blank
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #19357
    FeeLinG
    Üye

    Tuna Kiremitçi, Şubat 1973’te Eskişehir’de doğdu. İlk şiirleri, Galatasaray Lisesi’nde okuduğu sırada Varlık dergisinde yayımlandı (1991). 1994 yılında ‘Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü’ni kazandı ve aynı yıl ilk şiir kitabı olan ‘Ayabakanlar’ okuyucuyla buluştu.

    1997’de ‘Erguvan Balkan Şiir Ödülü’ni Bosnalı şair İzzet Sarayliç’le paylaşan Kiremitçi, sonraki yıllarda Varlık, Gösteri, Milliyet Sanat, Kitap-lık, Nar, Sombahar ve Aykırı gibi dergilerde şiir ve denemeleriyle göründü. 1998 yılında ikinci şiir kitabı olan ‘Akademi’ yayımlandı.

    2002 yılında ilk romanı ‘Git Kendini Çok Sevdirmeden’ yayımlandı ve o yılın en önemli edebiyat olaylarından biri olarak kabul edildi. 2003’de ise ikinci romanı ‘Bu İşte Bir Yalnızlık Var’ yine geniş bir okuyucu kitlesiyle buluştu. Bunu 2005 tarihli ‘Yolda Üç Kişi’ adlı roman izledi.

    Tuna Kiremitçi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Sinema eğitimi görmüş, senarist ve yönetmen olarak üç kısa filme imza atmıştır. Ayrıca, kendi kurduğu Kumdan Kaleler topluluğuyla 1996 tarihli bir rock albümü (‘Denize Doğru’) hazırlamış ve bu albüme şarkı yazarı, solist, gitarist ve aranjör olarak katkıda bulunmuştur. Günümüzde de müzik yaşamını solo çalışmalarla sürdürmektedir.

    Dünyalar güzel bir de oğul babasıdır.[hr]
    Bazı Şiirler, Bazı Şarkılar
    Doğan Kitap; Kasım 2003

    Yazarın hem ‘en yeni’ hem de ‘en eski’ kitabı.

    Kitapta, edebiyata şiirle başlayan Tuna Kiremitçi’nin 1994’te yayımlanan ‘Ayabakanlar’ (Oğlak Yayınları) ve 1998 tarihli ‘Akademi’ (Yapı Kredi Yayınları) adlı kitapları, okuyucuya bir arada sunuluyor.

    1994 Yaşar Nabi Nayır ödülünü de kazanmış olan Tuna Kiremitçi şiirleri, yayımlandıkları dönemde şiir çevreleri tarafından ilgiyle karşılanmış ve 90’kuşağının kendine özgü seslerinden biri olarak kabul edilmişti.

    Öte yandan, Ayabakanlar ve Akademi’deki şiirler, biçem bakımından bazı farklılıklar gösteriyor.

    ‘Ayabakanlar’ daha çok Oktay Rifat’ın ve bir ucu da Enis Batur, Erdal Alova ve Lale Müldür gibi şairlere dayanan İkinci Yeni’nin geliştirmiş olduğu çizgiyi izleyen, daha ‘hermetik’ ve imge ağırlıklı şiirleri içeriyor.

    ‘Akademi’nin dilindeyse bir yalınlaşma çabası, şiirlerde de öykülemeye ve anlatıma doğru bir yönelim gözlemlemek mümkün. Bu yönüyle, yazarın şiirden romana gidişinin ipuçlarını da barındırıyor.

    Kitapta ayrıca, Kumdan Kaleler topluluğunun 1996 tarihli ‘Denize Doğru’ albümünden seçilmiş bazı şarkı sözleri de okuyucuya sunuluyor.[hr]
    Git Kendini Çok Sevdirmeden
    Doğan Kitap; Ekim 2002

    Tuna Kiremitçi’nin 2002 sonlarında yayımlanan ilk romanı…

    Sıcak bir yaz gecesi, Arda ağabeyi tarafından uyandırılır. Fırat’ın paniğe kapılmasının nedeni, İstanbul’daki kız arkadaşının hamile kaldığını öğrenmesidir. Ona yardım etmek için İstanbul’a gitmeye karar verirler. Orada geçirecekleri süre boyunca, Fırat’ın kolejden arkadaşı olan Ertuğrul’un evinde kalacaklardır. O yaz, Arda için hem İstanbul’u hem de kendi gençliğini keşfettiği, küçük bir serüvene dönüşür.

    Romanın öteki ayağında 40 yaşındaki, yaşam yorgunu Arda’nın çocuğunu bir kazada yitirdikten sonra Eskişehir’deki ana ocağına sığınmasına tanık oluruz. Orada yaralarını iyileştirmeye çalışırken, 23 yıl önceki ilk aşk serüveninin kahramanı Ertuğrul çıkagelir. Arda’nın yaşamına yeniden girerek hem onun iyileşmesine yardımcı olur hem de gençlik duygularını uyandırarak onu yeni bir serüvene sürükler.

    Kendisi de ilkgençliğini 80’li yıllarda yaşamış olan Tuna Kiremitçi, bu romanında kendi kuşağının insanlarından yola çıkarak aşk, ölüm, gençliğin bitmesi, yurt özlemi, doğum ve neşe gibi temel insanlık durumlarına ulaşıyor. İnsanlığı bu konularda yüzyıllardır meşgul eden sorulara, kendi bakış açısıyla yaklaşmayı deniyor. Romanda anlatılan iki zaman dilimi, sinemada ‘paralel kurgu’ olarak tanımlanan anlatımla bağlanıyor.

    Uzaktan uzağa Salinger’in ‘Holden’ı ile Queneau’nun ‘Zazie’sine göz kırpan, kimilerine göre “sonu olmayan”, kimilerine göreyse “harika bir sonla biten” bir ilk kitap.[hr]
    Bu İşte Bir Yalnızlık Var
    Doğan Kitap; Eylül 2003
    Tuna Kiremitçi’nin ikinci romanı, müzisyenlerin dünyasına eğiliyor.

    40’lı yaşların başındaki ’emektar’ gitarcı Memet Olcay’ın yaşamında iyi gitmeyen şeyler vardır: Karısından ayrılmıştır örneğin, sonra para konusunda zorlanmaktadır ve derinden bağlı olduğu müzisyen Nihat Abi’si hastanede, ölüm döşeğindedir.

    Bir gün, uzun zamandır işsizlikle boğuşan üst kat komşusu Orhan ortadan kaybolur. Orhan’ın karısı Ayşe’yle birlikte onu aramaya başlarlar. Bu arayış, Memet’e sıkıntılarını biraz olsun unuttururken, bir yandan da ‘yanlış’ bir aşkın ve yaşamında yaptığı ilk bestenin belirmesine neden olur.

    Beyoğlu sokaklarından Bozcaada’ya, 1980 öncesinin siyasi atmosferinden günümüzün pop çağına uzanan arayışlarında, Memet ve Ayşe, birbirlerini de keşfederler. Ayrıca, arka planda kendisini hissettiren ekonomik kriz atmosferiyle de, bu sancılı dönemin romanımıza yansıdığı ilk örneklerden biri ‘Bu İşte Bir Yalnızlık Var’.

    Bir dönem ‘Kumdan Kaleler’ topluluğuyla birlikte müzik çalışmaları da yapmış olan Tuna Kiremitçi’nin bu ikinci romanında, aşka, müzisyenlerin dünyasına ve arkadaşlığın ‘raconuna’ ilişkin temalar ağır basıyor…

    Memet’e, onun müzisyen arkadaşlarına, Pazar günleri buluşabildiği kızına, yıldız adayı pop şarkıcılarına, Kurtuluş’taki bir kapıcı kadına, Caferağa Medresesi’ne ve Akmerkez’e dair bir roman.[hr]
    Yolda Üç Kişi
    Doğan Kitap; Nisan 2005

    25 yaşında bir öğrenci olan Yakup, ailesini saran laneti yenerek ilk defa yurtdışına çıkmayı başarır. Gideceği yer, okyanus kıyısındaki küçük bir Fransız kenti olan La Rochelle’dir. 1998 yılının dünya kupası atmosferinde, Bosna, Sırbistan, Lübnan, Fas, Çekya ve Ukrayna’dan gelen yaşıtlarıyla birlikte üç uzun hafta geçirir. Bu süre içinde hem İstanbul’da bıraktığı kadını düşünecek hem de yeni bir aşk acısına yelken açacaktır. Öte yandan, Avrupa ailesinin ilk bakışta göze çarpmayan dramı da koyu bir Balkan hüznü biçiminde gösterecektir kendini.

    O sırada Leyla, Acıbadem’deki evinde karışık duygularla uyanır. Bir gece önceki telefon konuşmasında babası Feridun Sait intihar edeceğini söylemiştir çünkü. Berbat bir adamdır Feridun Sait: Kadının çocukluğunda ve ilkgençliğinde onulmaz acılara yol açmıştır. Kadın babasının muhtemel ölümüne sevinmesi mi yoksa üzülmesi mi gerektiğini bilemeden, İstanbul sokaklarında dolaşarak bir gün geçirir. Bir taraftan da kendi geçmişine, ayrı düştüğü kocası Halil’e ve siyasal sürgün yıllarına doğru bir yolculuğa çıkmıştır.

    Yetmişli yılların öğrenci liderlerinden Halil ise oğlunu yaz kampına götürmektedir. Çocukluğundan beri içini yakan bir sır vardır adamın kalbinde; Leyla’yla ayrılmalarına da bu sır neden olmuştur. Botan Vadisi’nde çobanlık yaparken başlayan yazgısını düşünerek baba-oğul bindikleri araba vapurunun İzmit Körfezi’ni geçmesini bekler. Ksenefon’un Botan Çayı kıyısında konaklamış Pers askerlerinin hayali, yolculuk boyunca ona eşlik edecektir.

    Yakup… Leyla… Halil… Aşkla, tarihle ve yara izleriyle birbirine bağlanan üç kişi, üç uzun yol…[hr]
    A.Ş.K. Neyin Kısaltması?
    Doğan Kitap; Kasım 2005

    “Yazılarımı elden geçirirken zamanda yolculuk yaptım. İki yıl geriye döndüm; babam yeni ölmüş, oğlum daha doğmamış, annem henüz hayattaydı. O zamandan beri yaşadıklarımın duygusal bir dökümünü buldum karşımda.

    Bununla yüzleşmek cesaret isteyen bir şeydi.

    Ben de cesur bir çocuktum işte.

    Zaten bir kitabın başarısı da burada belki; o doğarken çektiğimiz sancılarla terbiye olabiliyorsak, onu yazarken yeni gözlerle bakabiliyorsak dünyaya ve kendimize, kitap asıl görevini yapmış demektir.

    Hem ister aşktan bahsedelim, ister yalnızlıktan; iki kişilik bir oyundur her kitap. Okuru yazarla birlikte oynamaya çağırır.

    Ama tehlikeli bir oyundur bu; okurken aniden kendi kalbinizin karanlık yüzüyle karşılaşabilirsiniz.

    Tehlikeli ama zevkli bir oyundur.

    Var mısınız?”[hr]
    una Kiremitçi Yazarlılığının yanı sıra şarkıda söylemektedir…

    Kumdan Kaleler: ‘İstanbul dolaylarından Rock’

    Doksanlı yıllar, Türk Rock topluluklarının bereketli bir dönemiydi: Mavi Sakal, Kargo, Mor ve Ötesi gibi isimler dinleyicileriyle ilk defa o dönemde buluştular.

    1992 yılında Tuna Kiremitçi, Kerem Doğrar ve Cem Coşkun tarafından kurulan Kumdan Kaleler de, 1996 yılında o dönemin en özgün Türkçe Rock çalışmalarından birine imza atıyordu: ‘Denize Doğru’. Bu albümde, Tuna Kiremitçi’nin şarkı sözlerinin yanı sıra Ataol Behramoğlu, Metin Altıok ve Edip Cansever şiirlerinden yapılmış besteler de yer aldı.

    Bir dönem Galatasaray Lisesi Orkestrası olarak Hürriyet Altın Mikrofon yarışmasına da katılan Kumdan Kaleler, bu yarışmada İstanbul birincisi ve Türkiye üçüncüsü olarak dikkat çekti. Daha sonra Sumru Ağıryürüyen, Ozan Tügen, Muammer Ketencoğlu gibi profesyonel sanatçıların da katkılarıyla albüm kayıtlarını yapan ve çeşitli konserler veren topluluğun müzik anlayışını, belki de en iyi bir afişlerine şaka yollu yazdıkları şu cümle tanımlıyor: ‘İstanbul Dolaylarından Rock’

    İdeal kadrosu Tuna Kiremitçi (Vokal, ritm gitar), Kerem Doğrar (Bas gitar, vokal), Cem Coşkun (Akustik gitar), Orkunt Özkaya (Tuşlu çalgılar), Fırat İlker (Flüt), Murat Güney (Keman), Tuğrul Acar (Solo gitar) ve Kerem Eye (Bateri) şeklinde bilinen topluluğun ilk dönemlerinde şu müzisyenlerin de katkısı var: Togay Şenalp (Ud, vokal), Onur Sarıkaya (Bateri), Ahmet Balta (Bas gitar). Ayrıca, ilk ve tek albümlerinde Mert Karamızraklı ve Burak Atasavun solo gitar, Kadir Demirel çöğür, Ahmet Altınel de keman çalıyor.

    Albümdeki Tuna Kiremitçi bestelerinden ‘Bu Aşk Burada Biter’ Haluk Levent ve Haluk Çetin tarafından, ‘Koru Beni’de Renan Bilek tarafından yorumlandı.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.