- Bu konu 2 yanıt içerir, 1 izleyen vardır ve en son 17 yıl 1 ay önce Mahmut BABUR tarafından güncellenmiştir.
- YazarYazılar
- 31 Temmuz 2007: 06:30 #13978Mahmut BABURÜye
[size=x-large]arkadaşlar köşe yazılarından hoşunuza gidenleri bu bölümde paylaşalım [/size]
7 Ağustos 2007: 12:57 #37775Mahmut BABURÜye[size=medium]Bencilliğin Böylesi
Artık ne diyeyim ben size bilmiyorum. İnsan sabahın sekizinde çıktığı eve, gece on ikide mi gelir? Ev mi, otel mi kardeşim, burası? Bir de girince şaşırmış numarası yapıp:
– Bir tane bile kalmamış, silip süpürmüşler, demesi yok mu…Sen kafanı gene asansörün kapısına vurdun galiba. Bir avuç mamayı 24 saatte mi yiyeceğiz? Siz gittikten yarım saat sonra, mama kabının önüne kuruldum. Gözlerim kapalı mamaları tıkırdatıyorum ki, dilimde bir pütürlenme oldu. Bir de baktım kap boşalmış, mama bulmak için kabı yalıyorum. Bu anlattığım olay sabahın köründe geçiyor. Bu kadar saattir kapının önünde aç biilaç dolanıyorum, şunların ettiği lafa bak. Neyse lafı uzatma da koy şu tavukluları bakalım…
Ben bu kadar bencil insanlar daha görmedim. Sanki evde yalnız kendileri yaşıyor. Bütün evi kendilerine göre düzenlemişler, arkadaş. Bir şey söylesem abarttığımı sanır, inanmazsınız. Bizim evdeki yemekler on kiloluk kapısı olan, içine gireni donduran, kilitli bir dolapta duruyor. Kapısını açmak mümkün değil. Çünkü hem tutacak yeri yukarıda, hem de bunların her halta maydanoz, uzun parmaklarına göre yapılmış. Bu kadar önlemi görünce içinde değerli bir şey var sanırsınız, geçen gün açık yakalayıp girdim de, iki dilim salamı denkleştirene kadar kıçım dondu. Herif bir de, yakaladım seni diye, arkadan yanaşıp butlarıma doğru vurmasın mı. Zaten iki gündür ayağımda bir çekme var, üstüne bir de bunun eşek şakası eklenince, iyice sinirlerim bozuldu. Gören de eve hırsız girmiş, bu da kıskıvrak yakalamış sanacak. Sadece yemek dolabı değil, evdeki bütün diğer eşyalar, hep kendilerine göre ayarlanmış. Kapıların kolları yukarıda ve biçimsiz. Acil bir şey olsa dışarı çıkan her yer kilitli. Telefon desen, kullanmak mümkün değil. 10 tane tuşa belli bir sırayla basmak gerekiyor ki birilerini arayabilesin. Ulan zaten bir dolu işle uğraşıyorum, bir de nereden hatırlayım o kadar sayıyı. Geçen gün, biraz öğreneyim diye, telefonu, masanın üstünden aşağı atıp, koltuğun arkasına götürüyordum ki, bizim bekçi gene çıktı karşıma. Eliyle anlamsız bir iki işaret yaptı ama hiç uğraşacak halim yoktu, çektim gittim yanından. Ama biraz daha zorlarsa, kızgınlığa girmiş numarası ile ortalığa işeyip, ilk denk getirdiğimde de ağzını yırtacağım. Sonra diktirmek için veterinere mi gider, doktora mı kendisi karar versin.
Öbür fasulye sırığı ile bir gündür konuşmuyorum zaten. Pazar akşamı, durup dururken, herkesin içinde, “bıktım senin tüylerinden demesin mi.” Ulan ben, güzel görünsün diye koltuğun üstünde yarım gün tüylerimi yalıyorum, bu da, bir çift güzel söz söyleyeceğine, “bıktım senin tüylerinden” diyor. Ben de senin sivilceli suratından bıktım o zaman. Ama neyse, bu, öbürü kadar hödük değil, biraz anladı bozulduğumu.
Misafirlerin karşısına geçmişler, saatlerce birbirimizi kovalayıp, bir o yana bir bu yana koştuğumuzu anlatıyorlar. Zeytin biraz önce kıçımı ısırmış, ben öcümü almaya çalışıyorum, bunlar da bizle alay ediyor. Hele Zeytin’i bir anlatışları var ki, “Sabaha kadar ipini oynat peşinden koşarmış”. Dışarılarda top peşinde koşturup, donuna kadar terleyen, sonra da, şusuna busuna diye iddiaya giren onlar değil de Zeytin sanki. Televizyon dedikleri kutunun karşısında ağızları açık saatlerce oturmalarını anlatmıyorum bile.
Hele sabahları iyice çekilmez oluyorlar. Neymiş, sabah sabah, ayakaltında dolaşmayacakmışız. Emriniz olur. Peki, ben de sizin sokak lambası gibi tepemde gezinmenizden memnun değilim, ne yapacağız o zaman? Bu sabah, bunlar evden çıkarken kaloriferin önünde biraz guruldadım ama nerede bunlarda o anlayış, öküz gibi çıkıp gittiler evden. Bakın buradan sesleniyorum: Cimrilik etmeyin de adam gibi açın şu kaloriferleri. Zaten esir hayatı yaşıyoruz, bari sokak kedileri gibi titremeyelim evin içinde. Ne demiş atalarımız: Kedisini üşüten insan, veteriner masasından kalkmasın…
Hacer Kaya
[/size]
26 Ağustos 2007: 08:21 #38080Mahmut BABURÜye15 Ağustos 2007 Çarşamba –
Google demek ne demek?
Yazar: Baki Günay (bakigunay)
Google, googol kelimesi üzerinde oynanarak elde edilmiş bir isim. Her Internet kullanıcısının en az bir kere girdiği bu adresin hikâyesi ne? Googol, Milton Sirotta tarafından bulunan ve 1’in yanına 100 tane sıfır konmasıyla olaşan sayıyı temsil eden bir kelime.Google şu anda 3 milyar siteyi sizin için tarıyor. Bilgiye ulaşmak dipsiz bir kuyuda dolaşmaya benziyor. İnternet’te dolaşmakta bundan farksız. Bu dipsiz kuyuda size en büyük yardımcıların başında ise arama motorları geliyor.Bu arama motorlarının başında ise iki genç adamın kurduğu Google şirketi geliyor. Dünyanın en büyük arama motoru 8 yaşında.Google’da günde 400 milyon arama yapılıyor.
Google ismini veren şirket kendini şöyle tanıtıyor: hayal edilemeyecek kadar büyük bir sayıya (10 üzeri 100) verilen ad. Evrendeki atomların sayısından bile daha fazlaymış!!!.Buna kaçımız inanır bilinmez ama,şu ana kadar bilgilerin derlenip toparlandığı tek adres olarak karşımız çıkıyor.Google ana sayfası hiç reklam almıyor ama aradığınız her kelime ile ilgili bir firma karşınıza çıkıyor.Kurumsala reklamlar ile google cirosu Dünyanın en fazla artış gösteren şirketi oldu.
İKİ GENÇ ADAM KURDU
Google’ın kurucuları ve şu andaki başkanları 30 yaşında, gencecik iki adam: Larry Page (Kurucu Ortak ve Ürün Başkanı) ve Sergey Brin (Kurucu Ortak ve Teknoloji Başkanı). 2002 yılında dünyaca ünlü teknoloji dergisi Wired tarafından “Yılın İşadamları” seçildiler. Google’da 88 dilde arama yapabiliyor. Ve yarım saniye içinde 3 milyar siteyi tarıyor. Google’ın arama sonuçları anahtar kelimeyle sitenin birbirine olan uyumluluğuna ve o sitenin o anahtar kelimeye verdiği öneme dayanıyor. Herkesin en objektif ve aradıklarıyla en alakalı sonuçları bulabilmesi için değişik teknolojiler kullanarak siteleri belirliyor Şu anda 3 milyardan daha fazla adres var Google’da. Ve hepsi tek tek inceleniyor. Aranan anahtar kelime sitenin neresinde geçiyor, kaç kere geçiyor ve nasıl geçiyor diye bakılıyor. Bu arada sitenin başka hangi sitelere link verdiğine ve bunun tam tersine de dikkat ediliyor.
NET’TE BAŞLANGIÇ NOKTASI
Google, internette bilgi bulmak isteyen kişilerin adeta başlangıç noktası oldu. Sadece arama ile başlayan site, zamanla e-posta, mesajlaşma programları gibi klasik hizmetlerin yanı sıra Google Earth gibi coğrafi konularda da hizmet sunan dev bir firma haline geldi. Google bu temelin üzerine, şirket yapısının da getirdiği çeşitlilikle ilerleme başladı. E-posta servisinden anında mesajlaşmaya kadar hizmet vermeye başlayan Google, online arama motorunu masaüstünü de arayabilecek şekilde programlaştırdı. Aranabilecek her şeyi arama heveslisi Google, masaüstü programı ile kullanıcıların sabit disklerine kaydettikleri doküman, resim, müzik ve diğer bilgileri aramasını sağladı. Bununla birlikte Google, dünyanın haritasının bulunduğu Earth programı ile de Amerika’da tanıdıklarınızın kaldıkları evleri kuşbakışı görmenize ya da hiç gidemediğiniz şehirleri gezmenize imkân sağlıyordu. Google, Earth programındaki NASA ile olan işbirliğini Ay ve Mars’ın sahip olunan haritalarını internete taşıyarak daha da genişletti. Google, bu adımlarının yanı sıra bedava sağladığı online hizmetlerle de kullanıcı sayısını arttırmakta. Amerikalı arama şirketi en son Microsoft’a karşı online bir Excel programını kullanıcıların hizmetine soktu. Takvim hizmeti de veren Google, yakında Internet tabanlı Word programını kullanıcıların beğenisine sunacak. Bununla birlikte, Google’un e-posta servisi G-Mail’deki postaların sonsuza kadar silinemeyeceği de tartışmaların dozunu yükseltti. Şunu söyleyelim Google, İnternet hayatımızda belli bir yere sahip olmaya devam edecek.
- YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.