blank
2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Yazar
    Yazılar
  • #19917

    arkadaşlar tavugum ayakları felç oldu 1 haftaya kadar hiç bişeysi yoktu acaba hastalık yavaş yavaş belirtisini gösterdi ilk başta sandım uyuşmuş gibi bişey sandım ama bugün yerden kalkamaz duruma geldi acaba bu hastalık hakkında bilgisi olan varmı? diger tavuklarada bulaşırmı? ne yapayım bilmiyorum … lütfen yardım edin saygılar. teşekkürler

    #66415

    AYAK HASTALIKLARI

    4.1.Beslenmeden Kaynaklanan Bozuklukları

    4.1.1. Raşitizm

    Raşitizm, kemiklerde normal kalsifikasyonun oluşamaması nedeniyle, kemiklerin yeterli ölçüde sertleşememesi ve kolay eğrilebilir veya kırılabilir duruma gelmesidir. Temel nedeni, beslenme bozukluğudur. Civcivlerde Ca, P ve vitamin D’nin biri veya birkaçının vücuda herhangi bir nedenle yeterince alınamaması veya bunların rasyondaki miktarları arasında uygun bir dengenin bulunmaması gibi nedenlerden ileri gelmektedir. Genellikle 4-6 haftadan küçük civcivlerde görülmektedir.
    Hastalık, eğer Ca ve vitamin D noksanlığından ileri gelmişse, kemik dokusunda yeterince Ca biriktirilemediğinden, özellikle bacak kemikleri yumuşak, esnek ve bükülebilir durumda kalır; ileri durumlarda hayvanlarda felç görülebilir. Fosfor (P) noksanlığında ise, kıkırdak dokusunun kemik dokusuna dönüşememekte ve eklemlerde şişkinlikler oluşmaktadır, ancak bu durumda felç görülmemektedir.
    Hasta hayvanlarda düzensiz hareketler, topallık, devamlı çömelerek oturma eğilimi, harekete zorlandığında ağrılı yürüyüş, daha ileri durumlarda ise, tüylerin kabarması, zayıflama ve vücutta kuruluk görülmektedir.
    Raşitizmin tedavisi, Ca, P ve vitamin D desteklemesine dayanır. Yemin 5-7 gün süreyle Ca ve P ile desteklenmesi, bunun yanı sıra 3-7 gün süreyle içme suyuna vitamin D3 katılması yeterli olmaktadır.

    4.1.2 Perosis

    Manganez ve kolin eksikliği olan yemlerle beslenen civciv ve hindi palazlarında görülen büyümede yavaşlama, bacaklarda deformasyonla setreden hastalık durumuna denilmektedir. Bu hastalık, tibiometatarsal eklemin çok büyümesi ve yapısının bozulması ile karakterizedir. Dirsek eklemindeki büyüme plakalarının bozulması ve eklemin görev yapamaz duruma gelmesiyle oluşmaktadır

    4.1.2. Damla – Nekris

    Damla, articulus’lar hizasında dokuların yangısal şişkinliği ile belli olan ergin kanatlıların bir hastalığıdır. Bu hastalık kanda ürik asit ve ürat’ların bulunmasıyla meydana gelir.
    Çok defa Articulus Tarsi ve Metatarsophalangeus’larda yerleşen hastalık hayvanların yürüyüşlerinde bir bozukluk ile meydana çıkar. İlk önce artiküler bir ağrıdan, hayvanlar güçlük ile ayağını yere basar. Uzun zaman ayakta duramazlar ve topallık görülür. Articulus’ların yanlarında ödemli bir şişkinlik görülür. Başlangıçta küçük ve yumuşak olan bu şişkinlikler hemen katılaşır ve kemik gibi bir sertlik kazanır. Bu şişkinliklerin içinde, bazen az çok kıvamlı bir irinin ( akut romatizma), bazen sarımsı, yaprak şeklinde ve kat kat katı bir irin (kronik romatizma), bazen de ürat alkali’lerden meydana gelmiş, peynirimsi, alçıya benzer, kül rengine çalan madde (Damla) bulunmuştur.
    Bu hastalık en çok articulus Metatarsophalangeus hizasında yerleşir. Taban yastığı şişkin, kabarık, yuvarlak ve çok ağrılıdır. Bu zamanda hayvanlar, zorlukla bir ayak üzerinde sıçrayarak yürümeye çalışırlar. Beslenemez ve zamanla canlı ağırlık artışı düşer. Anemi’ye yakalanır ve kaşeksi’den ölürler.
    Hastalığın tedavisinde ilk önce hayvanın beslenmesi düzenlenmelidir. Fazla dane bulunmayan yemler ve yeşillik verilmelidir. Hayvanın yemine vitamin A katılır. Hayvanın içme suyunun litresine 2-4 gram sodyum bikarbonat katılır (Başer, 1959).

    4.2. Reovirus ve Bakteriyel Enfeksiyonlar

    Reovirusler, kanatlılarda, özellikle broilerlerde ve hindi palazlarında büyümenin durması, canlı ağırlık kayıpları, tüylenmenin gecikmesi, ters ve kaba tüylenme ayakta ve gagada renk açılması, kemikleşmeme ve enteritis ile karakterize malabsorbtion syndroma neden olurlar. Ayrıca bu virüsler brailer ve broiler damızlıklar ve genç hindilerde artritis, synovial membran, tendo, tendo kınları ve miyokardium da yangı, bir yada her iki bacağın diz eklemi yukarısında şişkinlik, değişik derecelerde de topallık ile karakterize viral arthritis/tenosynovitis infeksiyonlarının da sorumlusudurlar.
    Kanatlı reovirüslerinin ilk izolasyonu CDR’li bir tavuğun solunum kanalından yapılmıştır. Daha sonraları diğer kanatlı türlerinden de çok sayıda reovirüs izolasyonları gerçekleştirilmiştir. Reovirüsler, kanatlı ve memeli orjinli olmak üzere iki temel gruba ayrılırlar. Kanatlı reovirüsleri bazı morfolojik ve fiziko-kimyasal özellikleri bakımından memeli reovirüslerine benzemesine rağmen konakçılarına, ortak antijenlerinin olmamasına, hemaglütinasyon özelliklerinin bulunmamasına ve hücre kültüründe oluşturduğu CPE (cytopathic effect)’ ye göre memeli reovirüsleri kültürde hücre füzyonu oluşturmazken kanatlı reovirüsleri oluştururlar. Kanatlı reovirüsleri zarsız, ikosehedral simetrili çift kapsit yapısında ve çift iplikçikli RNA’ya sahiptirler. Kanatlı reovirüsleri etere kloroforma direçlidirler. Kanatlı reovirüslerinin hemaglitünasyon ve hemadzorbsiyon aktiviteleri yoktur. Kanatlı reovirüsleri embriyolu yumurtalarda ve primer hücre kültürlerinde üretilirler. Virüsün izolasyonu ve üretilmesi amacı ile embriyolu tavuk yumurtalarının yumurta sarılarına inokülasyon yapılır ve embriyolar genellikle 3-5 gün içinde ölürler. Ayrıca reovirüsler 10 günlük embriyolu tavuk yumurtalarının koiyoallantoik membranlarında da üremektedir. Virüsün üremesini takiben embriyo 3-5 gün içinde ölür ve koiyoallantoik membranda büyük nekrotik plaklar meydana gelir. Allantoik boşluktan yapılan inokülasyonlardan sonra genellikle embriyo ölümleri oluşmaz ve bu yolla virüsün izolasyonu ve üretilmesi uygun değildir. Kanatlı reovirüslerini üretmek için primer tavuk ve tavuk embriyo kültürleri kullanılmaktadır. Embriyonik dokulardan hazırlanan primer doku kültürleri arasında fibroblast (CEF), karaciğer (CEL), akciğer (CEL), böbrek (CEK) ve ördek embriyo fibroblastları bulunmaktadır. Kanatlı reovirusleri agar-jel-presipitasyon (AGP), fluoresans antikor (FA) ve komplement fiksasyon testleri ile ortaya konabilen antijenler sahiptirler.
    Kanatlı reovirüsleri vertikal olarak bulaşma özelliğine sahiptirler. Vertikal bulaşma ilk defa, doğal olarak infekte olan damızlık kümeslerden elde edilen tavuklardan reovirüs izolasyonun yapılmasıyla anlaşılmıştır. Vertikal bulaşmanın yumurtadan çıkma oranını azalttığı ve erken civciv ölümlerini arttırdığı bilinmektedir. Reovirüs infeksiyonları bir hayvandan diğerine direkt ve indirekt olarakta bulaşabilmktedir. Organizmaya alınan virüs, barsaklardan hızlı solunum kanalından ise daha yavaş bir şekilde atılır. İnfeksiyonun yayılması başlıca dışkı, kontmine gıda ve suyun alınması ile şekillenir. Reovirüslerin ısı ve dezenfektanlara karşı dirençli olması, bunların kuluçkahane ve barınaklarda canlı kalmalarına neden olur. Reovirüslerin bu gibi yerlerde bulunması yeni gelen popülasyonların da infekte olmalarına yol açar (Arda ve ark., 1990).

    4.2.1. Malabsorption Syndrome

    Malabsorptione syndrome, broilerlerde büyümenin durması, ishal, gıdadan yararlanma oranının azalması, zayıf tüylenme, ensefalomalazi, bacaklarda halsizlik ve deride pigmentasyon yetersizliği ile karakterize bir hastalıktır. Bu syndrome uzun yıllardan beri bilinmesine rağmen, semptomların çok değişik olması nedeniyle mineral madde, vitamin yetersizlikleri (Ca, P, A, D, E, , toksikasyonlar (mikotoksikozis), viral hastalıklar (IBD) ve protozoon hastalıkları (koksidiyoz) olarak tanımlanmıştır. Ancak son yıllarda yapılan yoğun araştırmalar sonucu sendromun, reovirüsler tarafından meydana getirildiği ortaya konmuştur.
    Hastalık hindi palazlarında da görülmekte ve broilerlerdeki semptomlara benzer şekilde seyreder. Hastalık genel olarak bir enteririts ile başlar, sonra proventrikulitis ve daha sonra da pankreasın yangısı ve dejenerasyonuna dönüşür.
    Malabsorptione syndrom’ da inkübasyon süresi çok değişiktir ve kesin bir süre söylenemez. Morbidite %30-40 oranında, mortalite ise sekonder infesiyonlar seyretmiyorsa %5-10 arasındadır (Arda ve ark., 1990).

    4.2.2. Viral Artritis

    Ayak tendonlarında şişme ve eklem kirişlerinde iltihaplanmalara yol açan bir hastalıktır. Aşırı durumlarda bacak kaslarında kopmalar meydana gelmekte ve hayvan hiç yürüyemez hale düşmektedir (Arda ve ark., 1990).
    Hastalığın etkeni bir çeşit kanatlı reovirüsüdür. Reovirüs, tavuk bağırsaklarında yaygın olarak bulunur.Bu virüsün bütün tipleri hastalık yapıcı değildir. Hastalığın yapan, Reoviridae grubuna ait ve RNA karakterinde genetik materyal taşıyan bir virüstür. Virüsün dışkı aracılığıyla tavuktan tavuğa bulaşma olasılığı vardır.
    Birçok ülkede etlik piliçler ve damızlıklarında oldukça yaygın bir enfeksiyondur. Hastalık yaygın olarak 5 haftalık ve üstünde olan etlik piliçlerde görülmesine karşın, daha genç hayvanlarda da görülebilmektedir.
    Hasta piliçler yürümeye isteksizdirler, zorlandıkları zamanda acıyla ve titreyerek yürümeye çalışırlar. Ayak tendonlarında ve dirsek boğumunun üstündeki tendonlarda belirgin şişmeler görülür. Hastalıkta bulaşma (morbite)% 100 ulaşırken, ölüm oranı (mortalite) % 1-2 düzeyindedir (Arda ve ark., 1990).
    Viral artritis kolayca tedavi edilemez, ancak sekonder (ikincil) enfeksiyonlardan korunmak için antibiyotik kullanılması yararlı olabilir. Etlik piliçlerin damızlıklarının canlı veya inaktif aşı uygulamalarının bağışıklık düzeyini arttırmak bakımından yararı vardır. Aşılama programları, 1 günlük civcivlerin aşılanması veya pasif bağışıklık sağlamak için damızlıkların aşılanması üzerinde yoğunlaştırılmıştır (Arda ve ark., 1990)

    4.2.3. Staphylococcus Artritis

    Kanatlı kümes hayvanlarında kronik ve akut düzeylerde etkisini gösteren bir hastalıktır. Hastalığın nedeni, staphylococcus aureus bakterileridir. Tavuklarda hastalık yapan çeşitleri beta hemolysin ve plasma coagulase adını taşıyan iki toksik madde salgılar.
    Her yaştaki hayvanlar etkilenebilmekle beraber, 4-6 haftalık civcivler son derece duyarlıdırlar. Hastalık mikrobunu civcivler, kuluçkalık yumurtaların kirlenmesi sonucu kuluçkahanelerden getirebilmektedirler. Kümes içerisinde yayılması, çevre yoluyladır. Derinin yırtılmasına yol açan yaralanmalar,hastalığın yayılmasını arttırabilir. Çünkü, staphylococcus aureus bakterilerine hayvanların solunum yolları yanında, deri ve mukoza çeperlerinde normalde her zaman rastlanabilmektedir (Arda ve ark., 1990).
    Akut tipi tavuk kolerasına benzemektedir. Hayvanlarda genel bir rahatsızlık ve depresyon hali, yüksek ateş ve hareketlerinde ağrı sezilir. Akut olayları izleyen kronik formun başlıca belirtilerini topallık, ağır ve ağrılı hareketler, göğüste su toplanması ve yaralanmalar oluşturur. Hayvanlar sürekli oturmayı tercih ettikleri halde bile ağırlık kaybederler.
    Toplam ölüm olayları normalde % 10’u pek aşmaz, ancak önlem alınmazsa bazı akut olaylarda bu oran % 60’lara kadar çıkabilmektedir. Belirtilere bakılarak bir tahmin yapılabilmesine rağmen, kesin tanı olarak bakteri izolasyonu ve tanımlaması gerekmektedir.
    Tedavi için çeşitli penisilin türevleri etkili olmakta ve bunlar hastalığın daha hafif geçmesini sağlamakta ve sonuçta ölüm oranlarını azalmaktadır. Hastalığın sürüden uzak tutulmasının temel ilkesini yönetime ilişkin önlemler oluşturur. Örneğin, kuluçkalık yumurtaların dışkı ile kirlenip bulaşmasının önlenmesi, kuluçka makinaları ile kuluçkahanenin temizlik ve dezenfeksiyonu, sürüde stres faktörlerinin ortadan kaldırılması, yaralanmaların önlenmesi, kronik düzeyde hasta hayvanların diğerlerinden ayrılması gibi tedbirlerdir (Arda ve ark., 1990).

    4.2.4. Synovitis

    Eklem iltihabı da denilen bu hastalığa virüs-bakteri arası mikroorganizmalar (mycoplasmalar) yol açmaktadır. Bu mikroorganizmanın biri eklem iltihabına yol açan, diğeri ise solunum sistemini etkileyen iki çeşidi vardır. İlk kez 1955’te keşfedilen hastalık dünyanın hemen her tarafında görülmektedir.
    Başta tavuklar olmak üzere, hemen hemen tüm kanatlılar bu hastalığa karşı duyarlıdır. Eklem iltihabına yol açan çeşidine 4-12 haftalıkların gösterdiği duyarlılık, erginlerden çok daha yüksektir. Mikroorganizmalar kuluçkalık yumurtalardan civcivlere geçebildiği gibi, hava, malzeme, personel ve alet-ekipman ile de bulaşabilir.
    Synovitis, özellikle ayak, bacak ve kanat eklemlerini iltihaplandırarak, buralarda sarı renkli bir sıvının birikmesine neden olur. Bundan dolayı eklemler şişer, uyuşukluk ve hareket güçlüğü ortaya çıkar, hayvanlar sağa sola sendeleyerek yürürler. Göğüste su toplanmasına da sık sık rastlanır. Bunlara ek olarak, ağırlık kaybı, vücutta genel bir su kaybı, dalak ve karaciğerin büyümesi, karaciğerin renginin yeşilimsi veya koyu renk alması, böbreklerin şişmesi ve renginin solması, kalp çevresinde ipliğimsi yapıda bir sıvının birikmesi gibi belirtiler vardır.
    Synovtis’te ölüm oranı % 10-15’i pek geçmemekle birlikte, yol açtığı ekonomik kayıplar fazladır. Çünkü, yumurta verimini % 20-30 düzeyinde düşürmesinin yanı sıra, göğüste meydana gelen şişkinlik ve su toplanmaları nedeniyle büyük ekonomik zarar söz konusu olmaktadır.
    Hastalığın kesin tanısı için, serum aglitinasyon testi ve izolasyon testi gibi laboratuar işlemleri gerekmektedir. Tedavisinde, antibiyotikler kullanılabilmektedir. Hastalıktan korunmanın en iyi yöntemi hastalıktan korunma programlarına uymaktır. Hastalık mikroorganizması taşımayan hayvanlardan sürü oluşturulması, 7, haftadan başlayarak 4 haftalık aralıklarla kan testleri uygulanması, kuluçkalık yumurtaları özel ısıtma işleminden geçirmek gibi işlemler uygulanmaktadır (Arda ve ark., 1990).

    4.2.5. Kanatlılarda Ayak Uyuzu

    Bu hastalık, tavuk, hindi ve ispenç tavuklarında daha sık görülür. Bunların ayaklarının pulları altında yaşayan Cnemidocoptes Mutans isimli bir parazitin oluşu ve çoğalmasıyla meydana gelir.
    Bu hastalığa tutulan kanatlıların semizlik, neşe ve kuvvetleri değişmemekle birlikte en önemli semptomu articulus tarsi’den parmak uçlarına kadar oluşan şekil bozukluğudur. Ayaklar kalınlaşmış ve şekli bozulmuştur. Ayak pulları bozulmuş, bir kısmı ayrılmış ve kabuk görünüşünü almıştır. Bu kabukların derinliklerinde parazite rastlanır. Bulaşma yavaş ve hafiftir. Bu hastalık hayvanlarda yürüme ve beslenmede güçlük meydana getirir.
    Hastalığın tedavisinde her şeyden önce kabuklar yumuşatılır ve kaldırılır. Bu işlem ilaçları etkisi için gereklidir. Kabukları yumuşatmak için ayaklar, Arap sabunu veya yağ ile sıvanır. Sonra sıcak su ile kabuklar kaldırılır. Ayaklar kurulanır ve yangılanmış deri üzerine pomat sufre sürülerek bu tedaviye 15 gün süre ile devam edilir (Başer, 1959).

    4.3. Genetik Yapı ve Çevre Faktörlerinden Kaynaklanan Enfeksiyonlar

    4.3.1. Açısal Kemik Deformasyonları

    Tibia’nın distal ucundan dışa (valgus) ya da içe (varus) yönde dönmesini kapsar ve dönme çoğunlukla metatarsusta görülür. Bu deformasyonlarında tibia’nın distal ucunda büyüme plağı normal olmamakla birlikte metatarsusta genişleme olabilir. İki bacak aynı yönde etkilendiği gibi, bir bacak içeri,diğeri dışa dönebilir (Jullian,1984;Yalçın, 1997).
    Açısal kemik deformasyonları, etlik piliçlerde en erken 5.günde görülmekle, 14.günden sonra oranı artmaktadır. Normal etlik piliç sürülerini %0.5-2 düzeyinde etkileyen bu deformasyon, problemli sürülerde %5-25 düzeyine yükselmekte ve erkek piliçlerde daha yüksek oranda görülmektedir (Jullian,1984;Yalçın, 1997).
    Hızlı canlı ağırlık artışı, altlık kalitesi, kafeste ya da yerde yetiştirme, vitamin B eksikliği ile damızlık sürünün beslenmesi gibi pek çok etmen, deformasyonların ortaya çıkışında etkili olmaktadır (Summers ve ark.,1984).
    Açısal kemik deformasyonları, genotipe de bağlı olmakla birlikte, erkeklerde dişilerden iki kat daha sık rastlanmaktadır. Yetiştirme sistemlerine göre, kafeste yetiştirmede, yerde yetiştirmeye göre,kafes sistemlerinde ise tel zeminli kafeste plastik altlıklı kafese göre daha fazla görülmektedir (Riddell, 1976).

    4.3.2. Tibial Dyschondroplasia (TD)

    Tibial Dyschondroplasia (TD) ilk olarak 1965 yılında Leach ve Nesheim tarafından tibia’nın distal ucunda kartilaj anormalliği olarak tanımlanmıştır. Daha sonra TD’nin tibia’nın distal ucunda ortaya çıkan ve bu bölgede yer alan kartilaj’ın mineralize olamayışı ile karakterize edilmiştir (Riddell,1975).
    TD’den etkilenen civcivlerde bacak zayıflığı belirtileri görülmemektedir. Anormallik sadece otopside ve X-ışınları (röntgen) ile saptanabilmektedir (Bartels ve ark.,1989). Etkilenen kemik uzunlamasına ayrıldığında epifizyel plakanın altında düzensiz biçim ve büyüklükte mat ve donuk kartilaj tabakası görülmektedir. Bu kitle metafize kadar uzanmaktadır. Bazı durumlarda kartilajın görünümü vitamin D ve Ca eksikliğinden ortaya çıkan raşitizme benzemektedir, ancak raşitizmden farklı olarak TD’de etkilenen kül oranı değişmezken, raşitizmde kül oranının azaldığı saptanmıştır (Riddell,1975).
    TD genetik yapı, yaş, eşey, yüksek canlı ağırlık, canlı ağırlık artışı, beslenme, aydınlatma, yüksek çevre ısısı,yerleşim sıklığı ve diğer yetiştirme koşulları gibi birçok faktörün etkisi altında ortaya çıkmaktadır. Yapılan çalışmalarda TD görülme sıklığı etlik piliçlerde 6. hafta sonunda % 59 olarak saptanmıştır (Yalçın ve ark.1996).
    TD’nin kalıtım derecesi 0.22 ile 0.44 arasında değişmektedir (Zhang ark.,1995). Bu sonuç, seleksiyon ile TD’nin azaltılabileceğini ortaya koymaktadır.
    TD’nin görüldüğü tibia’nın proximal ucu kanatlı iskelet sisteminde en hızlı gelişen büyüme plağına sahiptir.Bu nedenle, gelişmenin geciktirilmesinin TD üzerine etkileri konusunda çok sayıda araştırma yapılmış ve çeşitli bulgular elde edilmiştir. Kiiskinen ve Anderson (1982) hızlı ve yavaş gelişen hatları karşılaştırdığında, hızlı gelişen etlik piliçlerde TD oranının daha yüksek olduğunu bildirmişlerdir. Etlik piliçlerde büyüme oranının ve canlı ağırlığının azaltılmasının TD üzerine etkileri incelenmiş ve yemi sınırlayarak canlı ağırlık artışının 14-28.günler arasında yavaşlatılmasıyla TD görülme oranı azalırken, TD şiddeti etkilenmediği gözlenmiştir (Lilburn ve ark. 1989). Günde 10 saat yem sınırlaması yapıldığında, 24 saat yemlenen gruba göre TD oranında % 59’dan % 11’e düşme olduğu saptanmıştır (Edwards 1989).
    TD görülme yaşı en erken 2. hafta olup şiddeti 7. haftaya kadar artar. Dişi ve erkek piliçler arasında TD Görülme oranı bakımından fark vardır. Etlik piliç sürüsünde yapılan çalışmada dişi ve erkek arasındaki TD görülme sıklığı bakımından farklılığın istatistik olarak önemli olmamasına rağmen, erkek piliçlerde dişilere göre % 9 oranında daha fazla TD’ye rastlanmıştır (Yalçın ve ark., 1996).

    4.3.3. Kesik ve Derin Yaralar

    Ayağın yumuşak kısımlarında keskin ve sivri cisimler ile meydana gelen kesik ve derin yaralar birkaç gün içerisinde iyi olurlar. Bu yaralar kemik ve articulus’lara ulaşmış ise, Ostisis, ekzostos ve Arthritis ile kompike olurlar.
    Hastalığın tedavisinde, yara antiseptik eriyik ile yıkanır ve pansuman yapılır. Abse meydana gelmiş ise, açılır, içindeki irin boşaltılır, temizlenir ve antiseptik pansuman konur (Başer, 1959).

    4.3.4. Bıcılgan

    Bir tür bacak egzaması olup, hastalık öncelikle zemini sert, girintili çıkıntılı, çakıl döşenmiş ve tünekleri pis olan kümeslerde yetiştirilen kanatlılarda görülmektedir.
    Hastalığın tedavisinde, yaralanmış olan kanatlı hayvan zemini yumuşak ya da çimenli bir yere konur. Öncelikli olarak deri sabunlu suyla yıkanmalı, kurutulmalı ve üzerine sülfanilamidli veya antibiyotikli bir pomat uygulanmalıdır. Gerektiğinde cortizon benzeri antialerjik bir ilaçda tedaviye eklenebilir (Başer, 1959).

    4.3.5. Taban Yastığı Nekrozu

    Bu hastalık kanatlılarda, ağır ve iri ırklarda oldukça fazla görülen ve başlangıçta ayağın alt yüzündeki deriyi çevreleyen esnek yastığın şişkinliği ile beraber olan taban bölgesinin bir yangısıdır.
    Bir çok kez tabanın şiş kısmının ortasında dokulara yapışmış yabancı bir cisme benzeyen, boz renkte veya siyahımsı bir leke görülür. Bu bir nekroz adacığıdır. Bunun altında bazen bir kist veya peynir kıvamında irin bulunur. Ayak sıcak ve ağrılıdır. Hastalık oldukça şiddetli bir ağrıya neden olduğundan, yürüyüşleri çok güç ya da mümkün değildir.
    Hastalığın tedavisinde, ayağın taban kısmını pamuklu bir pansuman ile sararak hastalığın önüne geçilir. Nekroz çok derin olarak yayıldığı zaman operatif müdahale ile tam çıkarma daha emin bir çaredir.
    Bu hastalığın sürülerde engellenmesi için, özellikle horozların canlı ağırlık eğrilerinin çok iyi takip edilmesi ve buna uygun beslenmeleri gerekir (Anteplioğlu, 1956.; Başer, 1959.; Biesther ve ark., 1943.; Kral ve ark., 1962.).

    5.SONUÇ

    Kanatlılardaki ayak hastalıkları, beslenmeden kaynaklanan, genetik yapı ve çevre faktörlerinden kaynaklanan, reovirus ,bakteriyel ve viral gibi birçok faktörün etkisi altındadır. Kanatlı endüstrisinde önemli derecede ekonomik kayıplara yol açan bu sorunların düzeltilmesi için bu saydığımız koşulların düzeltilmesi ve bunları giderebilmek için bu konudaki çalışmaları sürdürmek gerekmektedir.

2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.