Oluşturulan forum yanıtları
- YazarYazılar
-
Mahmut BABUR
Üye[size=x-large]annemi anlatmaya kelimeler yetmezki sen tek kelimeyle istiyosun annem tam bir şefkat ve sabır kahrmanı.. en kısa bu alttaki tek kelimeyleuzayı anlat bakalım[/size]
Mahmut BABUR
Üye[size=x-large]ne senden öncesi ne senden sonrası ayrılık aman ölümden yaman ….[/size]
16 Ağustos 2007: 10:59 yanıtla: zaman makinası icat edildi nereye (hangi yıla) hangi sebeple gidioruz #37829Mahmut BABUR
Üye[size=x-large]1920 lere gitmek isterdim hatta biras daha geriye bu millet neler geçirmiş bi görüp gelirdim[/size]
Mahmut BABUR
ÜyeMahmut BABUR
Üye[size=x-large] o senin güzelligin:D
[/size]H.Y.CMahmut BABUR
Üyearkadaşlar benim açtıgım 2 soru bi cewap oyunu bu oyunla aynı oldugu için silindi artık burdan dewam
7 Ağustos 2007: 19:13 yanıtla: baş agrısı ile ilgili mini bir test DİKKAT baş agrısı deyip geçmeyin #37784Mahmut BABUR
Üyebana migren olabilir çıkmıştı
Mahmut BABUR
ÜyeKimlerde Görülür?
Toplumun çeşitli kesimlerinde bel rahatsızlığı o kadar yaygındır ki, birçok ülkede yapılan istatistiklere göre doktora müracaat nedeni olarak bel ağrısı soğuk algınlığından sonra ikinci sırayı almaktadır. İnsanların yaklaşık % 80’i hayatları boyunca en az bir defa bel ağrısı ile karşılaşmaktadırlar.Bel rahatsızlığına her yaş grubunda rastlamak mümkündür, fakat bel fıtığı orta yaşlarda daha sık görülür. Hareketsiz bir iş ve hayat tarzı, daha çok oturarak çalışmak, şişmanlık, ağır şeyler kaldırmak, mücadele sporları, bilinçsiz spor yapmak, yanlış oturuş ve duruş alışkanlığı, mesleğini sevmeme, huzursuz bir ortamda ve stres içinde yaşama, sigara ve alkol kullanma, uzun süre otomobil sürme, bedensel faaliyetlere ısınmadan başlamak birer risk faktörüdür. Bu risk faktörleri bir insanın günlük yaşantısında ne kadar çoksa o kişinin bel fıtığına yakalanma ihtimali de o kadar yüksektir. Hele bir de genetik olarak yatkınlık varsa bel fıtığıyla tanışmak sürpriz sayılmamalıdır.
Uygun olmayan sandalyelerin üzerinde her gün saatlerce süren bir ofis hayatına mahkûm insanlar bel fıtığının müstakbel adaylarıdırlar.
Mahmut BABUR
ÜyeBelirtiler
Bel ve bacak ağrısı en belirgin şikâyettir. Fakat bazen bel veya bacak ağrısından sadece biri de bulunabilir. Hareket kısıtlılığı, topallayarak yürüme, vücudun bir tarafa doğru çarpılması gözlemlenebilir. Ağrıyla birlikte bacaklarda uyuşma, karıncalanma, hastalık ilerledikçe kuvvet kaybı ve incelme (atrofi) görülebilir. Sinirlere genişçe basan fıtıklarda cinsel fonksiyonlar olumsuz etkilenebilir.Bazen orta hattan omurilik kanalına doğru uzanarak sinirleri sıkıştıran büyük bel fıtıklarında ağrının yanında idrar ve büyük abdestini tutamama veya yapamama gibi rahatsızlıklar ile bacaklarda felce doğru gidiş, süvari yaması tarzında (oturak civarında) duyu kaybı ve cinsel fonksiyon bozuklukları ortaya çıkabilir. Bu klinik tabloya kauda ekuina sendromu adı verilir. Omurilik kanalı dar olan hastalarda küçük orta hat fıtıkları bile benzer şikayetlere yol açabilir. Hastalığın bu derecede ilerlemesine müsaade edilmemeli, zamanında müdahale ile uygun bir tedavi gerçekleştirilmelidir.
Bel fıtığında bel ve bacak ağrısı öksürmekle, yürümekle, iş yapmakla ve ayakta kalmakla artarken sert yatakta yatmakla azalabilir.
Mahmut BABUR
Üye[size=medium]Bel Fıtığı Nasıl Oluşur
Ağır bir yükü kaldırmak veya ters bir hareket yapmak gibi pekçok dış faktörün yanında kişiye ait faktörler de bel fıtığının oluşmasında önemli rol oynarlar. Çünkü öyle insan vardır ki 120 kg. kaldırır, hiçbir şey olmaz; öylesi de vardır ki 5 kg. kaldırır, bel fıtığı olur.Kişiye ait faktörlerin başında omur kemikleri arasında bulunan ve disk adı verilen kıkırdaklardaki dejenerasyon gelir. Kâinatta hiçbir şeyin tesadüfe bırakılmamış olması gibi diskin beslenmesi de belirli bir plan ve program dahilinde gerçekleşmektedir. Belirli maddeler diskin belirli yerlerinden geçmektedir. Ancak yaş ilerledikçe diski besleyen damarlar da azalır ve yaklaşık sekiz yaşından sonra hiç görülmezler. Bu yaştan sonra diskin beslenmesi diffüzyonla olur. Disklerin ihtiva ettiği su oranı da çocuk yaştan itibaren yavaş yavaş azalmaya başlar. Bir ceninin diskinde su oranı % 90 iken, çocuklarda bu oran % 80’e, yetişkinlerde ise % 50-60’a düşer. Neticede disk de giderek küçülür ve yüksekliği azalır. Buna disklerdeki beslenme bozukluğu ve mikro seviyedeki değişiklikler ile kimyasal değişiklikler ve disk üzerine uygulanan mekanik kuvvetlerin yaptığı dejenerasyon eşlik eder. Diske giren oksijen ve besin miktarı giderek azalırken metabolizma artıklarının atılması zorlaşır. Disk zamanla elastikiyetini yitirir, artık kuvvet aktarma ve kuvveti çevre dokularda dengeli bir şekilde yayma görevini yapamaz olur. Diskin içinde bulunan ve tamir görevi üstlenen destek hücrelerinin sayısı da yaş ilerledikçe azalır. Tamir olayı zayıflar. Mikro düzeyde bulunan çatlaklar üzerine aşırı yük binince veya kişi yanlış bir hareket yaptığında diskin içindeki yumuşak kısım etrafındaki kapsülü kolayca yırtarak dışarıya doğru çıkar ve bel fıtığı oluşur. Yani zemin hazır hale geldikten sonra bardağı taşıran son bir damla gerekmektedir ki bu, hafif bir cismi kaldırmak veya sadece öksürmek de olabilir.
Bazı ailelerin tüm fertlerinde kıkırdak yapıdaki dejenerasyon nisbeten daha erken yaşlarda olmakta, dolayısıyla daha sık ve kolay bel fıtığına yakalanmaktadırlar. Öyle aileler vardır ki, dede, baba ve çeşitli yakın akrabaları bel fıtığından ameliyat etmişizdir. Yani kıkırdak yapıdaki dejenerasyonun genetik yönünün olduğu da söylenebilir.
Damarlardaki hastalıklar, şeker hastalığı ve sigara kullanımı, diske gelen kan akımının miktar ve kalitesini, dolayısıyla onun beslenmesini olumsuz yönde etkileyerek dejenerasyonu hızlandırırlar.
Bel fıtığının oluşumunda rol oynayan dış faktörlerin başında günlük aktiviteler esnasında ortaya konan bilinçsiz hareketler gelmektedir. Eğilerek veya uzanarak bir yük kaldırdığımızda belde bulunan diskler üzerine binen yük simetrik değil, asimetrik olmaktadır. Böyle bir durumda bel fıtığının nasıl kolayca teşekkül edebileceğini aşağıdaki şekiller sade bir tarzda izah etmektedir. .
1. Diskin dış kısmını oluşturan lifler 30 derecelik açı ile sıralanırlar ve içerideki nükleus denen kısmın çeşitli kuvvetlerin etkisiyle dışarıya doğru taşmasını engellerler. Yani bu lifler bel fıtığının gelişmesine ciddi bir engel teşkil ederler.
2. Yük diskin üzerine simetrik uygulandığında diskin iç ve dış kısımlarını meydana getiren yapılar bariz şekilde deforme olur. Fakat bu deformasyon simetrik olduğundan bel fıtığı kolayca gelişemez.
3. Yük diskin üzerine asimetrik binerse, yükün uygulandığı tarafta komşu iki omur kemiği birbirine yaklaşır, aradaki mesafe daralır ve diskin kapsül kısmı deforme olarak dışarıya doğru taşar.
4. Diskin içindeki nükleus denen kısım ise maruz kaldığı basıncın etkisiyle karşı kenara doğru gitme eğilimindedir. Halbuki karşı kenarın dış kısmını oluşturan lifler bu pozisyonda gerilmiş ve zayıf düşmüşlerdir. Bu durumda asimetrik olarak uygulanan yük nükleusun karşı taraftan dışarıya taşmasını, yani bel fıtığı teşekkülünü kolayca gerçekleştirecektir.[/size]
Mahmut BABUR
Üye[size=x-large]eline saglık texas38 bendede oluyor yaz aylarında ama benimkisi sıcaktan galiba hem bu kadar şiddetli degil[/size]
Mahmut BABUR
Üye[size=x-large]Köpeğiniz için Pratik BilgiLer !
DERI
· Köpeginizi insan sampuanlariyla yikamayiniz.
· Köpeginizi en sik ayda bir kez yikayiniz.
· Kedinizi çok kirlendigi zaman yikayiniz.
· Köpek ve kedinizin dis parazit mücadelesini düzenli olarak veterinerinize yaptiriniz.
· Beslenme konusunda veterinerinize danisiniz.
· Düzenli olarak kedi ve köpeginizi tarayiniz.
· Kedi ve köpeginizi deri problemi olan diger hayvanlardan uzak tutunuz.
· Hayvaninizin derisi ve tüyündeki degisiklikler konusunda veterinerinize danisiniz.
· Hayvaninizin direkt günes isigindan faydalanmasini saglayiniz.TIRNAK
· Köpeginizi düzenli olarak yürüyüse çikariniz.Tirnaklarinin dogal olarak asinmasi onun için en iyisidir.
· Kedinizin tirnaklarini “törpülemesi”için sert bir zemin saglayiniz, bunu kendiniz hazirlayabilir veya hazir olarak alabilirsiniz.
· Köpeginizi senede en az iki kez parmak aralari dahil tras ettiriniz (uzun tüylü irklar için).
· Her yürüyüstten sonra köpeginizin parmak aralarini ve tirnaklarini kontrol edip temizligini yapiniz.
Bunu yaparken kesinlikle yapay temizlik malzemeleri kullanmayiniz.KULAK
· Köpeginizin kulaklarinin içine kesinlikle su kaçirmamaya özen gösteriniz.
· Aracinizda giderken köpeginizin açik camdan disari bakmasini engelleyiniz.
· Herhangi bir kulak probleminde veterinerinerinize danismadan müdahalede bulunmayiniz.
· Uzun tüylü irklar için kulak tüylerini kisa kestirmeye özen gösteriniz.
· Cocker gibi uzun ve sarkik kulakli irklar için kesinlikle özel su kaplari edininiz ve kulaginin islanmasini engelleyiniz.
· Köpeginizin beslenmesinde veterinerininize danisiniz.
· Özellikle otluk alanda gezindikten sonra kulagini kontrol ediniz.(“pisipisi otlari” vs.)
· Kulak problemi olan hayvanlardan kedi ve köpeginizi uzak tutunuz.
· En çok 6 ayda bir kedi ve köpeginizin kulaklarini veterinerinize kontrol ettriniz.GÖZ
· Köpeginizin trasinda (uzun tüylü irklar için) göz etrafini iyice açtiiniz.
· Aracinizda giderken köpeginizin açik camdan disari bakmasini engelleyiniz.
· Göz problemleri için veterinerinize danismadan müdahalede bulunmayiniz.DİŞ
· En çok alti ayda bir düzenli olarak veterinerinize dis kontrolü için gidiniz.
· Kesinlikle uygun olan kuru mamayi kullanmaya özen gösteriniz. · Köpeklerinize sekerli, yumusak, bakteri üremesine uygun, yiyecek vermeyiniz.
· Agiz kokusu olan köpek ve kedinizi hekiminize götürünüz.
[/size]Mahmut BABUR
Üye[size=medium]Bencilliğin Böylesi
Artık ne diyeyim ben size bilmiyorum. İnsan sabahın sekizinde çıktığı eve, gece on ikide mi gelir? Ev mi, otel mi kardeşim, burası? Bir de girince şaşırmış numarası yapıp:
– Bir tane bile kalmamış, silip süpürmüşler, demesi yok mu…Sen kafanı gene asansörün kapısına vurdun galiba. Bir avuç mamayı 24 saatte mi yiyeceğiz? Siz gittikten yarım saat sonra, mama kabının önüne kuruldum. Gözlerim kapalı mamaları tıkırdatıyorum ki, dilimde bir pütürlenme oldu. Bir de baktım kap boşalmış, mama bulmak için kabı yalıyorum. Bu anlattığım olay sabahın köründe geçiyor. Bu kadar saattir kapının önünde aç biilaç dolanıyorum, şunların ettiği lafa bak. Neyse lafı uzatma da koy şu tavukluları bakalım…
Ben bu kadar bencil insanlar daha görmedim. Sanki evde yalnız kendileri yaşıyor. Bütün evi kendilerine göre düzenlemişler, arkadaş. Bir şey söylesem abarttığımı sanır, inanmazsınız. Bizim evdeki yemekler on kiloluk kapısı olan, içine gireni donduran, kilitli bir dolapta duruyor. Kapısını açmak mümkün değil. Çünkü hem tutacak yeri yukarıda, hem de bunların her halta maydanoz, uzun parmaklarına göre yapılmış. Bu kadar önlemi görünce içinde değerli bir şey var sanırsınız, geçen gün açık yakalayıp girdim de, iki dilim salamı denkleştirene kadar kıçım dondu. Herif bir de, yakaladım seni diye, arkadan yanaşıp butlarıma doğru vurmasın mı. Zaten iki gündür ayağımda bir çekme var, üstüne bir de bunun eşek şakası eklenince, iyice sinirlerim bozuldu. Gören de eve hırsız girmiş, bu da kıskıvrak yakalamış sanacak. Sadece yemek dolabı değil, evdeki bütün diğer eşyalar, hep kendilerine göre ayarlanmış. Kapıların kolları yukarıda ve biçimsiz. Acil bir şey olsa dışarı çıkan her yer kilitli. Telefon desen, kullanmak mümkün değil. 10 tane tuşa belli bir sırayla basmak gerekiyor ki birilerini arayabilesin. Ulan zaten bir dolu işle uğraşıyorum, bir de nereden hatırlayım o kadar sayıyı. Geçen gün, biraz öğreneyim diye, telefonu, masanın üstünden aşağı atıp, koltuğun arkasına götürüyordum ki, bizim bekçi gene çıktı karşıma. Eliyle anlamsız bir iki işaret yaptı ama hiç uğraşacak halim yoktu, çektim gittim yanından. Ama biraz daha zorlarsa, kızgınlığa girmiş numarası ile ortalığa işeyip, ilk denk getirdiğimde de ağzını yırtacağım. Sonra diktirmek için veterinere mi gider, doktora mı kendisi karar versin.
Öbür fasulye sırığı ile bir gündür konuşmuyorum zaten. Pazar akşamı, durup dururken, herkesin içinde, “bıktım senin tüylerinden demesin mi.” Ulan ben, güzel görünsün diye koltuğun üstünde yarım gün tüylerimi yalıyorum, bu da, bir çift güzel söz söyleyeceğine, “bıktım senin tüylerinden” diyor. Ben de senin sivilceli suratından bıktım o zaman. Ama neyse, bu, öbürü kadar hödük değil, biraz anladı bozulduğumu.
Misafirlerin karşısına geçmişler, saatlerce birbirimizi kovalayıp, bir o yana bir bu yana koştuğumuzu anlatıyorlar. Zeytin biraz önce kıçımı ısırmış, ben öcümü almaya çalışıyorum, bunlar da bizle alay ediyor. Hele Zeytin’i bir anlatışları var ki, “Sabaha kadar ipini oynat peşinden koşarmış”. Dışarılarda top peşinde koşturup, donuna kadar terleyen, sonra da, şusuna busuna diye iddiaya giren onlar değil de Zeytin sanki. Televizyon dedikleri kutunun karşısında ağızları açık saatlerce oturmalarını anlatmıyorum bile.
Hele sabahları iyice çekilmez oluyorlar. Neymiş, sabah sabah, ayakaltında dolaşmayacakmışız. Emriniz olur. Peki, ben de sizin sokak lambası gibi tepemde gezinmenizden memnun değilim, ne yapacağız o zaman? Bu sabah, bunlar evden çıkarken kaloriferin önünde biraz guruldadım ama nerede bunlarda o anlayış, öküz gibi çıkıp gittiler evden. Bakın buradan sesleniyorum: Cimrilik etmeyin de adam gibi açın şu kaloriferleri. Zaten esir hayatı yaşıyoruz, bari sokak kedileri gibi titremeyelim evin içinde. Ne demiş atalarımız: Kedisini üşüten insan, veteriner masasından kalkmasın…
Hacer Kaya
[/size]
Mahmut BABUR
Üye[size=x-large]bi yerde bi yazı gördüm ve msn nickimi degiştirdim işte o cümle
BEŞERİ HEKİMLİK İNSAN İÇİNSE VETERİNER HEKİMLİK İNSANLIK İÇİNDİR güzel ama degilmi[/size]Mahmut BABUR
Üye[size=x-large]ellerinize saglık çok güzel linklermiş [/size]
- YazarYazılar