1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27771

    Eskiden hayvanlara sevgi besleyen, onlarla içli / dışlı yaşayan bir toplum olduğumuzdan, mahlukata sevgi ile bakar, bir bakımdan da daha duyarlı olurduk.

    Kimimiz kuşlara, balıklara, kimimiz atlara pek düşkündük. Evlerde kafeste beslenen ötücü kuşların yanında, içlerinde rengârenk balıkların süzüldüğü akvaryumlar da çoğunlukta idi Zaman her şeyi değiştiriyor. Şimdilerde geçim sıkıntısı ve telaşı içinde hayvanlara olan ilgi de azalma noktasına geldi.

    Hayvanı sevmek, aslında doğayı sevmek demektir. Doğa sevgisi de sırası ile nebatı ve hayvanı sevmek ile başlar. Tasavvuf bilimine kendi damgasını vurarak belirleyici rol oynayanlardan biri olan miskin Yunus, derviş Yunus, insanı şaşırtan yaklaşımını şöyle dile getirmiştir: “Yaratılmışı severiz Yaratan’dan ötürü. “ Bu ifade hayvan sevgisini de ortaya koyan anlamlı bir hatırlatmadır.

    Hayvanlara yaklaşım konusunu yakından takip eden Darwin’e göre, hangi hayvanların duygusal yaşamları olduğu, hangilerinin olmadığı bugün bile tam olarak tesbit edilememiş. Bu konuda pek yol alamayışımız, belki araştırmacıların “bilimsel olmamakla” suçlanma korkusundan kaynaklanmış olabilir. Gelgelelim, durum artık eskisi gibi değil.

    Şimdilerde, “hayvanlar birbirlerine âşık olurlar mı, bir yakınlarını yitirdiklerinde yas tutarlar mı, utandıkları olur mu?” gibi soruların sorulmasında hiçbir sakınca görülmüyor.

    Hayvan davranışı ve nörobiyolojiyle ilgili son araştırmalar, en azından kimi omurgalıların korku, nefret, neşe, kıskançlık, öfke ve şefkât gibi bir dizi duyguyu yaşadıkları konusunda çarpıcı kanıtlar ortaya koyuyor.

    Diğer taraftan toplum yaşantımızda bazı insanlara hayvansal nitelikleri yakıştırabiliyoruz. Bazen bu hayvan isimleri, küfür veya olumsuzluk ifade eden anlamlar yerine de geçiyor “İt, yılan, eşek, ayı domuz…” gibi. Ayrıca onları davranış biçimine göre, sahip olduğumuz tabiat ve huy yapısıyla özdeşleştirebiliyoruz. Bu olumsuz faktör çocuklara yansırken, onlarda hayvanları aşağılama, küçümseme gibi huyların gelişmesine de sebep oluyor. Adı geçen hayvanların küfür malzemesi olduğunu duyan bir çocuğun acaba bir köpeğe sevecenlik duyması, onu bir canlı olarak sevmesi ve yaşam hakkına saygı duyabilmesi mümkün mü?

    Batının ise hayvanlara bakışı oldukça farklı bir düzeyde. Örneğin, Alman WDR Televizyonunda her Pazar saat 18:00 ‘de bir “hayvan programı” var. Programda hayvanların nasıl bir gelişim içinde olacakları ve onların nasıl korunacağına dair bilgiler veriliyor, ayrıca hayvan sevgisinin bireye getireceği olumlu katkı anlatılıyor.
    Ve değişik görüntülerle programın estetik yönü işleniyor.

    Hz. Resulullah’ın bu konuda bizlere bazı uyarıları var:

    “Dünya küfr üzerine durur, ama zûlm üzerine durmaz”

    “Öldürmek istediğiniz, kuduz bir köpek dahi olsa ona işkence yapmayınız.” gibi…

    Hayvan sevgisi olmayanın, başka sevgileri de taşıması mümkün görülemiyor.
    BU BİR GERÇEKTİR

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.