blank
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #8983

    Her 3 kadından ve her 8 erkekten 1’i yaşamları boyunca en az bir osteoporotik kırık yaşıyor. Yine de en gelişmiş ülkelerde bile tedavi olması gereken kişilerin yalnızca dörtte biri tedavi oluyor.

    İngiltere Şehir Hastanesi’nin Genel Tıp ve Metabolik Kemik Hastalıkları Bölümünde Danışman Hekim olarak görev yapan Prof. Dr. David Hosking, geçtiğimiz günlerde ülkemizi ziyaret etti. 2. Ulusal Osteoporoz Kongresi’ne konuşmacı olarak katılan Hosking sorularımızı da yanıtladı. Tedavideki güncel yaklaşımları anlatan Hosking, kalsiyum ve D vitamini alımının önemine de dikkat çekerek ani kilo değişikliklerinin hastalık için ciddi risk oluşturduğunu ifade etti.

    Son yıllarda osteoporoz tedavisi konusunda kaydedilen gelişmeler ve yenilikler neler?
    Son 5 yılda kimlerin gerçekten tedaviye ihtiyacı olduğunu belirleme aşamasında büyük ilerleme kaydettik. Ve ihtiyacı olanların sadece dörtte birinin tedavi aldığını tespit ettik. Bu da ciddi bir sorun. Çünkü elimizdeki ilaçlar, tedaviler çok iyi. Tüm kırık türlerini bu tedavilerle neredeyse yarı yarıya azaltabiliyoruz.

    Sadece kırık geçirmiş kişiler mi tedavi olmalı?
    Tedaviye ihtiyaç duyan 2 grup var. Birincisi, başından bir kırık hikayesi geçmiş olanlar. Omurlarınızdan birinde kırık varsa 3 yıl içinde tekrar kırık oluşma ihtimali 4 kere artıyor. Ayrıca diğer kadınlara oranla kol ya da bacak kırıklarının oluşma ihtimali yine 4 kat daha fazla. Bizim çok tehlikeli olarak gördüğümüz tek omur kırıkları, yani omurun ezilme yüzünden yassılaştığı kırıklarda 3 yıl içinde tekrar omur kırığı oluşma ihtimali yüzde 40, bacak ya da kol kırığı oluşma ihtimali yüzde 14 kadar yüksek.

    İşin acıklı yanı şu. Elimizde çok iyi tedavi yöntemleri var. Kimin tedavi edilmesi gerektiğini de gayet iyi biliyoruz. Ancak en gelişmiş ülkelerde bile tedavi olması gereken kişilerin yalnızca dörtte biri tedavi oluyor.

    Mevcut tedaviler yeterli mi? Yeni ilaçlara ihtiyaç var mı?
    Kimin tedavi edilmesi gerektiğini biliyoruz. Onlara gereken tedaviyi sağlayacak iyi ilaçlarımız da var. Şu anda hedefimiz, elimizdeki tedavileri daha da geliştirmek.

    İsteğimiz aslında kemik üretimini uyaracak ilaçların bulunması. Çünkü şu anda elimizdeki ilaçlar kemiğin hızlı bir şekilde yoğunluk kaybetmesini önlüyor. Aslında kemik üretimini uyaran bir ilaç var. Ancak o kadar pahalı ki, benim ülkemde bile sınırlı sayıda hasta tarafından kullanılabiliyor. Fiyatı yüzünden hiçbir zaman geniş bir pazara ulaşamayacak.

    Osteoporoz tedavisi için şu an incelemekte olduğumuz bir diğer konu kemiğin yıkımına yol açan osteoclast hücrelerinin durdurulması. Belirtmiş olduğum gibi, mevcut ilaçlar kemik yoğunluğunu bir ölçüde artırıyor. Yani kemik oluşumunu da bir ölçüde destekler nitelikte. Önümüzdeki birkaç yılda tedavinin daha da iyileşeceğine dair ümitlerimiz var.

    Geçtiğimiz yıl Türkiye’ye gelerek “Alendronat Tedavisinde 10 yıllık verileri” açıklamıştınız.
    Evet. Alendronat tedavisi dünya pazarlarının büyük kısmında lider konumda. Çok geniş kanıtlara ve araştırmalara sahip. Çok başarılı sonuç veriyor. “Alendronat’la 10 yıl süreli kullanım”a dair araştırmalar var. 10 yıl süreli kullanımında kemik mineral yoğunluğunun sürekli arttığını ve kırık oranının sürekli azaldığını bizlere kanıtlamış bir tedavi.

    Tedavi ne kadar süreyle devam ettirilmeli?
    Tam olarak tedavinin ne kadar sürmesi gerektiğine dair bir süre verilmemiş olsa da bizim genel uygulamamız 5 yıl tedaviyi sürdürmektir. Daha sonra da hastayla tedavinin devamını karşılıklı görüşerek kararlaştırmaktır. Tabii 5 yıl sonunda tedaviyi bitirme kararı alınsa da hasta düzenli olarak takibe alınmalı, testleri ve kontrolleri düzenli olarak yapılmalıdır.

    Osteoporoz gibi kronik hastalıklarda hastayla ne istediğini, nelerden korktuğunu mutlaka karşılıklı konuşmak gerekir. Şiddetli osteoporozu olan hastalara tedaviyi sürdürmeleri mutlaka tavsiye edilmelidir. Çok kötü kırık deneyimi yaşamış ve kırıktan korkan hastada tedaviyi asla kesmem.

    Gün ışığıyla D vitamini almanın osteoporozdan korunmak adına önemli olduğunu biliyoruz. Türkiye gibi güneş ışığının bol olduğu ülkelerde de D vitamini eksikliği görülüyor mu?
    Evet. Yapılan çalışmalarda güney ülkelerinde de D vitamini eksikliği, yeterince güneş almayan ülkelerdeki gibi olduğu gösterilmiştir. Bu şaşırtıcı gerçeğin nedenleri güneşten korunmak için çaba harcanılmasıdır. Bunlar arasında güneşe bol faktörlü kremlerle çıkmak, hatta sıcak günlerde güneşe hiç çıkmamak, süt ve süt ürünlerinin tüketiminin az olması ve örtünmek gelmektedir. Dini inancı gereği örtünen kadınlar osteoporoz karşısında savunmasız. D vitamini için güneş ışınlarının çok önemli. Her gün en az 15 dakika yüzünüz ve elleriniz açık olarak güneşe maruz kalırsanız D vitaminini yeterli derecede alabiliyorsunuz, ancak tamamen kapalı ise vücudun güneş ışınlarını alması engelleniyor. Bu durum da D vitamini eksikliğine yol açıyor. Bu tip durumlarda kadınlar mutlaka D vitamini takviyesi yapmalıdır.

    Son yıllarda özellikle genç kızlıktan başlayan yeme bozuklukları ani kilo değişiklilkerine yol açıyor. Bu durum osteoporoz riski de doğuruyor mu?
    Ani kilo değişiklikleri iskelet yapısında olumsuz etki yaratıyor. İskeletin yapısı kişinin kilosuna göre ayarlanır. Ani kilo alıp vermeler insan vucudu ve iskelet yapısı açısından pek çok sakıncalar doğurur. Bu yüzden ani kilo alıp vermekten kaçınılmalıdır. Fakat esas olarak, normalin altında vücut ağırlığı olan insanlar osteoporoz açısından risk grubu içindelerdir.

    DÜNYADAN ÇARPICI VERİLER
    Her 3 kadından ve her 8 erkekten 1’i yaşamları boyunca en az bir osteoporotik kırık yaşıyor.
    Avrupa Birliği’nde tüm osteoporotik kırıkların yıllık toplam maliyetinin yaklaşık 25 milyar Euro olduğu hesaplanmıştır.
    Her 30 saniyede bir Avrupa Birliği’nde bir kişi osteoporoza bağlı kırık yaşamaktadır.
    Dünya Sağlık Örgütü’ne göre osteoporoz kalp, damar hastalıklarından sonra başta gelen ikinci sağlık-bakım problemidir.
    Veriler, osteoporoz hastası ve kalça kırıklarında en dramatik artışın önümüzdeki on yıllar içinde Asya’da gerçekleşeceğini öngörmektedir.
    Osteoporoz 60-70 yaş arası kadınların tahminen üçte birini ve 80 yaş ve üzeri kadınların üçte ikisini etkiler; tüm dünyada yaklaşık 200 milyon kadın osteoporozdan yakınmaktadır.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.