu veya formaldehid injeksiyonu)
    B. Sistemik uygulama yolları :
    İlacın kolaylıkla ulaşılamıyan bir dokuda, organda veya tüm vücutta etki gösterebilmesi için
    yapılan uygulamalardır.
    1. Enteral Veriş : İlacın sindirim kanalı içine verilmesi ve bu kanalın mukozasından
    absorpsiyona bırakılması demektir.
    􀂃 Oral = ağızdan = peros : En doğal ve en sık kullanılan yoldur. Pratik,
    ekonomik, elverişli, güvenilirdir. Self- medikasyona (kendi başına tedavi)
    uygundur. Bu yolun en önemli absorpsiyon yeri ince barsaklardır. (yaklaşık 200
    m2 ‘lik emilim alanı). Kalın barsaklardan emilim derecesi önemsizdir. En
    önemli sakıncaları : Karaciğerden geçerken bazen önemli ölçüde yıkılmaları,
    tamamen emilememeleri, sindirim enzimleri veya mide asidlerinde yıkılmaları,
    besinlerle emilimlerinin azalması, bilinci açık olmayan ve ko- operatif olmayan
    hastalara verilememeleridir. Oral uygulamada farmasötik
    şekillerin absorpsiyon oranları şöyledir : çözelti > emülsiyon >
    süspansiyon > kapsül > tablet
    Bazı faktörler GİS kanaldan absorpsiyonu etkilerler :
    • Bazı ilaçlar mide geçiş süresini (pasaj) geciktirirler : Antikolinerjikler,
    gangliyon blokerleri, nikotin, morfin, beta- adrenerjik agonistler..
    • Bazı ilaçlar pasajı hızlandırırlar : Metoklopramid
    • Barsak motilitesi
    • Safra salgısı : Suda az çözünen bazı ilaçların absorpsiyonunu arttırır :
    diazepam, griseofulvin, spironolakton..
    • İlacın bol su ile alınması : Absorpsiyonu arttırır,
    • Açlık veya tokluk durumu : (aç karnına alınması gereken bazı ilaçlar ):
    penisilinler, tetrasiklinler levodopa, metotreksat, penisilamin, izoniazid
    􀂃 Sublingual uygulama : Ağız mukozası kan ve lenf damarlarından zengin
    ve pH’sı 6.2 – 7.4 arasındadır. Emilim yüzeyi ufak ve devamlı salya
    akışından dolayı ilacın ortamdan uzaklaşması nedeniyle sadece ufak
    miktarlarda etki gösteren , gravimetrik etki gücü fazla olan , lipofilik ilaçlar
    bu yolla kullanılır. İlaç buradan emilirken karaciğerden geçmediğinden
    presistemik eliminasyondan korunmuştur. Bu yoldan kullanılan bazı ilaçlar
    şunlardır :
    Organik nitratlar (izosorbit dinitrat)
    İzoprenalin
    Buprenorfin
    Nifedipin
    Bazı ergot alkaloidler
    Steroid yapılı seks hormonları (metil testosteron)
    Piroksikam
    􀂃 Rektal uygulama : Absorpsiyon için ince barsaktan daha az elverişlidir.
    Emilim yüzeyi yaklaşık 0.05 m2’ dir. Süppozituvar gibi katı form ilaçlar,
    rektumda su miktarının az olması nedeniyle dissolüsyonları zordur. Ancak buna
    karşılık; rektumun alt kısımlarını kanlandıran alt ve orta hemoroidal venler,
    doğrudan vena cava inferiora açıldıklarından karaciğere uğramazlar ve ilk geçiş
    etkiden korunurlar.
    Rektal yoldan uygulandıklarında önemli ölçüde emilen bazı ilaçlar :
    • Genel anestezikler (tiopental, metohekzital)
    • Benzodiazepinler : diazepam, nitrazepam,
    Flunitrazepam
    • Analjezikler (aspirin, parasetamol,
    Sodyum salisilat, indometasin, naproksen,
    Ketoprofen, pentazosin,
    2. Parenteral Veriş : Damar veya doku içine steril injektör ile yapılır. Parenteral
    uygulanan ilaçların biyoyararlanımları genellikle tamdır (%100’dür). Parenteral
    ilaç preparatlarının steril, vücut pH’ına eşit (7.4) veya buna yakın, tercihen
    izotonik ve apirojen olmaları gerekir. i.m ve s.c. uygulamada absorpsiyon hızını
    kısıtlayan faktör, ilaç uygulanan bölgenin doku perfüzyonudur (kanlanması). Şu
    şekillerde uygulanır :
    􀂃 İntravenöz injeksiyon ve infüzyon,
    􀂃 Ciltaltına (subkutan) injeksiyon,
    􀂃 İntramusküler injeksiyon,
    􀂃 İntraarteryel injeksiyon (anjiografi gibi görüntüleme amacıyla)
    􀂃 Kemik iliği içine injeksiyon(bebeklerde venler küçük olduğundan,
    yetişkinlerde venler büzüldüğünde yada kalın yağ tabakasına gömülmüş ise)
    3. Transdermal Veriş (TTS): Bu yolla kullanılan bazı ilaçlar şunlardır :
    • Nitrogliserin
    • Skopolamin
    • Klonidin
    • Fentanil
    • Testosteron
    • Estradiol
    4. İnhalasyon suretiyle Veriş : Gazlar veya buhar halindeki lipofilik ilaçlar (azot
    protoksit, halotan, izofluran, enfluran gibi uçucu sıvı genel anestezikler) bu yolla
    verilirler. Bunların lipid/ su partisyon katsayıları genellikle büyük ve molekülleride
    nispeten küçüktür. Akciğerlerin emilim yüzeyi çok büyüktür (alveoller yaklaşık 200
    m2 , kapiller çeperleri 90 m2 ‘yi bulur).
    İLAÇLARIN DAĞILIMI
    İlaçların kapillerlerden önce interstisyel sıvıya, daha sonra da dokuların veya organların içine
    yayılmasına (invasion) dağılım denir. Genellikle pasif difüzyon ile olur. İnterstisyel sıvıya geçiş,
    organın veya yapının içinden geçen kan akımının hızına göre değişen hızda olur (Örn: kalp,
    akciğerler, böbrekler, karaciğer gibi fazla kanlanan organlara geçiş hızla, yağ, cilt, kemikler ve
    iskelet kası gibi az kanlananlara geçiş yavaş olur).
    İlaçların dağıldıkları fizyolojik sıvı kompartımanları :
    • Plazma : Vücut ağırlığının %4’ü, 3- 3.5 litre,
    • İnterstisyel sıvı (hücreler arası sıvı + BOS) kompartımanı: Vücut ağırlığının %13’ü, 9
    litre,
    • İntraselüler sıvı kompartımanı : Vücut ağırlığının %41’i, 29 litre,
    Plazma + interstisyel sıvıya birlikte ekstraselüler sıvı kompartımanı da denir.
    Dekstran , heparin sadece plazma kompartımanına dağılır
    Alkol, antipirin ve üre gibi plazma proteinlerine hiç veya
    çok az bağlanan ilaçlar tüm sıvı kompartımanlarına
    homojen dağılırlar.
    Plazma hacmı ölçümü : Evans mavisi. Radyoaktif albümin
    Ekstraselüler sıvı hacmı : İnülin
    İntraselüler sıvı hacmı : Aminopirin, tridyum oksid,
    Döteryum oksid
    Kırmızı hücre völümü : İşaretli eritrositler
    TUS- Nisan 88 : Plazma hacmı aşağıdakilerden hangisi ile ölçülür : Cevap : Evans mavisi.
    İlaçların vücutta plazma konsantrasyonlarına eşit konsantrasyonda dağıldıkları varsayılan sıvı
    hacmına sanal dağılım hacmı denir ve Vd ile gösterilir.
    Vd = Vücuttaki ilaç miktarı / O andaki plazma konsantrasyonu (C)
    Genellikle ilaçların dağıldıkları fizyolojik sıvı kompartımanların toplamına karşılık gelmez.
    İlaçların vücutta dokulara bağlanmaları (sekestrasyon) sonucu ( C ) küçük bulunacağından sanal
    dağılım hacmı da çok daha büyük bulunur. Örn. Digoksinin Vd’i yaklaşık 600 litredir. Ancak
    plazma proteinlerine fazla bağlanan ilaçların plazma konsantrasyonları da yüksek bulunacağından
    bunların sanal dağılım hacımları küçük bulunur.
    Bazı ilaçların dağılım hacımları (litre /kg) :
    Desipramin 34 (yaklaşık 2380 litre)
    İmipramin 15
    Digoksin 7.2 (yaklaşık 600 litre)
    Propranolol 3.9
    Tetrasiklin 1.3
    Parasetamol 0.95
    Gentamisin 0.25
    Antipirin 0.48- 0.70
    Heparin 0.06
    *Özellikle Antipirin total vücut sıvı hacmı ölçümünde kullanılır.
    Kan İçine dağılım :
    Kandaki ilaç molekülleri genellikle değişik oranlarda non- selektif ve reversibl olarak plazma
    proteinlerine bağlanırlar.İlaç bağlama özelliği olan başlıca plazma proteinleri şunlardır :
    • Albümin (%50- 60’ı) (özellikle asidik ilaçlar)
    • α1- asid glikoprotein(orosomukoid)(özellikle bazik ilaçlar)
    • Globülinler (α, β, γ)
    • Lipoproteinler (YDL; DDL; ÇDDL)
    Bazı ilaçların kan proteinlerine bağlanma yüzdeleri :
    Güçlü
    bağlananlar
    Orta derecede
    Bağlananlar
    Zayıf bağlananlar
    Dikomarol 99
    Varfarin 99
    Fenilbutazon 99
    Naproksen 99
    Furosemid 98
    Tolbutamid 98
    İndometasin 97
    İmipramin 96
    Klototiazid 95
    Probenesid 93
    Rifampisin 89
    Salisilik asid 81
    Kinidin 75
    Kloramfenikol 70
    Metotreksat 63
    Aspirin 61
    Teofilin 59
    Penisilin G 52
    Sülfadiazin 45
    Streptomisin 35
    Morfin 35
    Oksitetrasiklin 31
    Digoksin 29
    Tetrasiklin 24
    Amfetamin 22
    Ampisilin 13
    Gentamisin 10
    Parasetamol 4
    İzoniazid 0
    Allopurinol 0
    α1- asid
    glikoprotein’e bağlananlar
    Lipoproteinlere bağlananlar Gama- globülinlere bağlananlar
    Dipiridamol
    Kinidin
    Propranolol
    Prozosin
    Lidokain
    Verapamil
    Pindolol
    İmpiramin
    Klorpromazin
    Sikloserin (DDL)
    İmipramin
    Kinidin
    Klorpromazin
    Tetrasiklin
    Tubokürarin
    Panküronyum
    Morfin
    Kodein
    Proteinlerin konsantrasyon değişikliklerine neden olabilen bazı fizyopatolojik durumlar
    Plazma protein miktarını değiştirebilen durumlar ilaçların bağlanma miktarlarını yani plazmadaki
    serbest fraksiyonlarının oranlarını azaltabilir veya arttırabilirler.
    Albumin
    Azalma Artış
    Yaş (yeni doğan, yaşlılık)
    Yanıklar
    Siroz
    Cerrahi girişim
    Enteropatiler
    Gebelik
    Nefrotik sendrom
    Hipotiroidizm
    Nörolojik hastalıklar
    α1- asid glikoprotein
    Azalma Artış
    Yaş (yeni doğan)
    Ağır siroz
    Oral kontraseptifler
    Gebelik
    Nefrotik sendrom
    Yaş (yaşlılık)
    Kanser
    İnflamasyon
    Miyokard infarktüsü
    İnfeksiyonlar
    Obesite
    Romatoid artrid
    Böbrek yetmezliği
    Lipoproteinler
    Azalma Artış
    Hipertiroidizm
    Malnutrisyon
    Hipotiroidizm
    Alkolizm
    DağılımHızı :
    İlaç veya doku ile ilgili dört faktöre bağlıdır :
    • Difüzyon Hızı : Lipofilik ve ufak moleküllüler fazla
    • Doku perfüzyon hızı : Dokudan geçen kan akım hızıdır. Fazla kanlanan dokuya geçiş
    hızlıdır. Tersi de doğrudur.
    • İlacın doku komponentlerine afinitesi : Dokunun kandan ilaç çekme (ekstraksiyon)
    kapasitesidir.
    • Plazma proteinlerine bağlanma : Bağlanma arttıkça geçiş hızı azalır.
    İlaçların santral sinir sistemine geçişi :
    Beyin, ilaç etkisine karşı kendini koruyacak bir yapıya sahiptir (kan- beyin engeli). SSS’ni
    etkileyen ilaçlar kural olarak fazla lipofilik bileşiklerdir. Beyin dokusunun ve menenjlerin
    infeksiyonu (ensefalit, menenjit), beyne radyoterapi uygulanması, beyin arteri içine glukoz,
    mannitol ve üre gibi hipertonik solüsyonların injeksiyonu, yüksek konsantrasyonda alkol,
    sitotoksik ilaçlar gibi etkenler kan- beyin engelini gevşetirler ve kapillerlerin permeabilitesini
    arttırırlar. Glukokortikoidler ise artmış permeabiliteyi azaltırlar.
    Beynin bazı bölgelerinde kan- beyin engeli bulunmaz :
    Beyinde kan – beyin engeli bulunmayan bölgeler
    Area posterama
    Eminentia media
    Subfornikal organ
    Nörohipofiz
    Supraoptik krista
    Epifiz
    İlaçların BOS’a geçişi :
    BOS, beyin içindeki ventrikülleri, omurilikteki ependimal kanalı ve subaraknoid aralığı doldurur.
    Hacmi yaklaşık 150 ml’dir. Günde 3- 4 kere yenilenir. BOS’un oluştuğu koroid pleksüslerin çeperi
    sıkı kavşaklı endotel tabakasından ve tek sıralı koroid epitelinden oluşmuştur (kan- BOS engeli).
    Bu yapı sadece lipofilik maddelerin geçişine uygundur. Lipofilik ilaçlar pasif difüzyonla, iyonize
    bazı ilaçlar ise aktif transportla BOS içine girerler.
    Sekestrasyon :
    İlaçların dokularda bazı hücre içi veya hücre dışı yapılara sıkı şekilde bağlanmalarıdır. Bu durum
    onların dokular arasında eşitsiz dağılımına yol açar. İlaçların dokulara bağlanması, ilaç rezevuarı
    (deposu) görevi yapabilir. Veya tedavinin başlangıcında verilen ilacın büyük kısmı depolara
    gideceğinden etki geç başlayabilir (amiodaron gibi). Bu olaya bazı örnekler :
    • Mepakrin’in bazofilik hücrelerde (karaciğer, düz kas ) birikmesi,
    • Kısa ve çok kısa etkili barbitüratlar (tiopental): SSS ve yağ dokusunda,
    • İmipramin ve SSRI’lar : akciğerde,
    • Tetrasiklinler : Kalsiyumla şelasyon yaparak kemik ve dişlerde,
    • Dışarıdan verilen noradrenalin : Adrenerjik sinir uçlarında ve adrenal medulladaki kromafin
    hücrelerde,
    • Klorokin : Retina ve karaciğerde, ve melanin içeren dokularda(cilt, iris),
    • Kalp glikozidleri : Kalp, böbrek, çizgili kas, yağ dokusu, karaciğer,
    • İyod ve iyodürler : Tiroid bezi.
    Redistribüsyon (yeniden dağılım):
    Fazla liposolübl maddeler (genel anestezikler, tiopental) alındıklarında , başlangıçta beyin, kalp,
    böbrek gibi fazla kanlanan dokularda toplanırlar. Daha sonra daha az kanlanan yağ dokusu, kas
    dokusu gibi dokulara çekilip toplanırlar. Redistribüsyon yukarıdaki ilaçların etki yerlerinden
    uzaklaşmasına ve etkinin sona ermesine neden olur.
    İLAÇLARIN BİYOTRANSFORMASYONU (METABOLİZMA)
    İlaçların enzimlerin etkisi ile kimyasal değişikliklere uğramasına biyotransformasyon denilir.
    Biyotransformasyon sonucu ilaçlar genellikle daha az etkili veya etkisiz bileşikler haline getirilir.
    Bu yüzden biyotransformasyona, biyoinaktivasyon veya detoksikasyon da denilir.
    Biyoaktivasyon : Bazen ilaçlar biyotransformasyon sonucu daha etkili (kodein’in morfine,
    difenoksilatın difenoksin’e dönüşümü) ve/veya daha toksik (metil alkolün formaldehid ve formik
    aside, asetaminofen’in N- asetil- p- benzokinonimin’e dönüşümü) bileşikler haline dönüşürler.
    İlaçların biyotransformasyon sonucu toksik metabolitlere
    Dönüşümü
    İlaç Toksik metabolit Toksik etki
    Asetaminofen
    Dapson
    İzoniazid
    Lidokain
    Kloroform
    Metoksifluran
    Metilalkol
    N- asetil- p- benzokinonomin
    N- hidroksidapson
    Monoasetilhidrazin
    Glisilheksilidid
    Fosgen
    Florür
    Formaldehid+ formik asid
    Hepatotoksisite
    Methemoglobinemi
    Hepatit
    Mental depresyon
    Hepato ve nefrotoksisite
    Nefrotoksisite
    Körlük ve asidoz
    Ön- İlaç = İnaktif prekürsör = prodrog : Bazen, etkisiz bir bileşik vücutta biyotransformasyon
    sonucu etkili hale getirilir.
    İlaçların biyotransformasyon sonucu etkinliğinin değişmesine ait örnekler :
    TUS- Eylül 99 : İn vivo olarak etki yapan fakat in vitro olarak etkisi olmayan bir ilaç için
    aşağıdakilerden hangisi doğrudur ? Cevap : İlaç bir ön- ilaçtır.
    Biyotransformasyon sonucu etkin hale geçen ön- ilaçlar
    Ön- İlaç Etkin metabolit
    Kloralhidrat
    Amitriptilin
    Kortizon
    Prednizon
    Bakampisilin
    Enalapril
    Ramipril
    Hint yağı
    Lovastatin
    Vitamin D3
    Klofibrat
    Trikloretanol
    Nortriptilin
    Hidrokortizon
    Prednizolon
    Ampisilin
    Enalaprilat
    Ramiprilat
    Risinoleik asid
    Mevilonik asid
    1, 25 dihidroksikolekalsiferol
    Klofibrik asid
    TUS- Nisan 96 : Hangisi biyotransformasyon sonucu etkisini gösterir ? Cevap : Enalapril.
    Gerek kendisi gerekse metaboliti etkin ilaçlar
    İlaç Etkin metaboliti
    Aspirin
    İmipramin
    Diazepam
    Kodein
    Dijitoksin
    Lidokain
    Nitrogliserin
    Nitroprussiat
    Propranolol
    Salisilik asid
    Desmetilimipramin
    Desmetildiazepam
    Morfin
    Digoksin
    Deetillidokain
    Nitrik oksit
    Nitrik oksit
    4- hidroksipropranolol
    Biyotransformasyon sonucu etkisiz bileşiklere dönüşen ilaçlar
    İlaç Etkisiz metaboliti
    İlaçların çoğu
    Ester yapılı ilaçlar
    Fenitoin
    Katekolaminler
    Barbitüratlar
    Konjugasyon metabolitleri (glükuronat ve
    N- asetil türevleri)
    Hidrolitik metabolitleri
    Parahidroksifenitoin
    VMA, HVA
    Yan zincirinden oksidlenmiş metabolitleri
    TUS- Eylül 96 : Aşağıdakilerden hangisinin metaboliti inaktiftir ? Cevap : Fenitoin.
    Çok az sayıda ilaç vücutta değişmeden atılırlar :
    Değişmeden atılan ilaçlar
    Azotprotoksid
    Asetazolamid
    Amilorid
    Furosemid
    Aminokaproik asid
    Kromoglikat
    Pentolinium
    Biyotransformasyon sonucu ilaçlar daha polar hale gelirler, lipid/su partisyon katsayıları azalır
    ve suda çözünürlükleri artarak vücuttan daha kolay atılırlar.Vücutta sadece ilaçlar değil, diğer
    bütün kimyasallar da biyotransformasyona uğrar. Besinle alınan doğal bileşikler dışında kalan ve
    çeşitli yollardan vücuda giren kimyasal maddelere, ilaçlar dahil, ksenobiyotikler denilir.
    İlaç dışındaki bazı ksenobiyotikler : Besin aditifleri, insektisid ve fungusid artıkları, hava ve suyu
    kirleten atıklar, egzoz ve sigara dumanı.
    Biyotransformasyon yapan enzimlerin bazıları az veya çok tüm hücrelerde bulunur. Büyük kısmı
    ise spesifik olarak belirli organlarda (karaciğer, GİS mukoza ve lümeni, böbrek, akciğer ve diğer
    yapılardır) bulunurlar. Metabolizmada başrol oynayan organ KARACİĞERDİR. Burada da en
    önemli fraksiyon: mikrozomal enzimlerdir.
    Biyotransformasyonla ilgili enzimatik olaylar esas olarak iki fazda gerçekleşir :
    BİRİNCİ FAZ REAKSİYONLARI
    • Oksidasyon
    • Redüksiyon
    • Kopma
    İKİNCİ FAZ REAKSİYONLARI
    • Konjugasyon
    OKSİDASYON : Büyük kısmı karaciğer parenkima hücresinin mikrozomal sitokrom P450
    (CYP) enzimleri tarafından yapılır. Bunlar karma fonksiyonlu oksidazlar veya monooksijenazlar
    adınıda alırlar ve bunlar ilaç molekülüne oksijen sokarlar . Ayrıca bu sistemle eşgüdümlü çalışan
    NADPH- sitokrom P450 redüktaz sistemi vardır. Enzimin aktif noktası demir iyonudur. Halen
    varolan ilaçların metabolizmasına katkıları bakımından en önemli 5 enzim (ki, bunlardan da
    CYP3A4, en fazla -%55-60 oranında- ) ve metabolizmaya uğrattığı bazı ilaçlara ait örnekler
    aşağıda verilmiştir :
    ENZİM SUBSTRATLAR
    CYP1A2 İmipramin, kafein, teofilin, parasetamol, propranolol,
    Varfarin
    CYP2C9 Fenitoin, fluvastatin, lozartan, glibenklamid,
    tolbutamid, diklofenak, ibuprofen, indometasin,
    naproksen, varfarin
    CYP2C19 Amitriptilin, imipramin, diazepam, omeprazol,
    Propranolol
    CYP2D6 Meksiletin, propafenon, imipramin, fluoksetin,
    maprotilin, propranolol, haloperidol, dekstrometorfan,
    kodein, nikotin
    CYP3A4 Finasterid, flutamid, amiodaron, kinidin, lidokain,
    astemizol, terfenadin, siklofosfamid, etopozid,
    paklitaksel, vinkristin, ketokonazol, diazepam,
    midazolam, eritromisin, bromokriptin, dapson,
    etinil estradiol, deksametazon, prednizolon, lovastatin,
    amlodipin, nifedipin, karbamazepin, kinin, lozartan,
    fentanil, indinavir, siklosporin, tamoksifen, varfarin
    İlaç metabolizmasında önemi olan ve mikrozomal- olmayan diğer enzimler şunlardır :
    MAO
    DAO
    Histaminaz
    Ksantin oksidaz
    Tirozin hidroksilaz
    Hem peroksidazlar
    Alkol dehidrogenaz
    Aldehid dehidrogenaz
    İNDİRGENME (= Redüksiyon) : NADPH, FAD ve diğer flavinlerin yardımıyla olur. Olayların
    çoğu aldehidlerin alkollere dönüşümü (örn. Kloral hidrat >> alkol’e dönüşümü), Azo (N=N)
    grubunun aminlere dönüşümü (örn. Prontosil >> sülfonamid) ve nitro grublarının amin veya
    hidroksilamin grubuna dönüşümü (örn. Kloramfenikol’un inaktivasyonu) şeklinde olur. Bazı
    örnekler :
    Kloramfenikol
    Prontosil
    Kloral hidrat
    Nalokson
    Dantrolen
    Varfarin
    Prednizon
    Klonazepam
    KOPMA : Ya ilaç molekülünden bir grubun koparılması ya da molekülü oluşturan daha ufak
    moleküllere ayrılması şeklinde olur. Çeşitli şekillerde olur :
    • Hidroliz : Esterazlar (asetilkolin esteraz, psödokolin esteraz: asetilkolin,
    süksinilkolin, prokain, aspirin, klofibrat), peptidazlar (proinsülin) ya da
    amidazlar (prokainamid, indometazin, lidokain) tarafından yapılırlar.
    • Dekarboksillenme : Çeşitli dekarboksilaz enzimlerin yardımıyla yapılır.
    Örneğin :
    Alfa metil dopa
    Histidin
    L- dopa
    5- hidroksi triptofan
    • Glikozidlerin hidrolizi : Örn. Dijital glikozidlerinin vücutta beta glüküronidaz
    (= beta- glikozidaz) tarafından biyotransformasyonu. Antrakinon türevi bitkisel
    bazı pürgatifler de glikozid yapısında olduklarından bu yolla inaktive edilirler.
    KONJUGASYON : Bir ilaç veya onun metabolitinin molekülüne bir radikalin veya endojen bir
    molekülün kovalent bağla bağlanmasıyla olur. 8 çeşiti vardır. İlki hariç diğerleri mikrozomal
    olmayan enzimlerle yapılır. Olaya konjugasyon, meydana gelen ürünlere konjugat denir.
    Konjugatlar genellikle daha kolay atılabilen polar maddelerdir.
    1. Glüküronik asidle birleşme : UDP- glüküronil transferaz enzimi
    aracılığıyla yapılır. Mikrozomal bir enzimdir. Böyle metabolize edilen
    bazı ilaçlar şunlardır :
    Kloramfenikol İndometazin
    Probenesid Kodein
    Diazepam Bilirübin
    Digoksin Steroid hormonlar
    Dijitoksin Morfin
    Salisilik asid
    Glüküronatlar Genellikle inaktif olup kısmen böbreklerden kısmen de
    karaciğer hücreleri tarafından safra içine itrah edilirler (=atılırlar).
    Safra içinde barsağa gelen konjugatlar barsak lümenindeki betaglüküronidaz
    (= beta- glikozidaz) enzimi ile hidroliz edilir, serbest
    hale geçen ilaç absorbe edilerek portal dolaşım içinde karaciğer
    hücrelerine erişebilir. Böylece “entero hepatik siklüs” oluşabilir. Bu
    olay ilaç etkisini önemli ölçüde uzatır.
    2. N- metilasyon : N- metil transferaz enzimleri tarafından yapılır. Örn.
    Noradrenalin’den, feniletonalamin N- metil transferaz enzimi ile
    adrenalin oluşması ve histamin’in inaktivasyonu.
    3. O- metilasyon : O- metil transferaz enzimi ile yapılır. Örn. Adrenalin
    ve noradrenalin’in COMT ile inaktivasyonu.
    4. N- asetilasyon : N- asetil transferaz (NAT) enzimleri tarafından yapılır.
    Asetil grubu, asetil koenzim A (KoA) ‘dan sağlanır. Örn. Aşağıdaki bazı
    ilaçlar NAT-2 enzimi ile metabolize edilirler. Genetik nedenlerle bu
    enzimin az olduğu kişilere “yavaş asetilleyiciler” adı verilir.
    Histamin
    İzoniazid
    Sülfonamidler
    Hidralazin
    Arilamin
    Dapson
    Meskalin
    5. Sülfat ile konjugasyon (ülfatasyon) : Sülfotransferaz enzimi ile
    katalizlenir. Aktif sülfat, PAPS’dan sağlanır. Örn. Fenolik bileşikler, alifatik
    alkoller, aromatik aminler, sülfonamidler, östrojenlerin , asetaminofen
    metabolizması.
    6. Glutation ile konjugasyon : Bu olay “glutation- S- transferaz “ enzimi
    ile katalizlenir. Örn. Aromatik hidrokarbonlar, aromatik nitro bileşikleri, aril
    epoksidler ve etakrinik asid ‘in metabolizması, etakrinik asid.
    7. Amino asidle konjugasyon : İlaçlar burada glisin veya glutamin ile
    konjuge edilirler. (örn. Benzoik asidten glisin ile hipürik asid oluşumu)
    8. Diğer konjugasyonlar : Purin ve pirimidin anoloğu ilaçlar, riboz ve riboz
    fosfatlarla ribonukleozid ve ribonukleotid konjugatlarına dönüştürülürler.
    Mikrozomal enzim indüksiyonu / inhibisyonu :
    Mikrozomal bir enzimin substratı olan bir madde tarafından sentezinin artırılmasına (ya da
    yıkımının yavaşlatılmasına) mikrozomal enzim indüksiyonu, enzimin inhibe edilmesine ise
    mikrozomal enzim inhibisyonu denir. Enzim indüksiyonunun pratik önemi; artmış olan enzim
    etkinliği sonucu, bu enzimler tarafından inaktive edilen ilaçların vücutta yıkımının artması ve
    etkinliğinin azalmasıdır. Enzim inhibisyonunda ise, birçok ilacın inaktivasyonu önlenerek onların
    farmakolojik etkileri güçlenir ve plazmadaki ilaç düzeyleri toksik düzeye çıkabilir.
    Sitokrom P450 (CYP) enzimlerini indükleyen veya inhibe eden ilaçlara ait örnekler aşağıda
    verilmiştir.
    Enzim İndükleyiciler İnhibe ediciler
    CYP1A2 Sigara dumanı, kömürde
    kızarmış et, fenitoin, polisiklik
    aromatik hidrokarbonlar
    Enoksasin, simetidin *TUS,
    Etinil estradiol, siprofloksasin,
    CYP2C9 Barbitüratlar *TUS, fenitoin,
    Karbamazepin *TUS, rifampin
    Amiodaron, disülfiram, fenitoin,
    Flukonazol, fluoksetin,
    İzoniazid, ketokonazol,
    ko-trimoksazol, simetidin,
    metronidazol
    CYP2C19 İndüklenemez Flukonazol, fluoksetin, omeprazol,
    Tiklotipin
    CYP2D6 İndüklenemez Amiodaron, antidepresanlar
    (fluoksetin, sertralin), kinidin,
    haloperidol, difenhidramin,
    klorfeniramin, simetidin,
    terbinafin,
    CYP3A4 Aminoglutetimid,
    Barbitüratlar, deksametazon ve
    diğer glukokortikoidler,
    fenitoin, griseofulvin,
    karbamazepin, pioglitazon
    rifampin *TUS,
    Fluvoksamin, itrakonazol,
    Ketokonazol, danazol, eritromisin ve
    Türevleri , glukokortikoidler, greyfurt
    Suyu, Kırmızı şarap, izoniazid,
    Kalsiyum kanal blokörleri, kinin,
    Norfloksasin
    TUS- Eylül 94 / Nisan 2000 : Aşağıdakilerden hangisinin etkileşiminde ikinci ilacın
    metabolizması azalır ? Cevap : Barbitüratlar- Steroid.
    TUS- Eylül 97 : Aşağıdakilerden hangisi sitokrom P450 aktivitesini inhibe etmez ? Cevap :
    Ozon.?
    Bazı ilaçlar kendilerini yıkan enzimleri indüklerler ve kendi inaktivasyonlarını hızlandırırler. Bu
    olaya oto- indüksiyon denir. Oto- indüksiyon yapan bazı ilaçlar :
    Karbamazepin,
    Barbitüratlar
    Alkol
    Bazı ilaçlar bir CYP enzimi tarafından reaktif bir ara ürüne oksidlendiktan sonra (metabolit) ,
    kendini yıkan enzimi irreversibl inaktive ederek kendi yıkımlarını yavaşlatırlar. Bu ilaçlara “
    intihar= suicide tipi inhibitörler” adı verilir. Bunlara bazı örnekler :
    Etinil östradiol
    Kloramfenikol
    Dialilsülfid (sarmısağın özel tadını verir)
    Sekobarbital
    Propiltiourasil
    Spironolakton
    Enzim aktivasyonu : Bazı ilaçların, enzimin sentezini arttırmaksızın onun etkinliğini arttırmasıdır.
    Örn. piridoksin’in L-dopa’yı dopamine dönüştüren L- amino asid dekarboksilaz enzimini aktive
    etmesi.
    İLAÇLARIN ATILIMI
    (=İTRAHI = ELİMİNASYONU)
    Vücutta metabolize edilen ilaçlar çeşitli şekillerde atılırlar :
    1. Karaciğerden safra içine atılım : Bazı ilaçlar ve
    bunların metabolitleri (özellikle konjugasyon ürünleri) karaciğer hücreleri tarafından safra içine
    atılarak feçes içinde itrah edilirler. İnce barsağa gelen bu ilaçlardan bazıları da buradaki enzimler
    tarafından hidrolize edilerek serbest hale getirilen aktif ilaç tekrar emilir ve genel dolaşıma geçer
    (enterohepatik siklüs). Bazı ilaçlar karaciğer hücresinden safraya basit difüzyonla geçerken,
    bazıları da aktif transportla ( tetrasiklinler, eritromisin estolat) geçer.
    Sülfonamidler
    Eritromisin
    Tetrasiklinler
    Doksorubisin
    Sefaperazon
    Karaciğerde ilacın metabolize edilmesi ve safraya itrahı sonucu bir dakikada ilaçtan temizlenen
    sanal plazma hacmına hepatik klerens (Clh) adı verilir. Hepatik klerens, karaciğer kan akım hızı
    (Q) ile karaciğerden geçerken meydana gelen ekstraksiyon (ilacın kandan çekilip tutulması) oranını
    (E) çarpımına eşittir.
    Clh = Q x E
    E= (Ca – Cv) / Ca
    Ca = karaciğere giren kandaki ilaç konsantrasyonu
    Cv = karaciğerden çıkan kandaki ilaç konsantrasyonu
    Q = sağlam erişkinde 1.5 L/dak. kabul edilir
    İlk- geçiş (first pass) / presistemik eliminasyon : Karaciğerden ilk geçiş eliminasyonları
    (metabolizma veya hepatik ekstraksiyonu yüksek) ilaçların absorpsiyonları tam olsa bile sistemik
    dolaşıma geçen miktarları düşüktür. Bunun pratik önemi vardır. Çünkü ; daha yüksek dozlarda ilaç
    kullanmak gerekebilir ve bu eliminasyon bireysel genetik farklılıklar gösterebilir
    Presistemik eliminasyonları yüksek olan bazı
    ilaçlar
    Aspirin
    Klorpromazin
    Gliseril trinitrat
    Petidin
    Propranolol
    Salbutamol
    Verapamil
    İmipramin
    Levodopa
    Metoprolol
    Morfin
    Nortriptilin
    İsosorbit dinitrat
    Lignokain
    Çeşitli faktörler hepatik eliminasyonu etkileyebilir. Bunlardan biri de yaşlanmadır. Yaşlanma ile
    karaciğer fonksiyonlarında görülen değişiklikler bazı ilaçların hepatik eliminasyonunu etkileyebilir.
    Yaşlanma ile hepatik
    eliminasyonu azalan ilaçlar
    Yaşlanma ile eliminasyonunda değişiklik
    olmayan ilaçlar
    Alprazolam, imipramin, barbitüratlar, meperidin, n
    fenilbutazon, propranonol, kinidin, kinin,
    teofilin, diazepam,
    tolbutamid, flurazepam
    Etanol, izoniazid, oksazepam, lidokain,
    prazosin, lorazepam, salisilat, varfarin,
    nitrazepam
    TUS- Nisan 2000 : Yaşlılarda aşağıdaki ilaçların hangisine karşı duyarlılık artmaz ? Cevap :
    Antikoagülanların etkisi.
    2. Böbreklerden atılım : Böbreklerden ilaçların ve metabolitlerinin itrahı esas olarak iki şekilde
    olur :
    a. Glomerüler filtrasyon (GF): Kinetik olarak bir pasif difüzyon olayıdır. Glomerül
    membranı plazma protein moleküllerinden daha küçük molekülleri geçirir. Sadece
    plazmadaki serbest ilaç fraksiyonu filtrasyona uğrar. İlaçların glomerüler filtrasyon hızı
    glomerüler kan akımı ile doğru, ilaçların plazma proteinlerine bağlanma miktarları ile ters
    orantılıdır. İnülin sadece GF ile atıldığından , GF hızını saptamak için kullanılır.
    b. Tübüler sekresyon (salgılanma): Bir aktif transport olayıdır ve proksimal tübülus
    hücreleri içinde olur. Salgılamaya plazmadaki bağlı fraksiyonda katıldığından kapasitesi
    GF’den daha fazladır. Tübülüs hücrelerinde anyonik (asidik) ve katyonik (bazik)
    ilaçlara özgü iki ayrı taşıyıcı molekülleri vardır. Benzer yapıdaki ilaçlar aynı taşıyıcı
    molekülleri için yarışacaklarından birbirlerinin atılımlarını azaltırlar (örn: probenesid,
    penisilinler veya sefalosporinlerin atılımlarını azaltır). Bir de p- glikoprotein (MDR1
    geni) adlı molekülde aktif transport mekanizmasında taşıyıcı olarak rol oynar ve kinidin,
    digoksin, kolşisin ve bazı kanser ilaçlarının salgılanma ile itrahını sağlar. P- aminohüpirik
    asid ve penisilin G, sadece böbrek tübülüslerinden salgılandığından, renal plazma akım
    hızını saptamak amacıyla kullanılırlar.
    Böbreklerden tübüler sekresyonla atılan ilaçlar
    Asidik İlaçlar Bazik İlaçlar
    Asetazolamid
    p- aminohipürik asid
    ilaçların glüküronik konjugatları
    penisilinler
    sefalosporinler
    salisilatlar
    furosemid
    ilaçların glisin konjugatları
    indometazin
    tiazid diüretikler
    probenesid
    Amilorid
    Morfin
    Meperidin
    Kinin, kinidin
    Neostigmin
    d- tübokürarin
    simetidin
    dopamin, serotonin, histamin
    prokain
    prokainamid
    triamteren
    c. Tübüler reabsorpsiyon : Distal tübüllerde meydana gelir. Esas olarak bir geri alım yani
    itrahı azaltan bir olaydır. Pasif difüzyonla olur.
    Renal Klerens (CLr): Böbreklerden itrah sonucu bir dakikada değişmemiş (metabolize olmamış)
    ilaçtan temizlenen sanal plazma hacmıdır.
    Clr = Renal itrah hızı / plazma ilaç konsantrasyonu
    Clr = Ke x Vd Ke = eliminasyon hız sabiti
    Eliminasyon Yarılanma Ömrü ( t1/2 ) : Çeşitli yollardan eliminasyon sonucu ilacın plazmadaki
    konsantrasyonunun yarıya inmesi için geçen süredir. Başlangıç konsantrasyonundan bağımsızdır.
    Sanal (zahiri) dağılım hacmı ile doğru, ilacın total klerensi ile ters orantılıdır.
    t1/2 = 0.693 x [ Vd / total klerens ]
    Genel olarak eliminasyon yarılanma ömrünün 4- 5 katına eşit bir sürede ilacın vücuttan tamamen
    atıldığı kabul edilir.
    3. Akciğerlerden Atılım : Gazlar ve uçucu maddeler kandan alveol boşluğuna pasif difüzyonla
    geçer ve buradan ekspirasyon sırasında dışarı atılırlar. (halotan , azot protoksid). Bunlar ufak
    moleküllü, non- elektrolit, ve lipid/su partisyon katsayısı yüksek maddelerdir. (Not: toplam akciğer
    yüzeyi yaklaşık 200 metrekaredir.).
    4. Salya içinde itrah : İyodürler, bromürler ve lityum gibi bazı ilaçlar tükrük bezlerinden pasif
    difüzyonla salya (tükrük) içine geçerek onun içinde atılırlar.
    5. Süt içinde itrah : İnsan sütü plazmaya göre daha asidik ( pH = 7.08 ) olduğundan, emziren
    annenin aldığı bazı bazik (alkali) ilaçlar iyon tuzağı mekanizmasıyla sütte toplanıp buradan
    atılırlar ve bu yolla da bebeğe geçebilir.
    Süte geçen ilaçlar
    Altın bileşikleri
    Amiodaron
    Antineoplastik ilaçlar
    Kloramfenikol
    Doksepin
    Ergotamin
    Alkol
    Benzodiazepinler
    Atropin
    Kafein
    İndometazin
    İyodürler
    Lityum
    Estrojenler (yüksek doz)
    Tetrasiklinler
    Barbitüratlar
    Vitamin A ve D
    Opiatlar
    Sülfonamidler
    Dapson

    #34667

    teşekkürler bilgilendirme için.:flowers::bravo:

    #34996

    saol kardeş

    #48508
    vetbim
    Üye

    telekkürlerr

    #63245

    spas dikim

    #67286
    raqist
    Üye

    Bilgiler için teşekkürler.

    #70620

    bildiğin tüm genel farmayı özetlemişsin

    #82308

    eyvallah

    #82396
    ayca_sag
    Katılımcı

    tşkler

    #84132

    sağol dostum

    #84134
    cynknc
    Üye

    tesekkurler ustad..

    #84474
    stst67
    Üye

    tesekkürler[hr]
    tesekkürler

    #84712
    vorenk
    Üye

    teşekkürler

    #87590
    vtakrep
    Üye

    teşekkürler

    #87592

    teşkkürler

15 yazı görüntüleniyor - 1 ile 15 arası (toplam 17)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.